Yapamıyorum. Hep eksik kalıyor!"
Sesi duvarda yankılandı. O an karısının dedikleri geldi aklına yarım yamalak bir şekilde.
"Bazen eksikken daha kıymetlidir çoğu şey" böyle demişti galiba. Ya da buna benzer bir şeydi. Bir vardı. Kocaman, içi boş, soğuk ve tutkusuz bir "bir" vardı. Ama bir yoktu aslında. Elde kalan sadece hiçliklerdi. Vakitlerden bir hayal, diyarlardan bir karanlık...
Yarım kalmışlardan, eksikliklerden, hafızanın yitirilişinden doğan bir roman NİM. Ancak tüm bunların yanında; umudun
“Babalar ölür, bilirim.” dedi biri gülkurusu sesiyle başını sallayarak. Afalladım birden. “Ölür ölür, babalar ölür her zaman.” dedi bir başkası. “Sizin de mi babalarınız öldü?” dedim ben de. Hep birden başlarını salladılar gülkurusu seslinin başını salladığı gibi. “Hep mi ölür?” dedim bu kez. “O ölür de seni de sağ bırakmaz ama,” dedi ocaktaki başını masaya doğru uzatarak. Sonra nasıl olduysa işte, ansızın bu yavan yapıldak cümlenin içinde kayboldum. Ansızın anısız kaldım ve kırılan bir şeyler oldu sol tara
“Kalpte oluşan günahlar siyah noktalara benzetilir ve bu siyah noktalara ait bilinmezlik makamına Süveyda anlamı verilmektedir.” Suriye ordusunda halkına ateş açma emrine karşı gelen muvazzaf bir subayın, kimya mühendisi eşi ve altı yaşlarındaki çocuklarıyla beraber bir gece yarısı başlayan kaçış hikâyesinin anlatıldığı bu kitap vicdan ve merhameti olan her okurun idrakine sunuluyor. Her geçen gün gözyaşları yaşından büyük olan sayısız çocuğun bakışlarıyla yüzü bir kat daha yere eğilen dünyanın geldiği duru
12. yılında yayın hayatına devam eden Hayal Bilgisi Edebiyat Dergisi, 44. sayısıyla okurla buluştu. Genç kalemlere sık sık yer veren Hayal Bilgisi’nin yeni sayısında, iki lise öğrencisinin eserleri de yer alıyor. Cihat Albayrak’ın ilkokul öğrencileriyle diyalogları, Emine Muradoğlu’nun minimal öykü tadındaki notları da dergide yer alan metinlerden. Muhammed Çelebi, Farsça şiir çalışması ile dergide yer alan isimlerden. Orhan Seyfi Orhon’un meşhur şiirinin öyküsünü anlatan, Mustafa Işık’a ait “Bir ‘Veda Buse
Bu kitap, imleç içinde yazılan kelimenin etrafında şekillenir ve tamamen onu anlatır. Geçmişten gelen varlığımıza, günümüzün penceresinden geriye dönerek ışık tutar. Bir bakıma biz onlarızdır onlar da bizler. Tarih kitapları ise onlardan atalarımız diye söz eder ama zamanın göreceli olduğunu düşünecek olursak eğer hem onlar hem de bizler, kendi zaman dilimimize sıkışmış olarak yaşamaya devam ederiz. Bir de iç sesimiz vardır. Bu eserdeki başkahraman, kendi iç sesinin dile gelmesiyle bu hikâyeyi anlatarak gün
Apophenia, yazarın felsefî denemelerinin yer aldığı bir birikim. Felsefe, Psikoloji ve Edebiyat'ın birbirlerine geçişimli olduğu bölgelerdeki sınır çizgisinden okurun düşünsel kırkambarına yeni tohumlar taşıyarak notlar-fragmanlar biçiminde şekilleniyor. Apophenia, boşluk, yalnızlık, hüzün, melankoli, düşüş, geçmiş, mitoloji, çocukluk, zaman, delilik, travma, varlık ve hiçlik vb. konuların yanında Felsefe'nin dip köşe bucaklarında, kıyılarında kalan, göz ardı edilen konularına değinmeleriyle de dikkat çeken
