Nisan hayal kurmayı çok seviyor. Çünkü biliyor ki hayaller, çok istersek ve çok çalışırsak bir gün gerçek olur. Nisan’ın canı hiç sıkılmıyor. Hemen bir şeyler yapmaya, yaparken de hayal kurmaya başlıyor. Sonrası mı; Yemek Perisi geliyor, yeşil saçlı Orman Prensesi flüt çalıyor ya da çikolata ve oyuncaklar dolu bir sepet gökten sarkıveriyor. Sen de Nisan’la birlikte hayallerinde Pancarbaykuş’la tanışmaya, mavi puding yapıp kahkaha attıkça değişen ve seni mutlu eden aynalara bakmaya var mısın?
Nisan hayal kurmayı çok seviyor. Çünkü biliyor ki hayaller, çok istersek ve çok çalışırsak bir gün gerçek olur. Nisan’ın canı hiç sıkılmıyor. Hemen bir şeyler yapmaya, yaparken de hayal kurmaya başlıyor. Sonrası mı; Yemek Perisi geliyor, yeşil saçlı Orman Prensesi flüt çalıyor ya da çikolata ve oyuncaklar dolu bir sepet gökten sarkıveriyor. Sen de Nisan’la birlikte hayallerinde Pancarbaykuş’la tanışmaya, mavi puding yapıp kahkaha attıkça değişen ve seni mutlu eden aynalara bakmaya var mısın?
Nisan hayal kurmayı çok seviyor. Çünkü biliyor ki hayaller, çok istersek ve çok çalışırsak bir gün gerçek olur. Nisan’ın canı hiç sıkılmıyor. Hemen bir şeyler yapmaya, yaparken de hayal kurmaya başlıyor. Sonrası mı; Yemek Perisi geliyor, yeşil saçlı Orman Prensesi flüt çalıyor ya da çikolata ve oyuncaklar dolu bir sepet gökten sarkıveriyor. Sen de Nisan’la birlikte hayallerinde Pancarbaykuş’la tanışmaya, mavi puding yapıp kahkaha attıkça değişen ve seni mutlu eden aynalara bakmaya var mısın?
Nisan hayal kurmayı çok seviyor. Çünkü biliyor ki hayaller, çok istersek ve çok çalışırsak bir gün gerçek olur. Nisan’ın canı hiç sıkılmıyor. Hemen bir şeyler yapmaya, yaparken de hayal kurmaya başlıyor. Sonrası mı; Yemek Perisi geliyor, yeşil saçlı Orman Prensesi flüt çalıyor ya da çikolata ve oyuncaklar dolu bir sepet gökten sarkıveriyor. Sen de Nisan’la birlikte hayallerinde Pancarbaykuş’la tanışmaya, mavi puding yapıp kahkaha attıkça değişen ve seni mutlu eden aynalara bakmaya var mısın?
Nisan hayal kurmayı çok seviyor. Çünkü biliyor ki hayaller, çok istersek ve çok çalışırsak bir gün gerçek olur. Nisan’ın canı hiç sıkılmıyor. Hemen bir şeyler yapmaya, yaparken de hayal kurmaya başlıyor. Sonrası mı; Yemek Perisi geliyor, yeşil saçlı Orman Prensesi flüt çalıyor ya da çikolata ve oyuncaklar dolu bir sepet gökten sarkıveriyor. Sen de Nisan’la birlikte hayallerinde Pancarbaykuş’la tanışmaya, mavi puding yapıp kahkaha attıkça değişen ve seni mutlu eden aynalara bakmaya var mısın?
