Kur’ân-ı Kerîm, nâzil olduğu ilk anlardan itibaren, kendisine tâbi olanlarca en doğru biçimiyle anlaşılmak istenmiştir. Özellikle Hz. Peygamber’in âhirete irtihalinden sonra, yavaş yavaş Kur’ân âyetlerinin nasıl anlaşılacağı üzerine farklı görüş ve yorumlar ortaya çıkmıştır. Bu da İslâm dininin müntesipleri arasında, dini birbirinden farklı yorumlama sonucunu doğurmuş ve ortaya zengin bir “anlamlandırma” kültürünü çıkarmış ve Kur’ân’ı yorumlamak anlamındaki “Tefsir”, kısa bir zaman içinde müstakil bir ilim
Ali Fuad Türkgeldi (1867-1935), Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde
saray çevresinde olan bitenlere yakından şahitlik etmiş ve yaşananlar
hakkında önemli bilgiler bırakmış olan bir tarihçi ve devlet adamıdır.
Elinizdeki eserde Türkgeldi’nin Meşrutiyet’ten iki ay sonra Sadaret
Mektupçuluğu’na tayin edilmesinden, Mâbeyn Başkâtipliği görevinden
ayrılıncaya kadar tanık olduğu önemli olayları bulacaksınız. Bab-ı Âli
baskınından Balkan savaşlarına, İzmir’in işgalinden Sultan Vahideddin
ve Reşad hakkındaki gözlem
“Âdem ile Havva’nın Güncesi”; ilk aşk, ilk kayıp ve ilk günahın hikâyesi…
İlk erkek ve ilk kadının hikâyesi…
Mark Twain, bu kitabında Âdem ile Havva’nın dünyayı ve birbirlerini keşfeden hallerini hem mizahi hem de dramatik denebilecek bir üslupla anlatıyor. Kadın ve erkeğin doğasını, onların ilişkilerindeki karmaşıklığı gözler önüne seriyor.
Kitapta “Âdem ile Havva’nın Güncesi”ne eşlik eden beş Twain öyküsü yer alıyor.
1880’li yıllarda kaleme alınan bu öyküler, içinde mizah ve aşkı barındırıyor. Yazılma
“Bazen iyi insanların başına kötü şeyler gelir. Bize ilişen musibetler, daha parlak niteliklerimize dair farkındalığımıza gölge düşürebilirler. Ama güneşin gece bile parladığını bildiğimiz gibi, senin özünün ışığı hâlâ canlıdır ve hiçbir zaman yok olmamıştır. Bedenin incinmiş olabilir ama sen bedeninden daha fazlasısın. Duyguların incinmiş olabilir ama sen duygularından ibaret değilsin çünkü duyguların değişiyor. Birileri kafanı karıştırmış olabilir ama sen düşüncelerinden ibaret de değilsin, düşünceler değ
Şairler, yazarlar, ressamlar ve müzisyenler
Ve onların bir zamanlar yaşadığı İstanbul…
Havası, suyu, toprağı ve insanıyla
başlı başına bir âlem olan İstanbul.
Bir yanda Boğaziçi’nin maviliği…
Kaynak sularının tadı, doyumsuzluğu.
Yoğurdu, meyvesi, bozası, saray yemekleri...
Tarihi mekânları…
Bir zamanların rüya şehri…
Şimdilerin kayıp ufku…
Haldun Hürel, İstanbul sevdasını
bir kez daha dile döküyor…
Kalbinin İstanbul’undan kanatlanıp zamanda gezintiye çıkıyor.
Dogu edebiyatinin en önemli mesnevi konusu olan Leyla ve Mecnun hikâyesi asirlar boyunca onlarca Türk sair tarafindan yeniden yazilmistir ancak hiçbirisi Fuzuli’ninki kadar etkileyici olmamistir.
