Milliyetçiliğin farklı tarihsel bağlamlarda farklı biçimler almasının yanı sıra tek bir toplumsal sınıfın ideolojisine indirgenemeyecek derecede derine nüfuz ettiğini kabul etmeliyiz. Milliyetçilik, ulusal burjuvazinin çıkarlarının temsilcisi olarak yükselebilir, fakat bu sınıfın içinde oluştuğu kendine özgü koşullar diğer sınıfları da milliyetçi politikaları desteklemeye sevk edebilir. Yirminci yüzyılın başında Azerbaycan’da yaşanan süreç bu bağlamda oldukça ilginç bir örnek oluşturuyor. Bu dönemde
Bir koltuktan çıkan belgelerin izini süren Daniel Lee, bir Nazinin hikâyesini gün yüzüne çıkarıyor. “Sıradan” bir Alman’ın nasıl bir Naziye dönüşebildiğini, bu dönüşümün arka planındaki motivasyonların, ailenin geçmişinin ve zihniyetinin yanı sıra Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın içinde bulunduğu durumu da ihmal etmeden inceliyor. Robert Griesinger isimli düşük rütbeli bir SS subayının peşine düşerken, isimleri tarih kitaplarının sayfalarında yer almamış, unutulmuş yü
“George A. Romero’nun aptallaşmış, beceriksiz ve dışarıdan yönetilen yaşayan ölüleri gibi dolanıyoruz dünyada ve malların satılmasına katkıda bulunuyoruz. İnsani ihtiyaçlar ise sadece bu görevle bağdaştıkları oranda göz önüne alınıyor. Ve böylece gitgide kendimizi ruhsuz Avatarlar olarak hissediyoruz; bize sürekli eşsiz başrol oyuncuları olduğumuz anlatılan, ancak senaryosu yine de bizim tarafımızdan yazılmayacak olan bir filmin aktörleri gibi.” Sermayenin Yaşayan Ölüleri’nde Raul Zelik, siyaset teorisine
Büyük Buhran'dan bu yana tarihin en karanlık tablolardan birini ortaya çıkaran 2008 ekonomik krizinden sorumlu güçlerin ayakta kalabilmesi, hatta süreçten güç kazanarak çıkması nasıl açıklanabilir? Krizi yaratan ekonomi politikaları nasıl oldu da her zamankinden daha etkili hale geldi? Neoliberalizmi basit bir ekonomik doktrinden fazlası olarak gören Christian Laval ve Pierre Dardot'ya göre çıkar birliği kuran oligarşilerce desteklenen neoliberalizm, varlığını saldırganca sürdürmeye muktedir hakiki bir poli
1968 ayaklanmasının arifesinde yayımlanan Şehir Hakkı, tek kelimeyle bir manifestodur. Şehir denen gerçeğin artık geçmişte kalmış tarihsel bir olgu olduğunu, uğradığı süregiden dönüşüm içerisinde yeni bir kentsel gerçekliğin ve buna göre yeni bir hümanizmin doğmakta olduğunu müjdelemesiyle, Komünist Manifesto'nun "Katı olan her şey buharlaşıyor..." savsözünün ardındaki diyalektik mantığı akla getirmektedir. Yurt işgaliyle yükselecek ve tüm dünyayı kasıp kavuracak isyan dalgasının fitilini ateşleyen Nanterre
Frantz Fanon'un en aktif yıllarında yazdığı; bağımsızlık fikri, Afrika Birliği tahayyülü ve giderek kabaran Cezayir Devrimi dalgasının ortasında kaleme aldığı deneme, makale ve mektuplardan oluşan bu derleme, sömürgeciyle tarihi hesaplaşmayı mücadelenin ayak sesleriyle eşzamanlı olarak kayda geçiriyor. Sömürgeciliğin ideolojik ve psikolojik saldırılarını faş eden yetkin analizlerle, yekvücut bir Üçüncü Dünya'nın savaş günlükleri geniş bir perspektifte sunuluyor.
