Boğaziçi'ndeki okullardan birinde yatılı okumakta olan Tahsin, kendisine eşek Türk diyen Cemil'e taş atar ve onu yaralar. Okulun öğretmenlerinden Orhan ilk müdahaleden sonra yaralanan çocuğu evlerine götürür. İdealizmle materyalizm arasında bocalayan, milliyetçi bir öğretmen olan Orhan, Mütareke sonrası İstanbul'unun zengin ve yozlaşmış kesimiyle bu olaydan sonra ilişki kurar ve o evdeki Batılı tarzda eğitim almış, kozmopolit düşüncelere sahip Vedia'ya âşık olur. Peyami Safa, yazarlığının zirvesinde olduğu
Yirminci yüzyıl Alman deneyimini bir güne sığdıran Dokuz Buçukta Bilardo, mimar Fähmel ailesinin üç kuşağı ve bir kilise üzerinden Nazi rejiminin miras bıraktığı ölümün ve yıkımın artçı şoklarına odaklanıyor. Savaş sonrasında kendine normal bir hayat kurmaya çalışan Robert Fähmel’in rutin alışkanlıklarının, oğlu Joseph’in kız arkadaşıyla olan konuşmasının ve sekseninci doğum gününü kutlayacak olan aile reisi Heinrich’in gençlik yıllarının bile ardında herkesin unutmaya çalıştığı ancak kaçamadığı bir geçmişi
“Yerde bir elin büyüklüğü kadar kan, bir tutam saç kaldı. Yerde, bir insandan geriye kalan korkunç bir anı.”
Sadece kadınları etkileyen çaresiz bir intihar salgınının gölgesinde adım adım sona yaklaşan bir dünya, bu korkunç karmaşanın içinde eski sevgilisinin peşine düşen yalnız, yoksul, paniklemiş bir adam: Hükümet aleyhine tweet attığı için gözaltına alınan ve şartlı tahliye edilen anlatıcı, bir yandan birkaç kadının intiharıyla başlayan ve kısa zamanda kitlesel bir hal alan kaosla baş etmeye çabalarken,
Isobel Gamble, kocası Edward ile 1800’lerin başında İskoçya’dan yola çıktığında nesillerdir süren sırlar taşıyan genç bir terziydi. Eczacı kocasının kötü alışkanlıkları ve bir yığın borcu, onları Yeni Dünya’da yeni bir başlangıç için Glasgow’dan kaçmaya zorladı. Ancak Salem’a vardıktan sadece birkaç gün sonra, Edward doktor olarak bir gemiye katıldı ve Isobel’i yabancı bir ülkede parasız ve yalnız bıraktı. Genç kadın hayatta kalmak için her yolu denemek zorundaydı.Nathaniel ile tanıştığında ikisi hemen birb
Bir süre sonra dışarıyı unuttu. Mum ışığında kalemi koşturmaya başladı:“Annem ölümü bekliyor, sudoku çözerek, apartman bahçesine muntazamaralıklarla kurdele çiçeği ektirerek, sırtındaki kamburu günbegünbüyüterek, ağır yaşlılık kokusunu ve yaşlı adımlarını bir odadan diğerinesürükleyerek. Ben birazdan barınaktaki yatakta olacağım ve balıkçıdenizde. Kulaklarımda geçmişin bestesi: Hayırsız evlat, hayırsız sevgili,hayırsız yazar. Ve ortak bir yangın. Memleket.” Leyla defteri kapadı. Tatlıbir esinti yüzünü yalad
“Dünyanın en büyük yokuşu insanın kendisi...” Caner Almaz, ilk romanı Yaşamaklar’da, kırılgan bir inançla birbirine tutunan Kenan ve Füsun’un “hayatı atlatma” çabasına ortak etmişti okurunu. Şimdi Duvarlar ile hikâyenin başına, sahnenin gerisine, 1970’li yıllara uzanıyor. Bir kuşak önce, yakın tarihimizin acıları arasında kendi yollarını yürüyüp kendi seçimlerini yapan Halil, Birgül, Aysel ve Oğuz’un omuzlarındaki yüke incelikli ama serinkanlı bir üslupla ses veren Caner Almaz, aşk, dostluk, dayanışma, idea
“Bu gezinti sırasında ya da belki daha sonralarında, ama kesinlikle aynı bölgede, aniden kopan bir fırtına o Temmuz gününün tüm ihtişamını silip süpürdü. Gömleklerimiz, şortlarımız ve mokasenlerimiz donuk sisin içinde sanki silinip gitmişti. İlk dolu tanesi bir konserve kutusuna, diğeri tam kelime çarptı. Bir kaya çıkıntısının altındaki kovuğa sığındık. Gök gürültülü fırtınalar ıstıraptır benim için. Körolasıca basınçları mahveder beni, şimşekleri beynimi ve göğsümü delip geçer. Bel de bunu biliyordu; koynu
