“Bu kitapta incelenen pek çok olgu, yaşadığımız sıkıntının hem nesnel hem de öznel olduğunu, sınıf ayrımının, ırkçılığın, cinsiyetçiliğin, heteroseksizmin ve yabancılaşmanın köklü yapılarıyla bağlantılı olduğunu gösteriyor. Kadınlara, beyaz olmayanlara ve toplumsal cinsiyet ikiliğine uymayanlara yönelik saldırılar ara vermeden devam ediyor...” Frieda Afary, Hegel’den Butler’a çok geniş bir düşünce hazinesinden yararlanarak günümüzün meselelerini, otoriter sağ popülizmi, kadın düşmanlığını, homofobiyi, ırkçı
Samuel P. Huntington'un bu çalışmada gündeme getirdiği birçok tespit, bugün ülkemizde yaşadığımız sivil-asker ilişkilerine dair çoğu sorunun 50 yıl önce farklı şekillerde ABD'de de yaşandığını göstermektedir. Askeri bütçe, askerlerin siyasi faaliyetleri, diplomasi ve iç siyasete etkileri, toplumla ve siyasi erkle ilişkileri, askeri kurum ve kuruluşların yapısı ve işlevleri gibi Huntington tarafından bu kitapta ABD bağlamında tartışılan sorunlar, günümüz Türkiyesi'nde de hararetle tartışılmaktadır.Dolayısıyl
“Sokak, çatışma, müzakere ve temsil alanıdır. Sokak, mevcut hakları korumanın, yeni hak taleplerinde bulunmanın, kamu politikalarına müdahale etmenin aracı ve mekânıdır. Sokak, siyasal düşünceyi dışa vurmanın, düşünceyi simgesel düzeyde açıklamanın aracıdır.Düşünceler sokakta pankartlar, dövizler, semboller, ritüeller, grafitiler, mizah, kılık kıyafetler, aksesuarlar aracılığıyla açıklanır. Temsili demokrasilerde seçimden seçime aktif hale gelen yurttaşın, iki seçim arası dönemde de etkin olmasını sağlayan
Amerika’da kapitalizmin hızla gelişmesinin sebep olduğu sarsıcı değişimlerden hoşnutsuzluk duyan Henry David Thoreau 1845 yılında yaşadığı kenti terk ederek bir göl kıyısına yerleşir. Burada iç dünyası, gündelik yaşamı ve doğal çevresiyle ilgili duygu ve düşüncelerini kaleme alır. Arada bir toplumsal meselelere değinmeyi de ihmal etmez. Bu tür yazılardan biri olan Sivil İtaatsizlik Thoreau’nun bugüne dek üzerinde en çok durulmuş metinlerinden biridir. Yazar bu metinde köleliğe ve savaşa karşı olan düşüncele
“Faşizm, bir dönemin ahlâki hastalığı olarak ya da kimi ülkelerin tarihsel gelişiminin mantıksal mirası olarak ele alınıyor, kapitalist toplumun tahakkümünün bir evresi olarak ya da hem komünizme hem de ayrıcalıklı bir azınlığın sömürüsüne karşı kendini ifade etme arzusundaki orta sınıf özlemlerinin meyvesi olarak analiz ediliyordu. Fakat görülmeyen ya da gözün kapalı kaldığı şey, faşizmin Avrupa’nın 19 yüzyılda tanımış olduğu diktatörlük rejimlerine asla indirgenemeyeceğiydi.”
Cengiz Çağla, Tocqueville ve Özgürlük’te, 19 yüzyılın önde gelen düşün
insanlarından Alexis de Tocqueville’in demokrasi ile özgürlükler arasındaki
gergin ve çelişkili ilişkiyle ilgili ufuk açıcı analizini ele alıyor. Demokrasinin
özgürlüğü hayata geçirecek olanaklar ortaya çıkardığı gibi, onu kısıtlayacak,
hatta boğacak bir zemin de yarattığına dikkat çeken Tocqueville’in hayatını
özetleyip, tespit ve çözümlerini aktardıktan sonra, bunların çağımız siyaset
düşünündeki yan
Sosyal teori, felsefe, estetik ve müzik alanında 20. yüzyılın en etkili düşünürlerinden Theodor W. Adorno, Faşizm ve Propaganda'da bugün radikal sağ adı verilen cenahın hem psikolojik dayanaklarını hem de dini argümanlarla bezeli siyasal gündemlerini yaymak için medyayı nasıl kullandığını analiz ediyor.
