Günümüzde ilahiyat fakülteleri; dinin, dini ilimlerin, dini sanatların ve edebiyatın ve hatta dinle ilgili/ilintili sosyal ve beşeri bilimlerin öğretildiği/öğrenildiği ve bilimsel yöntemlerle araştırıldığı hem bireysel hem de toplumsal fayda üreten bir üniversite birimi olarak işlev görmektedir. Kuşkusuz üniversitenin bir parçası olmaları, bu fakültelere geniş bir hareket alanı tanıdığı gibi birtakım sorumluluklar da yüklemektedir. Bunlardan görünürde en göze çarpanı, oldukça geniş bir yelpazede din hizmeti
Hoşça git, dedi tilki. Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez. Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: Gerçeğin mayası gözle görülmez.
Muhterem Okuyucu! Elinizdeki bu eser, Fatih Dersiâmlarından emekli Diyanet İşleri Başkanı, merhum Ömer Nasuhi Bilmen'in, Büyük İslam İlmihali adlı bu kıymetli eserin sadeleştirilmesi ile meydana gelmiştir. Bilindiği gibi ilmihal; her müslümanın mutlaka bilmesi gerekli, farz-ı ayn olan; başta temel iman bilgileri ile taharet, ibadet usullerini, nikah-talak ve helal-haram gibi dini hususları öğretmek üzere yazılmış olan dini kitaptır. Elinizdeki Büyük İslam İlmihali, müslümanlar için yapılmış büyük hizmetleri
Mevlânâ’nın, Mesnevi’yi Hüsameddin Çelebi’nin ricasıyla yazmaya 1260’da başladığı, 1268’de bitirdiği söylenir. Fürüzanfar’e göre Mevlânâ kendi Mesnevi’sine şunu yazdırmıştır: “Mesnevi’yi belki ayak altına koyarak göklerin tepesine çıkmak için söyledim.”“Modern standartlara göre değerlendirildiğinde, Mesnevi çok uzun bir şiirdir: neredeyse İlyada ve Odysseia’nın toplamı kadar ve İlahi Komedya’nın yaklaşık iki katı kadar dize içerir. Ama bu karşılaştırmalar onu gerçekte olduğundan daha kısaymış gibi gösterir,
Elinizdeki kitap; 1855 yılında taşbaskısı yapılan ünlü ressam Jean (Giovanni) Brindesi'nin Elbice-i Atika: Musée des Anciens Costumes Turcs de Constantinople adlı 22 levhadan oluşan Osmanlı Kıyafetleri albümüdür. Brindesi'nin albümü, gerek baskı niteliklerinin ve gerek çizim ve renklendirmelerin daha kaliteli olması dolayısıyla benzerlerinden müstesna konumdadır.
Elbice-i Atika, bu istisnaî konumuna muvafık şekilde inceleme konusu edilmeye çalışılmıştır. Levhaların aslında olmayan açıklamalar, tekil başlık
?Kendisini Tanımayan İnsan' akıl, irade, düşünce ve vicdan konuları üzerine düşünen bir yazarın
Kur'an'dan anladığı ve anladığını dile getirme denemsidir. İnsanoğlunun ilk insan ve ilk peygamber
Adem (a.s.) dan günümüz dünyasına gelinen süreçte yaşadığı ve tanık olduğu inanç, düşünce ve
yaşantı temelli çıkmazların, Kur'an'ı esas alarak aşılabileceğine olan özgüven ve benlik bilinciyle
kaleme alınan bu kısa ve özlü eserin temel kavramları, insanın ve insanlığın kurtuluşu üzerinde
odaklanır. Bu meyanda, insan
Merhaba sevgili çocuklar, Peygamberimizin adaletini, merhametini, çocuklara olan şefkat ve sevgisinin nasıl olduğunu biliyor musunuz? Bu kitapla; Allah Resul'ünün çocuklarla nasıl oynadığını, onları nasıl sevdiğini, Kız çocuklarına çok büyük değer verdiğini, onları daima koruduğunu, Yaramaz çocuğa karşı merhametini, Üzülen bir çocuğu mutlu etmek için ona verdiği hediyeyi, Ağlayan çocuk gördüğünde hüzünlenen Peygamber Efendimizin kalbini, Yetim çocukları daima koruyup, nasıl gözettiğini, Yoksul ve ve kimsesi
