Türkler tarih boyunca İran ülkesinde birçok
devletler
kurdular.
Ayrıca,
İran,
Anadolu'ya yerleşmeleri sırasında ve sonrasında bir
geçit olma özelliği taşımıştır. Nitekim Türk
devletlerinden biri olan Selçuklular kuruluşlarını
sağlayan Dandanakan Savaşı'nı (1040) kazandıktan
hemen sonra İran'ın birçok bölgesini ele geçirdiler.
Büyük Selçuklu Devleti'nin kurulmasından çok kısa
bir süre sonra Selçuklu ailesine mensup bir kolun
İran'ın Kirman bölgesine
hakim
görüyoruz. Tarihlere Kirman Selçuklular
Pendname Attar'ın 78 başlık altında topladığı öğütlerinden
oluşan Farsça bir eserdir. Serbest nazımla çevirdiğimiz bu
eserin Attar'a aidiyeti şüpheli olsa da Anadolu'da ve Rumeli'de
çok okunmuş, Farsça öğretiminde kullanılmıştır. Eserin özünde
"iyi insan olmak" yatmaktadır.
Oğlum!
Kalkma gönül incitmeye.
Konuşma ileri geri Yaradan'ın hakkında.
Kırma kimsenin hatırını oğlum.
Yaralanırsın yoksa canından.
İstersen eğer itibarlı olmak,
yad et insanları iyilikle. Yoksa gücün iyilik yapmaya,
kötülük d
Bir ankete verdiği cevapta “Hayatımın hangi devrinde edebiyatçı olmaya karar verdim? Bunu pek söyleyemeyeceğim. Hatta böyle bir karar verdiğimi de pek hatırlamıyorum. Daha iyisi şöyle düşünelim: Günün birinde kendimi edebiyattan başka bir işe yaramaz buldum. Ama o günün tarihini benden isteme. Hususî istidatlara inananlardan değilim. Hatta insanın biraz da şartlarının esiri veya mahsulü olduğuna kaniim. Benim şartlarım beni edebiyata götürdü” diyen Ahmet Hamdi Tanpınar, hangi sebep ve sâikle olursa olsun T
Eyyübîler Devleti'nin Selahaddin devri hakkında çok sayıda monografi yazılmıştır. Buna karşılık Selahaddin' den sonraki döneme (1193-1260) dair çalışma çok azdır. Henüz devrin tarihi ayrıntılı olarak ortaya konmamıştır.
Bu hususu göz önüne alarak, bu kitapta devrin siyası, kültür ve ilim tarihini ana kaynaklara dayanarak ayrıntılı bir şekilde yazmaya çalıştık. Eyyübîlerin son on yılının tarihi, onların memlukları tarafından kurulan Memluklar Devleti'nin kuruluş devri (1250-1260 arası) tarihiyle irtib
«Terimin en yaygın anlamında bir “fikir” aklımıza geldiğinde, aklımızı âdeta ışık hızıyla ve şiddetiyle aydınlatır. Bu imge bir hayli eskidir: Evvelce Platon ışık ile bilgi, yani düşünce, idea arasında bir ilişki kurmuştur. Bu ilişkilendirme hâlâ kullanılır. Karikatürlerde fikir çoğu kez yanıveren bir ampulle resmedilir. Işıkla kurulan analoji makuldür ve derinliği vardır. Platon bu analojiyi çok ilerilere götürmüştür. İdea mefhumu problemler ortaya koyar: İdea nedir? Nereden gelir? Neye yarar? İdea hakkınd
“Hece veznini ve destan şiirinin gerektirdiği sağlam kafiyeleri hiçbir
zaman yapmacıklığa düşmeden, büyük bir ustalıkla kullanan
Gençosmanoğlu, sadece yazdıklarının muhtevasıyla değil, sesiyle de
destan duygusunu yakalamış, her şiirini okuyanı önce destan
devirlerine götüren sonra günümüzün realiteleriyle yüz yüze bırakan
bir şairdir.” ‒Beşir Ayvazoğlu
“Şiirleri, şekil ve muhteva bakımından Türk edebiyatının bütün
evrelerini kucaklar. Onun eserleri, Türk edebiyatının hem koalisyonu
hem koleksiyonudu
