Günümüzde hikâye anlatımı, teknolojinin hızla ilerlemesi ve dijital çağın getirdiği
dönüşümlerle birlikte yeni bir evrim geçiriyor. İnsanlığın büyük hikâye anlatma geleneği,
yapay zekâ ile buluşarak sıra dışı bir yolculuğa çıkıyor. Yapay zekâ, derin öğrenme
algoritmaları sayesinde insan benzeri bir zekâ ve dil yeteneği kazanıyor. Büyük veri analiziyle
beslenen yapay zekâ, milyonlarca hikâye, roman, makale ve sosyal medya verilerini
isleyerek benzersiz hikâyeler üretebiliyor.
Bu kitap, hikâye anlatımının tar
“Derviş Tarzı Türk Edebiyatı” adı verilen edebiyatın muhtevasında din
ve tasavvuf öne çıkmaktadır. Muhtevaya göre bu edebiyata “Dinî-
Tasavvufî Türk Edebiyatı”, “Dinî-Tasavvufî Türk Halk Edebiyatı”, “Dinî-
Tasavvufî Halk Edebiyatı”, “İslâmî Türk Edebiyatı”, “Türk Tasavvuf
Edebiyatı” gibi adlar verildiği görülür. Beslenme ve seslenme mekânları
genellikle “tekke” çevreleri olduğu için, bu edebiyat şubesine “Tekke
Edebiyatı” adı da verilir. Bilindiği gibi “Âşık”, “Ozan”, “Saz Şairi”, “Çöğür
Şairi” gibi adlarla
Fikret’i sadece devri ve çevresi ile izaha
imkân yoktur; zira o devirde ve çevrede
yetişenlerden hiçbiri Tevfik Fikret’e
benzemez. Fikret’te yalnız kendine has
bir şey vardır ki, o da bir sanat eseri gibi
işleyerek “şahsiyet” haline getirdiği mizacı
ve karakteridir.
Mehmet Kaplan
Mehmet Kaplan’ın 1943 yılında kaleme aldığı
Tevfik Fikret’in Şiiri başlıklı doçentlik tezine
dayanan bu eserin ilk baskısı 1946’da Tevfik
Fikret ve Şiiri ismiyle yapılmış; 1971’de ise
genişletilerek Tevfik Fikret: Devir - Şahsiyet
Şiir Tahlilleri 1’in devamı olan ve Cumhuriyet dönemi şairlerinin eserlerine yoğunlaşan Şiir Tahlilleri 2 ile Mehmet Kaplan, yeni Türk şiirini bütünüyle işlemiş olmaktadır. Eserde yer alan bazı isimler şiiri bırakmış veya şiirleri unutulmuş olmakla birlikte bu tür güncel eserlerde, o isimlerin de yer alması kaçınılmazdır. Kaplan, birinci ciltte kullandığı yöntemini bu eserinde de devam ettirmiştir. Mehmet Kaplan’ın denemelerinde yer alan başka şiir tahlilleriyle birlikte ele alındığında, onun yaşadığı günün
1828'de, Rusya ve İran arasında imzalanan Türkmençay Anlaşması'yla Azerbaycan ikiye bölünür: Araz Nehri'nin kuzeyi Çarlık Rusyası'na, güneyi ise İran'a bırakılır. Kuzey'de çarlık rejimi, Güney'de şahlık rejimleri kadim ve zengin bir edebiyata ve tarihe sahip bu milletin maneviyatını ne kadar baskı altına almaya çalışırlarsa çalışsınlar, Azerbaycan'ın her iki yakasında “Araz” konusunda büyük bir edebiyatın oluşmasına engel olamazlar. İki taraftaki aydınların mektuplaşmaları ve basın yayın organları aracılığı
Türk dili ve kültürü üzerinde söz söyleyenler, ayrı kanaat ve ilkelerden hareket etmenin tabii neticesi olarak ayrı neticelere varmaktadır. Ayrı ilkeleri belirleyen temel unsurlar arasında Türk kültürünün kaynakları, İslâm dininin Türk toplumunun yapısına etkileri ve Batılılaşma meselesinin boyutları gibi önemli konular vardır. “Eşyayı kullanma ve ona hâkim olma tarzı” şeklinde tarif edilen kültür, birçok yerde ancak dil sayesinde ifadeye bürünmekte ve manalar kazanmaktadır. Bu noktada dili kültürden, kültü
Jale Parla’nın yaklaşık 40 yıla yayılan kısa çalışmalarının bir araya getirildiği Edebiyat Yazıları, edebiyat tarihine ve edebiyat kuramına çok geniş bir perspektiften bakıyor. Romanın ortaya çıkışı, edebi kültür dünyasının modern çağa geçerken aldığı biçim, dünya edebiyatı, karşılaştırmalı edebiyat, kanon tartışmaları, edebiyatta karakter ve tip, tarihin edebiyatla kesişmesi... Bu tartışmalara dair itirazlar, eleştiri ekolleri, araçları, feminist eleştiri... Dünya edebiyatı ve ulu