“İnsanlık böyle belli olur kardeşim. İnsanlık küçük şeylerin altına saklanır. Sen başka yerde ararsın. Gözünün önündedir, görmezsin. Bakmasını bilmezsen görmezsin tabii. İnsanlığı nerede arayacağını bileceksin. Kim insan, kim değil bileceksin.” Küçüklerin büyüklerinin yanında sigara içemediği, önüne gelenden dayak yediği, yeniyetmeyse azar işittiği bir Orta Anadolu köyünde iç içe geçmiş yaşamlar. Ankara, önünde sonunda gidilmesi gereken bir yer… Gecekondu evler, yoksulluğun geçit vermediği hayaller, karnı d
Kimileri “ne çok kendinlesin, kendine acıyorsun”u çarptılar suratıma. Eğlendirici değilsem, kapkaralığıma dayanamıyorlar. Verdiğim zekât yetmiyor mu? Söz bıçkınlığım? “Alsanıza acımı siz de dev dalgalar biraz koynunuza?” Soğuksunuz. Buzsunuz, benden beter! Bay Muannit Sahtegi, edebiyat tarihimizin en ayrıksı ve merak uyandıran karakterlerinden biri. Onun günlüğündeki satırlarda göz gezdirdikçe “huysuz ve inatçı Bay Muannit” Vüs’at O. Bener’in dili ve kurguyu en kıpır kıpır kullandığı dönemin en muğlak, en i
Ella, doktora teziyle mücadele eden bir astrofizikçidir, hem kişisel hem de politik trajedilerle dolu geçmişin yükünü taşır. Kocası El, devlet şiddeti mağdurlarının vakalarını çalışan bir adli tıp uzmanıdır. Yazma tıkanıklığından bunalan Ella, kendini hasta olmayı dilerken bulur; böylece tezinde ilerleme kaydedememesine bir mazeret bulacaktır. Daha sonra doktorlarca teşhis edilemeyen gizemli semptomlar yaşamaya, sinir sistemini etkileyen ağrılar çekmeye başlar. Ella’nın kaygısı arttıkça geçmiş girdap misali
J.-B. Pontalis, seksenli yaşlarındayken kaleme aldığı bu kitabında geriye dönüp zihninde yer etmiş kadınlara dair izlenimlerini anlatıyor. Çocukluğunun, gençliğinin, erişkinliğinin ve nihayet yaşlılığının kadınları bunlar. Kimi zaman arkadaşları, sevgilileri, analizanları; kimi zaman da sadece bir roman veya film kahramanı olsalar da hepsine canlı tutmayı başardığı bir merak ve vefa duygusuyla yaklaşıyor.“Elinizdeki kitap 2013’te, doğduğu gün olan 15 Ocak’ta 89 yaşında ölen Pontalis’in yarattığı ve tanımlad
İki denizi birleştiren ve iki kıtaya ayıran bu tılsımlı coğrafya ve onun doğurduğu şehir İstanbul, var olduğu ilk zamanlardan günümüze dek sanatçılara esin vermiştir; tarihiyle ve günceliyle, görünürüyle ve duyumsanırıyla. İstanbul’u betimlemek, belki de İstanbul’u sevmenin en güzel yoludur. Çalışmamız, “Resimlerin İstanbul’u” kavramını Türkiye İş Bankası Sanat Eserleri Koleksiyonu’nda yer alan İstanbul temalı resimlerden önemli bir seçki sunarak kalıcılaştırmayı amaçlamaktadır.Kitabın sayfaları çevrildikçe
Antonio José, yıllarca Amazon’un derinliklerinde Shuar yerlileriyle
yaşamıştır. Ormana ve yasalarına uyum sağlamayı öğrendiği, avcılıkta ve iz sürmede uzmanlaştığı yıllardan sonra, hayatının son dönemecine girdiğini hissederken Ekvador ormanlarının kıyısında bir nehir kasabasına yerleşir. Yaşlılığın panzehrini burada, az uyumakta, çok okumakta, kitaplardaki aşkın gizemlerine dalıp gitmekte, öykülerin geçtiği yerleri hayalinde canlandırmakta bulur. Ancak altın arayıcıları ve hükümetin temsilcileri ona rahat
