Türk-İslâm tarihinin XIII. Ve XIV. Yüzyıllarında daha çok Anadoluda görülen Ahîlik, aslında İslâm medeniyetinin temel unsurlarını bünyesine almış bir Türk kurumu olarak kabul edilmiştir. Bu haliyle Ahîliğin el kitaplarından sayılan ve ahîlerin âdeta başucu kitabı olarak benimsetip okuyageldikleri Fütüvvet-nâmeler de Arapça, Farsça ve Türkçede olmak üzere farklı dillerde kaleme alınmışlardır. Bunlar kültür kaynaklarımız arasında önemli bir yer tutmaktadırlar. O bakımdan Fütüvvet- nâmeleri tanımadan Ahîliğin
Osmanlı tarih yazıcılığının en iyi örneklerinden biri
Prof. Dr. Necdet Öztürk'ün sadeleştirdiği, Cihânnümâ olarak bilinen bu eser, Mevlana Mehmed Neşrî tarafından yazılmış ve İkinci Bayezid'a sunulmuştur.
Sultan İkinci Bayezid devri (1481-1512) tarihçilerinden Neşrî, eserinin başında, kısa bir girişten sonra, Oğuzlar, Türkiye Selçukluları ve Karamanoğulları ile ilgili özet bilgiler verir. Ardından 1288 yılı olaylarıyla başlattığı Osmanoğulları'nın siyasi tarihini, Kara Boğdan Gazası (Ağustos 1485) ile bit
Anadolu, pek çok uygarlığın doğduğu, geliştiği ve bugünkü Batı kültürünün çekirdeğini oluşturmuş bölgedir. Dünya üzerinde, Hitit, Urartu, Frig, Lidya, Helen, Roma ve Byzans kültürlerinin hepsine birden sahip olan, bu kadar çok kültürü bağrında barındırmış başka bir ülke yoktur. Bu müthiş bir zenginliktir. Bu zenginliği iyi tanımak ve tanıtmak gerekir.
Bu düşünceden hareketle bu kitap, Anadolu´daki antik kentleri tanıtabilmek için bir rehber olmanın yanı sıra, Prehistorik dönemden Byzans İmparatorluğu´nun s
Tanzimat döneminin getirdiği, fermanlara ve padişah kanunnamelerine değil de yasalara dayanan modern hukuk anlayışının ilk ürünleri, yerel yönetim alanında ortaya çıktı. İstanbulun belediye teşkilatına yönelik ilk kanunu, bazen belli mekânlara ya da konulara yönelik, bazen de genel nitelikli pek çok başka kanun ve yönetmelik izledi.
Modern hukuk ve yerel yönetim tarihimizin kilometre taşları olan bu metinler, ilk kez bu kitapta bir arada yayımlanıyor. Yerel yönetim ve hukuk tarihimizin kaynaklarına ilk eld
Osmanlı ulemasının tercüme-i hallerini -biyografilerini- ihtiva eden siciller, Şeyhülislamlık Dairesi'ne bağlı olarak kurulan ve bugün İstanbul Müftülüğü bünyesinde varlığını devam ettiren Şer'iye Sicilleri Arşivi'nde bulunmaktadır. Tarihi açıdan büyük ehemmiyete sahip olan bu arşivde muhafaza edilen ve bu çalışmanın konusu olan ulema sicil dosyalarının sayısı 6.382'dir. Sicil-i Ahval Müdüriyeti'ne ait olan ulema sicil dosyaları, şeyhülislam, kazasker müftü, müderris, kadı, naib, dersiam ve mahkeme katipler
Osmanlı İmparatorluğu´nda nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan
köylüler, resmi vekayinamelerde en fazla imparatorluk tarihindeki
büyük kişilerin ya da olayların arka planı olarak yer alır veya ancak
ayaklandıklarında tarih sahnesinin önüne çıkma şansını bulurlar.
Osmanlı tarihi boyunca, egemenliğin temellerinden biri ve
devlet gücünün ayrılmaz parçası olarak kalan köylü nüfus,resmi belgelerde genellikle tahıl, yağ, et, meyve ya da gümüş miktarlarına dönüşmüş vergi mükellefleri listesi olarak boy gösterir.