Katliamın ve işkencenin normalleştirildiği b
“Kimileri için yer değiştirmek sadece geçici bir ihraçtır; yeni fırsatlar, dinlence ve kâr elde etmek demektir. Bazıları içinse bu hareket tehlikeli ve zorakidir, onların ihraçları çok daha ciddi ve kalıcıdır. Günümüzde çoğu insan göç yelpazesinin ‘elverişsizlik’ ile ‘acizlik’ kutupları arasında bir noktaya düşer. Ancak bu yelpazede yer alan bütün göçmenlerin ortak bir noktası vardır: hareketlilik sonucunda her birinin bölgesel, siyasi, hukuki ya da iktisadi statülerini kaybetmiş olmaları.” Göçmen, d
“Weimar Cumhuriyeti’nin çarpıcı bir özelliği, dönemin yetkin kamu hukukçularının, karşılaştıkları güncel sorunlara yoğun bir ilgi göstermeleri ve bu çerçevede kapsamlı tartışmalar yürütmeleridir. Kelsen ve Schmitt arasındaki tartışmayı özel kılan, kamu hukukunun pek çok temel kavramına dair iki farklı görüşü içermesidir. Her şeyden önce, korunacak olan anayasanın anlamı, bir koruyucu arayışına yol açan tehlikenin kaynağı, koruyucunun kim olacağı ve tüm bu sorunların arka planında y
Sermaye artık varoluşumuzun her alanına sızmış durumda. İnsanlık sayısallaşmış ve amansızca ele geçirme, kırma, yıkma, parçalama dürtüsünün esiri bir dünyada sıkışıp kalmış halde. İstisna halinin norm olduğu, olağanüstü halin kalıcılaştığı bu evrede iktidar sadece denetlemekle ilgilenmiyor; insanlığı ve Yeryüzü’nü tümüyle maddeleştirme, yiyip bitirme, bastırma, sindirme ve öğütme yolunda. Achille Mbembe, zencilik halinin evrenselleşmesi olarak tanımladığı bu sürecin yıkım v
Devlete benzeyen ama tam ne olduğu belirsiz oluşumların çoğaldığı bir dünyada, Kıbrıs'ın kuzeyinin sunduğu örnek, bir devletin gerçekten ne olduğunu anlamak isteyenlere yararlı olan bir dizi ders sunuyor. Kavrayışlı ve orijinal bir kitap olan Askıdaki Egemenlik'in yazarları bu dersleri, olağanüstü bir özel deneyim yelpazesi, belgesel deliller ve etnografik gözlemler bütününden ustalıkla süzüp, bize sunuyorlar.Michael Herzfeld, Harvard ÜniversitesiAskıdaki Egemenlik, Kuzey Kıbrıs Türk C
Yetişkinlerin desteklediği bir çocuk özgürleşmesinin, ancak çocuklara karşı önyargının daha bütünlüklü bir analizinin geliştirilmesiyle mümkün olduğunu ortaya koymayı amaçladım. Çocukları ezen fikirler ve kurumlara ilişkin onların deneyimlerini işitmeye ihtiyacımız var büyümelerini ve gelişmelerini desteklemek üzere filizlenen çocukların vatandaşlık hakları ve politik hakları hareketlerine yol göstermemiz ve hasarı onarmak, ilerlemeyi güvence altına almak ve bu yolda devam etme
Valéry Giroux ve Renan Larue, veganizmi mercek altına alıyorlar. Vegan
felsefesinin ne olduğunu, veganizmin tarihini, günümüzde geldiği noktayı
araştırıyorlar. Kimi zaman alay konusu olan, çoğu zamansa sanayicileri ve
hayvan sömürüsünden kâr elde edenleri kızdıran veganizmi hayvanlara
eziyet etmeme çerçevesinin yanı sıra, doğaya, dünyaya, bizzat insanlara
olan faydaları açısından da düşünerek bu felsefeyi daha geniş bir bağlama
yerleştiriyorlar. Görünmez ıstırabı görünür kılmaya çalışan h
Ana akım medya tarafından bulandırılmış bir zihin, anlam üzerinde verilen mücadeleye kulaklarını tıkamış olsa bile, felsefe bu noktada çatlaklardan sızarak gerçekliğe bir çağrı görevi görebilir. Örneğin,'ölü ele geçirildi' ile 'öldürüldü' arasındaki fark üzerine kafa yormak bile önemli bir kapıyı aralayabilir; yerleşik düşünme alışkanlıklarını yerle bir edebilir. İşte bu anlam mücadelesinde yeni cepheler açan biyopolitika, zihnimizin normatif cam tavanını tuzla buz etmek için gereken çekici sunuyor.
