Sezai Karakoç, hayatı boyunca gürültüye patırtıya itibar etmemiş, sansasyonel işlerin peşinde olmamış, televizyonda, gazetede görünmek için bilinçli bir çaba sarf etmemiş, mala mülke, makama, şöhrete sırtını dönmüş özetle fizikî varlığını bilinçli biçimde gizlemeye çalışmıştı. O, hem 1950 sonrası Türk şiirinden söz eden hiçbir edebiyat araştırmacısının göz ardı edemeyeceği kadar büyük bir şair hem de içinde bulunduğu İslami çevrenin fikir birikimine katkısı bakımından da son derece kıymetli bir düşünce ada

Yemin, genellikle yalan söyleme ihtimali olan insanlardan beklenir. Bir de hukukta haklar zayi olmasın diye kişilerden yemin istenir. Günlük konuşmalarda doğruluğuyla bilinen insanlardan yemin pek istenmez. Doğrudan başka bir şey söylemeyen Yüce Allah’ın yemine ihtiyacı yoktur. Ancak O, kullarının dikkatini çekmek için, söylediği hakikat konusunda onların şüpheye düğmemelerini sağlamak için yemin eder. Zira Rabbimizin yeminle bildirdiği ilâhî hakikatler, çoğu zaman insanların fark etmedikleri yahut gaflet e

Gönül bağı kuranlar, gönlün dilini duyanlar, gönle hürmet edenler, gönlü yıkılınca gözünün feri gidenler, gönül kırınca uykusuz kalanlar, bir ölüm bir de gönlün sevgisizliğiyle ağzının tadı kaçanlar bilir ki gönül ne vakit pazara düşerse yağmacısı bol olur. Gönül kazanmaya dünyalar yetmese de gönlünü bir post gibi meydana serdin mi beş paraya gider. Göz nasıl ki her ışığa bakmakla kör olur, vasfını yitirir, hırpalanır ise gönül de yanlış kurulan her bağ ile daha bir zayıflar, özünü yitirir, pazarda orta mal

Dinlere ait fenomenler, dinin dünya görüşünü, ahlaki değerlerini ve diğer dinlerden farkını ortaya koyar. Sadece Tanrı ile insan arasındaki bir iletişimin ötesinde inananların hayatında ciddi değişiklikler meydana getiren vahiy konusu tüm dinlerin temel kavramlarından bir tanesidir. Bu sebeple insanlık tarihi boyunca vahiy konusu insanların zihnini meşgul etmiştir. Bir fenomeni anlamanın en doğru yollarından bir tanesi onu diğer dinlerdeki aynı fenomenle karşılaştırmaktan geçmektedir. Dinler tarihi ve din b

Dünyada acı da var, yokluk da. İhanet de var kötülük de. Ama biliyorum ki, iyilik de var iyi insanlar da. Ben iyiliğin de iyi insanların da nasip olduğuna inandım. O iyi insanların kiminin kitabını okudum, kiminin filmini izledim, kiminden ise nasihat dinledim. Gün geldi içlerinde dostlarım oldu. Dertleştik. Onlarla ferahladım. Onlarla yol aldım. Onların "ölmeyecek sözleri" bana rehber oldu yolculuğumda. Ben en çok hüzünlü yüzlerini sevdim o güzel insanların; dünya karşısında pes etmeyen engin gönüllerini s

İmtihan ne ağır yine imtihan ne hafif bir kelime değil mi? Zıtlıklar âleminde var ile yok iç içe. Zor kolaya, kolay zora gebe. Ayette de “Zorlukla beraber kolaylık vardır.” diye seslenir Allah Teâlâ bize. Ve yine mükerrerdir bu cümle İnşirah’ın içinde. Kim bilir belki de bir zorlukla beraber iki kolaylık vardır… Madem geldik dünyaya yaşayacağız nasibimize düşeni. Seveceğiz Rahman’ın kaderini. Sabırla, sebatla, metanetle sızısı dinmeyen hangi dert var ki? Yağmurun ardından güneş doğmuyor mu nasılsa... Çok şü

Ömür, insana verilmiş büyük bir sermaye ve insan bu sermayeyi nerede, nasıl kullanacağı hususunda tamamen hür bırakılmış. Bununla beraber Yüce Yaratıcı isteyene nasıl kullanırsa en kazançlı çıkan olacağını kitaplar ve rehberler göndererek bildirmiş. Kim ki kitaba ve rehbere kulak vermişse hem dünyası bereketlenmiş hem ahirete hazırlık yapmış. İşte bu kulak verenlerin başında âlimler gelir. İslâm tarihi alanında asrımızda yetişmiş büyük ilim adamlarından biri de Prof. Dr. Mustafa Fayda’dır. Mustafa Fayda, İ

İbadet, insanlık tarihinin bugüne kadar müşahede ettiği bütün dinlerin ayrılmaz bir parçasıdır. İbadetin yerine getirildiği mekânların başında mabedler gelmektedir. Bundan dolayı dinler açısından mabed ve ibadet, tıpkı dinlerin dogmaları, kutsal metinleri gibi çok önemli bir yere sahiptir. Bir bakıma dinlerin tarihi, mabed ve ibadetlerin tarihidir. Başka bir deyişle mabed ve ibadetlerin ortaya çıkışları, gelişim süreçleri ve belirli bir andaki durumları, bu mabed ve ibadetlerin söz konusu olduğu toplumun di

Hatice Münevver Ayaşlı, roman ve hatıra türlerinde yazdığı eserlerle Türk edebiyatında yer edinmiş kadın yazarlarımızdan biridir. Doksan yılı aşkın ömrü boyunca bereketli bir yazarlık serüveni olan Ayaşlı, sadece edebî eserleriyle değil, gazete yazılarıyla da okurlarının dikkatini çekmeyi başarmıştır. Onun eserleri, engin bir kültürün ve tecrübenin yansımasıdır. Osmanlı Devleti’nin son döneminde yetişen Münevver Ayaşlı, altı yüz yıllık “Dev bir imparatorluğun çöküşüne, bir kültürün, bir hayat tarzının, bir

Deniz’in babaannesi ve dedesi bahçeli bir evde yaşıyor. Bu sevimli bahçede başka kimler yaşıyor, tahmin et bakalım! Evet evet , bildin! Karıncalar, arılar, kediler, serçeler, ağaçlar, çiçekler… Her biriyle ilgili şaşırtıcı soruları var Deniz’in ve bıkmadan usanmadan cevaplayan büyükleri.Senin de doğa hakkında merak edip öğrenmek istediklerin var mı? Öyleyse gel, hep birlikte keşfedelim babaannenin bahçesini! Ve Deniz’in doğadaki dostlarını…