Fazla gecikmeden bu dünyada yer edinmenin sadece ve sadece iki yolu olduğunu kavradı: Ya açık şiddet yoluyla, ki bunun pek oluru yoktu, çünkü bir damla kan görmeye bile tahammülü olmayan sakin mizaçlı ve sinirleri zayıf bir adamdı ya da üstü örtük bir şiddet biçimi olan, insana saygınlık kazandıran ve yolun başındaki bazı hassas ülkelerde sınıf atlamanın yöntemlerinden biri olan edebiyatla. Sanatçıların canavarlıklarını görmezden gelebilir miyiz? Roberto Bolaño Amerika Kıtasında Nazi Edebiyatı’nda Amerika k
Latin Amerika Avrupa’nın akıl hastanesi, Birleşik Devletler ise fabrikasıydı. Fabrika şimdi ustabaşıların elinde ve işgüçleri akıl hastanesinden kaçan deliler. Akıl hastanesi, en aşağı altmış yıldır, kendi yağıyla kavruluyor, kendi yağlarını yakıyor.
Katlanılmaz Sığırtmaç’ı meydana getiren beş öykü ve iki deneme Arjantin kırsalından Paris’in arka sokaklarına, lağımlarda gezinen fare polislerden Latin Amerika edebiyatının idollerine uzanır.
Roberto Bolaño’nun ölmeden haftalar önce yayıncısına teslim ettiği
Meksikalı entelektüellerin güçle ilişkisi bilinen hikâyedir. Hepsi aynıdır demiyorum. Kayda değer istisnalar var. Güce teslim olanların kötü niyetli olduklarını da söylemiyorum. Hatta tamamen teslim olduklarını bile iddia etmiyorum. Sadece bir iş deyip geçebiliriz ama devlet için çalışmaktan bahsediyoruz. Avrupa'da entelektüeller yayınevleri veya gazeteler için çalışır, karıları onlara bakar veya aileleri zengindir ve kendilerine aylık ödenek bağlatmıştır veya işçidirler ya da suçludurlar ve yaptıkları işte
Edebiyatın verdiği ilk dersin cesaret olduğunu öğrenmişlerdi tuhaf bir cesaretti bu- göller, sazlıklar arasında taştan bir kuyunun cesaretini, bir aynanın ya da bir girdabın cesaretini andırıyordu. Okumanın yazmaktan daha konforlu bir iş olmadığını öğrenmişlerdi. İnsanın okurken anımsamayı ve şüphe etmeyi öğrendiğini... Ve belleğin aşk olduğunu.
Gerçek Bir Polisin Çilesi seksenli yıllarda başlayıp Bolaño'nun ölümüne kadar devam eden bir projeydi. Bazı mektuplarında bu projeden söz etmiş, 1995'teki bir mekt
Canın sıkkın olduğunda okunacak kitaplar var. Hem de pek çok. Sakin olduğun zamanlar için de bir edebiyat var. Bence bu tür en güzeli. Bir de hüzünlü olduğun zamanlar için bir edebiyat. Ve neşeli olduğun zamanlar için bir başka edebiyat. Bilgiye susadığın zamanlar için de bir edebiyat var. Ve umutsuz olduğun zamanlar için de ayrı bir edebiyat var. Ulises Lima ile Belano'nun üretmek istedikleri edebiyat işte bu sonuncu türden bir edebiyattı.
1975'in son gününde damardan gerçekçilik akımının kurucuları Arturo
Her şey anlamsızdı, öyle düşünüyordum, ama aslında bir anlamı olduğunu biliyordum; bu anlam beni paramparça ediyordu, paramparça sözcüğü biraz abartılı gelebilir ama ben abarttığımı düşünmüyordum. Belki o zamanlar anlam ile gereksinimi karıştırıyordum. Belki de sinirlerim bozuktu.
Ölü şairler, İspanya'da oynayan Latin Amerikalı futbolcular, ünlü modacılar tarafından kiralanan cesetler, porno film yapımcıları, Avrupa'da sürgün hayatı yaşayan Şilililer, yazarın birçok metninde karşımıza çıkan alter egosu Art
Mösyö Pain, akşam saat onda Latin Mahallesi'ndeki Café Victor'da bekleniyorsunuz. Bu bir ölüm kalım meselesi. Lütfen ciddiye alınız.
