“Leylâ Erbil’in ilk novellası olan Eski Sevgili’deki aynı adlı uzun metin 1973-76 tarihlidir. Novella biçimi, hayat kısıtlanır ve olasılıklar teker teker sönerken bile bu olasılıkların titreşiminin hissedilmesine fırsat verir. [Bu ilk novelladaki] modern öznenin etkisiz ve yabancılaşmış zihinselliği, bu zihinsellikten geri çekilerek değil, tersine onu daha da ileriye götürerek eleştirilmekte ve ‘demonte’ edilmektedir. Eleştiriyi yapan, tuzukuru bir tecrübe değil, kendi çelişki ve zaaflarının sürekli farkınd
“Leylâ Erbil’in ilk novellası olan Eski Sevgili’deki aynı adlı uzun metin 1973-76 tarihlidir. Novella biçimi, hayat kısıtlanır ve olasılıklar teker teker sönerken bile bu olasılıkların titreşiminin hissedilmesine fırsat verir. [Bu ilk novelladaki] modern öznenin etkisiz ve yabancılaşmış zihinselliği, bu zihinsellikten geri çekilerek değil, tersine onu daha da ileriye götürerek eleştirilmekte ve ‘demonte’ edilmektedir. Eleştiriyi yapan, tuzukuru bir tecrübe değil, kendi çelişki ve zaaflarının sürekli farkınd
Bu kitap küçüktür fakat mazimin sönmeye yüz tutmuş hatıralarından bence en kıymetlilerini içerdiği için benim gözümde yeri ayrıdır. Hayatta dönüp geçmişe bakmanın ne derece kıymetli olduğunu bilenler ifademi onaylar. Gecelerim, fikir mahsulü değildir, yaşanmıştır. Zaten içeriği bunu açıkça ispat edecektir. Şu kitap hayatımdaki gecelerin en masum parçalarını içerir. Onun için diğerlerinden ayırdım. Ahmet Rasim (1865-1932) İstanbul üzerine yazdığı yazılarıyla “Şehir Mektupçusu” unvanını alan Ahmet Rasim, Türk
Bu kitap küçüktür fakat mazimin sönmeye yüz tutmuş hatıralarından bence en kıymetlilerini içerdiği için benim gözümde yeri ayrıdır. Hayatta dönüp geçmişe bakmanın ne derece kıymetli olduğunu bilenler ifademi onaylar. Gecelerim, fikir mahsulü değildir, yaşanmıştır. Zaten içeriği bunu açıkça ispat edecektir. Şu kitap hayatımdaki gecelerin en masum parçalarını içerir. Onun için diğerlerinden ayırdım. Ahmet Rasim (1865-1932) İstanbul üzerine yazdığı yazılarıyla “Şehir Mektupçusu” unvanını alan Ahmet Rasim, Türk
Nabizade Nâzım’ın Karabibik’i edebiyatımızda hem gerçekçilik ve natüralizmin hem de köy romanının başarılı bir örneğidir. Köy hayatını, köylünün meselelerini, uğraşılarını dilleri ve yaşantılarıyla olduğu gibi aktaran eser, Kaş’ın Beymelek köyünde geçer. Karabibik seki on dönümlük toprağını ekip biçerek, kızıyla beraber kıt kanaat yaşamaya çalışan bir köylüdür. Bir çift öküz hayallerini süslemektedir. Metinde aynı zamanda köy hayatı için önemli olan tarla, harmandan harmana borç ödeme, faizle borç alma gibi
Ayşe'nin Yıldızı, 10 Temmuz-4 Ekim 1948 tarihleri arasında Gece Postası gazetesinde 89 bölüm hâlinde yayımlanmıştır. İlginç bir yapıya sahip roman, Ayşe'nin kocası Kenan'la başlar. Kenan iş için Ankara'ya giderken yanına Ayşe'yi de
Salâhaddin Enis, belki de Türk edebiyatının ilk gerçek natüralistidir. Yazdıklarında, gerçeğin bütün giysilerinden kurtulup “morgda teşhir edilmiş bir naaş gibi” çırılçıplak kalmasını ister ve Bataklık Çiçeği'ndeki hikâyelerde bu isteğini olanca keskinliğiyle gerçekleştirir. Onda, ancak bataklığın kokuşmuş çamurunda açabilen bir çiçeğin garip güzelliğini buluruz. Bir kısmı, daha yazıldığı günlerde devletçe yasaklanan bu hikâyeleri ilk defa topluca okuyacaksınız. Aman burnunuzu tıkayıp gözünüzü açmayı unutma
Emine Semiye Hanım'ın Hanımlara Mahsus Gazete'de 1897 yılında tefrika hâlinde yayımlanan romanı Bîkes, Meşrutiyet döneminin bir yansıması olarak, aristokratik gücünü kaybetmiş “asil” bir kadının, aldığı eğitim sayesinde hayatta kalma mücadelesini okurla buluşturuyor. Emine Semiye Hanım'ın kadınların eğitimi, hak ve hürriyetleri ile ilgili meseleleri açıkça tartışmaya açtığı romanı Bîkes, her şeyin kadınlar etrafında geliştiği ve sözün bu kez erkek egemen dünyaya terk edilmediği bir eser. Kaleme alındığı dön