Tanıtım Metni:
Kısa bir süre içinde her şeyi öğrenmiş olacaksın. Biraz sabırlı ol. Zor bir vazifeyle karşı
karşıyasın. Emanet, binlerce yıldır gücün ve iktidarın peşinde koşanların erişememesi için emin
olanlara aktarılır. Sen de bu eminlik zincirinin bir halkası olmayı daha ruhlar âleminde seçtin ve
kutsal kapı bekçisi seni oradan tanır. Az sonra, bizim açacağımız kapıdan geçerek Mila’ya
varacaksın. Orada gerekli olan her türlü bilgi iletilecek, sen de kendinin ve bu kutsal görevin
değerini anlamland
Küçükken her yaz gittiğimiz tatillerde, babamın kiraladığı pansiyona vardığımız zaman abim ve ablam, henüz valizler bile açılmadan üzerlerindeki kıyafetlere aldırmaz, plajın yolunu tutarlardı. Babam, bu ani kayboluşlarından her seferinde tedirgin olur, annemin sözleriyle ancak sakinleşirdi. Bense fırsatını bulduğum ilk anda denize girmek yerine, balık tutanları izlemenin hayaliyle yanıp tutuşarak iskeleye gitmek isterdim. Balıklar! Ah o balıklar! Küçük, büyük olmaları fark etmiyordu benim için. Nedendir bil
buğday tarlalarında diz boyu balçık koştukça dökülüyor cebimdeki kum saati işlemiyor deniz fenerlerinin burada yalnızım, kimse geçmiyor yarım ağızla söylediğim bu türkü takılıyor buğday başaklarına dökülüyor buğday başaklarından -kan-
Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi. Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba “insan” denince hat
Kaybolan Göstergeler, “yolunu kaybetmiş güneşler” değil, ceketinin astarı içinde güneşi
kaybetmiş talihsizler gibidir. Neyi kaybettiğinin farkında olmayan müdekkik kişinin ona erişmesi
mümkün değildir. “Göklerin ve yerin nûru” olmadan “zerrelerin, ondan daha küçüklerin ve daha
büyüklerin görülmesi” mümkün olmadığı gibi, âyetleri ve işaretleri gösterdiklerinden mahrum
bırakmak, onları yokluğun izinden ibaret birer gösterene dönüştürmek ve ışıksız bırakmak
göstergelerin işlevini yerine getirmesine engel
“Yaa, Thor’la Malkoçoğlu’nu nasıl karşılaştıracaksın çok merak ediyorum dayı! Şimdi sendeki bu hâl, medeni cesaret mi yoksa anneannem çayına kafanı güzelleştiren bir şeyler mi kattı, bilemedim valla!” “Koçum, sen o zarif beynini bunlarla yorma, bizim medeni cesaretimiz de kafamız da her daim güzel ve yerinde merak etme. Gelelim Thor, Hulk, Spiderman, Batman, Superman, Ironman… İşte sonu gelmeyen Man’lar, sözde kahraman adamlar!” Günümüzün teknolojik desteğiyle gerçekliği artırılmış sahte kahramanlarına
Kendime sesleniyorum. Bir yolun sonunu değil, başını bulmak daha kıymetli. İyi bir yola başlamak, iyi bir rehber ile mümkün. Kalbimiz zayıfladı. Biliyorum, ekilecek tohumlarda saklı hayat. Toprak kıvamını bulacak. Güneş ısıtacak, bulutlar saklandığı yerden çıkacak. Bir dost sesi bir sevgili gibi karşılayacak, sıcak bir mevsime hazır olacağız. Kitaptır insan. Manzum. Ölçülü ve ahenkli. Öykülü ve ölçülü bir şiirdir insan. Şiir yazmaya değil ama daha çok şiir okumaya geldik. Biliyorum, içimi ısıtan ve ışıtan
Sonra da dönüp acaba hafızamdan bu yüzü silmek istediğimden emin miyim, diye sık sık kendinize sorduğunuz bile olur. Bir insan olarak İsmail de benim için böyle hayat boyu izlerini silemediğim hatıralar, cevaplayamadığım sorular, kurtulamadığım bir yüz, belki de hiçbir zaman hikmetini anlayamadığım derin bir muamma olarak kaldı. Peki, ben memnun muydum bundan, evet!.. Huzursuz muydum, evet!.. O yaşlarda taşınabilir bir yük müydü benim için bu, nasıl taşıdığımı bilmesem de evet!.. Çünkü insanın bu hayatta ta
