“Tanrı olsun olmasın, sayılamayacak kadar vahşet var. Bu, bize din üzerine değil, ne yazık ki insanlık üzerine bir şeyler öğretiyor.” Dinden vazgeçilebilir mi? Tanrı var mıdır? Ateistler maneviyatı reddeder mi? André Comte-Sponville, Ateizmin Ruhu’nda bu soruları açık yüreklilik ve cesaretle yanıtlıyor. İlahiyatçıların ve felsefecilerin Tanrı’nın varlığına dair sunduğu kanıtları ele alıp kendi ateizminin temellerini ortaya koyuyor. Laiklik, sevgi ve hoşgörünün insanları birleştirecek asli zemin olduğunu sav
Çevremize baktığımızda, hayatının herhangi bir döneminde arzu etmediği olay ve olgularla
karşılaşmayan hiçbir insanın bulunmadığı bir vakıadır. Yaşanılan çeşitli acılar ve sıkıntılar hemen her
insana az çok tesir ettiği gibi, onları ister istemez birtakım duygu ve düşüncelere de sevk etmektedir.
Ayrıca karşılaşılan acı verici durumlar, insanları en azından çözüm olarak görülen bir cevapla tatmin
oluncaya kadar, "acaba neden?" ya da "neden ben?" şeklinde bir soruyla karşı karşıya bırakmaktadır.
Engellilik, b
İbadet, insanlık tarihinin bugüne kadar müşahede ettiği bütün dinlerin ayrılmaz bir parçasıdır. İbadetin yerine getirildiği mekânların başında mabedler gelmektedir. Bundan dolayı dinler açısından mabed ve ibadet, tıpkı dinlerin dogmaları, kutsal metinleri gibi çok önemli bir yere sahiptir. Bir bakıma dinlerin tarihi, mabed ve ibadetlerin tarihidir. Başka bir deyişle mabed ve ibadetlerin ortaya çıkışları, gelişim süreçleri ve belirli bir andaki durumları, bu mabed ve ibadetlerin söz konusu olduğu toplumun di
Kutsal metinler, insanoğlunun inşa etmiş olduğu eserler, resimler ve mimari aracılığıyla büyük dinlerin tarihini ve en önemli öğretilerini keşfedin.
Farklı ibadet tarzlarının ve dinsel ilkelerin izini sürün; günümüzde varlığını sürdüren eski inançların benzerliklerini ve farklılıklarını inceleyin.
Büyük bir açıklık ve duyarlılıkla yazılmış olan bu resimli ve büyüleyici rehber, Klasik Dünyanın kadim mitolojilerinden Zerdüştçülüğe, Hıristiyanlıktan
İslama kadar başlıca inanç sistemleri hakkında
ayrıntılı bilg
İnsanoğlu, kadın ve erkek olarak yaratılmıştır. Eril ve dişil yaradılış, Allah’ın takdiri ve hikmetinin tezahürüdür. Eril ve dişil bireyler, eşsiz ve benzersizdir. Cinsiyet farklılığı, birinin eksik, diğerinin tam oluşunun değil, aralarındaki dengenin ve uyumun göstergesidir. Kadın ya da erkek doğmak bir üstünlük sebebi değildir. Üstünlük, varoluş bağlamında sorumluluk bilinciyle mümkündür. Kadın ve erkek için hayattaki her eylemin ölçüsü takvadır. Kur’an’ın kadın-erkek ayrımı yapmadan her ikisine de ortak
Selâhaddin Eyyûbî, yaptığı mücadele ve elde ettiği zaferler açısından İslâm tarihinin en önemli hükümdarlarından biridir. Nureddin Mahmud’a bağlı olarak Mısır’ın ele geçirilmesinde hizmet eden Selâhaddin, burada onun naibi olarak görevine devam etmiştir. Nureddin Mahmud’un vefatından sonra oluşan parçalanmaya son vererek Müslümanlar arasında birliği sağlamıştır. Tunus’tan Hemedan’a, Yemen’den Malatya ve Malazgirt’e kadar uzanan Eyyûbîler devletini kurmuştur. Haçlılar’ı işgal ettikleri İslâm topraklarından ö
Konrad Lorenz’in Altenberg’deki evi Nuh’un gemisi gibiydi. Ama hayvanlarla bu ölçüde bir dostluk, ev yaşamında zorluklar da çıkarmıyor değildi hani: Yatak odasında geceyi geçirip, sabah pencereden uçup giden yabankazları mı ararsınız, bulduğu bütün gömlek ve pantolon düğmelerini koparan papağanlar mı, bilumum mobilya ve perdeleri mahveden küçük kuşlar mı... Nobel ödüllü Konrad Lorenz bu kitabında, hayvanlarla yaşadığı deneyimleri eğlenceli ve ironik bir dille anlatıyor, ama aynı zamanda hayvanların farklı y
İnsan düşünür, merak eder, sorar. Soran bilir, öğrenir, hakikate ulaşır. Bilen
yükselir ve yücelir. Sormak da sorana cevap vermek de insan olma yolunda atılan önemli
bir adımdır. Biz de hem sorduk hem cevap verdik. İstedik ki insanın bu güzel, bu asil
yolculuğunda ona destek olalım.
