Sokrates insanlık tarihinde felsefi anlamı içerisinde insan ruhunu bulgulayan ilk filozoftur. Sokratesçi düşünce yalnızca insanı değil, her bir bireyi felsefi düşüncenin mutlak merkezi yapmıştır. Bu ise gerçek felsefenin başlangıcıdır.Sokrates tarihin tanıdığı ilk ve en büyük ahlak filozofu olduktan başka, “Ruhlarınıza özen gösterin” çağrısıyla tarihin belli başlı öğretmenlerinden biri ve büyük bir hümanist olmuştur. Sokrates’in ahlakı ve bilgeliği trajik bir boyuta sahiptir: Egemenlere boyun eğmek yerine ö
Felsefe… İnsanlığın ortak değeri. Batıdan yükselip Doğu’ya kadar genişlemiş ve kültür ve medeniyetleri etkilemiş en esaslı zihinsel faaliyet. Platon, Sokrat, Aristo… Felsefe Batı’da onlarla başladı. Sonrasında pek çok büyük filozof yetişti. İslâm dünyası da gecikmeden felsefe ile tanıştı; Fârâbî, İbn Sînâ veya el-Kindî gibi öncüler geldiler. … Onları da başka başka meşrepten düşünürler takip ettiler. İnsan, varlık, hayat, dünya neydi? İnsan nereden gelip nereye gidiyordu? İnsan bu dünyada ne arıyordu? İnsan
Heine’nin gündelik siyasetten uzaklaşarak uğraştığı sanatla, dinle ve felsefeyle daha yakından bağlantılı olan ve sansür nedeniyle bir polemik metnine dönüştüğünü söylediği Almanya’da Dinin ve Felsefenin Tarihi Üstüne her ne kadar, Heine’nin Romantizm Okulu’nun önsözünde belirttiği gibi, bir edebiyat tarihine giriş olarak planlanmış olsa da Romantizm Okulu’ndan ayrı olarak, Salon’un ikinci bölümü olarak yayımlandı. Metin aslında 3 kitaptan oluşacak bir ikinci De l’Allemagne’ın parça
Felsefe tarihinin şüphesiz en tartışmalı eserlerinden biri olan ve ilk defa özgün dilinden çevrilerek Türkçeye kazandırılan Ethica, gençliğinde bağlı olduğu Yahudi cemaatinden aforoz edilen, eserleri yasaklanan, yaşamını bin bir zorlukla kazanmak zorunda kalan çetin bir insanın; kendisine geometriyi kalkan yapıp klasik ve skolastik felsefe terimlerinin içeriğini yeni bir bakış açısıyla doldurmaya, metafizik konuları matematik düşünme yöntemiyle kanıtlamaya çalışan hummalı bir zihnin ürünüdür.
Tanrı, doğa
İlkçağ felsefesi denildiğinde tek bir anlayıştan bahsetmek mümkün değildir. Oldukça geniş bir zaman aralığına yayılmış bu dönem, tam tersine, çok farklı filozof ve yaklaşımları içermektedir. Bu bakımdan, kendinden önceki dönemlerle kıyaslandığında, insana ve evrene ilişkin yeni bir kavrayış biçiminin yanı sıra bu yeni tutumun tarihsel olarak farklı ekoller üzerinden çeşitlenmesini de temsil eder.
Ahmet Arslan’ın beş ciltlik İlkçağ Felsefe Tarihi serisinin ilk cildinde, başlangıcından Sofistlere kadar ol
İlkçağ felsefesi denildiğinde tek bir anlayıştan bahsetmek mümkün değildir. Oldukça geniş bir zaman aralığına yayılmış bu dönem, tam tersine, çok farklı filozof ve yaklaşımları içermektedir. Bu bakımdan, kendinden önceki dönemlerle kıyaslandığında, insana ve evrene ilişkin yeni bir kavrayış biçiminin yanı sıra bu yeni tutumun tarihsel olarak farklı ekoller üzerinden çeşitlenmesini de temsil eder.
Ahmet Arslan’ın beş ciltlik İlkçağ Felsefe Tarihi serisinin ilk cildinde, başlangıcından Sofistlere kadar ol
İlkçağ felsefesi denildiğinde tek bir anlayıştan bahsetmek mümkün değildir. Oldukça geniş bir zaman aralığına yayılmış bu dönem, tam tersine, çok farklı filozof ve yaklaşımları içermektedir. Bu bakımdan, kendinden önceki dönemlerle kıyaslandığında, insana ve evrene ilişkin yeni bir kavrayış biçiminin yanı sıra bu yeni tutumun tarihsel olarak farklı ekoller üzerinden çeşitlenmesini de temsil eder.
