Gelişiyle birlikte, kendine mahsus sevinç ve heyecanı da bizlere bahşeden Ramazan ayı, medeniyet dünyamızda bilhassa edebiyatın çeşitli alanlarında birçok esere konu olmuştur. Ramazanname türü altında toplanan manzum eserlerde, her devir şairleri bu aya dair duyuş ve düşünüşlerini dile getirmişler; adeta bu incelikli ve latif zamanları sanatın dünyasına dahil etmişlerdir. Şiir dışında, yine her devrin muharrirleri, Ramazan boyunca yaşadıklarını, gözlemlerini, şehrin asıl hüviyetiyle birlikte bu kutlu ayın i
Yaşı benimle aynı veya bana yakın olanların Ramazan denince hemen hatırına geliveren ve on bir ayın sultanı Ramazan’ı simgeleyen bazı şeyler vardı: Meselâ iftar topu, meselâ mâniler okuyarak halkı sahura kaldıran Ramazan davulcusu, iftar sofrası, sahur sofrası, şerefelerinde kandiller yanan minareler, mahyalar; öğleden önce ve ikindiden sonra camilerde veya evlerde okunan mukabeleler, cemaatle ikişer veya dörder rekât hâlinde kılınan terâvih namazları, özel davetlerde iftardan sonra davetlilere verilen diş
Bu eser son devrin tanınmış biyografi yazarı ve mütercimlerinden Âlişanzâde İsmail Hakkı Eldem’in “Bedbinlik Zevki, Kadında Güzellik ve Zarafet, Musiki ve Aşk, Sevmek Ölmek midir?” başlıklı dört yazısını ve Max Daireaux’dan tercüme ettiği “Dostluk, Kadınlar ve Aşk Hakkında Vecizeler, Saadet Hakkında Düşünceler” başlıklı tercümelerini bir araya getirmektedir. Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış bu yazılar İçtihat dergisinin 1927-1928 tarihli sayılarında yayımlanmıştır.
“… Zarafet o cins güzelliktir ki gayrı
Veled Çelebi tarafından 1311 [1893/1894]'de Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınan ve ilk defa günümüz Türkçesine aktarılan bu eser medeniyet dünyamızda hakkında çok sayıda eser kaleme alınmış Leylâ ile Mecnûn hikâyesinin ortaya çıkışını ve kaynağını kadim kaynaklar yoluyla araştıran ve ortaya çıkaran bir eser. Veled Çelebi bu hikâyeye atası Mevlâna'nın bir beytiyle başlıyor: "Dostları anmak kutludur dosta/Bilhassa biri Leylâ, öbürü Mecnûn olursa." Eseri kaleme alma sebebini Veled Çelebi'den okuyalım:
"Leylâ v
Bu eser, Mehmed Ali Aynî’nin Nefs, Terbiye, İrşad ve Sülûk’e dair çalışmalarını bir araya getirmektedir. İlki Mestçizâde Abdullah Efendi’nin Arapça kaleme aldığı “Risâle fî Me’âni’n-Nefs” isimli risalesinin çevirisidir. Bu risale Darülfünun İlahiyat Fakültesi Mecmuası’nın 1930 tarihli, 14. sayısında Nefs Kelimesinin Manaları başlığıyla yayımlanmıştır. Konuyu tamamlaması açısından müellifin Tasavvuf Tarihi isimli eserinden “Terbiye ve İrşad” ve “Sülûk” başlıklı yazıları da bu çeviriye ayrı bir bölüm halinde
“Pervane kelebek demektir. Kelebek, mumun ışığını görüp gündüz zannederek gecenin karanlığından kurtulmak için kendini ışık üzerine atar ve zayıf bir varlık olması sebebiyle derhal yanıp düşer. Bu garibin hâli gibi âşık ve zayıf olan insan da; âlem-i emrin ve mukaddes âlemin sevgisinden ayrıldığı için, bu süfli âlemde âlem-i aslisine olan ünsiyet ve iştiyakı ile tıpkı kelebek gibi öyle vartalara düştü ve öyle mükellefiyetler yüklendi ki yerler, gökler, dağlar ve melekler ondan korkmuş ve kaçınmışlardır.