“Bu notlar ve yazarı tümüyle hayal ürünüdür. Bununla birlikte, etrafımıza şöyle bir baktığımızda, bu notların yazarı gibi olanların aramızda yaşamasının yalnızca mümkün değil, aynı zamanda gerekli olduğunu kabul ederiz. Ben, yalnızca yakın bir geçmişin sıkça rastlanılan tiplerinden birini okuyucularıma tanıtmak istedim. Bu tip, hâlâ yaşamakta olan bir kuşağın temsilcisidir. “Yeraltı” adını taşıyan bu bölümde, bu kişi kendisini ve düşüncelerini anlatırken, toplumumuzda neden bulunduğunu, bulunmasının niçin k
Bu defa arkadan öne doğru bir slogan geldi: “Yort savul! Yort sa-vul!” Demek ki “Vareste” misyonunu tamamlamıştı. Yeni sloganın iki kelimelik olması eylemin verimliliğine işaretti. Kalabalık kendi literatürünü yaratacak kadar birlik olmuştu. Yürüyüş ritmimiz hızlanıyor, ses tonumuz kulağımı çınlatacak kadar yükseliyordu. Polis barikatını görmek, sanırım ben hariç kimseyi ürkütmedi. Bu tempoyla bir dakika içinde burun buruna gelecektik. Dudaklarımı ısırmaya başlamıştım. Beynim, orada bulunuşuma mantıklı bir
Tarih bu bahçede donmuş, köy tuvaleti internet devrimine ve iki binli yıllara inat, bize antik çağların esintisini getiriyordu. Romalıların helalarıyla bu tahta kutunun arasındaki en önemli fark, onların bu işi otuz kırk kişi birlikte oturarak ve karşılıklı muhabbet ederek yapmasıydı. Bizimkinde etrafına tahtadan duvar çevirdiklerinden derdinizle yalnız baş etmek zorundaydınız. Romalılarınki geceleri korkutucu olmuyordu herhâlde, ne de olsa her şey birlik beraberlik içinde gerçekleşiyordu. Burada, hafazanal
Demek ki denize çok yakındım. Bunu duyunca daha bir gayretle yüzmeye başladım. Yüzdükçe içim açılıyordu. Irmağın akışı daha da hızlanmıştı. Yüzdüm, yüzdüm, bir de baktım ki karşımda masmavi deniz. Annem benim gibi yeşil miydi yoksa deniz gibi mavi mi? Ne renk olursa olsun onu gördüğüm anda tanıyacağımı biliyordum. Çocukken başlar eve olan sevgimiz. Güvenli olandır ev. Dünyayı keşfetmek için ilk adımlarımızı attığımız yerdir. Bir isimle yola çıkar, sayısız hikâyeyle geri döneriz. Eve Dönen Masallar, çocukluğ
Gençlerin en büyük problemi nedir? Herkesin onları problemli görmek gibi bir yaklaşıma sahip olması. Gençler her geçen gün kötüye mi gidiyor? Hiç sanmıyorum. Aksine, gençlik kötülükle mücadele edecek enerjiye sahip olmanın adıdır. Gençlerden neden bilge çıkmıyor? Bilgelik kontenjanı yaşla sınırlı ve bir türlü ihtiyarlardan fırsat kalmadığı için olsa gerektir. Gençlerin hızla ateizme ve deizme kaydığı doğru mudur? İzimler içerisinde gençlerin en çok kaydığı atletizm ve turizmdir. Genç işsizler hakkında ne di
Tanıtım Metni:
Susmadığın kadar yaşıyorsundur
Uyandığın kadar derin uykudan
Bilmediğin kadar bazı şeyleri
Kim bilir belki de o son uykundur
Evden kovduğun gün endişeleri
Meğer herkes genç yazılmış kütüğe
Herkesin verilmiş bir sözü varmış
Yarı yolda kalmış, çıkmış çürüğe
Anne ölür biter uyku nöbeti
Zaman meğer boş beşiği sallarmış
Toplam 547 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 60-80 /
Aktif Sayfa : 4
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.