Ahmet Arslan’ın beş ciltlik İlkçağ Felsefe Tarihi serisinin ilk cildinde, başlangıcından Sofistlere kadar ol
İlkçağ felsefesi denildiğinde tek bir anlayıştan bahsetmek mümkün değildir. Oldukça geniş bir zaman aralığına yayılmış bu dönem, tam tersine, çok farklı filozof ve yaklaşımları içermektedir. Bu bakımdan, kendinden önceki dönemlerle kıyaslandığında, insana ve evrene ilişkin yeni bir kavrayış biçiminin yanı sıra bu yeni tutumun tarihsel olarak farklı ekoller üzerinden çeşitlenmesini de temsil eder.
Ahmet Arslan’ın beş ciltlik İlkçağ Felsefe Tarihi serisinin ilk cildinde, başlangıcından Sofistlere kadar ol
İlkçağ felsefesi denildiğinde tek bir anlayıştan bahsetmek mümkün değildir. Oldukça geniş bir zaman aralığına yayılmış bu dönem, tam tersine, çok farklı filozof ve yaklaşımları içermektedir. Bu bakımdan, kendinden önceki dönemlerle kıyaslandığında, insana ve evrene ilişkin yeni bir kavrayış biçiminin yanı sıra bu yeni tutumun tarihsel olarak farklı ekoller üzerinden çeşitlenmesini de temsil eder.
Ahmet Arslan’ın beş ciltlik İlkçağ Felsefe Tarihi serisinin ilk cildinde, başlangıcından Sofistlere kadar ol
Aydınlanma Çağı olarak tanımlanan, ama aslında birden fazla ruha sahip XVIII. yüzyılda, yalnızca geleneksel metafizik değil, insan zihni ile gerçeklik arasında tam bir tekabüliyet öngören anlayış da şiddetli bir eleştiriye tabi tutulur. Diderot, d’Alembert, Voltaire, Rousseau, Montesquieu gibi isimleri bir araya getirecek olan Ansiklopedi, bu eleştirel tutumun somut ifadesi olacaktır. Bilgi teorisinde büyük çaplı bir dönüşüme yol açacak olan kişi ise Kant’tır: Yaptığı felsefi devrimle, düşüncenin merkezine
Aydınlanma Çağı olarak tanımlanan, ama aslında birden fazla ruha sahip XVIII. yüzyılda, yalnızca geleneksel metafizik değil, insan zihni ile gerçeklik arasında tam bir tekabüliyet öngören anlayış da şiddetli bir eleştiriye tabi tutulur. Diderot, d’Alembert, Voltaire, Rousseau, Montesquieu gibi isimleri bir araya getirecek olan Ansiklopedi, bu eleştirel tutumun somut ifadesi olacaktır. Bilgi teorisinde büyük çaplı bir dönüşüme yol açacak olan kişi ise Kant’tır: Yaptığı felsefi devrimle, düşüncenin merkezine
Bu Ürüne Bakanların Sepetine Ekledikleri
Felsefe Nedir? Kitap Açıklaması
Antikçağ’dan modern zamanlara, Platon’dan Nietzsche’ye, Descartes’tan Kant’a, felsefeciler hep sorular sordu ve insanı, dünyayı, hayatı anlamlandırmaya çalıştı. İnsan nedir? Ahlâk gerekli midir? Bilgi neye yarar?
