Taner Ay’ın girişimi, gündeme getirdiği yazarlar kadar gündeme getiriş biçimiyle de dikkate değer. Sürükleyici bir yazı üslubuyla eleştirel bir titizlik bu makalelerde birlikte işliyor. Ay, anekdotlar, alıntılar, dedikodular, merak uyandırıcı ara başlıklarla kitabın okunurluğunu artırırken, ortaya koyduğu her bilginin kaynağını ve gerekçesini de sunuyor. İkincil kaynaklardan azade bir şekilde kurmacayla malumat aktarımı arasında bir yerde kurulan bir söylemle, ele alınan yazarları efsaneleştiren bir tavırda
Emmanuel Coccia türlü çevresel felaketle kuşatıldığımız, muhtemelen daha da fazlasının kapımızda olduğu bir çağda canlı varlıkların ve gezegenin varoluşunu metamorfoz üzerinden okuyarak insan merkezli bir ekoloji fikrine karşı çıkıyor. Hiçbir canlının yaşamının kendi doğumuyla başlamadığını, hikâyenin bundan çok daha eski olduğunu, yeryüzü üzerindeki her varlığın bir ve aynı yaşamı paylaştıklarını anlatıyor. Biricik zannettiğimiz yaşamımızı yeryüzündeki canlı cansız her şeyle paylaştığımız gibi, bize ait ol
Başkaldıran Yalnız Adam Albert Camus ve Çağdaşları Kitap Açıklaması
Bu kitapta Albert Camus’nün yazınsal ve düşünsel mücadelesi, anlatım teknikleri, tartışmaları, çatışmaları, yapıtlarının oluşum çizgileri Yabancı, Sisifos Miti, Veba (Barthes’la tartışması), Başkaldıran İnsan (Sartre’la çatışması), “Öğle Düşüncesi” kavramı, Düşüş, Filozofların Tulûatı ve İlk Adam yorumlanarak inceleniyor.
Ardından Camus’nün yaşamına yön veren, yakın dostluk kurduğu, karşı çıktığı, destek gördüğü ya da düşünce, tavır
Michael W. Dols’un son halini hasta yatağındayken verdiği Mecnun: Ortaçağ İslam Toplumunda Deli tam bir armağan: Galenos ve İbn Sînâ’dan, Fuzuli ve Nizâmî’den, Serâbiyûn ve Neysâbûrî’den, Cüneyd-i Bağdâdî ve Hallâc-ı Mansûr’dan, Deylemli Yuhanna ve Andreas-Markos- Simeon’dan, aziz ve ermişten, ukalâu’l-mecânîn ve daha nicelerinden koparılıp getirilen bir karanfil; sayısız tarihî, tıbbî ve edebî kaynağa sahip, eşi benzeri olmayan akademik bir çalışma. İslam toplumuna ilgi duyup da bu çalışmayı büyüleyici bul
Edebiyat kedisiz, kediler edebiyatsız düşünülemez.
Kediler yazarların hayatlarında bir iz bırakmasaydı nice büyük eserler belki de yazılamazdı. Nahid Sırrı Örik de kedisiz yapamayan edebiyatçılardan. Örik, kişisel tarihinde önemli bir yeri olan kedisi Buldum’a dair anılarını çeşitli vesilelerle, farklı türdeki yazılarında anlatmış, ayrıca Sultan Hamid Düşerken romanında da ona rol vermiştir. Kedilere Dair başlıklı bu derleme, Nahid Sırrı Örik’in kedili yazılarını bir araya getirmekle kalmıyor; bu zarif,
Üç ciltte tamamlanacak 100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası’nın ilk cildi 1923-1950 arasının izlerini sürüyor. Derya Bengi ile Erdir Zat’ın birlikte kaleme aldığı kitapta Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk döneminin olay ve olguları A’dan Z’ye 250 başlıkla, gazete ve dergi arşivlerinin gözü, gözlüğü, edebiyatın, müziğin, sinemanın sesi, soluğuyla resmigeçit yapıyor. Kitabın adı Yanık Ömer’den… Sadettin Kaynak’ın sözü ve bestesiyle, Safiye Ayla’nın sesiyle “Yanık Ömer her savaştan bir yara taşıyor / Y
