Kültürel psikiyatrinin temel önermesi, içinde yaşadığımız kültürün ruhsal rahatsızlıkların oluşumunda, biçimlenmesinde ve dışavurumunda etkili olduğu tezidir: Yeme içme alışkanlıklarımızdan çocuk yetiştirme pratiklerimize, duygularımızı ifade ediş ya da gizleyiş tarzımızdan yaşlılık ya da gençliği algılayış biçimimize kadar hayatımızın her cephesine nüfuz eden kültür, insan ruhu için bir değişken olarak değerlendirilmelidir.
İşte bu kitapta bir araya getirdiğimiz makalelerin tümü, ruh sağlığına ve ruhsal ra
Niçin topladım bütün bunları? Plastik sandıklar, karton koliler, klasörler, telli dosyalar, yıpranmış poşetler Yılların birikimi. Yıllar geçtikçe artan büyük bir yığınak.
Şehirden şehire benimle dolaşan, gittiğim ve bir süre yaşadığım memleketlerde beni yalnız bırakmayan, yalnız bırakmak ne demek, gelişip zenginleşerek yüküme yük,
gücüme güç (!) katan kağıttan incik boncuklar Gazetelerden kesilmiş, dergilerden ve kitaplardan fotokopi edilmiş boy boy, deste deste matbuat yığını Özel günlere,
önemli olaylara,
Dualarımızda asla yalan yoktur. Kendimizi neden aldatalım? Zayıflığımızdan, âcizliğimizden ve çaresizliğimizden hiç utanmadan dua ederiz. Duanın dilini bilmeyenler aslında dünyanın da dilini bilmiyorlar demektir. Çünkü rüzgârların uğultusunu, dalgaların hışırtısını, kuşların cıvıltısını, suların şırıltısını duymayanlar; rengârenk kelebeklerin kanat çırpışlarını, al renkli lalelerin, masmavi menekşelerin sapsarı papatyaların açılışını görmeyenler, duayı nereden bilsinler? Duanın dilini bilmeyenler, hayatla a
Ol Dedi Oldu 1 adlı eserinde Taşkın Tuna, Big Bang'in nefes kesen öyküsünü Kur'an'ın ışığında anlatıyor. Uzay-zaman kavramı, kara delikler, atomun derinlikleri ve daha birçok konu son derece anlaşılır bir dille, ayet ve hadisler eşliğinde aktarılıyor. Evrenin doğumunu anlatan çalışmada, elektronun hareketinden yıldızların oluşumuna, kuasarlardan bir bitkinin damarlarına yürüyen özsuya kadar sayısız bilgi, bir roman tadı ve akıcılığıyla okura sunuluyor.
Mesut Doğan, edebiyata şiirle başladı. Kendi çizgisinde başarılı ürünlere imza attı. Daha sonra nesre yöneldi. İyi de yaptı. Şair dikkati ve duyarlılığı ile yazdığı denemeler son derece ilgiyle okunan metinlerdi. Şimdi, bu ustalığını gezi yazılarıyla gösteriyor. Yurt içinde ve yurt dışında görme imkânı bulduğu şehirleri sadece bir gözlemci tutumla değil yine sanatsal bir duyarlık ve iyi işlenmiş bir dille bize anlatıyor. Bu tutumu neticesinde zevkle okunan bir kitapla çıkıyor okuyucusunun karşısına. Kitabı
Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilköğretim okullarında okutulmak üzere seçtiği 100 Temel Eser'den biri olan Değirmenimden Mektuplar, dünya klasikleri arasında önemli bir yere sahiptir. Kitap, ünlü Fransız yazar Alphonse Daudet'nin Provence'taki eski bir değirmende yazdığı ve her birinde bir öykünün anlatıldığı mektuplardan oluşur. Değirmenimden Mektuplar'da yer alan bazı bölümler, hâlâ dünya edebiyatının en çok bilinen öyküleri arasında yer alır. Şehrin kalabalığından ve insanlardan kaçan, huzuru sığındığı doğad
Bilge Karasu´nun edebiyatına ilk kez başlayacak olanlara Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı ile Göçmüş Kediler Bahçesi´ni öneriyoruz. Kitap, yayın tarihi olarak yazarın üçüncü kitabıdır, 1980 öncesi dönemi temsil eder. Buraya kitabın doruk bölümlerinden birini koyduk okumanız için...