“Hece veznini ve destan şiirinin gerektirdiği sağlam kafiyeleri hiçbir
zaman yapmacıklığa düşmeden, büyük bir ustalıkla kullanan
Gençosmanoğlu, sadece yazdıklarının muhtevasıyla değil, sesiyle de
destan duygusunu yakalamış, her şiirini okuyanı önce destan
devirlerine götüren sonra günümüzün realiteleriyle yüz yüze bırakan
bir şairdir.” ‒Beşir Ayvazoğlu
“Şiirleri, şekil ve muhteva bakımından Türk edebiyatının bütün
evrelerini kucaklar. Onun eserleri, Türk edebiyatının hem koalisyonu
hem koleksiyonudu
“Hece veznini ve destan şiirinin gerektirdiği sağlam kafiyeleri hiçbir
zaman yapmacıklığa düşmeden, büyük bir ustalıkla kullanan
Gençosmanoğlu, sadece yazdıklarının muhtevasıyla değil, sesiyle de
destan duygusunu yakalamış, her şiirini okuyanı önce destan
devirlerine götüren sonra günümüzün realiteleriyle yüz yüze bırakan
bir şairdir.” ‒Beşir Ayvazoğlu
“Şiirleri, şekil ve muhteva bakımından Türk edebiyatının bütün
evrelerini kucaklar. Onun eserleri, Türk edebiyatının hem koalisyonu
hem koleksiyonudu
“Hece veznini ve destan şiirinin gerektirdiği sağlam kafiyeleri hiçbir
zaman yapmacıklığa düşmeden, büyük bir ustalıkla kullanan
Gençosmanoğlu, sadece yazdıklarının muhtevasıyla değil, sesiyle de
destan duygusunu yakalamış, her şiirini okuyanı önce destan
devirlerine götüren sonra günümüzün realiteleriyle yüz yüze bırakan
bir şairdir.” ‒Beşir Ayvazoğlu
“Şiirleri, şekil ve muhteva bakımından Türk edebiyatının bütün
evrelerini kucaklar. Onun eserleri, Türk edebiyatının hem koalisyonu
hem koleksiyonudu
Tarih hep büyük savaşları, sınırları
belirleyen anlaşmaları, görkemli
imparatorlukları, heybetli kralları,
efsanevi komutanları mı yazar? Peki,
gündelik hayatımızı kolaylaştırıp insan
aklının tüm parlaklığını gözler önüne
seren nesneler ne olacak? Araştırmacı
yazar Şeyma Üstün, tam da bu sorunun
üzerine gidiyor. Üstün’ün bir hayli akıcı
ve eğlenceli üslubuyla kaleme aldığı
Nesnelerin Minyatür Tarihi bugüne
kadar göz ardı ettiğimiz onlarca
nesnenin var oluş serüveni anlatıyor.
Naci, eskinin tümden reddedilmeden yeniliklere kapı aralanmasını, bir anlamda, “itidal”i tavsiye etmektedir. Bu, Yeni Lisancıların, dilde yer etmiş yabancı kökenli sözcüklerin kullanılabileceğini söylemesine benzer bir tavırdır esasında. Ancak Naci, bir tür propagandayla, sanki yenilik adına yapılan ne varsa ona karşı olan, tutucu bir şahıs olarak zihinlerde yer etmiştir. Bu nedenle midir bilinmez, bu büyük tartışmanın taraflarından biri olan “Zemzeme” yayımlanmışken, “Demdeme”, bildiğimiz kadarıyla, yeni h
“Mûsıkî sanatının sosyoloji ile beraber etüt edilmesi lazım. Yani toplum yaşantısı, toplumun yaşam biçimi mûsıkîye de adeta şekil veriyor. Mûsıkî zaman zaman toplu-mun yaşam biçimine, sosyal hareketlere göre yön kazanmış, değişmelere de uğramıştır.” Nevzat Atlığ
“Türk mûsıkîsi, Müzikalite itibarıyla Türk milletinin övünülecek bir vasfıdır… Türk Mûsıkîsine bu millet gereken değeri vermiş ve asırlar boyunca gönül hanesine yerleştirmiştir... Bir bakıyorsunuz en büyük şairin şiirini almış, bir beste yapmış; Ko
