Muhatap olduğu kitlenin eğitim durumunu bilen Necip Fazıl, 1940’lı yıllardan itibaren çıkardığı dergisini bir akademiye dönüştürmeyi başarmıştır. Doğu ve Batı kavramlarından ideal bir toplum tasavvuru olan başyücelik devleti ütopyasına, edebiyat mahkemelerinden siyasete kadar pek çok meseleyi Büyük Doğu sütunlarına taşımıştır. Alternatif ideolojik bir tarih kurgusuyla Osmanlı tarihini, özellikle de Tanzimat sonrasını kendi bakış açısıyla yeniden ele almıştır.
Yasin Beyaz, İdealden Gerçeğe Bir Necip Fazıl
“Amerika 1954” romanında Demir Özlü, 1929’da patlak veren ekonomik krizden sonra şişirilen Amerikan Rüyası’nın popüler dünyasında geziniyor.
Kafka’nın Amerika romanına özenen genç Harun yazarlık idealleriyle New York’a kaçar. Manhattan’ın gece hayatında Caz Çağı romantizmine düşer; sanat ve özgürlük rüzgârlarını iliklerinde hisseder. Öte yandan ülkesinde kalan gönül ilişkisinin kırıklığını da unutamaz… Böylece kentlerin sevgilileri (Demet ile Penelope), mevsimleri (kış ile yaz), düşleri ve umutları iç iç
Yirmi yıllık evlilikten sonra Resi –Marie Thérèse olan daha şık çift adını kullanmakta ısrarcıdır artık– oğlunu da yanına alarak kocası Franz’ı terk eder. Öncesinde işten çıkarılan koca, aile için kendi elleriyle bir ev inşa etmiştir. Boş odalarının tekinsiz sessizliğine gömüldüğü büyük evde Franz şimdi sızlanarak içer. Mutfaktaki önlüğünü bir kenara fırlatan kadın adımını evden dışarı atmıştır, kocaysa kırgınlığını, küskünlüğünü, öfkesini büyüterek Marie Thérèse’e kinlenir: mizojiniyle sanatsal sanrılar ar
Öykülerinde çetin duyguları tasarruflu üslubuyla satırlarına taşıyan Türker Ayyıldız, Sin romanında kaybedişlerle örülmüş hayatları kesiştirerek, yıllara ve bozkıra yayılan bir hayatı anlamlandırma çabasına ses veriyor.
İhanet bilmecesinin ağırlığıyla tahrip olmuş bir zihin, en değerli varlığını tam da kendi olduğu için yitiren başka bir yürek yangınıyla aynı güzergâhta buluştuğunda, mesafeler kısalırken varılacak son durağın yükü ağırlaşıyor.
Başarısızlıklar, yanlış kararlar ve yıkımla müteşekkil hay
Hayal kırıklıklarıyla dolu bir aşk ve mücadele romanı olan Kızıl Serap’ta, varlıklı bir ailenin iyi eğitimli kızı Ayten’in, İstanbul’un kibar semtlerinde, sayfiyelerinde ve Trabzon’da geçen maceraları konu ediliyor. Özgür iradesiyle onurlu bir hayat kurmak isterken, kadını haz nesnesi olarak gören riyakâr anlayışın tuzaklarına düşen Ayten, duygularını, uğradığı ihanetleri, iç çatışmalarını ve erkekleri anlamaya çalışır. Hüsranla sonuçlanan ilişkilerden sonra, ailesinin desteğini de kaybederek hepten yıkılan
Hayal kırıklıklarıyla dolu bir aşk ve mücadele romanı olan Kızıl Serap’ta, varlıklı bir ailenin iyi eğitimli kızı Ayten’in, İstanbul’un kibar semtlerinde, sayfiyelerinde ve Trabzon’da geçen maceraları konu ediliyor. Özgür iradesiyle onurlu bir hayat kurmak isterken, kadını haz nesnesi olarak gören riyakâr anlayışın tuzaklarına düşen Ayten, duygularını, uğradığı ihanetleri, iç çatışmalarını ve erkekleri anlamaya çalışır. Hüsranla sonuçlanan ilişkilerden sonra, ailesinin desteğini de kaybederek hepten yıkılan
Ankara’da yeni yapılmış bir apartmanın dokuz odalı bölüğünde yaşayan Ayaşlı ile kiracılarının ilişkileridir anlatılan. Kadınlı erkekli bu mozaikte, inşası süren Cumhuriyet’in sosyal meseleleri de işlenir. Memduh Şevket her bir kiracısını, ayrı ayrı romanı yazılacak ilginçlikte kişilerden seçer. Bunu yaparken küçük bahislerle aralarındaki mücadeleyi sürükleyici, akıcı bir dille yazmayı başarır.
