Fakirizm ismini duyan okuyucumuz, “yeni bir ideoloji mi çıktı nedir?” diye hayrete düşebilir, haklı olarak taaccüp edebilir. Hayır, fakirizmin fakir fukaranın hakkını savunmak gibilerinden bir siyasal ideoloji olduğunu sanmayınız.
“Bilmek isteyen yola çıkar!” sözünden hareketle bizi “biz” yapan kültürel birikimin köklerine ulaşmak amacıyla, Türk Dünyası'nda kilometrelerce yolculuk yapmaya hazır mısınız? Sonsuzluk hissi uyandıran bozkırlardan doruğu bulutlarla kaplı mavi dağlara, kızıl ve siyah renklerle yoğrulmuş İpek Yolu çöllerinden derin ve karanlık taygalara, en soğuk tundralara, coşkun bir sel gibi akan yeşil ırmaklara sayısız yolculuk… Bu atlasla çocuklar; Türk Dünyası'na dair pek çok ayrıntıyı okuyup öğrenecek, merak ettikleri
Argonun temel varoluş sebebi gizliliktir. Bir sosyal grubun farklılığını ve özgünlüğünü koruması gizli kalmasıyla mümkündür. Başkalarından gizli olarak yürütülmek istenen herhangi bir iş veya başkalarının bilmemesi gereken bir mesaj ya da bilgi, pekâlâ argonun birkaç kelimesinin altında saklanabilir. Fakat argo da -her canlı dilin gelişmesi gibi- gelişmiş ve kendi sınırlarını zaman zaman aşıp başka mecralarda da kendini göstermiştir.
11. yüzyılda kaleme alınan Dîvânu Lugâti't-Türk'ten bu yana Türkçemizde va
Mendilinin altındaki sözcükleri hiç bitmeyen meddahın, modern zamanda hayatın ortasına masasını kurup hikâyelerini anlatmaya başlamasıyla oluşan bu metinler, allem kallem etmeden, kimseye gelin beni dinleyin demeden okuru etrafında topluyor. İşinin ehli bu anlatıcıya kulak verdiğinizde merminin kulağın dibinden geçmesi kadar gerçek ve hisli bu hikâyelerin kimi zaman dinleyeni, kimi zaman anlatanı, kimi zaman da bizzat yaşayanı oluyorsunuz. Türküler, şarkılar, deyimler anlatıdaki enstrümanlığını layıkıyla ye
Tanrı Dağları'nın Eteğinde, Tanrı Dağları'nın Gözyaşları ve Doğudan Batıdan Hikâyeler adlı eserleriyle gönül coğrafyamızın bam tellerine dokunan Özer Ravanoğlu, bu kez memleketin ateş çemberinden geçtiği yılları; sokak kavgalarını, cinayetleri ve 12 Eylül'e giden yolun taşlarının nasıl döşendiğini Alay Usta ve çocukları üzerinden anlatıyor. Alay Usta ve çocuklarının hikâyesi, sadece bu mütevazı Anadolu ailesinin değil gençlikleri ve gelecekleri çalınmış bir neslin hikâyesidir. Bu romanda Alay Usta'nın iki d
Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının öncü yazarlarından Tarık Buğra; uzun ve derinlikli romanlarıyla, hikâye, tiyatro, fıkra ve deneme gibi edebî alanlarda dikkat çeken eserleriyle tanınmıştır. Bunun yanında, genç okurlarına daha fazla hitap edebilecek romanlar da kaleme almıştır.