“Burada asıl anlatılmak istenen “İnsan kalbi ile düşünür.” cümlesidir. Oysa modern tıp ve insanların büyük çoğunluğu “İnsan aklıyla, beyniyle düşünür.” diyor. “Tezekkür eden kalp, tefekkür eden kalp, tedebbür eden kalp, nazar sahibi kalp, rey sahibi kalp, nüha sahibi kalp…” Kalp kelimesinin sözlük anlamı; “değişebilen, dönüşebilen”dir. Kalpazan, inkılap hep aynı kökten gelir. Ama Kur’an’daki kalp yürek değil. Kur’an’daki marazlı kalbin, mühürlü kalbin tıptaki “kalp sektesi” anlamına geldiğini kim söyleyebil
“Yıllar süren okumalarım sonucunda oluşturduğum kanaatim, Allah’ın bütün insanlara ruhundan üfleyerek bir yaratıcı güç, bir yaratıcı kabiliyet yüklediğidir. Onu, insan kendisi keşfedecek. Kendisi keşfedemezse hocası, ailesi, annesi, babası keşfedecek; o alana kişiyi teşvik edecek ve destekleyecek. Maalesef İslam dünyasında böyle bir eğitim modeli yok. Ne ailede var ne de okullarda. Gerek Osmanlı'da gerek Cumhuriyet’te resmî tedrisat dediğimiz modelde böyle bir arayış, yönlendirme görmedim. Vahiy ve Sanat ad
Metin Önal Mengüşoğlu, her bir sıfatın başına “Müslüman” ibaresini getirmek koşuluyla bir “düşünür”, bir “yazar”, bir “şair”dir. Bu sıfatların kaleme dökülenlerinin sayısı otuz beş kitabı bulmuştur bu eserden önce. Öyle ki; her biri okuruna yeni ufuklar açacak çapta.
Mezkûr sıfatlar sadece kalemle ulaşmaz muhatabına; o, çok iyi bir hatiptir aynı zamanda. Bazı münevverlerin kalemi, bazılarınınsa hitabeti ön plana çıkar derler. Elbette her ikisini uhdesinde barındıranlar da vardır. Mengüşoğlu da onlardan bi
Üzerinde yaşadığımız yerkürenin tarihi, bir bakış açısıyla zulmün de tarihidir. Bu zulüm in-sanları evinden yurdundan etmek şeklinde olabildiği gibi kadın, çocuk, yaşlı demeden öl-dürmek suretinde de zuhur etmiştir, malum. Bir münevver içinse en büyük zulüm ifade hürriyetinin olmaması olsa gerek. Üstat Metin Önal Mengüşoğlu da tabiri caizse bu zulmü edebiyat kamusunda boy gösterdiği ilk günden bu yana yaşamıştır. Daha liseli yıllarda “dinî sohbet yaptıkları için” duvarında şirk kokan yazının yer aldığı kara
Ayşe ve Cihat Anadolu'da 29 şehir gezdi. Heybelerinde şehirlerin güzelliklerini ve iyilikleri topladılar. Çocuklar ve çocukluğunu hiç unutmayanlar için 29 iyilik öyküsü yazdılar!
Alanında özgün bir çalışma olan bu eser çocuklar ve çocukluğunu hiç unutmayanlar için bir başucu kitabı olacaktır.
İyilikleri çoğaltmak için sen de şimdi İyilik Çetesi'ne katıl.
Yalan yok, hüzün ve mandolin arasında yaşadık bütün bir geçmişi. Gün döner, vakit küser ve sessiz bir boğuntu başlardı iki nefes arasında. Ne var ki güz dokuyan yalnızlığımız kadar geriye dönmedik ikimiz de. Kahkahamız kurudu, anılar çürüdü ve yol düşüncesi düşünce içimize, ikimize daha çok susmak düştü o vakit. Bilmem, çizdiğin o kara kalem resimler arasında mutluluk var mıydı sahi? Hem ellerimizden kayıp giden değil miydi, eski bir gramofonda dönen o hicazkâr fasıl? İki sahici tebessüm arasında yitirdiğim
Osmanlı kültürü, tarihimizin 600 yılına damgasını vuran ve üç kıtada kendine güçlü bir zemin bulan oldukça zengin bir kültürdür. Bu kültür, derinliği ölçülemeyen, meçhul fakat keşfedilmesi de gereken bir okyanus gibidir. Bu kitap, sınırlandırılmış bir çerçevede de olsa okuru bu kültürle karşılaştırmayı umuyor.