Cân virme gam-i aska ki ask âfet-i cândur
Ask âfet-i cân oldugi meshûr-i cihândur
Fuzuli’nin hayat kaynagi asktir, bir sair olarak ilhamini asktan aldigini açikça söylemektedir. O, askin her türlü yansimasindan mutluluk duyan bir sairdir. Tipki kendisi gibi Mecnun da sevgiliye duydugu aski ideallestirir, masukuna
“Masumiyetin Son Günleri” trajedi duygusunu kurbanda değil, katilde arıyor. Cinayet, bu hikâyede çaresizliğin bir kenar süsü gibi duruyor. Kalbe girmiş hançerin sedef kakmalı kabzasına benziyor burada aşk. İlişkiler, “İlişki kuran mahvolmuş demektir.” sözünü haklı çıkarıyor. Kaybeden iki insanın dayanışması, aslında en derin dayanışmadır. Ve bu yoldaşlık, bütün çaresizlikleri güzelleştirir. Saf aşk, bu hikâyenin göklerinde şöyle bir görünüp kayboluyor. Geride o masum ve saf aşkın acı bir izlenimi kalıyor
Resmin, sinemanın, edebiyatın ünlü isim ve eserleri hepimizde çok farklı izler bırakmıştır. Onları okurken, seyrederken kimi zaman hüzünlenir, kimi zaman güler, kimi zaman da düşüncelere dalarız. Dostoyevski, inançla psikolojinin kesiştiği noktalarda gezdirir okuyucuyu. Okur, Karamazov Kardeşler’de, Suç ve Ceza’da aslında kendi iç çatışmalarından pek çok tanıdık sahne ile karşılaşır. Oğuz Atay, postmodern bir üslupla, okurlarının bakış açılarını alabildiğine zenginleştirir. Tutunamayanlar’ı yazdığı yıllarda
Felsefe… İnsanlığın ortak değeri. Batıdan yükselip Doğu’ya kadar genişlemiş ve kültür ve medeniyetleri etkilemiş en esaslı zihinsel faaliyet. Platon, Sokrat, Aristo… Felsefe Batı’da onlarla başladı. Sonrasında pek çok büyük filozof yetişti. İslâm dünyası da gecikmeden felsefe ile tanıştı; Fârâbî, İbn Sînâ veya el-Kindî gibi öncüler geldiler. … Onları da başka başka meşrepten düşünürler takip ettiler. İnsan, varlık, hayat, dünya neydi? İnsan nereden gelip nereye gidiyordu? İnsan bu dünyada ne arıyordu? İnsan
Hz. Mevlâna Büyük veli, şair, mutasavvıf, aşk ve gönül ehli. Eseri kadar hayatıyla yüzyılları aydınlatan manevi önderlerimizden biri. Şiirleri hikmetleriyle ruh ve gönül köklerine seslenmeye ve umudu her daim yaşatmayı sürdürüyor. Eserlerinden özenle seçilmiş sözler 365 güne bölünen bir yılı kendi rehberliğinde hayat kılıyor. Aşk, sabır, iyilik, güzellik, inanma, yokluk, ölüm, kendini keşif gibi yüzlerce konuda inciler saçıyor.
Memduh Şevket Esendal’ın 1910-1951 seneleri arasında birbirinden farklı konular etrafında kaleme aldığı çarpıcı öyküler okuru başka başka zaman ve mekâna taşıyor. Her gün gördüğümüz kendi halindeki insanların iç dünyasını yansıtan, onları sevdiren bu öykülerde gülümseyecek ve “hayat ne tatlı” diyeceksiniz… Bir kız çocuk, elinde bir deste maydanoz, takunyalarını tıkırdatarak geçiyor. Komşu Gaffar’ın oğlu, iki boş küfeyi bostan kapısından sokmaya uğraşıyor. İki hanım, belli ki uzakça bir yere gitmiş ve geç ka
Yüzbinlerce okura ulaşan
İrade Terbiyesi yazarı Jules Payot…
Ve onun bugüne dek Türkçe’de hiç yayımlanmayan İnanca Dair adlı eseri.
İnanç; kültür, eğitim gibi kadim kavramlar...
İnsanlık kadar eski meseleler.
Pedagog ve felsefeci Payot, eğitim alanındaki engin bilgisiyle bu kez inanç üzerine yoğunlaşıyor. İnancın bağlamını
alabildiğine genişletiyor.
Etkileyici bir pozitivizm eleştirisiyle de
okuru kendisine bağlıyor.
Sevinç Çokum yaşantılarından ve gözlemlerinden
yansıyanlarla sevdiriyor öykülerini.