“Smith'in kitabı karşılaştırmalı dinler tarihi çalışan herkes için zorunlu okumadır.” Talal Asad W.C. Smith’in 1963’te yayımlandığında büyük tartışmalar yaratmış ve günümüz din bilimlerini şekillendirmiş çalışması Dinin Anlamı ve Sonu, modernitenin en tartışmalı kavramlarından “din”i tasfiye etmeyi amaçlar. ‘Din’in sonu gelmelidir, çünkü modernitenin anladığı şekliyle din, şeyleşmiştir, özcü bir tanımla tek bir şeye indirgenmiş ve yaşamdan koparılmıştır. Smith, Aydınlanma sonrası Batı’nın epistemolojik sava
Hristiyan ve İslam medeniyetlerinin kaynakları itibariyle ve mukayeseli bir tarzda incelendiği bu çalışmada dikkat çeken unsur, her iki medeniyetin de İlk Çağ medeniyetlerinden, bilhassa da Antik Yunan’dan ilham almalarına rağmen, gelişmelerinin farklı ve aksi istikamette olduğudur. Bu farklı istikametlere yönelişin altında yatan saik esas olarak siyasi idi. Hristiyanlığın Roma çok tanrıcılığı ile yüzleşip karıştıktan sonra uğradığı tahrifatın da bunda ehemmiyetli bir payı vardı. Ancak bu bozulmanın altında
René Guénon… 20 yüzyılın en esaslı, sarsıcı, açık medeniyet ve zihniyet eleştirilerini kaleme alan Fransız asıllı Müslüman düşünür… Doğu Metafiziği… Guénon’un ayrıcalıklı metinlerinden… Verdiği tek konferansa dayanır öncelikle. 1925 itibariyle ise temel metinlerini artık yayınlamaya başlar… Bu sözlü sunum, onun belli başlı düşüncelerinin bir tür özeti olarak da görülebilir. 1930’lu yıllarda ahlâk ve metafizik derslerinin felsefe programından çıkartıldığı hatırlanırsa kitabın sembolik değeri daha iyi anlaşıl
EN DOĞRU ZAMANDA EN DOĞRU YERDESINIZ. BU KITAPLA BULUŞMANIZIN BIR NEDENI VAR. Mevlânâ’ya bir gün sormuşlar, “Bakmakla görmek arasındaki fark nedir?” diye. Mevlânâ cevaplamış: “Senin baktığına herkes bakıyor; ama ya görebildiğini herkes görebiliyor mu? Aralarındaki tek fark sensin.” Biz de sahip olduğunuz fakat kapalı olduğu için kullanamadığınız üçüncü̈ gözünüzü̈ açmanıza yardımcı olması için bu kitabı tasarladık. Baktığınızda artık görebilesiniz diye. Çünkü̈ insanlar öteden beri gelecekle ilgili olayları t
René Guénon… 20 yüzyılın en esaslı, sarsıcı, açık medeniyet ve zihniyet eleştirilerini kaleme alan Fransız asıllı Müslüman düşünür… Ruhanî Otorite ve Dünyevî İktidar… Ruhanî Otorite ve Dünyevî İktidar’ın (1929) Guénon’un düşünce dünyasında farklı bir yeri vardır. Ona göre Ruhanî olanın dünyevî olan üzerindeki hiyerarşik üstünlüğünün bozulması demek; toplumsal dengesizlik, işlevlerin birbirine karışması, gitgide daha süflî unsurların hükümranlık kazanması yanında zihnî yozlaşma türünden modern sapmaların doğ