Bosna’daki bazı askerler ve köylülerin bizzat tanıklık edip bize anlattığına göre bazı Avrupalı
yabancılar, helikopterlerle Bosna kırsalına geliyordu. Gelişmiş silahlarla helikopterden inerek
orada günlerce pusuya yatıyorlardı. Bunu gören herkes korkuya kapılmıştı. Zira bu yabancılar,
insanların köyün dışına veya köyü çevreleyen ağaçlık alana çıkmasını bekliyorlardı. Zaten
normalde burada kadınlar ve yaşlı erkekler yemek pişirmek, ısınmak için odun toplamaya
çıkıyordu. Bu sırada o yabancılar oraya gelen kim
Şerif Eskin bu çalışmada, kritik bir döneme
damga vurmasına rağmen edebiyat
tarihlerinde müstakil bir yer bulamayan
“İnkılâp Edebiyatı” olayına panoramik bir bakış
sunuyor. Bu noktada yazar, İnkılâp Edebiyatı’nı
tarihsel bağlamından hareketle tespit,
tasvir ve tahlil ederken; eş zamanlı olarak
Cumhuriyet modernleşmesinin kültürel inşa
seferberliği kapsamında edebiyat kurumunun
hangi sâiklerle yeniden kurgulanmaya
girişildiğinin izini sürüyor. İnkılâp Edebiyatı
kanonunda öne çıkan eserlerdeki ulusal
kimlik t
Tanzimat sonrası edebiyatımızda, Servet-i
Fünuncular sayesinde edebiyat gelişmiş ve
onların etkisi sonraki nesillere de yayılmıştır.
II. Meşrutiyet sonrası dönemdeyse iyi yazar
ve düşünürlerden oluşan bir edebiyatçı
kadro vardır. Bu yazarların her biri, bir devri
peşinden sürükleyecek güçlü şahsiyetlerdir:
Ziya Gökalp, Mehmet Akif, Ömer Seyfettin,
Ahmet Haşim, Yahya Kemal ve Halide Edib
hepsi edebiyatımızın zirve şahsiyetleridir.
Bu dönemin önemli konusu savaştır. Hem
cephede hem de cephe gerisindeki yıkınt
Mehmet Kaplan, 1952 yılında yayımladığı Şiir Tahlilleri kitabı ile metin tahlili alanında ilk ciddi araştırmayı yapmıştır. Fuad Köprülü, Ali Nihad Tarlan ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi olarak onların Türk şiirine farklı bakış açılarını birleştiren ve Batılı metin tahlili yöntemlerini tanıyıp, önce “Tevfik Fikret” adlı doçentlik tezinde uygulayan Mehmet Kaplan, sonunda yeni Türk şiirinin tarihçesini metin tahlilleriyle ortaya koymuştur. O günden beri defalarca basılan kitap, alanın örnek eseri olarak g
Çevirinin siyasi bir eylem olduğunu savunan Tejaswini Niranjana, Çevirinin Konumu’nda İngilizlerin Hindistan’ı sömürgeleştirme sürecinde çeviriyi bir araç olarak kullandıklarını ve böylece bir “öteki” yarattıklarını ortaya koyuyor. Jacques Derrida, Paul De Man ve Walter Benjamin gibi post-yapısalcılığın önemli düşünürlerinden hareketle Niranjana, çevirinin uzun zamandır halklar, ırklar ve diller arasındaki eşitsiz güç ilişkilerini sürdüren bir alan olduğunu gösteriyor. Ona göre Batı felsefesinden beslenen g
Adalet Atlası, adaletsizliklerin tırmanışa geçtiği son dönemde, farklı alanlardan 75 isimle birlikte adaletin imkânını sorguluyor.Yürümenin, temsilin, özrün, büyümenin, hatırlamanın yanı sıra hatırlatmanın ve daha birçok eylemin adalet ile ilişkisine bakıyor. Adalet deyince akla gelen mahkeme, suç ve ceza gibi başlıkların yanı sıra rap, çizgi romanlar, video oyunları, organ nakli ve kimsesizler mezarlığı gibi uzağa düşmüş olanları da merkeze alan söyleşilerde konuklar birikimlerini ve akıl karışıklıklarını
“Elşen 2015'ten beri çeşitli ortamlarda Türk Dünyası'nda bilim, Türk Birliği ve vatan sevgisi ile Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti hakkında söylediklerimi bu “Aforizmalar”da derledi ve ona onayımı ve şükranlarımı bildirdim. Her ikimiz umarız ki, “Aforizmalar” Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yıldönümünde yalnız Türkiye'nin değil, tüm Türk Dünyası'nın gelecek kuşaklarına faydalı olur.
