Kürt meselesi bir etnik kimlik meselesi midir, bir ulusal dava mıdır? Dinle ve dinsel kimlikle ilgili bir rejim meselesi midir? Sınıfsal bir mesele midir? Bu sorular etrafında şimdiye kadar birçok analiz yapıldı, saflar tutuldu, politik çözüm önerileri geliştirildi. Cuma Çiçek, kitabında ulusal, dinsel ve sınıfsal boyutları derin bir vukufla analiz etmekle kalmıyor, bu üç cepheyi bir arada, etkileşimleri içinde anlamamızı sağlayan sağlam bir bütüncül model sunuyor. Toplumsal cinsiyet ve kadın hareketi boyut
Modern kentlerde insanın nasıl bir yaşlılık ve yaşlanma deneyimi yaşadığı ve bu sürecin mekandaki gelişmelere bağlı olarak hangi değişimleri geçireceği her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Bu çalışma dünyanın sayılı metropollerinden birisi olan İstanbul'daki yaşlıların mevcut durumunu ortaya koyarak kentteki yaşlanma deneyimine ilişkin temel verileri sunmak amacıyla hazırlandı.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Araştırma Merkezi bünyesinde İstanbul Kalkınma Ajansı desteğiyle gerçekleş
Elinizdeki bu çalışma bir yanıyla, benzeri görülmemiş bir değişiklik döneminde yaşayan, devletlerin oluşturduğu resmi tarihten dışlanan ötekilere ilişkin bir sözlü tarih çalışması. Onlara ötekileri belirtecek anlamda esmerler deniyor. Esmerler; çünkü sarışın Slav ırkının yüzyıllarca süren hegemonyası altında yaşamış ötekiler onlar ve aslında, kendileri de sarışın olmakla birlikte Sovyet imparatorluğundaki diğer Müslüman halklarla birlikte esmerler olarak tanımlanmışlar.
Onlar Kafkasya'nın en savaşçı en mü
Kürt coğrafyasında, kültür sanattan toplumsal dayanışmaya, insan
hakları mücadelesine, ekolojistlere, kadın hareketine, dinî yapılara,
araştırma kuruluşlarına uzanan büyük bir canlılık var. Şeyhmus Diken
ve Nurcan Baysal'ın söyleşileri, sivil toplum alanındaki bu hareketliliğin
rengârenk bir panoramasını seriyor önümüze. Türkiye Kürdistanı'nın
iç âlemine geniş bir bakış... Kürt toplumunun geçirmekte olduğu
büyük değişimi anlamak ve toplumsal-kültürel çoğulluğu görmek için
mükemmel bir rehber.
?Artık giden gitti. Zaman artık gitti.
Yirmi yıl önce, Türkiye'nin 90'larında, kocası sokakta vurularak
öldürülmüş bir Vanlı kadının sözleri bunlar. Acısını böyle tok sözlü
karşılayan da var, hâlâ ağıt yakan da... '90'lı yılların savaşla, ölümlerle,
işkenceyle, kayıplarla dolu mirasıyla yüzleşmek, sadece doğrudan
mağdurlarının değil, bütün toplumun, her insanın sorunu olmalı.
Bu araştırma, böyle bir yüzleşmenin zorluklarına, imkânlarına,
araçlarına dair kapsamlı bir zemin etüdüdür. Hem teorik ve kavramsal,
Uzun yıllar Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğü görevinde bulunan Yakın Ertürk, farklı ülkelerdeki saha tecrübesini temel alarak, hem düzey hem yayılım olarak sınır tanımaksızın küresel bir olgu haline gelen kadına yönelik şiddetin geniş kapsamlı bir analizini yapıyor. Görüyoruz ki İsveç'ten Kongo'ya, Guatemala'dan İşgal Altındaki Filistin Toprakları'na, batı doğu, kuzey güney dinlemeden bütün ülkeleri kateden kadına yönelik şiddeti kültüralist açıklamalarla ele almak mümkün değil, t
Bu kitap, 1925 yılında tarikatların yasaklanarak tekkelerin kapatılmasının Türkiye'nin toplumsal ve dinî hayatında ne gibi sosyolojik sonuçlara yol açtığı sorusuna cevap arayan bir çalışmadır.
- Tarikatların ve tekkelerin tarihî ve toplumsal konumları nelerdir?