1930'larda ABD'de yaşayan ve Paul Lazarsfeld ile birlikte radyonun toplumdaki ağırlığı üzerinde çalışan Adorno'nun, Hıristiyan sağın radyoda bayraktarlığını üstlenirken faşist bir tutum sergileyen Amerikal
“Faşist söz dağarcığının merkezinde yer alan ‘millet’, ‘ırk’, ‘halk’ ya da ‘halk topluluğu’ gibi kavramların ‘kitleyle’ karıştırılmamasını, bunların birbirinin tam karşıtı olduğunu vurgulamak gerekir. Andığımız tüm bu sözcükler, kitlelerin olması gereken her şeyi temsil ediyordu. Kitle bağımsız, tembel, barış düşkünü, eşitlikçi, kararsız, asi, kadınsı, şımarık, saygısız, cimri, duygusal ve şehirli olarak görülüyordu. Halk ise bunun tam aksine disiplinli, otoriteye saygılı, çalışkan, alçakgönüllü, terbiyeli,
Güç ve Zaman: Büyük Strateji ve Cumhuriyet’in İkinci Yüzyılı, Türkiye’nin görüldüğünden de daha zengin imkânlara ve parlak istikbale sahip bir ülke olduğunu, Cumhuriyet’in ikinciyüzyılına adım attığımız 2023 yılında bulunduğumuz eşiğin derin ve çok katmanlı anlamlarını veiçerdiği tarihî fırsatları ortaya koymaktadır. Çerçevesi değişmiş olsa da aynı jeo-stratejik alandaöne çıkan Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin dış siyasetlerini dinamik birtarihsel okuma disiplini içinde ele alarak, bugün var
“Uluslararası Alternatif Sağ, internette faaliyet gösteren ama
gerçek hayatta da faaliyetleri olan bir harekettir. Hareket ‘beyaz
kimliğinin’ çokkültürlülük yanlısı ve liberal elitler ile sözde ‘Sosyal
Adalet Savaşçıları’ tarafından tehdit altında olduğuna inanan, bu
grupların ‘siyaseten doğruculuğu’ kullanarak Batı medeniyetini
ve beyaz erkeklerin haklarını aşındırmaya çalıştığına inanan
uluslararası bir dizi grup veya bireyden oluşur. Basitçe tanımlamak
gerekirse ‘Alternatif Sa
“Devletin kamusallığını, aklını ve evrenselliğini yitirdiği, bir liderin şahsi ve zümrevi
bedeninin bir uzantısı haline dönüştüğü bu yapıda, postmodern sultanlık kavramı ile,
bir yandan ‘modern öncesi dönemin paternalist devlet geleneklerini’ terk eden, diğer
yandan da postmodern otoriter popülist siyasetin karizmatik liderlik modelini birleştiren
bir sentezi kastediyoruz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ‘Lider-Parti-Devlet’
üçlemesini tamamlayan ve ‘devletin şahsileşmesi’
Kemalizm ve Kemalizmin ideolojik temelleri, yaygın olarak Batı
merkezli yorumların çizdikleri kısıtlı çerçeveler eşliğinde ele alındı.
Komünizm Gözünden Kemalizm - Türkiye’nin Dönüşümüne Sovyet
Yaklaşımları, aksi bir yönde ilerleyerek Kemalizmin biçimlenişi ve
dönüşümünü, yaygınlaşması ve egemen hale gelişini, Sovyetler
Birliği’ndeki tartışmaları odağına alarak inceliyor.