1978 yılında Bir Köşkünüz Var mı? romanını yazan Tarık Buğra, bu kitapla âdeta döneminin kuşaklar arası ilişki biçimlerine ışık tutmuştur. Yazar, eserde aynı zamanda “aile”, “hayvan sevgisi”, “birliktelik” ve “değer” gibi kavramlar
Türkler, çeşitli zamanlarda, çeşitli büyüklüklerde kalabalıklar hâlinde Avrupa'ya akınlar düzenlediler. Avrupalılar, yüzyıllar boyunca Türk akınlarına maruz kaldılar. Margaret Meserve, elinizdeki kitapta, söz konusu akınların kendilerini değil yankılarını, ta İskitlerden başlayarak Türklerin, Rönesans düşüncesinde nasıl algılandıklarını, Türklerin Troyalılardan geldikleri iddiasının kökenlerini, bu iddiaların zaman içerisinde nasıl değiştiğini ve halkların kökenlerinin onların çağdaş siyasi karakterleri hak
Bir Akşamdı, gençlik hülyalarının, tecrübe noksanlığının ve hepsinden önemlisi iyi bir aile terbiyesi alamayışın neticesi olarak bilinmeyen ama cazip görünen, zengin bir hayat yaşama hevesi ile kendini baştan aşağı değiştirmek isteyen Meliha'nın romanıdır. Akrabalarından Kamil adlı bir gencin Kafkas cephesinden dönüşünde İzmit'e uğramasıyla hayatı değişen Meliha hasta babasını ve muhitine bir türlü uyum sağlayamamış annesini arkasında bırakarak, Kamil ile birlikte bir gece gizlice İstanbul'a kaçarlar. Bir s
Peyami Safa'nın romancılığının zirvesine çıktığı eserlerinden biri olan Bir Tereddüdün Romanı, I. Dünya Savaşı'ndan sonra inanmakla inkâr, bireysel ve toplumsal temayüller, kendi kendini tahrip aşkı ile yaratıcı hırslar
BİR SEMTİ ARAMAK, BULMAK, BELKİ DE KAYBETMEK Bu yazılar İstanbul’a dair Taner Ay tarafından yapılan kültürel tarih okumalarının ilk halkasıdır. Geleneksel olarak üç bölge üzerinden anlatılan İstanbul kültür coğrafyasının ilk haritası gibi de düşünülebilir. Bir şehir haritasına bakarmışcasına kurgulanan, semtleri, sokakları sırayla ziyaret eden bir güzergâh takibi var. İlk yazılara Kadıköy’ün daha “alafranga”, daha “batılı”, daha “modern” diyebileceğimiz güneyindeki semtlerden başlanıyor (aslında, bugün Kadı
Son yıllarda Türkçenin çok kalın, geniş, kapsamlı, cilt cilt sözlükleri yayımlandı. Ancak hepsinde önemli eksikler vardı. Türkçenin, halk dilinin öz sözcüklerinin, gerçek sözvarlığının, nice güzel sözlerinin, deyimlerinin,
Manyas Don Kazakları: Onlar, Rüzgârın Oğulları, Onlar, Anadolu topraklarının üç yüz yıllık hikâyesi, Onlar, puslu göllerin efendisidir… Ruslan, 1954 Şubat'ında Kars'tan Doğu Ekspresi'yle Haydarpaşa'ya geldiğinde İstanbul zemheri
“Tarık Buğra'nın kendine mahsus bir kelime ekonomisi var. Her tasvir, her tahlil cümlesi, her konuşma bir amaç için kullanışmış. Âdeta cümle değil de mısra yazar gibi kelimelere tasarruf ediyor. Yani onun romanlarında şiirin disiplini
Cumhuriyet'imizin 100. yılı… Çağdaş uluslar düzeyine ulaşmak Cumhuriyet'in en büyük ereğiydi. Çağdaşlaşmanın, çağdaş uygarlığın önemli ölçütlerindendir spor. Sporda Cumhuriyet'le gelen başarıları yüzüncü yılda
Ayşe'nin Yıldızı, 10 Temmuz-4 Ekim 1948 tarihleri arasında Gece Postası gazetesinde 89 bölüm hâlinde yayımlanmıştır. İlginç bir yapıya sahip roman, Ayşe'nin kocası Kenan'la başlar. Kenan iş için Ankara'ya giderken yanına Ayşe'yi de
“EVDE YALNIZSANIZ RADYO DİNLEMEYİN! Bu gece ünlü Profesör Tahra Bey radyo dalgalarıyla hipnoz edecek”(Liberation, 15 Nisan 1948) Siyah sakallı, iri, delici gözleri ve pırıl pırıl bir Renault'su olan bir adam İtalya'yı baştan
Yusuf Akçura, İdil (Volga) üzerindeki Simbirsk şehrinde doğdu, küçük yaşta İstanbul'a geldi, Osmanlı askerî terbiyesi aldı. Ancak, cesur atılışları yüzünden sürgüne gönderildi. Sürgünden Paris'e kaçtı ve orada zamanın
Mumdan bir gemi limanda ateş denizine açılmak üzere son yolcularını bekliyordu. Onlar ateş denizindeki mumdan gemiye binmek ve yanmak için ateşe doğru koşuyordu. Önlerindeki duvarı zafer takı zannedip süratle duvara doğru koştukları
Mahmut Soydan, II. Meşrutiyet, Millî Mücadele ve Cumhuriyet'in kuruluş yıllarının ilginç bir simasıdır. II. Meşrutiyet döneminde Osmanlı şehzadelerinin eğitiminden sorumluydu. Millî Mücadele döneminde Mustafa Kemal Paşa'nın
Prens Sabahattin, Türk siyasi hayatında “liberal” bir fikir ve siyaset adamı olarak ve “adem-i merkeziyet ve teşebbüs-i şahsi” düşüncesiyle tanınmaktadır. Anne tarafından Osmanlı hanedanına mensup olması Prens'in hayat hikâyesini
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.