Sabah karanlığında uyanan kuşlar… Mürdüm rengi gözleriyle akıllarda kalan özgür bir tosun... Kar bekler gibi umut bekleyen, menekşe çağındaki bir kadın... Adı, şarkıları, kıyafetleriyle beğenilen sanatçı Rüya Narin ve hüzünleri... Göklere, masallara ve efsanelere yaraşan bir at…
Elde tutulan bir gülle aniden güzelleşen anlar…
Akasyanın dallarında bir kuş var mıydı gerçekten? Hava kararınca o saatlerde kuşlar gitmiş
‘İnsan için bilgi, kemik için ilik gibidir. İnsanın güzelliği akıl, kemiğinki ise iliktir. Bilgisiz kişi iliksiz kemik gibi boştur; iliksiz kemiğe el uzatılmaz.
Kişi bilgi öğrendi, tanınır oldu. Bilgisiz kişi hayatta iken yitik sayılır. Bilgili kişi öldüğünde adı ölmez oysa bilgisiz kişi yaşarken adı ölüdür.
Bilginin mukayesesini yapan kişi, bir bilgiliye bin bilgisizi denk tuttu. Şimdi anlayarak, sınayarak etrafı gözle, bilgiden başka faydalı ne var?
Bilgi ile âlim yükseldi, bilgisizlik kişiyi aşağı çök
Neredeyse bütün zamanların İslam klasiklerinden biri...
Sosyal bilimler ve tarih sahasında getirdiği yeniliklerle öncü…
Sadece kendi devrinin tarihi, coğrafi, ekonomik, sosyal ve kültürel panoramasını vermekle kalmaz aynı zamanda içerdiği gelecek vizyonlarıyla hep kaynak eser konumuna yükselir.
Tarih felsefesi yanında sosyoloji ilminin temelleri atılır bu kitapla.
Bir ansiklopedi olduğu kadar bir haller kitabı da sayılır.
İnsanın yeryüzündeki macerasını bir insanlık tarihi perspektifiyle ele alma
Bir Masal İsmet Özel’i Kısa Özet
Çok genç yaşta Türk şiirine büyük katkılarda bulunan İsmet Özel, kuşkusuz Türkçenin en büyük şairlerinden biridir. Türkiye’de bu konuda bir tartışma veya kafa karışıklığı bulunmamaktadır. Ancak bir entelektüel
olarak İsmet Özel, daima hararetli tartışmaların odağındadır. Özellikle 1990’larda geliştirdiği “Türklük” imgesi etrafında yoğunlaşan bu tartışmalar,
günümüzde de devam etmektedir.
Selahattin Yusuf’un bu çalışması, 2000’li yılların başında, mezunu olduğu
Hayata doğru koşarken tökezleyip düşmüş kahramanların hikâyesi bu.
Düşenlerin birbirlerini sarıp sarmalamalarının şiirsel hikâyesi.
Ailelerinden, çevrelerinden kopmuş bir grup genç kafadarın, birleşerek yepyeni bir hayat kurma mücadeleleri.
Ümitler, hayal kırıklıkları, beklentiler.
Zaman zaman cesaret, zaman zaman endişe.
Farklı çevrelerden farklı karakterler.
Onları hayatta kalma tutkusu birleştiriyor.
Necmi Usta’nın üst perdeden seslenmeleri, Çaykovski’nin cümlelerine karış
Turfanda mı Yoksa Turfa mı, hâlâ edebiyatımızın baş eserleri arasında sayılır. Sadece bir romancı değil, çok yönlü bir Osmanlı münevveri olan Mizancı Murad yaşadığı devri içeriden
idrak etmiş, canlı tanıklıklarını çarpıcı yorumlara kavuşturmuştur.
Şahsi hayatının dalgalanışları arasında her bakımdan çalkantılı bir dönemden geçerken, kendisine özgü ideallerin peşine düşmüş bir ferdin hayatından imparatorluğun neredeyse son zamanlarına keskin projeksiyonlar tutmuştur.
Çıkardığı Mîzan isimli gazeteden
Dünyada pek az kitap Bir Delinin Hatıra Defteri’nin şöhretini yakalayabilmiştir.
Nikolay Gogol, gerçekle hayal arasında eşsiz bir tipoloji oluşturur. Mizah, zeka atına binerek taşlayabileceği bütün camları kırar. Toplumsal eleştiri, hayatın kılcal damarlarına kadar yayılır ve insan ruhunun derinliklerinden beslenir. Sıradan bir memur olan Aksenti İvanov Poprişçin üzerinden zamanının Çarlık Rusya’sını da anlatır aslında yazar. Devlet bürokrasisi kara mizahın değirmeninde sıcak un gibi öğütülür. Bürokrasi
Toplam 917 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 20-40 /
Aktif Sayfa : 2
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.