Türkiye ve Sovyetler Birliği arasında müttefiklik ve düşmanlık gibi
karşıt politik tutumları ba
“Tüm bunlar, gelişmiş toplumlarda ölümün ve ölmenin, yaşayanların
ufkundan önceki zamanlarda olduğundan daha fazla çıkarılıp normal
hayatın perde arkasına sürgün edilme- sine katkıda bulunuyor. Hiçbir
zaman insanlar, günümüz gelişmiş toplumlarındaki gibi böyle sessiz ve
hijyenik ölmedi- ler ve yalnızlığı bu kadar teşvik eden toplumsal koşullarda
yaşamadılar.”
Norbert Elias, bu küçük kitabında başyapıtı Uygarlık Süreci’nin izini
sürüyor aslında. Uygarlık sürecinin özg
• Kentsel Kültür Politikaları – Şimdiki Zamana ve Olası Geleceklere Dair Bazı Notlar – Franco Bianchini, Guy
Saez, Enrico Tommarchi
• Kırılgan Kent – Adam Chmielewski
• İnsan Hakları ve Kent: Yaratıcı Kentte İnsan Haklarının Rolü Nedir? – Jonathan Vickery
• Yeni Beyoğlu Kimliğinde Beyoğlu Yok – Asu Aksoy
• Avrupa’daki Miras Açısından Zengin Kentlerde Kültürel Miras ve Mega Etkinlikler Arasındaki İlişkilerin
Araştırılması – Davide Ponzini, Zachary Mark Jones
• Kentsel Kültür Politikaları ve Katılımcı
Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişinden günümüze diplomatik ilişkilerinde öne çıkan devletler düşünüldüğünde, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasından itibaren ilk akla gelen kuşkusuz ABD’dir. ABD ile yaşananlar, ziyaretler, anlaşmalar, sorunlar, gerginlikler ve krizler siyasi gündemin hep en başında yer almaktadır. Türk dış politikası açısından en gerilimli, en sorunlu, en değişken, en hassas ve en stratejik bölge sorulduğunda da hiç düşünmeden Orta Doğu cevabı verilecektir.
Türk dış politikasında ABD ve Orta
Transhumanist Devrim’de Luc Ferry iç içe geçip birbirini tamamlayan ve yakın geleceğe damgasını vuracak dört temel teknolojinin insanlığın önüne çıkaracağı olanakları ve yeni risk unsurlarını değerlendiriyor: nanoteknolojiler, biyoteknolojiler, enformatik (büyük veri ve nesnelerin interneti) ve bilişsel bilim (yapay zekâ).
Tıp alanındaki gelişmeler ABD’de transhümanizm adı altında ortaya çıkan ve web dünyasının Google gibi devleri tarafından desteklenen bir ideolojinin etki alanını genişletecek şekilde i
İÇERİK TANITIMI: Kapsayıcı ve dönüştürücü gıda politikaları nasıl olmalıdır? Farklı kavramsal ve politik çerçeveler kimler tarafından hangi politik arka planlardan beslenerek hangi tarihsel bağlamda geliştiriliyor? Bu farklı yaklaşımlar egemen gıda sistemini nasıl sorunsallaştırıyor? Bu yaklaşımların gıda sisteminin geleceğine dair görüşleri ve önerdikleri yol haritaları neler? Gıda sistemindeki sorunları ve daha adil ve sürdürülebilir gıda politikalarına nasıl ulaşılabileceğini irdelemeyi amaçlayan kitabım
Ev içindeki kadının görünmez emeğinin sömürüsüne dikkat çekerek mevcut ücret sistemindeki gelir paylaşımının adaletsizliğini görünür kılan ve Marksist teorinin feminist bir perspektifi içselleştirmek zorunda olduğunun farkına varılması açısından da önemli bir eşik olan uluslararası "Ev İşi İçin Ücret" hareketinin kurucularından Silvia Federici, Marx'ın başlıca metinlerinde öne çıkan ve basitçe ihmalle veyahut eril bakışın getirdiği gafletle açıklanması imkânsız yapısal boşluklara ilişkin teorik saptamaların
Toplam 155 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.