Stevenson'ın ilk kez 1881 yılında bir dergide tefrika olarak yayımladığı Define Adası, bugüne dek gerek atmosferi ve karakterleriyle, gerek anlattığı heyecanlı define avıyla her yaştan okuru cezbetmiştir. Yetişkin dostlarıyla birlikte çıktığı deniz seferinden sağ salim dönülmesinde önemli rol oynayan, romanın yeniyetme anlatıcısı Jim Hawkins açısından, bir rüştünü ispat etme hikâyesidir. Zira Jim bu seferde ihanetler, sürpriz saldırılar ve kanlı çarpışmalarla karşı karşıya kalmıştır. Romanın en fazla ete ke
Hafız-ı Şirazî: XIV. yüzyılda İran'da yaşamıştır.
Yaşamı hakkında günümüze ulaşan bilgilerin kesinliği de tartışmalıdır. Hafız, İran şiirine çığır açacak ölçüde önemli yenilikler getirmiştir. Şiirlerinde hayatı, dünya nimetlerini ve gündelik olaylardan kaynaklanan duyguları konu olarak işlemiştir. Meyhane, şarap, saki, dilber, gül gibi sözcükleri birer mazmun olmaktan çok gerçek anlamlarıyla kullanmıştır. Gazel dilinin kurucusu olan Hafız-ı Şirazî, sadece beyit bütünlüğü gözetilen şiirde konu bütünlüğünü g
Güzel Bathsheba Everdene, kendisine miras kalan büyük ve bakımsız çiftliği çekip çevirmek için Weatherbury köyüne gelir. İçgüdülerine göre hareket eden Bathsheba, köydeki üç erkek, atılgan ama sorumsuz Çavuş Troy, saplantılarının tutsağı olan Çiftçi William Boldwood, sadık ve becerikli Gabriel Oak arasında bocalarken duygusal bir eğitimden geçecektir...
İngiltere'nin güneybatısındaki düşsel Wessex bölgesinde geçen romanlarıyla tanınan Thomas Hardy, Çılgın Kalabalıktan Uzak yapıtıyla büyük ün kazanmıştı. Miz
Masal gemisi, nihayet İstanbul Boğazından, son padişahla son şehzadesini alarak uzaklaştı.Hiçbir şey kalmadı geriye.Bir büyük boşluk kaldı geriye.Bir debütün bunları, bulutların ufuk üzerinde koştuğu güz akşamları, kıyıya iyice yanaşan masal gemilerinin gölgelerine bakarak ve dahi o gölgeleri kendisi gibi görebilecek başkalarının varlığını da vehmederek dalgalara söyleyen öykücü.
Tarihî şahsiyetlerin ve olayların doğru anlaşılmasında birinci el kaynaklar çok önemli bir yere sahiptir.
Özellikle de Osmanlı tarihî gibi yanlış bilgi ve çarpıtmalar yüzünden hakkında büyük bir bilgi kirliliğine şahit olduğumuz bir alanda bu tür kaynaklar daha da önemli hale gelmektedir. Elinizdeki eser de, Osmanlı tarihinin en kritik olaylarından biri olan Sigetvar Seferi için birinci elden bir kaynak durumundadır.
Fetihnâme-i Sigetvar, Kanuninin sefer kararını alıp yola çıkmasından Şehzade Selimin seferd
Roberta, Peter ve Phyllis'in hayatı babalarının evden ayrılışıyla altüst
olur. Anneleriyle birlikte hiç bilmedikleri bir kasabaya taşınan
çocukların artık tek eğlencesi vardır:
Demiryolu! Bu üç sevimli kardeş babalarının yokluğu ile mücadele
ederken demiryolunda tanıştıkları insanlarla yepyeni dostluklar
kurarlar ve Three Chimneys kasabasının kahramanları olurlar!
Umut ve sevgi dolu bir macera sizleri bekliyor!
Kalbimin gözlerinde huzur bulduğu maşuk
Bin cefa versen bile, ben seni seviyorum.