… M
İtalyan siyaset adamı ve şarkiyatçı Michele Amari (1806-1889) Sicilya’nın İslâm hakimiyeti dönemine dair araştırmaları ve eserleriyle bilinen bir düşünür. Milletlerin İhtiyarlığı ve Ölümü Mülkiye Mektebi Mecmuası’nın 1934 tarihli iki sayısında (41-42) tefrika edilmiş bir tercüme olup mütercimi Kızılay-Hilâl-i Ahmer’in kurucuları arasında yer almış, 1930’ların Türkiye’sinde tıbbın yanı sıra, dil ve edebiyat sahalarındaki derin bilgisiyle tanınan Dr. Kilisli Rifat (1877-1936)’tır. Tercüme “Prof. Amar’ın en so
İlk olarak Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan ve Tahsin Demiray'ın gayretleri neticesinde hayata geçirilmiş bir tarih yazımı projesi olan Canlı Tarihler serisi neşredileli 80 yıl oldu. Son yüzyılın kültür, sanat, düşünce ve siyasi hayatına damga vurmuş portrelere dair hatıraların fasiküller halinde yayımladığı bu seri; yakın tarihimize, kültürümüze ve memleket meselelerimize dair önemli bir kaynak olma vasfını daima korumuştur. Hem araştırmacılara hem de pek çok okura ilham verecek ve ufuk açacak mahiye
İslâm hat sanatının en güzel örneklerinin verildiği Osmanlı devrinden günümüze bu sanatın üstatları hakkında yazılmış muhtelif eserler mevcuttur. Gelibolulu Mustafa Âlî’nin (v. 1008/1600) Menâkıb-ı Hünerverân’ı, Suyolcuzâde Mehmed Necîb’in (v. 1758) Devhatü’l-Küttâb’ı, Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi’nin (v. 1788) Tuhfe-i Hattâtîn’i, Mirza Habîb’in (v. 1894) Hat ve Hattâtân’ı ve nihayet İbnülemin Mahmud Kemal’in (v. 1957) Son Hattatlar isimli eseri klasik haline gelmiş kaynaklarımızdandır. Vaz edilişi
Kâtib Çelebi, (1609-1657), XVII. yüzyıl Osmanlı ilim ve kültür hayatına damgasını vurmuş medeniyet tarihimizin en önemli simalardandır. Adeta kaynak bir kütüphane hükmündeki birçok eseriyle, kendine has düşünce dünyasıyla hem ülkemizde, hem de Batı’da adını altın harflerle yazdırmış bir mütefekkirdir. Bilhassa Keşfü’z-zunûn isimli eseri İslâm araştırmaları yapan hemen herkesin müracaat ettiği temel başvuru kaynağıdır. En Doğruyu Tercih Hususunda Hakk’ın Ölçüsü (Mîzânü’l-Hakk fî İhtiyâri’l-Ehakk) Kâtib Çeleb
“Her şeyin bir tecelli zamanı vardır. Tecrübelerime dayanarak biliyorum. İnsan istediği şeyi, her zaman, istediği gibi yazamaz. İnsan, canı istemediği ve gönlü hoş olmadığı bir zamanda kendini zorlayarak bazı şeyler yazabilir. Ama bunlar sun’i aletler ve zorlama imkânlarla mevsimsiz yetiştirilen sebze ve çiçeklere benzer. Tadı, lezzeti ve kokusu mevsiminde yetişenlerle aynı değildir. “Hakikat Çiçekleri” ismi ile böyle kısa cümlelerden oluşan bir eser yazmak aklımdan bile geçmezdi. Gariptir ki zaman bir vesi
"Bana bu risalenin hem Arapçasını hazırlamak hem de Türkçeye çevirmek teklif edildi. Bu iki işten birincisi nispetle kolay, ikincisi ağır idi. Mamafih ben bu teklifi sevine sevine kabul ettim. Çünkü İbn Sînâ için ben de halimce uğraşacak, o büyük üstada hürmetimi gösterecek idim. Tabir-i diğerle İbn Sînâ için yapılan büyük, muhteşem sarayda mimar değil, kalfa değil rençber olarak ben de çalışacak idim. Bana bu kadarı da kâfidir. Elverir ki ilminden, eserlerinden bütün cihanın istifade ettiği gibi benim de m
Sâdî-i Şîrâzî, İslâm medeniyetinin en önemli ediplerindendir. Klasik dönemde bu dille ve bu dile ilgisiz kalamayacak şekilde edebiyatla uğraşan her milletten edip, âlim ve entelektüel bir şekilde Sâdî’nin eserlerinden etkilenmiştir. Eserlerini kaleme aldığı zamandan bugüne 750 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen onu eserlerinin her biri cazibe merkezi olmaya devam etmektedir. Müsteşriklerin Sâdî’yi keşfinden sonra Batı dünyasında da hatırı sayılır bir ilgiye mazhar olmuştur. Onun her biri şaheser olan Dîv