Zamanımızın ünlü felsefecilerinden André Comte-Sponville de bunun gibi birçok sorunun izini sürerek felsefenin düşünme biçimini tartışıyor. Felsefe tarihinde iz bırakmış önemli isimleri ve akımları
Felsefe gerçekliğin doğası ve nasıl yaşamalıyız sorularıyla başlar. Felsefenin Kısa Tarihi, görünüş ve gerçek, benliğin doğası, tanrının varlığı ve hem birey hem de toplumun bir üyesi olarak nasıl yaşamamız gerektiği gibi felsefenin ana temalarına odaklanıyor. 2000 yıllık Batı felsefesini Sokrates’ten hayvan hakları hareketine kadar ana hatlarıyla sunuyor. Warburton çoğumuzun gözünü korkutan ve anlaşılmaz bulduğu felsefeyi herkesin anlayabileceği ve günlük hayatında kullanabileceği bir konu haline getiriyor
XV ile XVI. yüzyıllar arasında felsefi düşünce derin değişimlerden geçer. Copernicus’un Güneş merkezli evren anlayışı, Amerika’nın keşfi, Avrupa devletleri arasındaki yeni dengeler, Reform benzeri birçok gelişme de bu değişimin arka planını oluşturur. Bu dönemde Thomas More, Erasmus, Machiavelli ve Bodin gibi düşünürler özellikle önemli bir rol oynarlar. Doğadaki güç ve yasalara duyulan ilgi de Rönesans’ın, bir önceki yüzyıldan miras aldığı konulardandır. Diğer yandan, duyular doğal olguların gözlemlenmesin
XV ile XVI. yüzyıllar arasında felsefi düşünce derin değişimlerden geçer. Copernicus’un Güneş merkezli evren anlayışı, Amerika’nın keşfi, Avrupa devletleri arasındaki yeni dengeler, Reform benzeri birçok gelişme de bu değişimin arka planını oluşturur. Bu dönemde Thomas More, Erasmus, Machiavelli ve Bodin gibi düşünürler özellikle önemli bir rol oynarlar. Doğadaki güç ve yasalara duyulan ilgi de Rönesans’ın, bir önceki yüzyıldan miras aldığı konulardandır. Diğer yandan, duyular doğal olguların gözlemlenmesin
17. yüzyılın önemli filozoflarından olan Benedict De Spinoza, Yahudi ve Hıristiyan geleneklerine olan vukufiyeti, yaşadığı coğrafyanın bu ki inancı hem mensupları hem de metinleri üzerinden tanımasına imkân vermesi ve tüm bunların yanında eleştirel-analitik düşünce yapısıyla bu iki geleneği eleştirmesi bakımından, genel olarak felsefe tarihinde özelde ise din felsefesinde önemli bir konumu işgal etmektedir. Spinoza'nın daha sonra siyasi ve adli olarak toplum dışına itilmesine ve çeşitli kısıtlamalarla karşı
Mezâmîr-i Felsefeden İnsaniyete Veche Veren Büyük Ruhlar Tahir Harîmî Balcıoğlu’nun (1893-1951) kendi el yazısı ve Osmanlı Türkçesiyle kaleme alıp Millet Kütüphanesi’ne vakfettiği iki defterden meydan gelen eseridir. 138 sayfa olan birinci defter 22 Ağustos 1927 tarihinde, 134 sayfa olan ikinci defter ise 15 Eylül 1927 tarihinde tamamlanmıştır. İkinci defterin iç kapağında Tahir Harîmî’nin “30. 12 938, Bu kitapları ben öldüğüm takdirde Fatih’te Millet Kütüphanesi’ne vakfetmişimdir.” notu bulunmaktadır. Eser
Uzun yüzyıllar neredeyse ilgisiz kaldığımız Batı felsefesiyle Tanzimat sonrası yıllarda yeniden ilgilenmeye başlamamız şaşırtıcı değildi. Yüzünü Batı’ya dönen siyasetten sonra düşüncenin yüzü de Batı’ya dönecekti. Batı düşüncesi içinde ilk akla gelen de antik felsefe, daha doğru ifadeyle antik filozoflar olmuş, bu filozoflara ait hayat hikâyeleri ve metinler yavaş yavaş matbuat dünyasında görünmeye başlamıştır. Yirminci yüzyıl içinde Türkiye’de Batı felsefesine olan ilgi kuşkusuz ki çok önemli mesafeler alm
XI ile XIII. yüzyıllar arasında Batıda siyasi ve toplumsal hayatta, sanat, ekonomi ve teknoloji alanlarında köklü dönüşümler göze çarpar. Felsefe de bu dönemdeki maddi ve entelektüel uyanışın bir parçasıdır.
XIII. yüzyıl ise tercüme ve yorum (translatio) hareketinin etkisini gösterdiği dönemdir. Bu hareket, Batının bir yandan Araplar ve eski Yunan karşısındaki felsefi gecikmesini telafi etme çabası, diğer yandan skolastik döneme bakışını değiştiren tartışmaların kaynağıdır. Tezlerin ve karşı tezlerin sun
Toplam 41 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.