Ankara’da yeni yapılmış bir apartmanın dokuz odalı bölüğünde yaşayan Ayaşlı ile kiracılarının ilişkileridir anlatılan. Kadınlı erkekli bu mozaikte, inşası süren Cumhuriyet’in sosyal meseleleri de işlenir. Memduh Şevket her bir kiracısını, ayrı ayrı romanı yazılacak ilginçlikte kişilerden seçer. Bunu yaparken küçük bahislerle aralarındaki mücadeleyi sürükleyici, akıcı bir dille yazmayı başarır.
“Almanya’ya geldiğimiz ilk yıllar ya da benim bozkırda kaldığım ilk yıllar demeliydim belki de. Babaannemin ağzına emzik niyetine bırakıldığım yıllar. Hatırıma getirmezsem unutmuş sayılır mıyım? Geçmişini unutan atlar gibi sağa sola koşuşturduğum çocukluğum tutar mı ellerimden? El sallıyorum. Her gidenin arkasından sıram ne zaman gelecek diye bekliyorum. Bu bekleme hiç bitmiyor sanki biteviye sürüyor. Babaannemin gözlük camı kalınlaşıyor, tarlalar bir yıl daha nadasa bırakılıyor ama bu bekleme bitmiyor. Bek
Memduh Şevket Esendal, alışık olduğumuz üslubuyla, sakin dünyaları ve
kendi yağında kavrulan insanları anlatmaya Bu Yollar Uzar’da da devam
ediyor. Taşra-şehir, bürokrasi-toplum, Doğu-Batı gibi temel ikilemler
üzerinden yarattığı çatışmaların eksik olmadığı, karakterlerin içinde
var oldukları zamanın ve mekânın ruhuyla harmanlandığı bu derlemedeki
öykülerinde onun edebiyatının alemetifarikası olan yalın anlatım ve
diyalog kurma ustalığı yine öne çıkıyor.
Memduh Şevket Esendal’
Engin Geçtan Edebiyat Seti 5 Kitap Takım - Hediyeli Kısa Özet
Set İçindekiler:
Dersaadet`te Dans
Kırmızı Kitap
Kızarmış Palamutun Kokusu
Kuru Su
Mesela Saat Onda
Hayat Romanlardan Daha Tuhaf” üçlemesi –Ardıç Ağacının Altında, Ayrılık Çeşmesi Sokağı– İşte Geldim Deniz Kenarı ile tamamlanıyor.
Londra’da bilgisayar mühendisliği akademisyenliği yapan Harun, on bir yıl önce ayrıldığı İstanbul’a beklenmedik bir nedenle dönmek zorunda kalır. Küçüklüğünden beri yalnızlığına eşlik eden Salacak sahiline gider ve Deniz Kenarı’na gizemli geçmişini anlatmaya başlar... Ona yuvada olma hissini yaşatan yetişkinler anne ve babası değildir. Mahalle ortamının, türlü tesadüflerle yaşa
Sadık Hidayet, Mehmet Kanar'ın çevirisiyle sunduğumuz Alacakaranlık (Sayerüşen, 1942) adlı yapıtında, öteki öykülerinde olduğu gibi, yine dolaylı olarak, İran'ın geri kalmışlık ve yönetim sorunlarını dile getiriyor.
Jules Verne, Hayyam ve Freud gibi farklı yazarların etkilerinin açıkca görüldüğü bu öykülerde, bugün bile Doğu toplumlarında güncelliğini koruyan dayak, çokeşlilik, sevgisizlik, vefasızlık, kötü arkadaş, hurafeler, sıtma ve esrar bağımlılığı gibi konuları ele alıyor; değişmez izlekleri olan ölü
İlk baskısı 1983’te yapılan ve o gün bugündür güncelliğini koruyan Dullara Yas Yakışır’daki öyküler, toplumsal kalıplara hapsolmuş her yaştan kadını konu alıyor. Kadının gerek toplumda gerek işyerinde gerekse aile içindeki konumunu irdeleyerek, değişen rollerini ve sıkıntılarını yalın bir dille gözler önüne seriyor.Erendiz Atasü, gerçekçi ve sakınmasız tavrına karşın ironiden yana da eksiği olmayan öyküleriyle, gelenekselliği üzerinden bir türlü silkip atamayan bir toplumun röntgenini çekiyor.
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 60-80 /
Aktif Sayfa : 4
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.