İn¬san¬lı¬ğın va¬ro¬luş ha¬ri¬ta¬sın¬da İs¬tan¬bul, im¬pa¬ra¬tor¬luk¬lar dö¬ne¬mi bo¬yunca hep yö¬ne¬ti¬ci gü¬cün mer¬ke¬zi¬ni tem¬sil et¬ti. Ro¬ma, Bi¬zans ve Os¬man¬lı, bu mer¬ke¬zin et¬ra¬fın¬da şe¬kil¬le¬nen bi¬rer me¬de¬ni¬yet da¬ire¬si ola¬rak ta¬rih¬te yer¬le-ri¬ni al¬dı¬lar. Tari¬he bu açı¬dan bak¬mak ve onun say¬fa¬la¬rın¬da in¬san¬lı¬ğın ma-ce¬ra¬sı¬nı oku¬mak de¬mek, bir ba¬kı¬ma Ana¬do¬lu, Bal¬kan¬lar ve Ak¬de¬niz’in gö-ğün¬de par¬la¬yan bu göz ka¬maş¬tı¬rı¬cı yıl¬dı¬zı her de¬fa¬sın¬da ye¬ni¬de
“Yol, istikâmet üzere olmalıdır. İstikâmet yolcunun yönelişi, merakı, niyeti, iyilik üzere sebatı, güzeli aramadaki ısrarıdır. Güzergâh yola aittir, onu çizemeyiz. İstikametse bize aittir, onu geliştirdiğimiz ölçüde hayatımıza biçim verir. Bazen çizgimiz ve yürüyüşümüz gayet seyrinde de olsa bazı üzücü durumlarla sınanırız. Her ne yaşıyorsak karakterimizin kuvvet bulması içindir. Güzel, yaşadığı hiçbir şeyin tevekkeli, boşuna ve öylesine olmadığının farkındadır.”
“Yolun sınırları vardır. Yürümenin sını
Kurmaca Bir Dünyadan’da Yıldız Ecevit, Goethe’den Günter Grass’a, Max Frisch’ten Elias Canetti’ye; Orhan Pamuk’tan Ferit Edgü’ye, Oğuz Atay’dan Hasan Ali Toptaş’a birçok yazarı Alman ve modern Türk edebiyatı merkezinde, eski-yeni bağlamında değerlendiriyor. Ecevit’in edebiyat ve edebiyat estetiği alanındaki kuramsal yazıları dışında, kendi yaşam duruşuna ışık getirebileceğini düşündüğü yazıları da yine Kurmaca Bir Dünyadan’da yer alıyor. Yıldız Ecevit’in odağına aldığı yazarları ve kitapları okumak, “iyi ok
Biz kimiz? Ne zamandan beri kendimize Türk, dilimize Türkçe diyoruz? Osmanlı döneminde insanlar kendilerine Osmanlı, dillerine Osmanlıca mı diyordu? Cumhuriyet döneminde mi Türk olduk? Şöyle de sorabiliriz: Türk adı bize Cumhuriyet döneminde mi dayatıldı? Elinizdeki kitap işte bu soruların cevabını arıyor. Tarihin derinliklerinden 20. yüzyılın başlarına kadar kaynaklar taranmış, Türk ve Türkçe ile ilgili kelimeler tespit edilmiştir. Sadece Türkçe kaynaklarda değil yabancı kaynaklarda da ne zamandan beri biz
Gürsel Korat, Dil, Edebiyat ve İletişim’de tarih boyunca “söz”ün uğradığı sanatların hepsine dokunuyor; Orhun Yazıtları’ndan ve destanlarından yola çıkıp internet çağına dek edebiyatta dil ile imgenin geçirdiği dönüşümü anlatıyor. Basın dilini de mercek altına alan Korat, neyin, ne zaman, neden ve nasıl “söylendiğini”, hangi imgelerle kodlanarak çoğaltıldığını dönemsel bağlamı dikkate alarak irdeliyor. Dil, Edebiyat ve İletişim sunduğu analizler, eleştiriler ve örneklerle “söz sanatları” üzerine benzersiz b
On dokuzuncu yüzyılda kullanımı yaygınlaşan ve tarih içinde anlamı, tanımlanış biçimi sürekli değişen duygu kavramı üzerine, sosyoloji, antropoloji, tarih, ekonomi, felsefe, toplumsal cinsiyet alanındaki çalışmalar, duyguların bireysel olmaktan ziyade tarihsel, kültürel, kolektif yönlerini ve kaynaklarını ortaya koymaya başladı. Duygularla ne yaptığımız, duyguların bize ne yaptığı; tarih yazımının, siyasi söylemlerin, modernlik deneyiminin, kapitalizmin, kolektif aidiyetlerin, bireysel ilişkilerin, benlik
Gürsel Korat Kurmacanın Yapısı’nda sözel ve yazılı kültür anlatılarının ilk örneklerinden yola çıkarak günümüze dek kurmacanın dayandığı ilkeleri ve geçirdiği evrimi anlatıyor. Destanların, dini hikâyelerin, oyunların yanı sıra resim, heykel ve sinemanın anlatım dilini tersyüz eden bir yapısal analiz ortaya koyuyor. Kurmacanın Yapısı, “sözün serüvenini” daha iyi anlamak isteyenler için başucu kitabı. Çağımız, sözel kültürün yerini almaya aday, yazılı kültürü tanısa da okuma zahmetini ortadan kaldırmaya hazı
