Stefan Zweigin deyimiyle kendi hayatının şiirini yazanlardan biri olan Tolstoy, İnsan Ne ile Yaşar kitabıyla okurun karşısına çıkıyor. Bilindiği gibi Tolstoy, elli yaşından sonra bir arayış içerisine girer. Kendisi de bir soylu olan Tolstoy, saflık ve sadeliği, köylüler veya fakir halkın arasında aramaya başlar. Yoksulluklarına rağmen onları mutlu eden sırrın, inançları olduğunu keşfeder. Katışıksız olanda gizli erdemleri, eserinin odağına yerleştirir. İşte İnsan Ne ile Yaşar, Tolstoyun erdemlerle bezed
Başlangıçta iyi bir insanken zamanla içki ve safahat alemlerine dalan Fedya, sevdiği ama ona layık olamadığını düşündüğü eşiyle, en yakın arkadaşı arasındaki masum duygusal yakınlığı hissedince, onların saadetine engel olmamak için aradan çekilmeye karar verir. Ne var ki, kanun önünde, ayrılığı istediğine dair yalan söyleyecek gücü asla kendinde bulamaz...
Tolstoy, Canlı Ceset`te kalbine hükmedemeyen insanın çektiği sıkıntıları, ıstırapları, aşk acısını ve kadere karşı gelemeyişini tarafsız bir üslupla dil
Varlıklı ve yaşlı bir Rus köylüsünün evinde hizmetçilik yapan Nikita, önceleri annesinin ve ev sahibesi hanımın işbirliği yaparak kendisi için hazırladıkları çirkin istikbali keyifle seyretmektedir. Ne var ki, ikbal basamaklarını tırmanırken attığı her haksız ve ahlaksız adım onu bir başka zulüm ve günahın içine iteler...
Karanlığın Gücü, Tolstoy`un, her ayrıntıyı bir nakış gibi işleyerek Rus köylülerinin hayatına ayna tuttuğu bir oyunu...
Olenin, Moskova`nın kibar çevrelerindeki hayatından bıkmış bir delikanlıdır. Yeni dünya mutluluğu bulacağına inanır ve bu düşünceyle Kafkasya`ya gidip Kazaklar arasında yaşamaya başlar. Aradığı para ve unvana bağlı olan değil, kendiliğinden var olan bir mutluluktur...
Savaş ve Barış ve Dirilişten sonra Tolstoy`un üçüncü büyük romanı olarak kabul edilen Kazaklar, yazarın sanat gücünü ve düşünce derinliğini en açık şekilde ortaya koyması bakımından mutlaka okunması gereken güçlü bir dünya klasiği...
Strakof, Hayatın, zamanın Rusya´sının, tarihin, sınıf kavgalarının olağanüstü bir tablosu; insana insanlığa ait ne varsa, insanın mutluluğunun ve büyüklüğünün, felaketinin ve küçüklüğünün mükemmel bir tanımı nedir, derseniz cevabı şudur: Savaş ve Barış der.
Ön planda beş soylu ailenin öyküsü, arka planda Rus toplum yapısı ve Napolyon ordularıyla savaşın anlatıldığı Savaş ve Barış, dünya edebiyatının ve Tolstoy´un tartışmasız en büyük romanı.
(Arka Kapak)
Savaş ve Barış ile Anna Karenina´yı yazmasına rağmen Tolstoy, 51 yaşında geçmişe dönüp baktığında hayatını anlamsız, pişmanlık duyulan bir başarısızlık olarak değerlendirmiştir.
İtiraflarım, Tolstoy´un fikirlerini ve eylemlerini sonsuza dek değiştirdiği ve inanç felsefesini geliştirdiği o dönemdeki düşüncelerini derinden anlamamızı sağlayan gerçek bir Tolstoy klasiği.
(Arka Kapak)
Katyuşa´yı görünce Nehlyudov´un içinde eski duyguları uyanmıştı. Beyaz önlüğüyle yeniden görmek onu heyecanlandırıyordu. Ayak seslerini, konuşmasını, gülümsemesini bir çeşit sevinçle dinliyordu. Dağ eriği siyahı gözlerine, hele de gülümsediği zaman, bir çeşit şefkat duymadan bakamıyordu. Hepsinden öte karşılaştıkları zaman yüzünün kızarması, mahcup olmadan hatırlayabileceği bir şey değildi. Aşık olduğunu hissediyordu. Ama bu, aşkın bir sır olduğuna inandığı, aşkını kendine bile itiraf etmediği ve insanın ya
Anna Karenina, Rusların kendi ülkelerini ve dönemin aristokratlarını en doğru yanlarıyla yansıtan bir romandır. Lev Tolstoy´un 1876-77 yılları arasında kaleme aldığı Anna Karenina´nın ana teması her şeyden önce Rus ailesidir. Bu romanda Tolstoy, dürüst bir evliliğin açık mutluluğuyla evlilik dışı bir aşkın yol açtığı düş kırıklıklarını ve düşüşleri karşılaştırmaktadır.