İstanbul'a dair gözlemlerini, duyduklarını, hatıralarını kaleme aldığı gazete tefrikalarıyla bize bir şehir tarihi, sosyolojisi, en önemlisi de bir geçmiş zamanlar bilgisi bırakan Sermet Muhtar Alus (1887-1952), 65 yıllık ömrünü İstanbul'a hasretmiş, bu şehir ile ilgili her şeyi yegâne konusu haline getirmiş ve bu özelliğiyle de edebiyat ve kültür tarihimizde benzerine rastlamadığımız bir yazarımız. Eski İstanbul’dan Portreler, Sermet Muhtar Alus’un 1934-1973 yılları arasında yayınlanmış ve İstanbul’un geçm
Osmanlının son devrinde yetişmiş ve müktesebatını Cumhuriyet dönemine de taşımış, kültür ve dil alanındaki çalışmalarıyla bilinen aydınlarımızdan Kilisli Muallim Rifat’ın hatıraları bizlere dönemin kültür ve yayın hayatı, devlet bürokrasisi, insan tipleri hakkında kapılar aralamaktadır. Hatıralarına; “Küçük görünen bir iş bazen büyük bir işi tashih eder yahut bir noktasını olsun aydınlatır. Binaenaleyh ben de kendimi bildiğim günden beri nerede okudum, kimlerden okudum, neler gördüm, kimlerle görüştüm, ne g
İstanbul'a dair gözlemlerini, duyduklarını, hatıralarını kaleme aldığı gazete tefrikalarıyla bize bir şehir tarihi, sosyolojisi, en önemlisi de bir geçmiş zamanlar bilgisi bırakan Sermet Muhtar Alus (1887-1952), 65 yıllık ömrünü İstanbul'a hasretmiş, bu şehir ile ilgili her şeyi yegâne konusu haline getirmiş ve bu özelliğiyle de edebiyat ve kültür tarihimizde benzerine rastlamadığımız bir yazarımız. Eski İstanbul Hayatında Yeme-İçme Kültürü (1931-1973), Sermet Muhtar Alus’un bütün gazete ve dergi yazıları t
Sâdî-i Şîrâzî, İslâm medeniyetinin en önemli ediplerindendir. Klasik dönemde bu dille ve bu dile ilgisiz kalamayacak şekilde edebiyatla uğraşan her milletten edip, âlim ve entelektüel bir şekilde Sâdî’nin eserlerinden etkilenmiştir. Eserlerini kaleme aldığı zamandan bugüne 750 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen onu eserlerinin her biri cazibe merkezi olmaya devam etmektedir. Müsteşriklerin Sâdî’yi keşfinden sonra Batı dünyasında da hatırı sayılır bir ilgiye mazhar olmuştur. Sâdî’nin birçoğu türünün zirve
İslâm hat sanatının en güzel örneklerinin verildiği Osmanlı devrinden günümüze bu sanatın üstatları hakkında yazılmış muhtelif eserler mevcuttur. Gelibolulu Mustafa Âlî’nin (v. 1008/1600) Menâkıb-ı Hünerverân’ı, Nefeszâde İbrahim'in (v. 1060/1650) Gülzâr-ı Savab'ı, Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi’nin (v. 1788) Tuhfe-i Hattâtîn’i, Mirza Habîb’in (v. 1894) Hat ve Hattâtân’ı ve nihayet İbnülemin Mahmud Kemal’in (v. 1957) Son Hattatlar isimli eseri klasik haline gelmiş kaynaklarımızdandır. Bu silsilenin,
“30 Eylül 1912’de Avrupa, tarihî bir güne uyandı. Balkan Yarımadası’ndaki o zamana kadar parçalanmış olan Hristiyan Devletler ilk kez müttefikler olarak ortaya çıktılar ve eskimiş bir sorunu çözmek amacıyla ordularına genel seferberlik emri verdiler.” Balkan devletlerinin oluşturduğu bu gizli ittifak sonucu meydana gelen Balkan Harbi, yalnızca Osmanlı Devleti’nin kaderini değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda Balkan Yarımadası’nı hiç bitmeyecek bir şekilde kaos dönemi içine atmıştı. Bu süreçte; Balkan devlet
Ebû Talib, Hz. Peygamber’in amcası müminlerin emiri Hz. Ali’nin babasıdır. Hz. Peygamber’den 35 yıl önce doğmuş, Peygamberliğinin 10. yılında, Hicret’ten üç yıl önce, yaşı 80’in üzerinde iken de vefat etmiştir. Mekke Vadisi (Bahtâ)’nin efendisi, Kureyş’in şeyhi ve Mekke’nin lideriydi. Babası Abdü’l Muttalib ölürken, sekiz yaşlarında bir çocuk olan Muhammed’i Ebû Talib’e emanet etmiş o da bu vasiyet ve emanete sahip çıkarak O’nun hamiliğini üstlenmişti. Ebû Talib, tek başına Allah’ın Resülü’ne destek olmuş v
Toplam 595 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.