Azerbaycanlı büyük şair Nizamî-yi Gencevî, destansı şiir türünü zirveye taşımasının yanında, manzum aşk hikâyelerinin en büyük üstadı unvanıyla anılmış ve edebiyatta “hamse” türünün kurucusu olmuştur. Başta Azerbaycan, Anadolu, İran, Hindistan olmak üzere çok geniş bir coğrafyada bu büyük söz ustasının eserleri elden ele dolaşmış, geniş kitlelerce okunmuş ve büyük şairler tarafından örnek alınarak eserlerine çok sayıda nazireler yazılmıştır. Nizamî’nin en son kaleme aldığı, ustalık dönemi eseri İskendernâme
Çok farklı zamanlardan geçiyor, artık bambaşka bir çağda yaşıyoruz. Dedelerimizin hatta
babalarımızın inşa etmediği bu çağ, bizatihi içinde yaşayan kuşaklar tarafından inşa ediliyor. Kısa bir
zaman içinde ve çok hızlı biçimde birbirine benzemeyen yeni yeni devirlere biteviye alışmaya hatta
uyum sağlamaya çalışıyoruz. Torunların dedelerine/ninelerine, evlatların annelerine-babalarına
benzemediği bir çağı yani “torunlar ve sorunlar” meselesini yaşamaktayız. Bu yabancılaşmanın ve
kopukluğun en büyük neden
“Pek çok kişi için şiir bir şey ifade etmez” diyor Jay
Parini kitabının başında. Ama bu genellemeyi
görmezden gelerek şiir, dil, şiirin anlamı ve zihinler ile
hayatları değiştirme gücü üzerine derin bir inceleme
sunuyor.
Kendisi de şair olan başarılı eğitmen Parini; Aristoteles,
Horatius, Longinus gibi yüzyıllar önce şiiri savunmuş
insanları ele alarak başlıyor, sonra Wordsworth,
Coleridge, Shelley, Eliot, Frost, Stevens ve daha pek çok
başarılı şairin şiir savunularını inceliyor. Okurun şiirsel
s
İskendername: Şerefname - İkbalname Kitap Açıklaması
Azerbaycanlı büyük şair Nizamî-yi Gencevî, destansı şiir türünü zirveye taşımasının yanında, manzum aşk hikâyelerinin en büyük üstadı unvanıyla anılmış ve edebiyatta “hamse” türünün kurucusu olmuştur. Başta Azerbaycan, Anadolu, İran, Hindistan olmak üzere çok geniş bir coğrafyada bu büyük söz ustasının eserleri elden ele dolaşmış, geniş kitlelerce okunmuş ve büyük şairler tarafından örnek alınarak eserlerine çok sayıda nazireler yazılmıştır.
Nizamî
Sanatın işlevi nedir? Bir ürün hangi özellikleri taşıdığı için “eser” olarak değerlendirilir? Edebî türler neden sürekli evrim geçirir? Neden edebî anlayışlarda, ekollerde sürekli bir yenilenme olmaktadır? Don Kişot için neden “ilk roman” denir? Okuru merak içinde bırakmak, heyecanlandırmak için roman yazarları hangi stratejileri kullanırlar? Düzyazı Kuramı, düzyazı türünün masaldan romana evrilen macerasını Tolstoy, Dostoyevski, Çehov, Charles Dickens, Conan Doyle, Laurence Stern gibi dünyaca tanınmış yaza
Edebiyat üzerine çağlar boyunca neler düşünülmüş, edebiyattan neler beklenmiş? Bu kitap işte bu sorulara cevap arıyor. Sümerlerden başlayarak, Eski Yunan, Ortaçağlar, İslam düşünürleri, Aydınlanma, Romantik Akımlar, On dokuzuncu yüzyılın tarihsel bakış açıları, Tanzimat Dönemi, Yirminci yüzyılın yazar, metin, toplum ve okur odaklı yaklaşımları, Yapısalcılık, Göstergebilim ve Postmodemizm gibi dönemeçlerde yoğunlaşıyor. Gilgameş 'ten, Aristoteles 'ten, Dante' den, İbni Sina ve İbni Kuteybe'den, Vico'dan geçe
Toplam 448 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 60-80 /
Aktif Sayfa : 4
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.