Anna Karenina, dönemin üst kademedeki bir memurunun karısıdır. Onu, hovarda Vronski ile kurduğu ilişkide hazin bir son beklemektedir. Bunun
Rus edebiyatının önde gelen yazarlarından Lev Tolstoy, fikri yönü kadar edebi gücüyle de kendisini kabul ettirmiştir. Eselerine yaşadığı dönemin olaylarını ustalıkla aktarmıştır.
Elinizdeki kitap Tolstoy´un Kırım Savaşı izlenimlerinden yola çıkarak yazdığı bir eseridir. Hacı Muratta, Şeyh Şamilin ünlü bir komutanının askeri dehası anlatılmaktadır.
(Arka Kapak)
Usta yazar Tolstoy, Bir Evliliğin Romanı`nda genç bir kız ile orta yaşlı bir adamın evliliğini sade fakat bir o kadar incelikli kalemiyle resmediyor. Roman doğal ve sade bir yaşamın, aile saadetinin devamı için ne kadar gerekli olduğunu, kendini sosyete eğlencelerine kaptırarak mutluluğunu kaybeden bir hanımın diliyle anlatıyor.
Ahlaki yozlaşmanın aşkı ve aile saadetini bozacak kadar zararlı olduğunu anlatan olay örgüsü içinde, eşlerin birbirlerinin hayatlarına ne dereceye kadar müdahale edebileceğini de t
Sevgi Neredeyse Tanrı Oradadır Tolstoy´un İnsan Ne ile Yaşar ve Efendi ile Uşak´tan sonra dini muhtevalı üçüncü öykü kitabı. İnsanın cevherinde saklı iyilik, doğruluk, fedakarlık, cömertlik gibi duygularınm yine iyilik, doğruluk, fedakarlık ve cömertliğin ikliminde ortaya çıkacağı tezini sunuyor Tolstoy. İnsanlara karşı davranışlarınızın Tanrı´dan görmek istediğimiz muameleyle aynı olması gerektiğini... Ve sevginin insan ruhunu arındıran en etkili iksir olduğunu...
Sevgi Neredeyse Tanrı Oradadır her yaştan
Kroyçer Sonat, büyük ümitlerle kurulan, fakat maddi ihtiyaçları karşılanırken sevgi ve ilgi tarafı ihmal edilen bir evliliğin romanı. Pek çok aile çatısı altında yaşanan mutsuzluğun satır arası çözümlemeleri...
Tolstoy, Kroyçer Sonat´ta sonu cinayetle biten, herkesin yaşayabileceği türden sıradan bir evliliğin çarpık yanlarını gözler önüne sererek sarsıyor okuyucusunu bir kez daha...
(Arka Kapak)
Tolstoy`un hikayelerinin bu ilk cildinde, yazarın farklı dönemlerinde kaleme aldığı üç önemli hikayesini okuyacaksınız. Hikayelerin üçünde de kar yağıyor. En erken tarihli olan Tipi (1856) ölüm korkusu, hayatta kalmak ve hatırlamak hakkında. 1861de yazılmış olan Polikuşka`nın temelinde Tolstoy`un Brüksel`deyken duyduğu köy hayatıyla ilgili gerçek bir olay yatıyor. Efendi ile Uşağı (1895) ise, insanların birbirine muhtaç olmaları, eşitlik ve kendini ve ötekini keşfetmek üzerine bir başyapıt. Bu üç hikâyeyi,
Cumhuriyet Türkiyesi kuruluş evresinde görselliğe, dışavurmaya ayrı bir önem atfetti. Bu nedenle kültür ve sanat etkinlikleri Cumhuriyet´in değişim sürecinin ana halkalarından birini oluşturdu. Gündemde çağdaş sanat anlayışı vardı. Dünya Savaşı ertesi Batı sanatı yeni arayışlara yönelirken Cumhuriyet Türkiyesi de kültür ve sanat alanında çetin bir sınav verdi. Sanatın her alanı yeni bir anlayışla ele alındı.
Toplam 134 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 120-140 /
Aktif Sayfa : 7
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.