Firdevsî “İran ruhunu” Şahnâme’yle yeniden canlandıran, onu harekete geçiren; Zâl’i, Rüstem’i, Keykâvûs’u, Cemşîd’i, Behrâm’ı, Câm-i Cem’i, Rahş’ı ve Sîmurg’u yaşatmaya devam eden kişidir. Şahnâme’ye, sadece eski İran hükümdarlarının tarihini, İran kahramanlarının mücadelelerini tasvir eden sahneleri, mitolojik hikâyeleri anlatan, eskilerin yaşadıklarını sonrakiler ibret alsınlar diye yeni kuşaklara aktaran bir eser gözüyle bakılmamalıdır. Bütün bu özellikleri de taşımakla birlikte, onun gerçek değeri; eski
Firdevsî “İran ruhunu” Şahnâme’yle yeniden canlandıran, onu harekete geçiren; Zâl’i, Rüstem’i, Keykâvûs’u, Cemşîd’i, Behrâm’ı, Câm-i Cem’i, Rahş’ı ve Sîmurg’u yaşatmaya devam eden kişidir. Şahnâme’ye, sadece eski İran hükümdarlarının tarihini, İran kahramanlarının mücadelelerini tasvir eden sahneleri, mitolojik hikâyeleri anlatan, eskilerin yaşadıklarını sonrakiler ibret alsınlar diye yeni kuşaklara aktaran bir eser gözüyle bakılmamalıdır. Bütün bu özellikleri de taşımakla birlikte, onun gerçek değeri; eski
Kürk Mantolu Madonna’da Sabahattin Ali gözlerini çevirmenlik yapan bir memurun yaşamına çevirir. Havran’da doğup büyüyen Raif Efendi sonunda sanat okumaya karar verir ve kasabasından ayrılır. Önce İstanbul’a, oradan Berlin’e kadar uzaklaşır. Kendini bildi bileli düşünceleri dilsizdir; ya konuşmaya değer bulmaz ya da paylaşmaya sevk edecek bir başkasıyla karşılaşmamıştır. Sonunda Berlin’de karşısına çıkan Maria Puder bu sessizliğin bozulmasını sağlar. Raif Efendi yalnızlığından silkinir ve bu tatlı sevdaya b
Fazlı Necib’in bir sürgün hikâyesini anlattığı Menfî istibdada karşı en yoğun direnişin gerçekleştiği Meşrutiyet öncesi Selanik’inde geçiyor. Annesinin kendisine bonkörce tahsis ettiği paraları İstanbul’da hesapsızca harcadıktan sonra memleketi Selanik’e dönen havai bir delikanlı olan Ekrem annesini hasta olduğuna inandırıp kapağı Avrupa’ya atmanın hesaplarını yapmaktadır. Ne var ki kadınlar arası kıskançlık ve haset bulutları genç adamın çevresini bürümekte gecikmeyecektir. Zamanının velut bir yazarı olan
Tuslu söz ustası eserinde sadece mahlasının “Firdevsî” olduğunu
belirtmiş, adından hiç söz etmemiştir. Ancak ünlü eserini dizelerinde çok
sayıda isimle anmıştır: Nâme (Kitap), Nâme-yi Bâstân (Eski Kitap),
Nâme-yi Pârsî (Farsça Kitap), Nâme-yi Pehlevî (Pehlevî Kitabı), Nâme-
yi Husrevân (Hükümdarlar kitabı), Nâme-yi Şâhvâr (Şaha Yaraşır Kitap),
Nâme-yi Şehriyâr (Hükümdar Kitabı), Nâme-yi Şehriyârân-i Pîş (Önceki
Hükümdarların Kitabı), Nâmvernâme (Ünlüler Kitabı), Târîh-i Şâhân
(Hükümdarlar Tarihi), Dâ
Tuslu söz ustası eserinde sadece mahlasının “Firdevsî” olduğunu
belirtmiş, adından hiç söz etmemiştir. Ancak ünlü eserini dizelerinde çok
sayıda isimle anmıştır: Nâme (Kitap), Nâme-yi Bâstân (Eski Kitap),
Nâme-yi Pârsî (Farsça Kitap), Nâme-yi Pehlevî (Pehlevî Kitabı), Nâme-
yi Husrevân (Hükümdarlar kitabı), Nâme-yi Şâhvâr (Şaha Yaraşır Kitap),
Nâme-yi Şehriyâr (Hükümdar Kitabı), Nâme-yi Şehriyârân-i Pîş (Önceki
Hükümdarların Kitabı), Nâmvernâme (Ünlüler Kitabı), Târîh-i Şâhân
(Hükümdarlar Tarihi), Dâ
Fars dilinin sözcük hazinesi sayılan, aynı zamanda eşsiz fesahat ve belagat örneği kabul edilen Şahnâme, içeriğinde yalnızca birtakım hikâyeler barındırmaz. Eserde, eski İran efsane ve gelenekleri, İslam dönemine kadar meydana gelen hemen hemen bütün olaylar hakkındaki bilgiler bir araya toplanmıştır. Ayrıca felsefi ve ahlaki konulara değinilmiş, kahramanlık şiirlerinin yanı sıra diğer şiir türlerine de yer verilmiştir. Şahnâme, bir bakıma yenilgi ve hayal kırıklıkları sonucunda ortaya çıkmış bir eserdir. S