‘Sıradan Bir Gün’ Kitabı (112 sayfa) Bu kitap bir yaşayamama kılavuzudur. Yaşamın nasıl yaşayamadığımıza göre şekillendiğine inanan birisi olarak, kimi bizden önce yaşayamamış olan kimi de bizimle aynı çağda yaşayamamaya devam eden düşünür ve yazarların izdüşümünde bir yaşayamama öyküsüdür diyebilirim elinizdeki kitap için. Çoğumuzun yaşamı hep bir şeyler olmasının kenarında geçer, hatta olmaması o kadar yavaştır ki, oluyor zannederiz. Goethe’nin ifadesiyle o an gidecek bir yerimiz/ yaşayacak bir şeyimiz ol
Two extraordinary people…
One is black, one is white…
One is man, one is woman…
One is not handicapped, one is handicapped…
One has motorcycle, one has wheelchair…
One is converted, one is born Muslim…
One is in Africa, one is in Europe…
Two witnesses… two inviters… two sufferers… two fighters… two devoted people… two
travelers… two chevaliers… two characters those have virtue of the prophet…
Two shining faces, two divine stories; to warn minds of each of us, to tremble hearts, to
revive souls…
I
Ağrı için havası soğuk, insanı mert derler. Memleketimdeki insanların gönlü, memleketimin
“heybetli dağı” gibi geniş ve yücedir. Vatanımızın en yüksek dağını da bağrına alan güzeller
güzeli şehrimizi, cümle cihan bize hayranlıkla baksın diye yurt edinmedik. Biz bu yüce
beldeyi; âleme hayranlıkla, yaradılışa hürmetle, yaratılan her canlıya da sevgiyle bakmak için
yurt edindik. Geleneklerimiz, göreneklerimiz, töremiz ve kültürümüz işte bu yüce gönüllü
anlayıştan dolayı kadim bir medeniyetle kök tutmuştur
Bu kitap bir yaşayamama kılavuzudur. Yaşamın nasıl yaşayamadığımıza göre şekillendiğine inanan birisi olarak, kimi bizden önce yaşayamamış olan kimi de bizimle aynı çağda yaşayamamaya devam eden düşünür ve yazarların izdüşümünde bir yaşayamama öyküsüdür diyebilirim elinizdeki kitap için. Çoğumuzun yaşamı hep bir şeyler olmasının kenarında geçer, hatta olmaması o kadar yavaştır ki, oluyor zannederiz. Goethe’nin ifadesiyle o an gidecek bir yerimiz/ yaşayacak bir şeyimiz olsa koşa koşa gideceğimizi/yapacağımız
“Zaman insanlar için önemli olmayacak kadar hızlı geçiyordu. İlkin insan gözü fark
etmese de yeryüzünde ve gökyüzünde, midesine düşkün insanların fark etmediği bir
şeyler oluyordu. Yağmur yeryüzündeki canlıların üstüne yağmayalı uzun zaman
olmuştu. Daha önceleri yaşamak için düşünmelerine gerek kalmayan insanlar
nihayet açlık korkusuna çözüm bulmak için düşünmek zorunda kalacaklardı.”
Cihan Buğdaycı, zamansız ve mekânız kurgusuyla ilgi odağı bu romanında
insanlığın yaşamsal sorunu üzerinden şu soruyu
"Adem Gümüş, Kuyudaki Züleyha'yı kadim tarihin kuytularından çıkararak, günümüze taşıyor; Kadınlık hallerinin ve kadınla erkeğin ilişkisinin evrensel gerçeğini kıssa üzerinden tekrar okumaya çalışıyor. Derya'nın, Umut'un Züleyha'sı olarak, yeniden belirmesi, modern dünyada "fıtrat"a aykırı gelişenler açısından da bizatihi bir ümittir. Çağdaş bir Yusuf ile Züleyha hikâyesi olarak da okunabilecek roman, diliyle, kurgusuyla, hissettirmeden, sessizce akan ırmağa benziyor. Adem Gümüş, bizi yüreğin içine çekiyor.
