Aşkın Sonu Cinayettir Pınar Kür ile hayat ve edebiyat
Aşkın o zamanki tanımı neydi sizin için?
İnsan gençken aşkın tanımını yapmayı düşünmüyor ki, yaşıyor sadece ve biraz aptalca Aşkın tanımını yapmak için onu birkaç kez yaşamak, yaşın da kırka gelmesi gerekiyor galiba. Gençken derin sandığın duygular aslında epeyce yüzeysel Olanakların sınırsız, vaktin sonsuz sanıyorsun Daha doğrusu pek düşünmüyorsun, hayatın bir sürü son içerdiğini aklına getirmiyorsun
Gene de, o zaman bilincinde değildim tabii, ilerk
Başkalarının Sakatladığı Çocuklar, kilometrelerce yol, tesislerin önünde, otel lobilerinde saatler süren bekleyişler, kamplardaki manevralar sayesinde yazıldı Oray Eğin, Türkiyenin en ünlü futbolcularının hiç kimsenin girmesine izin vermedikleri dünyalarına girdi ve onları kendilerinin bile tahmin etmediği konularda konuşturdu Emre Bölezoğlu bir işçi çocuğu olarak slow şarkı dinleyince hüzünlendiğini, Ümit Karan Almanyadaki ırkçılarla yaptığı kavgaları, Serkan Balcı yetimhanede geçirdiği günleri, Kemalet
Tanıyanı çok. Kitapları baskı üzerine baskı yapıyor. Seminerleri hınca hınç. Dinlemeye koşuyor insanlar onu ; ana babalığı öğrenmek, kendilerini tanımak için. Ya... o ?
Tanıyanı çok. Kitapları baskı üzerine baskı yapıyor. Seminerleri hınca hınç. Dinlemeye koşuyor insanlar onu; ana-babalığı öğrenmek, kendilerini tanımak için. Ya...o ?
Anlatan, burada ve orada 45 yılını psikoloji bilimine vermiş biri olunca, anlatılan da sadece o aynadaki görüntüyü aktarmaktan, sergilemekten ibaret kalamazdı elbette.
Eleştiri, toplumu dinamik ve üretken kılan bir kavram fakat sürekli eleştiri ile yaşamak, güven duygusunu yok eden bir süreç. Son yıllarda güven duygumuzu kaybetmeye başladık toplum olarak. Şüphesiz bunun temelinde iyiyi, güzeli, doğruyu aktaramamak ve onlara gereken önemi vermemek de etkilib.
Darüşşafaka son dönemlerde yapılan güzel ve olumlu işlerden biri. Her ne kadar etrafında kıyametler kopsa da dünyanın en modern ortaöğretim okulunda okuyan çocuklar var.
...
(Arka Kapak´tan)
Bu kitabı okuyunca inanın hayatınız değişmeyecek. Bu kitapta akıl almaz cinayet öyküleri olmadığı için, ne yazık ki gerilmeyeceksiniz, uykularınız da kaçmayacak. Sayfalar arasında gezinirken erotik hikâyelere de rastlamayacak ve şehvetin doruğuna çıkıp, şehvet kurbanı olmayacaksınız.
Ayrıca üzülerek söyleyelim ki, duygu dolu cinsel anlar da okumayacaksınız. Ve dahi bir dönemin perde arkası da olmayacak bu satırlar arasında, Türkiye Cumhuriyeti´nde dönen entrikaları da görmeyeceksiniz nitekim. Ama sanırım n
Sizi 50 kitap yazmaya götüren nedir? Ne istiyorsunuz, ne yapmaya çalışıyorsunuz fikir adamı olarak?
Daha önce de söyledim: benim derdim dünyayla. Onunla hesaplaşıyorum. Şiir, Tanpınar`ın söylediği gibi, son kertede bir iç kale sanatıdır. Belki tam bu yüzden, şiir bu toplamla didişirken, onunla uğraşırken ne biçim ne içerik düzleminde, onu çözümlemeye muktedir değil. Şiir dünyanın her yerinde gündelik konuşma dilinden ayrı olduğu gibi gündelik kültür dilinden de farklı bir sanattır. Kimi sorunları şiirde an
Yazmak eylemini nasıl tanımlıyorsun?