Fars dilinin sözcük hazinesi sayılan, aynı zamanda eşsiz fesahat ve belagat örneği kabul edilen Şahnâme, içeriğinde yalnızca birtakım hikâyeler barındırmaz. Eserde, eski İran efsane ve gelenekleri, İslam dönemine kadar meydana gelen hemen hemen bütün olaylar hakkındaki bilgiler bir araya toplanmıştır. Ayrıca felsefi ve ahlaki konulara değinilmiş, kahramanlık şiirlerinin yanı sıra diğer şiir türlerine de yer verilmiştir. Şahnâme, bir bakıma yenilgi ve hayal kırıklıkları sonucunda ortaya çıkmış bir eserdir. S
Dumas, Marie Duplessis’yle yaşadığı trajik aşk hikâyesini anlattığı Kamelyalı Kadın’la henüz yirmili yaşlarının başında edebî rüştünü ispatlamıştır. Önce okuru büyüleyen roman, yazımından kısa bir süre sonra tiyatroya uyarlanmasının ardından da İtalyan besteci Guiseppe Verdi’yi etkisi altına almış ve La Traviata’nın ilham kaynağı olmuş, günümüze dek birçok kez beyazperdeye uyarlanmıştır.
19. yüzyıl Fransa’sını arka planına alan roman, genç hukukçu Armand Duval ile Paris’in en güzel kurtizanı, yakasındaki
İhtimal bana “bedbin kadın” diyeceksiniz, ihtimal bana hapishanelerin lebalep, tevkifhanelerin kapılarına kadar dolu olduklarından bahsedeceksiniz. “O halde nasıl olup da mücrimlerin cezasız kaldığından bahsediyorsun?” diye soracaksınız; fakat bilmiyor musunuz ki hapishaneleri dolduranlar zayıf ve kimsesiz olanlardır. Asıl caniler, asıl büyük caniler, maatteessüf hür ve serbesttirler. Hür ve serbest olarak cinayetlerine devam etmektedirler.
Selahattin Enis’in ilk olarak 1923’te kitaplaştırdığı ve bugün b
“Okuyucularıma natüralist tarzda bir roman sunmak için hayli zamandır düşünüp durduğum halde roman, hem de daha mükemmeli, tasavvura sığamayacak bir doğallıkla fiilen ve maddeten ayağıma kadar geldi. Daha garibi şu ki güya ben de roman kahramanlarından biriymişim gibi romana karıştırılmaktayım. Böyle yazarın, velev ki yalnız seyirci ve tanık şeklinde olsun, romana karışması Avrupa’da dahi görülmüş şeylerden değil. Bu romanı kaleme aldığım zaman okuyucularım ne kadar beğenecek, memnun olacak diye düşündükçe
“Okuyucularıma natüralist tarzda bir roman sunmak için hayli zamandır düşünüp durduğum halde roman, hem de daha mükemmeli, tasavvura sığamayacak bir doğallıkla fiilen ve maddeten ayağıma kadar geldi. Daha garibi şu ki güya ben de roman kahramanlarından biriymişim gibi romana karıştırılmaktayım. Böyle yazarın, velev ki yalnız seyirci ve tanık şeklinde olsun, romana karışması Avrupa’da dahi görülmüş şeylerden değil. Bu romanı kaleme aldığım zaman okuyucularım ne kadar beğenecek, memnun olacak diye düşündükçe
Edebiyatçı dostu Şahabettin Süleyman’a göre Selahattin Enis, yeni neslin en gözlemci ve çözümleyici hikâye yazarıdır. O, hayatın çirkin fakat gerçek sahnelerini, insanlığın yaşadığı acıların ve gülünç hallerin dikkat çeken noktalarını büyük bir yetkinlikle sayfalara aktarır. İyi gözlem yapar, inceler, düşünür, hisseder ve sonra da derin, samimi ve olabildiği kadar tarafsız anlatır. Ona bazen dilencilerin teneke kaplı evleri önünde, tıp fakültesinin ceset kokan koridorlarında; bazen de cami kapılarında, alt
Edebiyatçı dostu Şahabettin Süleyman’a göre Selahattin Enis, yeni neslin en gözlemci ve çözümleyici hikâye yazarıdır. O, hayatın çirkin fakat gerçek sahnelerini, insanlığın yaşadığı acıların ve gülünç hallerin dikkat çeken noktalarını büyük bir yetkinlikle sayfalara aktarır. İyi gözlem yapar, inceler, düşünür, hisseder ve sonra da derin, samimi ve olabildiği kadar tarafsız anlatır. Ona bazen dilencilerin teneke kaplı evleri önünde, tıp fakültesinin ceset kokan koridorlarında; bazen de cami kapılarında, alt
Hüseyin Rahmi Gürpınar Meyhanede Hanımlar’da Cumhuriyet sayesinde kadınların kazandığı özgürlüğün sosyal hayata yansımasını, çerçevesini kimsenin tam olarak bilmediği içki yasaklarını, sanatta taklitçiliği mizahi bir dille hikâye eder.
