Orda; Kansu'daki o yalçın yarda
Bir aylak atmaca döner bunalır,
Yorulup diplere doğru ağar da
İnsan kokusuna konar bunalır.
Bir sarı karanlık bastı basacak;
Humma gibi sinsi, soluksuz, sıcak
Yılan deliğine gizlenen bıçak
Son diri ışıkta yanar bunalır
Bir dilsiz gece tek tanığı günün;
Bakır yüreklerde paslanan kinin,
Kanlı gerçeğini örtünce Çin'in
Afyonlu düşüne iner bunalır.
O düşte bir yıldız azar, açılır,
Beş ucundan kızıl hışım saçılır,
Yeryüzü bir haşhaş kadar küçülür;
Çizildikçe pınar pı
Altmışlı yılların başından bu yana kırk küsur yıllık şiir yolculuğunda, hemen her yere hemen her insana uğramış, geceyle yorulmuş günle doğrulmuş şiirler... Her mevsimden her coğrafyadan beslenmiş Berfenin şiiri.
Kısaca tarif edersek: Dünyalı, kronik...
şimdiye dek yayımlanan tüm şiirlerini
biraraya getirirken adını Kalfa koydu...
Hep ironik.
Tadımlık
BİR GECE KONUŞMASINDAN
Şiirim hüznümün içinde yaşar
Bilmem sesi tutar mı seni
Çünkü bir gemi bir bilinmeyendir
Direklerini uzatmış göğe
Bulutları toplar
Y
Kıskançlık duysam Hilmi´ye duyardım... Şiir denilen gizli varlığı bulan, biçimle içeriğin kutsal birleşmesini gerçekleştiren bu büyük şair, artık gençlik yıllarından uzaklaşıyor, ama ölümsüzlüğü de sırtlamış gidiyor.
- Cahit Külebi-
Dile çok büyük planda hakim olamayan, sözü yazıyı canından sızdırmamış kimseler bu alanda at oynatamaz. Hilmi Yavuz, dil beğenisi en yüksek şairlerimizden biri.
- Cemal Süreya-
Kendini yineleyen bir şair değildir. Hilmi Yavuz. ´Bedreddin´in ve ´Doğu Şiirleri´nin Hilmi Yavuz´
Çalgın nazar kelimesiyle bağlantılı bir kelime. Nazar bilindiği gibi bakış demek. Nazar değmesi ifadesi, ötekinin bakışı altına kalmak anlamına gelir. Öteki öyle bakar ki, bakışıyla sanki ruhumuzdan bir parça alır. Dolayısıyla ´çalgın´, ötekinin bakışıyla ruhundan parça alınan ve ruhundan çalınan parçanın peşinde dolaşıp duran kişi demek. Bir üryan halde olma biçimi. Aşk durumunda olma hali.. Bu hallerin şiirlerinden oluşuyor Çalgın.
Çalgın, Yücel Kayıranın üçüncü kitabı. 1998-2006 yılları arasınd
Bu kitap, dizinin öteki kitapları gibi öncelikle genç okurlar gözetilerek hazırlandı. Metin Eloğlu gibi netameli bir imzadan bu koşullarda yapılacak bir seçme elbette sıkıntılı olacaktı. Elimi rahatlatan, Metin Eloğlunun Vedat Günyolun aynı yazısındaki saptamasıyla şairaneliği ellerinin tersiyle şiirden atıp senli benli günlük konuşma dilini benimseyen Garipçileri de aşarak, ayıp kavramına bir doğallık, bir bağışlanırlık, hatta bir sevimlilik kazandırmış olması oldu. Böylece, şairin ilk kitabı Düdüklü Tence
Ebubekir Eroğlu, yirminci yüzyılın son çeyreğinde çizdiği yörünge pek iyi kavranamayan Türk şiiri üzerine yetkin, yetkili bîr çözüm denemesi getiriyor bu çalışmasıyla. Modern şiirin metafizik kanadında yer alan Eroğlu, bu kitabında kendi şiirinin titiz çizgisini sürdürüyor.
Modern Türk Şiirinin Doğası, özlemi duyulan kıratta bir çalışma.
(Arka Kapak)
Eskiden demeli artık: Şairler, eskiden, sadece şiir yazmaz, başta kendi şiirleri olmak üzere Şiir üstüne düşünür, bunun kavgasını da verirlerdi dergilerde; çünkü onların, yaşadıkları topraktan dünyaya, insanlığa diyecekleri vardı, ve belki bundan da önemli olarak kendilerine verdikleri bir sözleri vardı; bunun peşine düştüler.
Turgut Uyar, bu sözün peşine en sık ve en ısrarlı şekilde düşmüş olmasıyla ayrılıyor kuşağının şairlerinden. Dünyanın En Güzel Arabistanı adıyla, dünya durdukça duracak bir Şâh Şiir'
Bu kitap sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir kapak şeridiyle çıkan Garip, şiirimizde bir büyük çığır açmıştı. Garipçiler'i yüzüncü yaşlarında sırayla selamladığımız bugünlerde, Orhan Veli'nin öncülüğünde çıkan Garip, bu özel ve tek baskıda yeniden okuruyla buluşuyor.
Garip, bugün artık hiçbirimize garip gelmiyor.