Yazmak eyleminin bendeki karşılığı, kendimi yatıştırmak olsa gerek. Yazma isteği duyduğum anları tuhaf bir sarhoşluk haline benzetiyorum. Önce bir coşkuya kapılıyorum, sözcükler kafamdaki görüntüyü çizmek için peş peşe sıralanmaya başlıyor. Onları kaçırmamak için hızla not alıyorum. Yazım gittikçe bozuluyor. Zaman zaman ben bile yazdıklarımı okuyamaz hale geliyorum. Yazma hızım düşmeye, yazım okunaklı olmaya başladığında sarhoşluğun geçmekte olduğunu, yavaş yavaş ayıldı
Türkiye´nin 1974´te Kıbrıs´a düzenlediği barış harekâtı ile adadaki iki toplumun bölünmesi kesinleşti. O tarihten itibaren Kıbrıs konusu, başta Türkiye ve Yunanistan olmak üzere uluslararası toplumun gündemine taşındı. Günümüze kadar sorunun çözümü için sayısız plan geliştirildi; taraflar kimi zaman birbirini suçladı, kimi zaman doğrudan müzakere masasına oturdu. Bu süre zarfında adada yepyeni bir kuşak yetişti: Harekâtla birlikte dünyaya gözlerini açanlar 30 yaşlarına merdiven dayadı...
Kıbrıslı Tü
Yayladağ´ın tek ilkokuluna kaydolur Mehmet Aksoy; elinde tahtadan yapılma çantası, çantasının içinde ömründe ilk kez gördüğü ve kokusunu hala hatırladığı kurşunkalem ve çizgili defteriyle okula gider. Nazmiye Öğretmen bahçeye çıkarır onları ve hayti çizin der, ne isterseniz, neyi isterseniz çizin.
Bir kuş yapar kağıda küçük Mehmet, ama öyle bir kuş ki, tıpkı elinde sapan kovaladıkları gibi; tüyleri, gagası, kanatları... sanki kağıttan fırlayıp uçup gidecek. Nazmiye Öğretmen bir kuşa, bir Mehmet´e bakar, ku
Sabah ile Nurettin Hatayın Samandağı ilçesinde iki genç nişanlıydı. Nurettin adli bir hata sonucu uzun yıllarını hapishanelerde geçirmek zorunda kaldı. Sabah, ailesinin tüm baskılarına ve çevresinden gelen tacizlere rağmen aşkını içinde büyüttü.
Nurettin firar etti, yıllarca Suriye ve Lübnanda başıboş dolaştı. Tekrar yakalandı, bir cezaevinden diğerine nakledildi ve sık sık hücre cezası aldı. Sabah ise uğursuz gelin diye karalandı, zorla Almanyaya bir akrabasının yanına gönderildi ve aşağılanmay
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları´nın nehir söyleşi kitaplarının ikinci durağında bir görenmez adam var: Tahsin Yücel.
Tahsin Yücel bu kitapta tıpkı bir anlatının izini sürer gibi bu kez, yazın´ın kılavuzlugunda kendi yaşamının izini sürüyor. Her türlü yerleşik yargıyı sorgulayarak, bir yapıta nasıl yaklaşmamız gerektiğinden yazma serüvenine; övünülesi suç ortalıklarından bugüne değin kararlı bir biçimde savunageldiği dil devrimine; güncel politikaya; söylem biçimlerine ve salaklıka ilişkin yüzlerce soru
Dostum, öncelikle hoş geldin. Yüreğine değecek bir kitap okumanı canı gönülden temenni ediyorum. Bu kitap, 2 kitaplık bir seridir. Doğu Yazıları ve Batı Yazıları olmak üzere iki kısma ayrılan bu serinin ilk kitabı, görmüş olduğunuz Bazı Yazılarıdır. Bu eserde yüreğimizden geldiğince Batı'ya dair kurduğumuz notları getiriyoruz önüne. Önce Batı'yı anlatalım; Doğu zaten şuracıkta.