Oyun üzerine ne biliyorsam ondan öğrenmiştim. Ustam karşımda duruyordu. Ama oyunun oynanması üzerine bilgi vermemişti. Satranca çok benzeyen bu oyunda taşların, yani bizlerin adı, satrançtaki gibiydi, kurallar hemen hemen aynı
Cemal Kafadar bu kitapta bir araya getirdiği dört denemede, on altıncı ve on yedinci yüzyıllar Osmanlı dünyasından oldukça mütevazı dört kişiyi ele alıyor: Babasından kalan arazi üzerindeki haklarını korumak için divan-ı hümayuna başvuran Mustafa adlı Yeniçeri; İstanbul'da günce tutan Seyyid Hasan adlı derviş; ticaret için gittiği Venedik'te ölen Ayaşlı Hüseyin Çelebi; rüyalarını kaleme alarak şeyhine mektupla gönderen ve bu yolla irşad edilmeyi bekleyen Üsküplü Asiye Hatun. Yazıların her biri ampirik malze
Anlatımı güzelleştirmek, savunulan fikir ve düşünceyi daha etkili kalmak ü daha etkili kalmak üzere her dilde kalıplaşmış bazı sözler bulunur. Atasözleri, dua ve temenni cümlecikleri, sövgü ve ilençler, bilmece ve tekerlemeler Bu tür kalıplaşmış sözler arasında, dilin bünyesinde en sık rastlanılanlar ise deyimdir. Dilin bünyesinde kalıplaşmış ve kökleşmiş olarak değişmeden kullanılan deyimler, hiç şüphe yok ki anlatıma canlılık ve güç katarlar. Bu sayede düşüncelerin ve olayların muhataba daha etkili biçimd
Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli, kocaman bir evde, toprak yiyen bir kızkardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha az bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kita
Bir asırdan beri memleketimizin başta gelen derdi medeniyet meseJesidİr. Geçmişte büyüklüğü dünyaca bilinen Türk mîlletinin medenî varlığa sahip olmadığını önce Batı'yı tanıyanlar ortaya attı. Tanzİmatla başlayan Batı münasebetleri, birçok nesillerin gözünü kamaştırdı. Aydınlar, Batı'mn yükselişindekİ sim aramaya koyuldular ve bu araştırmayı yaparken farkında olmadan kendi iç dünyalarını Batı'mn içinde buldular. Birbiri ardısıra birkaç nesil Avrupa'ya benzemek için ne yapalım?, Garplılaşma nasıl olmalı? diy
On İki Gezici Öykü, 1982 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Gabriel García Márquez'in on sekiz yıllık bir zaman diliminde aralıklarla tekrar tekrar kaleme aldığı kısa öyküleri bir araya getiriyor. Yıllar öncesinin gazete notları, senaryo ve TV dizisi taslakları, zamanla García Márquez elinde usta işi, olağandışı birer öyküye dönüşmüş. Maria dos Prazeres adlı öyküde, kendine bir mezar satın alan bir fahişe, küçük köpeğine mezarı başında nasıl ağlayacağını öğretiyor. Kendimi Rüya Görmek İçin Kiralıyorum adlı öyküde,
Selo´nun Kuşları başlığı altında topladığım bu öykülerimde, topaçların, çemberlerin döndüğü; sokak aralarında, geniş bahçelerde oyunların oynandığı; sinema önlerinde resimli romanların alınıp satıldığı; bisikletlerle dere boylarına gidildiği; kedilerin, köpeklerin, kuşların da oyunlara katıldığı; kışın kar yağarken sıcak odalarda masalların anlatıldığı; rüyalarda bile oyunların görüldüğü bir çocukluk dönemini anlattım. Oyun oynamaya zaman bulamadan, çocukluklarını yaşayamadan hemen büyümek, çalışmak zorunda
Sevim Ak, bu kitabındaki öyküleri, küçük bir kız çocuğunun ağzından anlatıyor. Eski sinemacı Artist Kenan´ın yardımıyla, evin odunluğunda bir sinema salonu hazırlıyor çocuklar. Kenan Amca da sinema makinesini yerleştiriyor oraya. İlk gösterilen film ´Yüzbir Dalmaçyalı´dır. Sonra, mahalledeki ayakkabı tamircisi Hasan Usta´nın dükkânındaki oyuncaklar. Kuşlar Kralı Nikola öyküsündeki, kuşlar gibi uçmaya çalışan küçük Cem. Pembe geceliği, pembe ponponlu terlikleriyle odasından hiç çıkmayan, korku romanları okuy
Başı dara düşenler, yarattıkları düş dünyasında bulurlar yollarını. Ayakta kalabilmek için sığındıkları bu dünya bir yandan onları yaşatırken, bir yandan da hikayelerini örer. Dağın Öte Yüzü üçlüsü darda kalanların yarattıkları düş dünyasının büyük ve görkemli hikayesidir.