Mazhar Osman, Turşucu Cemal, Şehir Tiyatroları gibi dönemin popüler kişi ve konularına da değinilen Meyhanede Hanımlar’ı, Son Telgraf gazetesinde yayımlanmadan hemen önce yazarıyla yapılan röportajla sunuyoruz.
Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) Dönemini ve çevresini r
Hüseyin Rahmi Gürpınar Meyhanede Hanımlar’da Cumhuriyet sayesinde kadınların kazandığı özgürlüğün sosyal hayata yansımasını, çerçevesini kimsenin tam olarak bilmediği içki yasaklarını, sanatta taklitçiliği mizahi bir dille hikâye eder.
Mazhar Osman, Turşucu Cemal, Şehir Tiyatroları gibi dönemin popüler kişi ve konularına da değinilen Meyhanede Hanımlar’ı, Son Telgraf gazetesinde yayımlanmadan hemen önce yazarıyla yapılan röportajla sunuyoruz.
Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) Dönemini ve çevresini r
Mehmet Rauf’un Define’nin devamı olarak yazdığı Kan Damlası romanında Şakir Feyzi, Tarabya’da İngiliz Köşkü’nde ailesiyle sakin, huzurlu ve müreffeh bir hayat yaşamaktadır. Ancak bir gün art arda işlenen cinayetler hayatlarını altüst eder. İngiliz Köşkü’nde yaşlı bir kadın, Anadoluhisarı’ndaki Zincirli Köşk’te ise bir erkek, aynı günde, birbirine benzer derin yaralarla yataklarında ölü bulunur. Polis, maktullerin ellerinde “Numara Bir!” ve “Numara İki!” yazılı notlar bulur.
Merak ve gerilim unsurunun baş
Mehmet Rauf’un Define’nin devamı olarak yazdığı Kan Damlası romanında Şakir Feyzi, Tarabya’da İngiliz Köşkü’nde ailesiyle sakin, huzurlu ve müreffeh bir hayat yaşamaktadır. Ancak bir gün art arda işlenen cinayetler hayatlarını altüst eder. İngiliz Köşkü’nde yaşlı bir kadın, Anadoluhisarı’ndaki Zincirli Köşk’te ise bir erkek, aynı günde, birbirine benzer derin yaralarla yataklarında ölü bulunur. Polis, maktullerin ellerinde “Numara Bir!” ve “Numara İki!” yazılı notlar bulur.
Merak ve gerilim unsurunun baş
Hayal oyunu /Ellerindi ellerimden tutan /Ellerimdi ellerinden tutan... /Bıraktığı anda ellerimiz ellerimizi /Gökyüzüne vuracaktı gölgeleri ellerimizin /Kimbilir kaç martılar halinde... /Bir masada karşı karşıya /Seyrederken dudaklarını senin, /Dile gelmiş ilk Türkçeydik... /Henüz başlamış külrengi bahar, /Ne savaş, ne barıştık biz... /Bu dünyaya yeni gelmiş bir diyar /Manolyaya gece konmuş kumrular...
* Bahariye *Hal Çaresi *İntihar *Üç Çiçekle Estetika *Ölemsiz *Rabia Hatun’un Uçan Halısı *El Tutuşa Tut
Toplam 835 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 60-80 /
Aktif Sayfa : 4
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.