He
Osmanlı arşivleri, çoğu araştırmacı için tekdüze belgeleri çağrıştırsa da, bu arşive renk veren öğeler az tanınır: muhasebe defterlerinin kapaklarını renklendiren ebrular, cilt kapaklarının üzerini süsleyen ve oya işler gibi ince işçilikle yaratılmış olağanüstü etiketler. Bu kitapta 58 ebru ve 80´i aşkın etiket ilk kez okuyucuyla buluşurken, dönemlerinin estetik zevkini günümüze taşıyor.
Osmanlı´da Mahkum Olmak, zindan kültüründen hapishanelere geçişi, hapishanelerde yapılan reformu, Cumhuriyet ile kurulmuş yeni bir devlete devredilen ceza infaz kurumlarını ve bu kurumların özelliklerini belirleyen bir çalışmadır. Özellikle, Abdülmecit, II. Abdülhamit ve II. Meşrutiyet dönemlerinde, hapishanelerin gelişimi ile ilgili yapılan büyük değişikliği derinlemesine ortaya koyma amacını taşımaktadır
Osmanlı, geniş bir coğrafî alan ve oldukça karışık bir etnik gruba sahip olmasına rağmen, en uzun hâkimiyet ve İslâm´a en parlak hizmet süresine sahip bir devlet olma vasfıyla tarihe mâlolmuştur. Buna rağmen kültürel zenginliğinin bütün cepheleriyle ilimler tarihine mâledilememesi, kültür ve medeniyet tarihinin gerçek veçhesiyle yazılamamış olması esef vericidir. Osmanlı tarihine ilgi duyan yerli ve yabancı ilim adamlarının ortak kanaati budur.
Bugüne kadar Osmanlı üzerinde yapılan çalışmaların merkez nok
Lâle Uluç completed her Ph.D. at the Institute of Fine Arts, New York University. She is currently teaching at Boğaziçi University, Istanbul.
Uluç explores the intriguing story of a group of 16th century Shiraz manuscripts and how they found their way into the collections of the Topkapi Palace Museum in Turkman Governors, Shiraz Artisans and Ottoman Collectors:
She examines how the arts of the book of Shiraz, a Safavid provincial center, evolved to a degree that could compete with the court workshops.
S
Bu kitapta, kitap süsleme (tezhip) ve minyatür sanatının, en seçkin örnekleri, bunlar hakkındaki açıklamaları, tarihi bilgiyi bulabilirsiniz. Kitap kuşe kâğıda ve tümüyle renkli olarak hazırlanmıştır
20. yüzyılın başından itibaren Orta Asya, jeopolitik önemi, barındırdığı nüfusun kültürel, dinî ve siyasî özellikleri dolayısıyla, Japonya ve Osmanlı İmparatorluğunun dış siyasetinde ortak coğrafî paydalardan biri olmuş, politik ve askerî çıkarları burada kesişmiştir. Her iki taraf, bölgede nüfuz kazanmak ve bölge halklarını kendi yanlarına çekebilmek için çalışmışlardır.
A.B.D., İngiltere, Japonya ve Türkiye Cumhuriyeti resmî arşiv kayıtlarına dayanarak hazırlanan bu çalışma, Türk-Japon ilişkilerine far
Osmanlı Ortadoğu'sunu Yeniden Düşünmek
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından önemli bir bölümü yapay sınırlarla bölünen Ortadoğu, yüz yıldır savaşlardan ve çalkantılardan kurtulamadı. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise bu coğrafyada yaşanan neredeyse sürekli kriz hali Ortadoğu'yu hep gündemin ilk sıralarında tuttu. Kısmen bu nedenle, kısmen de akademik Osmanlı tarihçiliğinin son dönemdeki yönelimleri bakımından Osmanlı Ortadoğu'su tarih çalışmalarında ayrı bir önem kazandı.
Cem Emrence'nin geç dönem
On dört asırdır değişik kültür ve inanç çevreleri tarafından benimsenen İslâm dini tabii olarak zaman içinde değişik kültürlerden etkilenmiştir. Ancak bunun belli bir seviyede tutulması ve dinî boyuta geçirilmeden kültür seviyesinde kalması için büyük gayret gösterilmesi gerekmektedir. Dinin değişmeyen asılları evrensel niteliklerinden ötürü değişik zaman ve mekânlarda yorumlanarak hayata geçirilirler. Dolayısıyla bu yorumların din diye sonraki nesillere taşınması hem dine hem de o dini yaşayanlara zarar ve
Toplam 34 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 20-40 /
Aktif Sayfa : 2
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.