Üçlünün ikinci kitabı Yer Demir Gök Bakır bütün mümkünlerini yitirmiş köylülerin kendi yarattıkları ermişin işaret ettiklerine bakarak hayatta kalmalarını anlatır. Roman kendi mitini yaratmanın tanığı, düş dünyasının gücünün kanıtıdır.
Türk edebiyatının en özgün ve gerçekçi yazarlarından Orhan Kemal, yazdığı roman, oyun ve öykülerin hepsinde yoksul, hayatla mücadele etmek zorunda olan ama umudunu, yaşama sevincini kaybetmeyen insanlardan söz eder. İnci'nin Maceraları'ndaki yedi öykü, yine aynı dünyanın çocuklarını anlatıyor.
Dönem etkilerinin çocuk edebiyatına nasıl yansıdığını gösteren bu yapıt, Orhan Kemal külliyatını eksik bırakmamak adına önemli bir adım.
Bu kitapta Güngör Tekçenin iki öyküsü yer alıyor. İlk öyküde bir cep saati, ikincisindeyse defterin bir köşesine çizilmiş çöp adam başından geçen eğlenceli olayları anlatıyor bizlere.
Franz Kafka'nın Dava adlı romanının bu çevirisi, yazarın 'Oxford Metinleri' diye adlandırılan el yazıları üzerinde Amerikalı ve Alman uzmanların yaptıkları son çalışmalarla oluşturulan metinden yapıldı. Dava, 'Korku Çağı' diye adlandırılan 20. yüzyılda insanoğlunun artık neredeyse kurtulunması olanaksız bir yazgıya dönüşmüş olan kuşatmalı yaşamının öyküsüdür. Bu çağa korku egemendir, çünkü insan, hemcinsleriyle insanca bir dil aracılığıyla iletişim kurabilme, böyle bir dille insanca tepkiler uyandırabilme o
Hayat, kayaç katmanları gibi parçalarına ayrılan değersiz bir kütledir.
Türkçe edebiyatın sözünü sakınmayan kalemi Ayfer Tunç, yazarlık hayatının 25. yılında sarsıcı bir romanla karşımızda.
Hayatı yolcu olarak yaşamak isterken baba mirası otelin işletmecisi, ailesinin reisi olmak zorunda kalan Mürşit, her geçen gün tamahkârlaşan bir şehirde, gerçek dostluğu İstanbulda bıraktığı hayaletlerden kaçarak Mürşitin oteline sığınan Madencide buluyor. İki arkadaşın dünya algısı, okuyucuya Türkiye tarihindeki utanç s
Ünlü Brezilyalı yazar José Mauro de Vasconcelos'un, kendi yaşam kesitlerinden yola çıkarak yazdığı Şeker Portakalı'nı Türkiye'de yediden yetmişe herkes severek okumuştur. Romanın kahramanı Zezé, çocukların olduğu kadar büyüklerin de yüreklerinde taht kurmayı başarmış sevgi dolu bir çocuktur. Şeker Portakalı'nın ikinci bölümü olan Güneşi Uyandıralım'da Zezé biraz daha büyümüştür. Çocukluğunun biricik dostu şeker portakalı fidanı yoktur artık. Onun yerini yeni bir dost almıştır: Yüreğinde yer eden sevgili bir
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 980-1000 /
Aktif Sayfa : 50
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.