Biyopo
Biz böyleyiz, biraz esprili bir dille ifade edersem, yerine göre 'herkeyfin kahyası', yerine göre devletin çöp kutusuyuz.
Reinhard Heydrich
Kuruluşunda önemli rol oynadığı Gestapo'nun üst düzey yöneticisi olan Heydrich'in, bir gün bir içkili lokantada kendisini tanıyıp hürmet göstermeyen ve kendi aralarında gülüşen bir topluluğa şöyle bağırdığı aktarılır: Ben Gestapo'nun şefiyim! Hepinizi toplama kampına yollayabilirim!
Gestapo: Geheime Staatspolizei - Gizli Devlet Polisi. Nazi rejiminin gizli polis kuru
Modem siyasetin kurucu ilkesi egemenlik. 16. yüzyıldan beri insanların özgürlüğünün anlama sorumluluğuna indirgeyen bir anlayışla şekillenir. Böylesi bir algılama biçimiyle insan, kendi tarihini kendi yapan bir özneye dönüşür. Egemenliğin din dışı bir sahaya oturduğu modern zamanlarda özgürlük tanrıya kayıtsızdır.
Gelgelelim egemenliğin esasının tarihsel olanı yaratmaktan aciz kaldığı üzerinde pek düşünülmüyor. Bu yüzden egemenlik ve onun aşılması tartışmasına dair bir dizi soru ve cevapla katkıda bulunm
Psikolojik savaşta bir toplumun ruh ve beyni etki altına alınmaya çalışılır. Prof. Dr. Nevzat Tarhan son kitabı Psikolojik Savaş?ta bu teknikleri, insan ve toplum psikolojisi üzerindeki etkilerini konu ediniyor.Tarihin bilinen ilk savaş tekniği kitabının yazarı olan Çinli kumandan Sun Tzu, kitabının büyük bir kısmını rakibin psikolojik olarak çökertilmesi üzerinde durur. Askeri strateji ve taktiklerin en önemlilerinden biri de Psikolojik Savaş teknik ve taktikleridir. Belirli bir amaca yönelik, uzun vadeli
Fethi Benslama, bu ses getiren çalışmasında, radikalleşmeye psikoloji, psikanaliz ve tarihsel analizin verileriyle yaklaşıyor. Ölüm Siyaseti: Cihatçı Üst-Müslümanlar, gençleri cihat adına ölüme ve öldürmeye sürükleyen süreçleri ele alırken, din-siyaset ilişkisine değinerek, halifeliğin kaldırılmasının yarattığı büyük travmanın ertesinde İslâm'ın bir siyaset ideali olarak dağılışına değiniyor. Yazar, düşman olarak görülen Batı'yla karşılaşmanın yarattığı kırılmayla birlikte, daha çok Müslüman olma, bir Üst-M
İnsancıllık, insan hakları ve uluslararası insancıl hukuk, devletler, devlet üstü kurumlar ya da askeri faaliyetler tarafından istismar edildiklerinde, şiddet ekonomisinin hesaplandığı ve düzenlendiği başat araçlar haline gelirler. Bu yüzden insani şimdiyi şekillendiren teknolojilerin nasıl işlediği ve zaman içerisinde nasıl geliştirildiği, insani yardımın, buna muhtaç olan insanlar için öldürücü olabilme potansiyeli ve adli mimarlık pratiğinde günümüz gerçekliğini kavramaya ilham veren çok şey var.
Bu fik
Akla pranga vuran ve geçmişini güncelleştiremeyen dinci yobazlık,
İnsan severlikten uzak, ırkçı ve saplantılı etnik yobazlık,
Bilimi ilah gibi görüp putlaştıran bilimci-teknokratik yobazlık,
Çıkarı için diğer halkları açlığa mahkûm eden kapitalist yobazlık,
Marks'ın düşüncesini pespayeleştiren sosyalist-komünist yobazlık,
Ve bugünün insanına hayatı zehreden, geleceğin insanını da şimdiden zehirleyen daha nice yobazlıklar...
Dünyaca ünlü düşünce adamı RogerGaraudy bu eserinde Batı'nın ve Doğu'nun bütün yobaz
Toplam 155 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 20-40 /
Aktif Sayfa : 2
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.