- Tekkelerin yasaklanması modernleşme çabaları içinde nerede durmaktadır?
- Yasağın ardından nasıl bir sosyolojik gerçeklik ortaya çıkmıştır?
- Cumhuriyet dönemi ilim, fikir ve siyaset erbabının tekkelere ve tarikatlara bakışı nasıldır?
- Cumhu
Heteroseksüel gibi davranmaya çalışıyorum ve derslerde, profesörlerle ve öğrencilerle konuşurken tok bir sesle konuşuyorum. Ben bir yere yaslanmam, ben yaslansam ibne olurum, Şevket Bey aynı şekilde dursa sorun olmaz, Şevket Bey'le konuşurken ben kollarımı çapraz şekilde göğsümde kavuşturup, dik durarak konuşurum. Çünkü yaftam hazır. Ben mesela küpe takmayı çok severim, ancak çoğu ortamda takamam, çıkartırım. Heteroseksüellerin gözünde en büyük gey
simgesidir böyle küpe takmak. Beyaz yakalı işler, yani tahs
Türkiye'de olduğu kadar uluslararası düzeyde de tanınan, ekonomi, kültür ve hayır
ekolünün temsilcisi olmuş bir üniversite hocası Sabahattin Zaim.
* Türkiye'nin yetiştirdiği en mümtaz ilim adamlarından biri,
* Konya'dan Balkanlar'a göçen bir ailenin çocuğu,
* Ömrünü ilme, insan yetiştirmeye ve hayır işlerine adamış bir gönül insanı,
* Türkiye için çıkış arayan nesillerin yönünü; kendi öz değerlerine bağlı kalarak
çağdaşlaşma ve ilerlemeye çeviren öncü isimlerin başında,
* Yaptığı çalışmalarla aranan ekonomi
Biz de insanız yavrum ya! (...) 72 buçuk millet varsa şu Türkiye'de, biz hiçbirini ayırmayız daha Türkçesi. (...) Bizde ayrım yoktur çocuğum.
Ama onlar ayırdı. (...) Bir Roman nasıl yaşar? Sizin nasıl bir yaşantınız varsa biz de aynısıyız. Sen mesela okula gidiyorsan, biz de aynıyız.
Askere gidiyorsan, biz de aynısıyız. Hep biriz yani. (...) Kaç kişiysek burada kanımız bir, canımız bir bizim. İşte bunu bilen yok.
Kimliklerine veya insani bir özelliklerine karşı nefret duyulan, bu nefretle seferber olan grup
Kadının toplumda erkeklerle eşit haklara sahip olması sürecinin kimi aşamaları, Türkiye'de bazı Batı ülkelerine göre erken sonuca ulaştı. Bu süreç pek çok yönüyle incelendi, incelenmeye devam ediyor. Eşitsiz Kız Kardeşlik, bu süreci uluslararası çapta ele alan kapsamlı bir çalışma. Kapsamı sadece Türkiye'deki kadın hareketinin ilk evreleriyle sınırlı değil. Dünyadaki kadın hareketleri tarihini ayrıntılı ve çok boyutlu biçimde özetleyerek, Türkiye?deki gelişmeleri bu geniş tablonun içine yerleştiriyor. Toplu
Modern dünyanın anlaşılması için klasik sosyoloji mirasının önemi nedir?
Bryan S. Turner, Klasik Sosyoloji'de bu sorunun cevabını etraflı bir şekilde ortaya koyan, ayrıntılı bir miras araştırması gerçekleştiriyor. İlk kısımda, erken sosyolojinin gelişiminde kilit
öneme sahip düşünürler (Karl Marx, Max Weber, Georg Simmel, Emile Durkheim, Karl Mannheim ve Talcott Parsons) ele alınıyor. İkinci kısım, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında sosyolojik ve antropolojik araştırmalarda baskın olan kilit
Yazarın farklı zaman ve yerlerde yayınlansa da aynı medeniyet teorisi çerçevesinde birleşen yazılarıdır. Millî ve insanî meseleleri tahlil edilir. İnsanın bir aileye mensup olmasının bir millete mensup olmasına engel olmaması gibi, bir millete mensup olmasının insanlığı içinde duymasına engel olmadığı vurgulanır. Hakikat birdir ve bireyi, aileyi, milleti ve insanlığı kuşatır. Denemeler, yazarın, bu temayı, psikolojik, sosyal ve felsefî planda açıklığa kavuşturma çabalarının ürünüdür.
