Sonsuz Adla Çağırılış Kısa Özet
Düşmüyor, hangi şarkı dudaklarımdan
Hafız’dan mı Makber, Neva Gazel?
Bin yıllık bedenim ben, ezildim
Bu ahengi kesik ses dağılır mı dediniz?
Ebru, toplanmış bir addır yıkıntılardan
20. yüzyıl Türk edebiyatının en özgün isimlerinden Asaf Hâlet Çelebi’nin şiirleri tasavvuf ve metafizik barındırır. Eski Doğu medeniyet ve masallarından ilham alan, rüya, gölge, hayallerle örülü metaforlarda gezinen bu şiirlerde Asaf Hâlet “somut malzemeyle soyut bir âlem” yaratır. Rüya içinde rüyayı, üçüncü gözü (kalp gözünü) temsil eden metaforlar kullanır. Bir hayal ve duygu şairi değil, bir “intuition (sezgi)” şairi olarak bilinen Asaf Hâlet’in şiirlerinin akıllarda en çok yer edenlerini, bu büyük şair
Oraya Kendimi Koydum, Türkiye’de örneğine az rastlanan belgesel şiir türünde, kaynağını çok sayıda kadının sözlü tarih anlatılarından alan 11 şairin kolektif çabasını içeriyor.
“Belgesel şiir (Documentary-Poetics, Docupoetry, Docpo) kavramı bir ışıma, sıçrama olanağı oldu bize. Kamusal olanla özel alanı kesiştiren, buluşturan, her türlü belge, kayıt, duyusal ve görsel malzemeyi de içine alan bir deney alanı. ‘Gerçekliği’ kamusal ve özel olanın kesişim noktasından ‘dolaysız’, ‘yorumsuz’ aktarmayı ama
… ne güzeldin
bir yaşamın ortasındayken günlerimiz
isterdim sözlerin samanyoluna karışırken
bir denizin eteklerinden yıldızlara savrulmayı
uçuversen bir kapalı kutudan/ uzandığım uçuruma
sözcüklere süt veren şiire dönüşürdün
koysam şarkıların en yalnız akşamına adını
dilime tuttuğun ışıkta bir gökyüzü olurdun
karın en güzel yağışını anlatırken dünya
dizelerim kanardı birdenbire
tarihin mermerinin en ince damarında.
*Soluk Soluğa Hayat *Yeryüzü Sahnesi
bakışı üstüme sinmiş, leylak açtı bütün gün
bildiğim dilleri unuttum, rüyaları da
şehir, nasıl aydınlık öyle
kaçamak bir gökyüzü
her nasılsa bulutlar edinmiş kendine
dünyayı temize çeken bir güneş
defterde ateş yenisi sözcükler,
üstüm başım bahar
bütün çağları gezdim eflatun bir rüya içinde
Özgün şiirleriyle çağdaş şiirimize yön veren 1923 doğumlu
Özdemir Asaf’ın 100 doğum yıldönümü için hazırlanan ve
seçme şiirlerini içeren “Ben Pırıl Pırıl Bir Gemiydim
Eskiden” kitabını Eren Caner Polat resimledi.
“Bir ışık düşerse üstüne basma.
Daha yakınlaşır, korkarsın.
Bir leke, silmeye - gör,
Leke kalır, sen çıkarsın.”
Yanılmakla tehdit edilip bu sebeple ürkenlerden başka
kimse konuşmasa keşke.
Hakikati örtmenin bedelini
bisiklet tamircileri bile öğrense.
Kendimizden hıncımızı bir türlü alamazken, mümkün mü aynı anda kendimize şefkatlice yaklaşmak? Bu şiirler, yalnız güneşli öğleden sonraları için değil, fırtına öncesi, fırtına sonrası anımsamadığımız her an için yazıldı. Aynı yere bakarken görüp de söylemediklerimiz… Pişmanlığı ve öfkeyi bilgelikle savdı.
Koçer Avcı’nın şiirinden yükselen acı haykır
Sensiz Kalan Bu Şehri Yakmayı Çok İstedim Kitap Açıklaması
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden. saçların dikildi karşıma bir sokak ötesinde her telinde parmaklarımın izleri parlıyordu benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar gözleri doluyordu saçlarına bakan kedilerin her biri bir kenarda darmadağın çömelip kalıyordu, yutkunuyordu rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin nereye yürüdüysem bakışın, duruşun, sesin anladım; söndürmey
Metin Eloğlu’nun iki unutulmaz kitabı bir arada “Odun” “Horozdan Korkan Oğlan”
Yapı Kredi Yayınları bütün şiirleri, toplu öyküleri ciltlerinde bulunan bazı kitapların ayrı basımlarını okura sunmayı sürdürüyor. Bu kapsamda Metin Eloğlu’nun “Bu Yalnızlık Benim – Toplu Şiirler (1951-1984)“ içinde yer alan “Odun” ve “Horozdan Korkan Oğlan” yıllar sonra yeniden ayrı bir kitap içinde şiir sevenlere ulaşıyor.
“Odun ve Horozdan Korkan Oğlan” ilk baskılarıyla karşılaştırılarak ve gerekli düzeltmeler yapılarak
neden ölmemem gerektiği hakkında
bir şeyler düşünüyorum
bir böğürtleni paylaşmak bir bebekle
bir çiçeği tanıtmak ve bak burası okyanus, karşısı uzak
insan ölümünü ararken daha geç yaşlanıyor
marakeş’te büyücü kadınların duasını aldım
biraz enfiye aldım evimize cin gelirse birlikte koklarız
majorelle’nin mavisinden bir gül kopardım
bir gece sahrada dolaştım, ölüm yaşamaktadır
akdeniz iklimi iyi bir fikir,
ölünün gözleri için zeytin veriyorlar
gözleri görmeyen türbedar veriyor
“İki genel odağın, ‘iğdiş edilme
korkusu’ ile ‘baba katli’nin dolayında
gelişir Ece Ayhan şiirinde baba-oğul
ilişkisi. ‘Tarihsel zamanın sınırından
başlayarak yasanın sûreti ile
özdeşleşen simgesel işlevin
dayanağını babanın adı’nda görmemiz
gerekir’ [Ecrits, s. 278] — özellikle
‘Devlet ve Tabiat’ta yeralan kimi
imgeler, Jacques Lacan’ın yukarıdaki
yargısını doğrulamak için şiire yerleşmiş gibidirler. Bir karşıtlıklar
zinciri halinde gelişir odakların biribirilerine göre konumları:
‘Ölümü ustaca
Yaşamak istiyorum
Yaşamak istiyorsun
Yaşamak istiyor
Böyle şiir olmaz, diyeceksin; biliyorum.
Ama böyle dünya olur mu?
Böyle barış olur mu?
Böyle hürriyet olur mu?
Böyle kardeşlik olur mu?
Biliyorum ki, katlanıver, diyeceksin;
Ama böyle de yaşamak olur mu!
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.