Her akşam sanki çöker, şu gönlümün içine
Güneşin batışıyla dalarım özlemine
Öyle bir derttir ki bu gözler değil kalp ağlar
Bana bir defa bakan Mecnunluğumu anlar
Jules Verne'in 1870 yılında yayımlanan ve en sevilen yapıtlarından biri olan bu klasik bilimkurgusunun kahramanı denizdir. Yazar dostu George Sand'dan gelen bir mektup onu bu romanı yazmak üzere harekete geçirmiş, edebiyatın en unutulmaz isyankârlarından Kaptan Nemo'yu yaratmasına vesile olmuştu. George Sand, Bizi yakın zamanda okyanusun derinliklerine götüreceğinizi umut ediyorum diyordu mektubunda ve karakterlerinin Verne'in bilimsel öngörüleri ve imgelemiyle geliştirdiği dalış giysileriyle dolaştığı bir
Kenan Göçer arkadaşımızın sadeleştirilmiş metnini okuduğumda açık söyleyeyim ona gıpta etmiştim. Çünkü karşımda beni özendiren bir metin duruyordu. Okudukça şöyle bir fark dikkatimi çekmişti. Sayısı az da olsa bugüne kadarki sadeleştirme metinlerinde, eserin aslına sadakat endişesi öne çıktığından, metinler akıcılığını yitiriyordu. Ne var ki Kenan Göçer bu sakıncayı yalnızca eserin aslına değil, itikadi ve fikri asaletine de sadakat göstererek gidermeyi başarmıştır. Şairlerin ne dediği elbette önemlidir. La
Gelenek ve İkinci Yeni Şiiri edebiyat geleneği bağlamında köklü bir tamirat girişimi olmuştur. Bizde batıcı şablonların hâkim olduğu ilk zamanlardan başlayarak uzun bir dönem, geleneksizlik ön plana çıkarılmış, desteklenmiştir. Öyle ki bu eserin hazırlandığı ve ilk kez yayınlandığı dönemlerde bile edebî geleneğin lüzumlu olup olmadığı üzerine beyhude tartışmalar yapılıp durulmaktaydı.
Böyle bir ortamda, bir başka şiir tutumunun değil de, İkinci Yeni Hareketi mensuplarının gelenekle ilgisi ve ilişkisini ar
Hiç düşünmüş müydünüz
Şu kitab-ı kebirde
Sizi de yazıyor muydu bir kalem
Yorulmaksızın an be an
Sağınızdan solunuzdan?
Bir kurmacanın orta yerinde savruluyor musunuz -yoksa-
Bir harften ibaret olabilir mi -en nihayetinde- insan?
Kendinize kör
Başkalarına konuk
Yetenekliydiniz
Yaşamamakta.
Sahi siz şairdiniz -değil mi?-
Batı, yüzyıllar boyunca Müslümanları barbarlıkla, İslâm dünyasını da gericilikle suçladı, suçluyor. Batı, İslâm ülkelerine karşı Haçlı ruhunu dün olduğu kadar bugün de bazen sinsice, bazen alenen devam ettiriyor. Batı, kendi insanını gerek okul gerekse medya yoluyla İslâm düşmanı olarak yetiştiriyor. Batı, Müslümanlara her türlü iftirayı atmaya, kara çalmaya devam ediyor...
Roger Garaudy İslâm'ın Vâdettikleri'nde, İslâm'a ve Müslümanlara yapılan bütün saldırılara tek tek cevap veriyor. Müslümanlar olmasayd
İslâm Tarihi boyunca dünya coğrafyasının çeşitli bölgelerinde bazıları kısa bazıları da uzun süreli birçok İslâm devleti hüküm sürmüştür. Yaklaşık olarak bir asra yakın varlığını devam ettiren Emevîler'den sonra tarih sahnesinde uzun yıllar varlığını devam ettirecek olan Abbâsîler ortaya çıkmıştır. Siyasî, idarî, askerî, dinî, ilmî ve ictimaî sahalarda önemli değişikliklerin meydana geldiği Abbâsîler'in tarihî seyri içerisinde hem dirayetli ve kudretli halifeler hem de isyanlara ve iç karışıklıklara sebebiy
"Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur." Cicero
. . .