En iyi ihtimaller bile yorucu sonuçlara ulaşıyor, her olumlu ihtimal yeni ve daha büyük çabalar gerektiriyor, dünyanın yorgunluğu asla bitmiyor.”Ömer F. Oyal son romanı Doğum Günüme Çağırmak İstediğim Tek Kişi’de doğum gününün gecesinde uyku tutmayan bir akademisyenin zihninin saplantılı akışına bizi davet ediyor. Üzerinde çalıştığı konununöznesi olan Evliyâ Çelebi’nin kendi hayatını nasıl ele geçirdiğini bize tutkulu ve takıntılı bir dille anlatıyor. Kitaplarla, kâğıtlarla, sonu gelmeyen düşünce silsilesiy
17 Ağustos 1999 depreminde yaşananların ardından kaleme alınan ve ilk olarak 2004’te yayımlanan Kırılma Noktası, bir gecede sarsılan tüm değerleri sorguluyor. Fay kırıldığında, taşlar yerinden oynayınca binalarla birlikte tüm düzen çöküyor, güç dengeleri değişiyor. Kırılma Noktası’nda herkes bundan payına düşeni alıyor: Siyasi iktidar, eril düzen, hatta edebiyat otoriteleri... Yiğit Bener, böyle bir atmosferde bir romanın yazılış sürecine tanık olmaya çağırıyor okuru. Deprem sonrası yardım çalışmalarına kat
Sarah Dessen ve Jenny Han hayranları için, tutunmak ve veda etmek üzerine samimi bir yaz okuması. Waverly Lyons, kendini bildi bileli ebeveynlerinin boşanma olayının ortasında sıkışıp kalmıştır. Waverly’nin bu yaz tatilini kiminle geçireceğine dair tartışmaların sonucunda seçenekler azalınca Waverly, Florida, Holden’da halasıyla kalmaya merhaba demiştir. Waverly plaj kültürüne pek hâkim değildir. Güneşten de hiç hoşlanmaz. Üstelik yüzmeyi de bilmiyordur! Hem de hiç. Yan komşu olan, Blake adında çekici ve ta
Kalenderiye 1324 yılında bir İtalyan manastırında yaşayan “ermiş” Mazzone ile açılır. Vaktiyle Anadolu’yu dolaşmış Venedikli bir tüccar olan Mazzone, o tarihlerde kullanılmayan Latin harfleriyle Türkçe bir itirafname yazmıştır. Aşkın, çaresizliğin, isyanlarla katliamların coğrafyası Calenderia, takvime uygun olarak yaşayanların ülkesidir. Calenderia, varlıkla yokluğu ve zamanı tartışan dervişler diyarıdır. Gürsel Korat, Zaman Yeli’yle başlattığı eşsiz bakış açısını Kapadokya Dörtlüsü’nün üçüncü kitabında da
Sergei
Ev;
Bratva benim evim.
Geçmişten saklandığım sığınağım.
Benim gibi bir ölüm makinesinin
ait olduğu tek yer.
Bazen aklımdaki hayaletler geri geliyor.
Kontrolden çıkıyorum, öfke beni ele geçiriyor.
Kendimi tamamen kaybedecek gibi oluyorum.
Sonra dağılmış, yaralı bir kadın yoluma çıkıyor.
Koruma içgüdülerimi uyandırıyor.
Ve bütün hayaletlerimi ortadan kaldırıyor.
Tek seçeneğim onu tutsak etmek.
O giderse karanlığım yine ortaya çıkacak.
Ve bu kez kaçışım olmayacak.
Angelina
Kaçmak;
Tek yapabileceğim bu.
1952’de ABD’de yayımlandığında haftalarca çok satanlar listesinde kalan ve ertesi yıl National Book Award’a değer görülen Görülmeyen Adam, Amerika’nın en çarpıcı çelişkilerini sergiliyor. Görülmeyen Adam, egemen kültürün içinde tutunmaya çalışan siyahi bir gencin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Toplumun her katmanına girip çıkan roman kahramanının hikâyesi, Güney’in prestijli kolejlerinden Harlem’in tekinsiz sokaklarına, eşit hak ve özgürlükler için mücadele eden örgütlere uzanıyor. Toplumsal hoşgörüs
Zihnimizdeki hayaletlere ve canavarlara kulak asmadan yalnızca gerçek kötülüklerle yetinsek hayat ne kadar güzel, ıstırabımızsa ne kadar katlanılabilir olurdu.
İsviçre Alpler’inde yaşayan bir papaz, teyzesi ölen ve kendisine bakabilecek başka akrabası olmayan kör bir kızı Tanrı’ya hizmet etmek amacıyla, halihazırda bakmakla yükümlü beş çocuğunun bulunduğu eve götürüp evlat edinmeye karar verir. Bu karar ev halkında şaşkınlığa neden olmakla kalmayıp bir dizi başka olayı da tetikler ve papazın Hıristiyan ha
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.