Almanya, İtalya, Fransa, Avusturya, Belçika, Hollanda, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Bosna Hersek, Arnavutluk, Kosova, Sırbi
Üstad Necip Fazıl Kısakürek´in 1931-1983 yılları arasında (27 yaşından başlayarak) çeşitli zaman ve mekanlardaki sohbet, ropörtaj ve anket sorularına sözlü olarak verdiği cevapların b.d. Yayınları tarafından kronolojik bir sıra içinde bir araya getirilmesi suretiyle derlenmiştir.
Yedi sanat adamı disiplinlerarası bir buluşmada 20. Yüzyıl sanatını konuştu. Acaba Picasso, 20. Yüzyılı her alanda simgeleyen bir sanatçıdır diyebilir miyiz? ile başlayan ´sohbet´, yer yer tansiyonun kibarca yükseldiği bir çağdaş sanat tartışmasına dönüştü. Avant-garde öldü mü? Nasıl oldu da yüzyılın başıyla sonu arasında sanatın tanımı ciddi biçimde değişti?... Yedi ayrı yorum çatıştı, yere yer çakıştı, kimi zaman örtüştü, tuhaf bir durum oluştu.
Bir vakitlerin Öküz dergisinin Kültür - Sanat Servisi, pasta, kurabiye, sigara ve soğuk kola eşliğinde, tam üç buçuk saat boyunca konuşmuştu Ece Ayhan´la. Anlatmıştı Ece Ayhan.
Çağrışımlarla, sıçraya sıçraya, şeylerden, durumlardan, kişilerden sözetmişti Ece´ce. Yıllardan 1997, aylardan Ağustos´tu. Öküz´cülerin dinlediği Ece Ayhan´ın anlattığı, Ece Ayhan´ın anlattığı, Öküz´cülerin dinlediği bu düşünceler ÖKÜZ´LEMELER adıyla bir geceyarısı kitabına dönüştü. İçine, Ece Ayhan´ın yine Öküz dergisi için yapt
Yayın hayatına bundan on yıl kadar önce başlayan KKTC´nin ilk özel televizyonu Kanal T, ´en çok izlenen televizyonlardan biri´ olmanın yanı sıra, bir başka özellik daha taşıyor: ´Pazartesi tiryakileri olan televizyon..,´ Bu tiryakiliği yaratan ise gazeteci, yazar ve haber sunucusu Mesut Günsev´in Pazartesi Öyküleri...
Devlet televizyonu dışında, KKTC´nin ilk ´özel televizyon ana haber sunucusu´ olan Mesut Günsev, daha önce Genç TV´de ve Radyo Güven´de yaptığı gibi Kanal T´de de, sadece haberleri sunmakla ka
Mevlana Mesnevisi´nde ´Gözlerini cilalamış olanlar, renkten, kokudan kurtulmuşlardır. Her nefeste zahmetsizce bir güzellik görürler´ der.
Bu dizelerin benim kişisel yaşamımda olduğu kadar mesleki yaşamımda da büyük bir belirleyiciliği var. Hatta Zaman gazetesinde Pazar Konuşmaları başlığı altında 1994-96 yıları arasında yayınlanan söyleşilerin büyük ölçüde bu dizelerden mülhem oluştuğunu söyleyebilirim. Gönül duvarımı ne kadar parlatabilirsem Pazar Konuşmaları´nda o güzellikte zahmetsiz akisler olacağını d
Necip Fazıl Kısakürek´in, 1934 yılında D Grubu Resim sergisinde yaptığı Beklenen Sanatkar adlı konuşmasından, 21 Mayıs 1983 Cumartesi günü (vefatından 3 gün önce) Basında 50. yılını dolduranların Şilt Törenine gönderilmek üzere yazdırdığı satırlara kadar, her biri kesif ve keskin bir fikir ve aksiyon ruhu ifade eden, muhtelif yerlerde verdiği kısa konferans ve hitabeler..
Toplam 140 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 120-140 /
Aktif Sayfa : 7
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.