"Derken sen de hızla büyüyeceksin
Ellerinde yeşerecek ümitlerin
Rüya da olsa isteklerin
Yakalamak için peşinden koşacaksın
Ama sana yakışanı her zaman yapacaksın"
Valizleri odaya bıraktıktan sonra hemen otobüse bindik ve Sultanahmet'e gittik. Burada topluca çektirdiğimiz fotoğrafın ardından Sultanahmet'in karşısında yer alan Ayasofya'ya gittik. Gerçekten görülmeye değer bir yerdi. Ayasofya'da bir daire vardı. Bu daireyi elinle tam çevirebilirsen h
Sevme beni İstanbul
Kim bilir kaç kişiyi sevdin daha önce
Nerde o sevdiklerin
Hani sevgililerin?
Sevme beni İstanbul...
Hem sen çok kalabalık seviyorsun
Hercaisin...
Bırak beni gideyim
Çiğdem peşinde koştuğum kıraç topraklara
Çocukluğuma...
gideceğim ısmarlayarak sözlerimi
kıyamet öncesine; aydınlanmadan daha gökyüzü
dönmeden burjuvalar cehennemlerine
kirli bir tebessümle sırıtmadan işçiler
kırılmadan son kapı, devrilmeden son kule
basarak güvercin ölülerine, bakmadan hiç geriye
içimden sessiz bir ağıt söyleyeceğim
Türk şiirinin merkezinin dışında kendine özel bir yerde tarzını sürdüren şairlerden. Bireysel tanımını en fazla hakkeden, zira başka şairleri de pek fazla yanına çağırmayan, şiirlerini dergilerde yayımlama ve kitap halinde bastırma
101 ATASÖZÜ ÖYKÜSÜNÜ BULDU!
Atasözleri nasıl ortaya çıkmıştı, merak ettiniz mi hiç? Biliyoruz ki her atasözü, mutlaka bir olay sırasında, olayın kahramanlarından biri tarafından kullanıldı. Bugünkü değişmez, değiştirilemez hallerini ise yıllar içinde, kullanıla kullanıla aldı. Yazarımız Süleyman Bulut, atasözlerinin ortaya çıkmasını sağlayan olayları araştırdı, derledi, topladı ve çocuklar için yeniden kaleme aldı. 101 atasözünün birbirinden eğlenceli ve birbirinden ilginç 101 öyküsü, bu kitapta!
Nasıl herkese duyurur da sesimi derim: Bu anlattığınız ben değilim. Ben bu anlattığınız değilim. Yusufu ben nasıl yerim? Ben Yusufu nasıl yerim?
Sözünün bu kısmına gelince kurt, nemli gözlerinden boncuk gibi yaşlar dökülmeye başladı. Gri tüylerle kaplı göğsü, ön ayakları ıslandı. Bir ah çekti derinden derine. Islak burnu daha ıslandı. Ve devam etti:
Ben şimdi adımı nasıl temize çıkarayım. Alnıma sürülen bu kapkara lekeyi neyle, nasıl yıkayayım? Öyle bir leke ki değil bana, yeter kıyametin kopacağı güne d
Mor Mürekkep, birbirinden bağımsız konulardan bahseden ama bütünü dikkate alındığında ortak bir ruh etrafında öbeklenen denemelerden oluşuyor. Kimi zaman bir renk, kimi zaman bir kitap veya bir şahıs, kimi zaman da edebi bir sanattan hareketle farklı zaman ve duygusal iklimlerde kaleme alınan bu denemelerde her şeyden önce kıvrak ve akıcı bir Türkçe, bilgi dağarcığınızı zorlayan ve harekete geçiren bir birikimle karşılaşacaksınız. Mor Mürekkepin çağrışımları okkasında duramayacak kadar zengin ve derin.
MO
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 960-980 /
Aktif Sayfa : 49
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.