Merve İsmim Merve. Tekrar söylüyorum. Ben hasta değilim. Aylar önce yağmur yağarken terk ettiğim şehir; kasvetli bir hava ve insanı üşüten çiseltisiyle karşıladı beni. Oysa hiç böyle hayal etmemiştim dönüşümü… Yolculuk Yağmuru cebime doldurdum. Ağırlık yapmasın diye de üstüne gözyaşımı eklemedim. Ardından bir kitabın içine kilitledim bütün cümleleri, sesleri… Bir de küçük renkli taşlara işlediğim fısıltılar vardı, peşimi bırakmayan. Kimin canını yaktığını düşünmeden nereye olursa savurdum o taşları. Geride
Hikâyelerimiz ne zaman başlar ne zaman biter? Doğduğumuzda mı, yaşarken mi yoksa öldükten sonra mı? Filler Ölüme Yalnız Gider, başlangıcına ve bitimine sınır konmamış hikâyelerden oluşuyor. Kulaklarımıza gelen sesler kâh toprak altından kâh farazi âlemden kâh gerçek dünyadan gelmekte. Her biri bize dair sayısız detayı fısıldamakta; unutmayalım, önemseyelim diye! Ölümden dönen bir genç kız, ölüme koşan bir kadınla yan yana… Sevenler, ayrılanlar, kavuşanlar, birbirini özleyenler, hüzünler, sevinçler, hayal kı
Sözlü tarihler, hatıratlar, tarih konuşmaları dünden yarına köprü kuran mevsukalardır. Kimi zaman bir miting meydanında, kimi zaman bir salon toplantısında, bazen de bir kapı arkasındadır bu mevsukalar. Zaman zaman kağıtlara zaman zaman da dudaklara nakşolunurlar. KONUŞMALAR KİTABI işte bu dudaklara uzanan hassas bir kulak... 70'li yıllardan bu yana Türkiye'nin fikir ve sanat dünyasını, ideologya örgülerini bazen bir yayıncı, bazen bir yazar, ama hepsinden önemlisi bir şair olarak sezgileyen bir isim Ferman
Belki ölürken ben de sana benzerim
Benden öğrenirler seni bilmeyenler
Korkak bir ceset olduğunda bedenim
Seni çaresiz ve beni toprağa bırakırlar
Uslanmayan çocukların anılarında
Kalırım, kahramanlık benimle gömülür
Görünmez olur görünen, ardına kadar
Kollanmıştır, kararmıştır gözlerindeki
Acıkmasız susamanın hisleri gibidir
Sürer yalnızlık nöbetleri taş kesilir
Ayık bir sabaha katı bir gün gibi başlar
Anlamsız tümcelerle yorulan şairler
Sessizlik içinde kıvranırken ekmeğin
Çok sesli koroyla kaz
Sıcak, akıcı ve yalın bir dil kullanıyor yazılarında Süheyla Karaca Hanönü. Kendine özgü ‘karaca gözü’ ile irdeliyor eserleri. Kalem, kelâmın titiz ve gizem haline tekabül ediyor onda. Edebiyatı ‘gıybet’ olarak görmeyenlerden, aksine onu kıymetli hale getirenlerden; kelâmın kıyamı olan kaleme hürmetine tanıktır kaleme aldıkları. Yazılarını okurken o titizliğinizi, üzerinde çalıştığı eseri didik didik edişini gözlemleyebiliyorsunuz. Titiz bir irdeleme, derin bir sorgulayış ve ayrıntı sekmelerine dokunan ince
Şairan - Osmanlı Türkçesiyle Günümüz Türk Şiiri Atlası (Yazar: Mehmet Şamil Baş)
Posta Kodu Aşk (Osmanlı Türkçesiyle) (Yazar: Mehmet Şamil Baş)
Allah Her Yüreğe Dokunur (Osmanlı Türkçesiyle) (Yazar: Selvigül Kandoğmuş Şahin)
Gülendamın Renkleri (Osmanlı Türkçesiyle) (Yazar: Selvigül Kandoğmuş Şahin)
Hiçbir Şey Anlatmayan Hikayelerin İkincisi (Osmanlı Türkçesiyle) (Yazar: Güray
Süngü)
DR. S. (Osmanlı Türkçesiyle) (Yazar: Metin Önal Mengüşoğlu)
İstanbul Hikayeleri (Osmanlı Türkçesiyle) (Yazar: Metin Ön
Anlam Arayışı; izden yola çıkarak, bizi bulmanın içsel seyahati... 34 Surenin yer aldığı bu kitapta, Ayşe Şener'in ötekileştirme ve berîleştirmeden uzak; yalnızca anlama ulaşma çabası yer alıyor. Yazarın kendine münhasır üslubuyla yazdığı bu kitabı okudukça, suskun sorularınızın cevaplarına yaklaşacak ve Kutsal Kitap'taki anlamlandırmaları yüksek sesle düşünmeye başlayacaksınız. "Farklı dünyalar; hepsi insan, hepsi ayrı dünya..." notuyla girizgâhta yer alan Leyl suresi ve "Dağ gibi olmak..." açılımında bulu
Bugün ile geçmiş arasında kalmış bir babanın koşturmaları, eşi ve çocukları için türlü kahırlar çeken bir annenin çırpınışları, yoksulluk içinde büyüyen çocukların ve özellikle Zehra'nın, bir çocuk gözüyle hayatı anlama çabaları ile kurulmuş; 1950 sonrasında Ankara'da yaşamını sürdürmeye çalışan göçmen bir ailenin hikâyesini anlatıyor Geçmişin İzlerinde Yürüyenler. Aileden topluma; çatışmalar, kutuplaşmalar, ayrışmalarla tırmanan ve nihayetinde uzlaşı ve anlayışla son bulan bu romanda, yitirilmiş olan “o” g
Toplam 324 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.