Tanrı Türkü Korusun!”
Aziz SANCAR
“Muhterem okur!
Bu kitap, Türk Dünyası'ndan bilim dalında ilk Nobel Ödülü'nü kazanmış Prof.
Neden bazı insanlar tüm zamanlarını çevrelerinin fotoğrafını çekerek geçirirler? Fotoğraflar neden bazı ailelerde daha göz önündeyken başka ailelerde ortada görünmez? Fotoğraflar ailemizin bilinçdışıyla ilgili neleri açığa vurur? Aile fotoğraflarını, otoportreleri, tatil, ev ve manzara fotoğraflarını okumayı öğreten bu güzel denemede Christine Ulivucci, görüntülerin mahrem sırlarımızı ve yaralarımızı nasıl içinde barındırdığını ve bizi nasıl iyileştirebileceğini gösteriyor.
Ahmet Bican Ercilasun'un Türk destanı, dünyası, tarihi, dili, edebiyatı, kısaca Türklük biliminin çeşitli başlıklarında ve bu başlıklarda Türk milletine hizmet etmiş isimler hakkında kaleme aldığı, bazıları yarı akademik yazılardan oluşan Kaynama, işlediği konuların genişliği ve çetinliğine rağmen, bu konulara, yazarının bilimsel duruş ve duyuşuna halel getirmeden, Türkçülük zaviyesinden, yani en temel tanımlayıcı ifadeleri kullanacak olursak tarihimizin bütünlüğü ve derinliği içinden bakan bir el kitabı ni
Ankara’da yaşadı, Ankara’yı yaşadı. Ankara’da okudu,
Ankara’da âşık oldu, Ankara’da çalıştı, Ankara’da yazdı en
güzel şiirlerini, Ankara’da Evkaf’taki memuriyetten istifa etti
güzel havalarda, Ankara’da düştü çukura. Ve bir sabah Konur
Sokak ile Meşrutiyet Caddesi’nin köşesinde son kez el salladı
Ankara’ya... Sonra da temelli çekti gitti buralardan... Ardında
içi anılarla dolu bir Ankara bırakarak... Orhan Veli Ankara’da
doğmadı, Ankara’da ölmedi ama Ankara’da yaşadı.
Tolga Aydoğan, Orhan Veli’nin h
Yeniliklere Açılma - Hürriyet ve Eğitim Üzerine Makaleler Kitap Açıklaması
Tanzimat sonrası edebiyatımızdaki en önemli değişiklik matbaanın hayatımıza girmesiyle başlayan ve sayısı artan kitap ve süreli yayınlar ile yeni edebiyat türleridir. Tanzimat Fermanı’yla devlet yapısındaki değişiklikler ve yeni kanunlarla birlikte bunların yankıları da edebiyatta hemen
kendisini hissettirir. İnsanın tazelenmesi için de yeni bakış tarzlarına ve yeni dünyaları tanımaya ihtiyaç vardır. Devletin ve sosyal hayatın yürü
Görünmez Mürekkep: Okumayı Yazmak / Yazmayı Okumak, kaleme aldığı kurgularla dünya edebiyatında çığır açmış usta bir yazarın, Nobel ve Pulitzer Ödüllü Toni Morrison'un düşünsel arka planının zenginliğini ve entelektüel kapasitesini ortaya koyan etkileyici bir fikirler toplamı. Sevilen, En Mavi Göz, Cennet, Caz gibi külliyatının temel taşlarını kurgularken beslendiği kaynakları açıklığa kavuşturan bu metinler, Morrison'un ırksal ve toplumsal dinamikleri ele alış biçimini, şekillendiği toplumla kurduğu derin
Toplam 448 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 20-40 /
Aktif Sayfa : 2
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.