Dönemine göre sıradışı, bağımsız ve güçlü bir kadın olan Ulviye Hanım, aynı zamanda edebiyata düşkün, sıkı bir roman okurudur. Gün gelir okuduklarıyla yetinmeyerek gerçek bir olayın nasıl yaşanabileceği merakına kapılır. Bunun için karşı yalıdaki komşusu Dürdane Hanım’ı henüz icat edilen telefon aletiyle dinlemeye başlar: Dürdane Hanım saplantı derecesinde âşıktır, üstelik kendisine eskisi kadar yüz vermeyen sevgilisinden bebek beklemektedir. Bu tam da Ulviye Hanım’ın aradığı türden bir hikâyedir. Kendisi d
akşamlar bir karakuş gibi sağılıp inerdi tenha yollara
yıldızlar dut kokardı iğdeler ay kokardı
öflez ışıkları yol boylarında osmanlı karakolların
tilkiler üşüşünce akşam yıldızıyla bağlara
kelepçemin karasına bir ak güvercin
nazlı nazlı, canım yiğit, süzüm süzüm, canım oğul,
gelip konardı
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan’da duymuştum
*Eylül Telefonları *Mapusâne Seni Yapan Kör Olsun
Bir Muhtıranın Son Yaprakları ve Diğer Uzun Hikayeler Kitap Açıklaması
Modern Türk edebiyatının kurucularından Halit
Ziya Uşaklıgil’in beş uzun hikâyesini sunuyoruz
bu kitapta:
Bir Muhtıranın Son Yaprakları,
Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası,
Deli,
Bu muydu? ve Heyhat…
Servet-i Fünun roman ve hikâyesinin aslî temalarından olan “kaçış” teması, ilk defa bu hikâyelerde görülür. Bir Muhtıranın Son Yaprakları’nın hayat karşısında tutunamayan başkişisi, Halit Ziya’nın daha sonraki roman kahramanlarının,
Memduh Şevket Esendal, Ayaşlı ve Kiracıları romanını ilkin basit bir hikâye olarak tasarlamış ve ona “Bir Büyük Evin Dokuz Odası” ismini vermiştir. Hikâye uzadıkça uzamış ve nihayet Ayaşlı ve Kiracıları romanı olarak karşımıza çıkmıştır. Bu nedenle olsa gerek Esendal, bu eseri için “Bana sorarsan Ayaşlı ve Kiracıları roman değil uzunca bir hikâyedir,” ifadesini kullanır.
Ayaşlı ve Kiracıları, Cumhuriyet’in ilk dönemi Ankara’sındaki insan manzaralarını okuyucusuna aktarır. Yazar, dönemin toplumsal yapıs
1946 yılında Hikâyeler – İkinci Kitap, 1958’den itibaren Mendil Altında adıyla yayımlanan bu öykülerinde Memduh Şevket Esendal, yine kendine has bir atmosfer yaratıyor.Büyükelçilik, müfettişlik ve milletvekilliği gibi görevlerde bulunan Esendal, bürokrasinin ağırlığının ve işleri içinden çıkılamayacak bir yumağa dönüştürmesinin doğrudan tanığıdır. Bu yumağın unsurları memurlar, öğretmenler, doktorlar, müdürler bir yerden girerler hep öykülerine… Yine aynı şekilde bir yandan köy ve köylüler öykülerinin başlı
Yirmi yaşında olmadığımız hâlde bizler de genellikle bahtiyarlığımızı sorgulasak sonuçta bütün kâinatın karşısında titrediği şu kelimeye ulaşmaz mıyız? “Hiç!” Hayat mücadelesi içine zırhsız, silahsız yani zayıf bir bünye, hassas bir gönül, sevdalı bir ruh ile girmişti. “Şairlerin, allamelerin en büyük eserleri üzüntü ve öfke zamanlarında yazdıklarıdır. Bununla birlikte Sezâi, Namık Kemal'in sanatkârane üslubu ile Ahmet Mithat Efendi'nin günlük konuşma ve meddah dilinin getirdiği gevşek üslubundan uzak yeni
Burhan Cahit Morkaya’nın ilk kez 1933 yılında yayımlanan Yüzbaşı Celal’i, I. Dünya Savaşı yıllarında Sina ve Filistin Cephesi’nde asker olarak görev yapan, romanla aynı isimli kahramanın hikâyesini okurlarla buluşturuyor. Türk askerinin zorlu savaş yılları boyunca gerek cephede gerekse cephe gerisinde ne tür zorluk ve ihanetlerle yüzleşmek zorunda kaldığını görünür kılan Yüzbaşı Celal, aynı zamanda devrin yönetici kadrolarına, sosyal ve politik atmosferine dair içerisinde ciddi eleştiriler de barındıran bir
Abdülhak Şinasi Hisar’ın “hikâye” dediği romanları, insanın iç dünyasının izini süren, ruhunun derinliklerinde seyreden üslubuyla 20 yüzyıl klasiklerimizdendir. Hisar, özgün diliyle karakterlerini ve hayatlarını inşa ederken onlara hem çok yakın hem çok mesafelidir. Romanlarını vakaların değil karakterlerin etrafında kurgulayan Hisar, zaman ve mekânı geçmişseverlikten ziyade hafızanın temel taşları olarak kullanır. Abdülhak Şinasi Hisar, ilk romanı Fahim Bey ve Biz’de, Fahim Bey’in sıradan, fakat gelecekten
Toplam 835 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.