Eve Giden Yolda, bir Osmanlı tarihi olmadığı gibi bir Osmanlı kültürü ansiklopedisi de değildir keza Osmanlı Türkçesini öğretmeyi de amaçlamıyor. Kitap, öncelikle Osmanlı kültürünü merak edenlerin bu
Her kitap, hayatın hasılasıdır.
Hayatın hasılası; öğrenilen, yaşanan, öğretilen, tecrübe edilen hakikatlerdir ve bunlar
insanın en büyük 'Yol İşaretleri'dir.
Hayat yolunda yürürken bu Yol İşaretleri ile sapmadan, saptırmadan, aldanmadan
ve aldatmadan yol alabiliriz.
Genel olarak şimdiye kadar yaşadığım hayat süresince, fiili olarak son on iki yıl içinde
yazdığım notları düzenledim.
Bu notları Yol İşaretleri olarak sizlerle paylaşmak istedim.
İyi okumalar...
Bu kitap bir yaşayamama kılavuzudur. Yaşamın nasıl yaşayamadığımıza göre şekillendiğine inanan birisi olarak, kimi bizden önce yaşayamamış olan kimi de bizimle aynı çağda yaşayamamaya devam eden düşünür ve yazarların izdüşümünde bir yaşayamama öyküsüdür diyebilirim elinizdeki kitap için. Çoğumuzun yaşamı hep bir şeyler olmasının kenarında geçer, hatta olmaması o kadar yavaştır ki, oluyor zannederiz. Goethe’nin ifadesiyle o an gidecek bir yerimiz/ yaşayacak bir şeyimiz olsa koşa koşa gideceğimizi/yapacağımız
BİR BELGESEL & İKİ KİTAP
Bu kitapla DVD filmi verilen "NUH'UN GEMİSİ" Belgeseli, 2017 yılı ‘9.Uluslararası TRT Belgesel Ödülleri' yarışmasında finale kalarak adını duyurmuş, ilginç hikayesiyle o yıl yazılı ve görsel basında uzun süre gündemi meşgul eden haber olmuştu. ‘TRT Belgesel Günleri' kapsamında ilk iki gösterimi İstanbul'da üçüncü özel gösterimi de Doğubayazıt İshak Paşa Sarayı'nda yapılan Nuh'un Gemisi Belgeselini aynı yıl NTV Televizyonu tek gösterim hakkıyla yayınlamıştı.
22 yılda tamamlanan
Apophenia, yazarın felsefî denemelerinin yer aldığı bir birikim. Felsefe, Psikoloji ve Edebiyat'ın birbirlerine geçişimli olduğu bölgelerdeki sınır çizgisinden okurun düşünsel kırkambarına yeni tohumlar taşıyarak notlar-fragmanlar biçiminde şekilleniyor. Apophenia, boşluk, yalnızlık, hüzün, melankoli, düşüş, geçmiş, mitoloji, çocukluk, zaman, delilik, travma, varlık ve hiçlik vb. konuların yanında Felsefe'nin dip köşe bucaklarında, kıyılarında kalan, göz ardı edilen konularına değinmeleriyle de dikkat çeken
Selvigül Kandoğmuş Şahin, Hayırlı Haber kitabıyla insanoğlunun alınyazısından devşirdiği hikâyeler demetine yeni izlekler ekliyor, hikâyeciliğine yeni bir damar açıyor. Bu kitapla Şahin'in konuları çeşitlenip renkleniyor, derinleşiyor, farklılaşıyor. Artık bir deprem uğultusunu derinden duyduğumuz gibi dışımızdaki dünyaya da daha duyarlı hale geliyoruz. Savaşların, yoksullukların, kıyımların, zulümlerin olduğu bir dünya bu. Bu dünyanın yanında bireysel konulara da eğiliyor Şahin, genç kızların hayat kadar a
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 120-140 /
Aktif Sayfa : 7
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.