1938 baharında Paris'te bir hastane odasında yatan Perulu şair César Vallejo'nun hıçkırık nöbetini kimse geçiremeyince başvurulan kişi, Franz Mesmer'in takipçisi, okült bilimler meraklısı Pierre Pain olur. Ancak ortaya çıkan iki İspanyol, şairi tedavi etmemesi için onu ikna etmeyi başarınca Mösyö Pain kendini labirentimsi sokaklar ve koridorlarda, anlamını çözmekte zorlandığı
Bu bir korku hikâyesi. Bir tür polisiye, Fransızların kara roman dedikleri türden, hatta bir dehşet hikâyesi. Ama öyle görünmeyecek gözüne, çünkü bu hikâyenin anlatıcısı benim. Benim tarafımdan aktarıldığı için, öyle olduğunu fark etmeyeceksin. Oysa bu, özünde korkunç bir suçun hikâyesi.
1968 yılında, México'da, polis ve askerler üniversiteyi bastığında saklandığı tuvalet kabininden on küsur gün çıkmayan Uruguaylı Auxilio Lacouture'nin dudaklarından şiir gibi dökülen bir anlatı Tılsım. Roberto Bolaño, Vahş
Wieder uçuş pistinden uzakta, Santiago'nun kenar mahallelerinden birinde çıktı ortaya. İlk dizesini orada yazdı: Ölüm dostluktur. Sonra demiryollarına ait bazı depoların ve terk edilmiş fabrikalara benzeyen ama sokaklar arasında karton sürükleyen insanların, evleri ayıran çitlere tırmanan çocukların, köpeklerin seçildiği yerlerin üstünden uçtu. Solda, saat dokuz yönünde, birbirlerinden tren yoluyla ayrılan, mantar gibi bitmiş uçsuz bucaksız iki yerleşim yerini fark etti. İkinci dizesini yazdı: Ölüm Şili'dir
Artık bir anne ve evli bir kadınım, oysa kısa bir süre öncesine kadar bir suçluydum. Kardeşimle ben öksüz kalmıştık. Bu, bir şekilde her şeyi haklı çıkarıyordu. Kimsemiz yoktu. Ve her şey bir gecede olmuştu.
Anne babaları bir trafik kazasında ölünce erkek kardeşiyle Roma'da yapayalnız kalan Bianca, iki gizemli adamın eşliğinde yetişkinlerin dünyasına adım attığında, başkalarının olduğu kadar kendisinin de derinlerinde yatan en karanlık yönlerini keşfedecektir.
Roberto Bolaño'nun hayattayken yayımladığı so
Kadınlar katil orospulardır, Max, hasta bir ağaçtan ufku seyreden soğuktan donmuş maymunlardır, karanlıkta ağlayarak, hiçbir zaman söyleyemeyecekleri sözlerin peşinde, seni arayan prenseslerdir. Yaşamımızı yanlışlıklarla planlıyor ve yaşıyoruz. -Böyle diyor bu kitaba adını veren öykünün kahramanı (Katil mi? Orospu mu? Yoksa ikisi birden mi?)
Yeryüzünde Son Günbatımları öyküsünde giderek cehennem azabına dönüşen bir Acapulco yolculuğu anlatılıyor. Dişçi, gizemli bir delikanlı ile onu uçurumun tepesinden sey
Uzak Yıldız, Latin Amerika edebiyatının en büyük isimlerinden Roberto Bolaño´nun Türkçeye çevrilen ikinci romanı. Şili´nin karanlık yılları 70´lerde edebiyat hayatını altüst eden bir şiddet ortamında geçen roman, tuhaf bir sanatçı üzerinden topluma keskin bir bakış getiriyor. Bolaño´dan Katil Fahişeler de Metis´in yayın programında.
Latin Amerika edebiyatının en büyük isimlerinden Şilili yazar Bolaño, yirminci yüzyılın son dönemine damgasını vuran putkırıcı yapıtlarıyla öne çıktı. Eleştirmenlerce en önemli eseri sayılan, otobiyografik öğeler taşıyan romanı Vahşi Hafiyeler, varlığı şaibeli bir yeraltı edebiyat hareketinden artakalan iki şairin ülkeden ülkeye, yapıttan yapıta trajikomik maceralarını anlatıyor.
Roman bir yandan dönemin şiir ve edebiyat tartışmalarını aktarırken bir yandan da sosyal çevrenin analizini yapıyor. Bola
Toplam 13 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.