“Mûsıkî sanatının sosyoloji ile beraber etüt edilmesi lazım. Yani toplum yaşantısı, toplumun yaşam biçimi mûsıkîye de adeta şekil veriyor. Mûsıkî zaman zaman toplu-mun yaşam biçimine, sosyal hareketlere göre yön kazanmış, değişmelere de uğramıştır.” Nevzat Atlığ
“Türk mûsıkîsi, Müzikalite itibarıyla Türk milletinin övünülecek bir vasfıdır… Türk Mûsıkîsine bu millet gereken değeri vermiş ve asırlar boyunca gönül hanesine yerleştirmiştir... Bir bakıyorsunuz en büyük şairin şiirini almış, bir beste yapmış; Ko
Biz kimiz? Ne zamandan beri kendimize Türk, dilimize Türkçe diyoruz? Osmanlı döneminde insanlar kendilerine Osmanlı, dillerine Osmanlıca mı diyordu? Cumhuriyet döneminde mi Türk olduk? Şöyle de sorabiliriz: Türk adı bize Cumhuriyet döneminde mi dayatıldı? Elinizdeki kitap işte bu soruların cevabını arıyor. Tarihin derinliklerinden 20. yüzyılın başlarına kadar kaynaklar taranmış, Türk ve Türkçe ile ilgili kelimeler tespit edilmiştir. Sadece Türkçe kaynaklarda değil yabancı kaynaklarda da ne zamandan beri biz
Okuma Üstüne Ayrıksı Metinler’de bir araya getirilen yazılar genel olarak okuma kavramı ve okuma sorunuyla ilgili. İçlerinde okurlukla, kitapla, metinle, okuma alışkanlığıyla ve okuma türleriyle ilgili olanlar da var. Bunlar da bir üst kavram olarak okumaya bağlanabilir.
İyi okumayı öğretmek ve okuma alışkanlığı kazandırmak zor ama üstesinden gelinmesi gereken bir insanlık ödevi. Önemli olan sadece okumak değil. Asıl mesele okunanın benliğimize ne kattığıdır. Asıl mesele anlayarak, üzerinde düşünerek,
Felsefeye Giriş, felsefenin soru ve sorunlarına çeşitli açılardan bakışın yanında felsefeye genel bir bakış anlamını da içermektedir. Çok değil bundan yirmi otuz yıl öncesine kadar piyasada felsefe adına yazılmış sınırlı sayıda kitap bulunurken, çeviri ya da telif şimdilerde sayının artmış olması oldukça sevindiricidir. Bu durum, Türk toplumunun giderek felsefeye daha sıcak yaklaştığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
Felsefeyi sevdirmek, bir üslup meselesidir. Felsefeye mesafeli duranların
Milliyetçiliğin farklı tarihsel bağlamlarda farklı biçimler almasının yanı sıra tek bir toplumsal sınıfın ideolojisine indirgenemeyecek derecede derine nüfuz ettiğini kabul etmeliyiz. Milliyetçilik, ulusal burjuvazinin çıkarlarının temsilcisi olarak yükselebilir, fakat bu sınıfın içinde oluştuğu kendine özgü koşullar diğer sınıfları da milliyetçi politikaları desteklemeye sevk edebilir. Yirminci yüzyılın başında Azerbaycan’da yaşanan süreç bu bağlamda oldukça ilginç bir örnek oluşturuyor. Bu dönemde
Sanatın işlevi nedir? Bir ürün hangi özellikleri taşıdığı için “eser” olarak değerlendirilir? Edebî türler neden sürekli evrim geçirir? Neden edebî anlayışlarda, ekollerde sürekli bir yenilenme olmaktadır? Don Kişot için neden “ilk roman” denir? Okuru merak içinde bırakmak, heyecanlandırmak için roman yazarları hangi stratejileri kullanırlar? Düzyazı Kuramı, düzyazı türünün masaldan romana evrilen macerasını Tolstoy, Dostoyevski, Çehov, Charles Dickens, Conan Doyle, Laurence Stern gibi dünyaca tanınmış yaza
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.