Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’i kısmen kuşatan Haliç’in
doğu yakası, “şehir ötesi” anlamına gelen Peran veya Perea adıyla anılıyordu. Pera’da Bizans döneminden beri Cenevizli ve Venedikli unsurlar mevcuttu. İstanbul’un fethinden sonra 1535’te Fransız elçisine Galata Kulesi dışında, “Pera bağlarında” oturma izni verilmesiyle elçilik oraya taşınmış, bunu diğer yabancı elçilikler, on yedinci yüzyıldan itibaren de Rum tüccar aileleri izlemişti. Sonraki yüzyıllarda çeşitli amaçlarla Osmanlı
Sula Bozis, Rumların (özel dini günler ya da
gündelik hayat içindeki) yemek kültüründen,
sofra
geleneklerinden
alışkanlıklarından bahsediyor. Ayrıca Trakya,
Karadeniz, Kapadokya gibi bölgelerde, İstanbul
ve İzmir gibi kentlerde yeme-içme kültürüne
yaptıkları katkıların, işlettikleri lokantaların,
toplumsal hayata kazandırdıkları zenginliklerin
ayrıntılı bir dökümünü yapıyor.
İstanbul'dan Anadolu'ya Rumların Yemek
Kültürü, her kültürün başka kültürleri beslediğini
de unutmayarak kentler, mesire yerleri,
soka
Hayatı boyunca kendini Rum ya da Türk olarak değil sadece bir ressam olarak tanımlayan İvi Stangali, 1950'lerin İstanbulu'nda oldukça hareketli ve renkli bir dönemde varlık göstermişti. Çok sayıda dostu olmasına rağmen, yaşam öyküsü neredeyse hiç dillendirilmemişti. Onu nasıl yazmalı, nasıl anlatmalıydık? Sula Bozis'in girişimiyle İvi'nin kızı sevgili Maya Stangali'nin arşivinde bulunan sanatçıya ait defterler, kartpostallar, mektuplar vb belgelerden hareketle bir çalışmaya koyulduk. Uzunca bir araştırmanın
Sula Bozis 1970ten başlayarak İstanbulda tiyatro kostümcüsü ve ilk etnik moda tasarımcısı olarak çalıştı. Ayrıca,1967den bu yana İstanbul ve Anadoludaki geleneksel el sanatları ve özellikle sanayi öncesi kadın emeğini araştırmaktadır. Bu çerçeve doğrultusunda Osmanlı dönemi pamuklu ve ipekli dokuma, makrama, çevre, yazma ve yemek tarihi kültürü üstüne kitapları, makaleleri, sempozyum tebliğleri ve üniversite seminerleri vardır. 1980den beri çalışmalarını Atinada sürdürmekte olan Sula Bozis, İstanbul yazmala
Sinemanın İstanbuldaki birinci dönemi 1896da başlar ve 1922de sona erer. Bu dönemde, seyyar sinemacılar, yeniliğe açık tiyatro işletmecileri ve yöneticileri olumsuz koşullara karşın (elektrik şebekesinin yokluğu, sansur vs) sinemanın tanınmasına ve sevilmesine ön ayak oldular. Meşrutiyetin ilanından sonra (1908) seyyar gösteriler yerini Peradaki sinema salonlarına bıraktı. Bu salonların yöneticileri mesleğini seven, yenilikçi ve başarılı kişilerdi.
(...)
Rumlar, 19. yuzyılın sonlarından 20. yuzyılın ilk çey
Toplam 5 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.