“2030 YILINA HOŞ GELDİNİZ. ŞEHRİME HOŞ GELDİNİZ, YOKSA ‘ŞEHRİMİZ’ Mİ DEMELİYİM? HİÇBİR ŞEYE SAHİP DEĞİLİM. ARABAM YOK. BENİM BİR EVİM YOK. HERHANGİ BİR ALETİM VEYA KIYAFETİM YOK.” Teknolojinin her şeyin çözümü olarak sunulduğu bir çağda yaşıyoruz. Hastalıkların azalması, ölümsüzlük, ilahlık, cenneti andıran sanal bir dünya, holografik aile, holografik komşular, hizmetçi robotlar, yapay zekâ ve nihayet bütün bunların etkisiyle İncil’de bahsedilen Göklerin Melekûtu ya da Cennetin Krallığı ideali şimdi bize di
René Guénon… 20 yüzyılın en esaslı, sarsıcı, açık medeniyet ve zihniyet eleştirilerini kaleme alan Fransız asıllı Müslüman düşünür… Niceliğin Egemenliği ve Âhirzaman Alâmetleri (1945), R. Guénon külliyâtının magnum opusudur. Eserde oldukça derinlikli ve bütünlüklü bir zaman zaman felsefesi müşahede edilir. Bütün kozmosun nitelik kutbundan nicelik kutbuna doğru sürüklendiği bir hareket. Guénon okurlarının gayet iyi bildiği üzere, onun eserlerinin başlığı, metnin ana mesajını doğrudan sunar. Bu açıdan, eliniz
Estetik… Felsefenin yanında, sanatın hatta eleştirinin esaslı konularından birisi. Güzel ve güzeli kaynağını araştırma olduğu kadar tartışma yöntemi. Ve din… Bilindiği gibi dinlerin estetiği vardır. Dinler belli süreçlerde bazı akıl yürütmelerin ve muhakemelerin sonucu ortaya çıkmış normların, değerlerin, prensiplerin ve doktrinlerin derlemesi değildir. Mitlerle, imgelerle, nadiren soyut sözcüklerle bir şekilde temas kurarlar. Mensuplarını ses albenisi, buna bağlı şiirselliği, form sağlamlığı yanında ritüel
Bu kitapta, Türkiye’de Cumhuriyet döneminde başlayan değişim ve dönüşüm, üç dönemde ele alınmaktadır. İlk dönemde (1923-1950) sekülerleşme, modernleşme projesi olarak yerli aydınların kılavuzluğunda yukarıdan aşağıya dayatılır. Demerath’ın tepeden inme (coercive secularization), Gilpin’in, din karşıtı sekülerizm (irreligious secularism) adını verdiği bu dönem, toplumun baskılanması yoluyla gelişir. İkinci dönemde (1950 sonrası) “modernleşme”yi sağlayan toplumsal dinamikler ilk döneme eklemlenir. Böylece mod
İnsan fıtratı hem değişim hem de süreklilik ister. Değişim, varlığın yaradılışında içkindir ve yaratılmış her şey, bu ilkeyle kaimdir. Her değişim, değişmezleri ve değişkenleriyle vardır. Asıl önemli olan, değişim karşısında takınılacak tavırdır. Dinin toplumsal değişimle ilişkisi, değişimden etkilenme düzeyi, değişimi nasıl yönlendireceği, dinin evrenselliğiyle yakından ilgilidir. Din ve değişim ilişkisinin sekülerleşmeyle neticelenip neticelenmemesi, toplumu oluşturan bireylerin düşünce, tutum ve davranış
Toplam 47 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.