FOTOĞRAF
Dört kişi parkta çektirmişiz;
Ben, Oktay, Orhan bir de Şinasi.
Anlaşılan sonbahar;
Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli;
Yapraksız arkamızdaki ağaçlar.
Henüz babası ölmemiş Oktay
Küçülttün ya dünyayı
Doldu büyüyen deniz
Buydu, şuydu, oydu kıyıda
Kesilmiş odun gibi kaldı/ ama
Dinmedi uğultu, düzelmedi çarşı
Koptu, hiç kopmaz dediğin halat
Git git kimsesiz
Başka türlü birşey benim istediğim, Ne ağaca benzer, ne buluta benzer; Burası gibi değil gideceğim memleket, Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava; Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız, Rengi başka, tadı başka.
Bu şiirlerin hemen tümünde, çırpman, kötülüğün sıkıştırdığı bir ruh hali ile trajik ya da dramatik (hatta bir iki yerde melodramatik) duygu ve yaşantılar, cürete yaklaşan bir cesaretle dile getirilir. Cinsellik dahil. Ancak, sıkışmışlığın darlık yaratmadığına da dikkat etmek gerekiyor: Zamana meydan okunuyor çünkü bu şiirlerde, tıpkı Selim İleri'nin diğer yapıtlarmdaki gibi. Sıkışılan her yerde, uzak ve geniş zamanlı, bazen geleneksel ya da tarihsel varlıklara ve oralara ait bir dile tutunulmaktadır.
Necmi
Edip Canseverin, son kitabı Oteller Kentinden (1985) sonra yazdığı şiirler Sonrası Kalır adıyla yayımladığımız Bütün Şiirlerine dahil edilmişti.
Kitaplarına gir(e)memiş ilk ve son şiirleri ise şair ve eleştirmen Mehmet Can Doğanın Sonrasının kaldığı, bilinen bir durum; bilinmesi gereken ise öncesinin de kaldığıdır. Benim yorumlarıma eklenecek yeni yorumlar, öncesinden kalanların Canseveri yeni baştan yorumlamamızı gerektirip gerektirmediğini gösterecektir sözleriyle sunduğu Öncesi de Kalırda bir araya geli
Onat Kutların iki şiir kitabı bir arada: Peralı Bir Aşk İçin Divan (1981), Unutulmuş Kent (1986).
Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz
ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından
ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım
durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için.
sonra madem insan kal adında bir beladır
insan dalgın bir belgedir kendisiyle hayat arasında
neden eve dönmekten ibarettir hayat
neden bazen simsiyah bir doğruyla denilir
devletin ve Allah'ın en iyi fikridir kış
bütün evlerin en mükemmel hatasıdır baba
başka incirin yarasını başka incir de bilmez gibi talandır bu herkesle herkes olmak
kopan umur, ufalan ödün adıyla
iki lekenin birbirine dağılmasına sadece aşk mı denir
diğer zeytinin diğer zeytine fethi gibi
dilerim herkesin vaktiyle adı sinem olan
uzun b
Çocuk ve Allah Türk şiirinin en özgün,
dil ve yapı bütünlüğü bakımından en sağlam yapıtlarından biri. Türk edebiyatında çok az kitap böylesine kalıcı bir yer edinmiş, neredeyse yazarını aşan bir üne ulaşmıştır.
Bin yıllık Türk şiirinin son yüzyıldaki
evrensel verimlerinden biri olarak varlığını sürdürüyor Çocuk ve Allah. İnsanın evrendeki yerini, doğanın görkemi karşısındaki sarsılış ve duyuşlarını zengin, çocuksu bir düşgücüyle, şaşırtıcı bir duyarlıkla dile getiriyor şair.
Yayımlanışının 70. yılında yer
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular diye anlattı sevgilinin hayatta somut bir karşılığı olmadığını Attilâ İlhan. Şimdi de Kimi sevsem sensin / hayret diyor. Yaşadığımız hayat karmaşıklaştıkça mümkünsüz hale gelen aşklarımızı mısralara döküyor, mısralarını, ruhumuzu hafif bir meltem gibi saran, bizi derinleştiren, acıtan eşsiz bir müzikle harmanlıyor ve onlardan hayatlarımıza temelli giren, unutulmaz şiirler inşa ediyor... Onlara bakalım, dokunalım diye; onları duyalım, koklayalım, onlarla içimizin çoraklıklar
Bir Siyasinin Şiirleri, hapisteki Can Yücel'in, dışarıdaki Can Yücel şiiriyle tutarlı bir bireşimidir. Nitekim şair, bu kitabında hapishaneden dışarıdaki ve içerideki yaşama dönük izlenim, gözlem duygu ve düşünce birikimini, kendi politik kimliğini de sorgulayarak aktarır. Tarihsel olaylarla günlük olayları iç içe işler. Güncelliğin gerekliliğine inanmakla birlikte kesin günceli arayan yiğitlemeler yazmaktan sakınır. Bir Siyasinin Şiirlerinin ana teması güncel olmakla birlikte, günceli taşlama yüklü bir anl
Üzülmeyin dostlarım
ezbere bilirim latince sözcüklerini
hayvanlar ansiklopedisinin
adını bilmemiş olmaktan
utanmayacağım asla
tabutumun içine girecek
ilk böceğin
Toplam 368 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.