Modernite gerçekten nedir, onu nasıl tanımlayabiliriz?
Modernitenin alt yapısını oluşturan paradigmaları ve temel kurumları nelerdir?
Temel esprisi sayılan sekülerleşme çerçevesinde modernite-din ilişkisi için neler söylenebilir?
Modernitenin en belirgin bir formatı olan ve tüm Batı dışı toplumlar için öngörülen ´modernleşme´ neyi ifade eder?
Moderniteye muhalif gibi gözüken postmodernite gerçekten ona karşı mı, yoksa onun bir gizil geri tepme sistemi midir?
Modernlik süreci içinde ortaya çıkan en önemli so
Yılmaz Özakpınar'ın bu eseri, insanın iki hayatı olduğunu gösteriyor. Biyolojik süreçler tabakasında hayat doğa kanunlarına tabi olduğu halde, kendi zihninde oluşturduğu sembolik temsil ve tasavvur dünyasında insan kendini hür hisseder. Yazar, insandaki temsil ve tasavvur dünyasının, hem insanın önüne bir îmkânlar alanı açtığına hem de insanı belirsizlik içinde bıraktığına işaret ediyor.
Belirsizliği gideren bilgidir; fakat, insan aklının ve deneyimlerinin ürünü olan bütün bilgiler, kesinlikten uzak, olasıl
Michel Foucault hem düşünceleri hem de yaşantısıyla tam bir özgürlük serüveninin kahramanıdır. Onun bu ilginç karakterini kendisiyle yapılan söyleşilerde kimi zaman kullandığı Yaşamın ve çalışmanın temel amacı kişinin başlangıçta olmadığı kişi olmasıdır oyun ancak sonunda ne olacağını bilmediğin zaman oynamaya değer olur kitaplarımın her biri benim yaşamöykümdür gibi ifadelerinden çıkarmak da mümkündür.
ınsanların yaşadıkları yaptıkları ve düşündükleriyle ilgili kesin ve rahatsız edici yargılar vermekten ol
Pencerelerin açık olduğu ılık bir gecede herhangi bir gelişmiş ülkenin bir şehrinin herhangi bir mahallesinde yürüyün, önünden geçtiğiniz her evden bir televizyon ekranından yansıyan mavimsi pırıltıları görürsünüz. Zaman makinesinden çıkmış bir kuşak öncesine mensup bir ziyaretçi buna, yani bütün insanların büyülenmişçesine gelip geçen görüntüleri saatlerce seyre dalmasına, pasif alıcılığa gömülmesine ne derdi acaba? Televizyon çıkmadan önce Cesur Yeni Dünya`yı yazan Aldoux Huxley, gelecekteki insanların sa
Henüz on beş yaşımda iken, bir yandan lisede okuyor ve bir yandan da düğünlerde ve özel eğlencelerde bağlama çalıyordum. Her gittiğim düğünde ve eğlencede istenen şarkılar değişiyordu. Bir düğünde taşrada milliyetçilik marşı olarak bilinen Genç Osman şarkısı istenirken; başka bir düğünde yine taşrada sol düşünce ile bağdaştırılan Leylim Ley şarkısı isteniyordu. Bazı eğlencelerde bırakın Kürtçe bir şarkıyı, Ahmet Kaya çalmak bile kesinlikle yasaktı. Çünkü biz eğlence mekânına gidip teknik donanımı kurarken,
Kitle kültürü üzerine incelemeler, özellikle 1950´li yıllardan bu yana, çağdaş toplumu anlama çabalarının içinde önemli bir yer tutuyor. Siyasi ideolojilerin doğrudan ya da dolaylı bir biçimde vücut buldukları alan olan gündelik hayatın içinde, eğlencenin, televizyonun, müziğin, çizgi romanın, pembe dizilerin, reklamların neyi temsil ettikleri, ne gibi bir işleve sahip oldukları uzun zamandır tartışılıyor. Bu tartışmada, kabaca iki taraf olduğu söylenebilir: Bir yanda kitle kültürünü popüler olduğu için özg
Toplam 119 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 100-120 /
Aktif Sayfa : 6
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.