Leyla Erbilin öykülerinin ve romanlarının odağında hep bir kabus çekirdeği vardır. Bu çekirdek okurlarının korkularını da kışkırtır. Korku ve kabusu besleyen ise yaşamda ve edebiyatta kadınların kucaklaşması değil. Değinmesi bile yasaklanmış konu ve sorunların incelenmesidir.
Leyla Erbil, birçok söyleşisinde insan yaralı, sakatlanmış doğduğuna sevgiyle, sevecenliğe muhtaç olduğuna değindi. Ancak yazarken insanlığın her an şaha kalkabilecek kötülük tohumlarıyla donanmış olduğunu da görmezdin gelmedi. Onun in
Leylâ Erbilde ağırlıklı olarak çarpan tek bir şey vardır: Başkaldırıdır bu! Başkaldırı her şeydir onda. Bir bakıma bunun için yazıyor diyebiliriz. Buradan büyük bir düzyazı çıkarmıştır Erbil.
Bu ilk ağızda görülmezdir; sanki gizli bir izlektir; pek bilinsin istemiyordur. Daha çok sezilsin, hissedilsin istiyordur. Sanki ormanda çok yakınımızda akan bir şelalenin sürekli sesini işitmemiz ama kendisini göremeyişimiz gibi.
İlhan Berk
Zihin Kuşları, durağanlaşmış edebiyat ortamımızda sanki yetmişli yılların canlı, temiz, taze rüzgârlarını yeniden estiren bir kitaptır. Leylâ Erbil, düşünce yazılarından edebiyatçılığını, edebiyatından düşünsel altyapısını sezebildiğimiz, duru, saydam olduğu kadar çok katmanlı ve derinlikli bir yazar.
Zihin kuşları nereye uçuyor, nereye konuyor? Bu kitap boyunca onları takip ediyorsunuz, kanat çırpıntılarını duyuyorsunuz; ama bir uçuş programı, bir rota çıkarmak isterseniz yaya kalıyorsunuz. Neden böyle? Çü
1959'da okuduğum ilk kitabı Hallaç'tan bu yana Erbil'in yazarlığına hayranım. Türkçemize, pek az yazara nasip olan bir devrimci üslup ve görkemli imgelem getirdi. Yapıtlarının bazılarında James Joyce'a benzer biçimler, Faulkner'ı andıran biçem öğeleri vardı. Camus gibi, başkaldırıyı bir tür yaratıcı sanat düzeyine çıkardı. Marx'tan ve Freud'dan esintiler, Beckett'ten sesler getirdi. Ama, hiçbirini taklit etmedi. Leyla Erbil, yaratıcı serüveninde daima özgün kaldı. Türk öykü ve romanının olağanüstü bir özgün
Güvercinler Apartıman Aydınlığına Boşluğa Karınlığa nereden sızmışlardı anlamamıştık. Nasıl oluup da buzlu camlarla kapatılmış aydınlık çatısını aşıp -aşamayıp- kurşun pembesi kısa burunlarıyla camları çıt çıtlayarak görünmez delikler açtıklarını, o görünmez deliklerden içeriye süzüldüklerini, usulca kaldırıp buzlu camı, gene usulca takıp yine apartıman Boşluğunu doldurduklarını, Aydınlığı, nasıl olup da herhangi bir katın sokağa bakan penceresini bulduklarında açık, öylesine davranıp tez, gönderdiklerini i
Öyküde yeni pencereler açan Leyla Erbil bu kitabında da alışılmışın sınırlarını zorluyor. Her zaman söylenenin ve görünenin ötesini yansıtmayı başarabilmiş olan yazar, Eski Sevgiliyi oluşturan öykülerinde de zengin ve usta bir anlatımla sesleniyor okuruna.
Sözü, görüntüyü ve bilinçaltında gizlenenleri buluşturan, yoğunluğu oranında çekici, yayımlandığı 1977 yılından bu yana hep genç kalmayı başarmış, heyecanını korumuş bir kitap.
Yazarı gibi...
(Arka Kapak)
Öykü ve romanlarıyla tanıdığımız Leyla Erbil, bu kitabıyla okurlarına bir sürpriz yapıyor ve onları zihin kuşlarını uçurduğu ve kurmaca tadıyla yazdığı metinleriyle tanıştırıyor.
Çerkez Ethem´den Tezer Özlü´ye, Sait Faik´ten Proust´a uzanan; sözünü esirgemeyen, işlek ve usta bir kalemden, her okuyuşta değişen, güzelleşen bir metinler toplamı.
Selahattin Hilav´ın yazarı kuşatıcı önsözüyle...
(Arka Kapak)
´´CEZALARIN EN KÖTÜSÜ, EN ZARARLISI BAĞIŞLAMAKTIR:yazılıydı, demir ve köpekli kapının tam üstüne konulmuş tabelada. O vakte değin bağışlamanın büyüklüğüne inandırmaya çalışmışlardı insanları oysa ki, kim bilir bu da yeni bir dindi, cezaevlerine özgü bir din. Ayda bir gün tel kafeslerin ardından görüşülebilirdi. Tel kafesler yırtıcı hayvanlar için kullanılanın iki katı kalınlığında, dörtköşe dokunmuş bir köpeğin beraberliğinde görüşebilirlerdi insanlar içerdekilerle.´´
Hallaç didikleyen, parçalayan, parçal
Yazınımızın ´´mihenk taşlarından biri´´ sayılan Gecede, Marksist ve psikanalizci yöntemlerin olağanüstü bir kulllanımıdır. Leyla Erbil, ´´dedim- dedi´´, ´´diye düşündü´´ vb... klasik anlatı almaşıklarını silerek elde ettiği metinle karşı-dilin psikanalizini gerçekleştiriyor. YKY, otuz yıl önce ortodoks Marksizme karşı kaleme alınmış bu yol açıcı yapıtı okurlarıyla yeniden buluşturuyor.
Mektup Aşkları, düşlenen aşkla gerçek aşk arasındaki uçurumun acımasız mizahını dile getiriyor. Platon´ dan günümüze, Hegel´ in aşkın ´´karşımızdakinin isteğini istemek´´ olduğu kuramından başlayarak, J. - P. Sartre´ ın özgürlükçü aşkını, W.Reich´ ı Sade´ı vb. çeşitli kuramları ve İslami aşkın şizofrenik döngüsünü yorumluyor Leyla Erbil.
İnsan hayatının bütününü kendisiyle meşgul eden aşktan elde kalan, mektup denilen kağıt parçacıkları üzerine yazılı olandır. Dil döküş; aşkın ne olduğu, nasıl olması gere
Kız(Kadın), Anne ve Baba: Üç kişilik derlitoplu bir aile. Yerleşik kaygılar, tanımlanmış roller, huzur ve güven. Yatağında sakin sakin akıp giden bir hayat.
Üç kişilik paramparça bir aile. Ele vuca sığmayan kaygılar, sorgulamalar, tedirginlikler, uçucu karakterler. Yatağını bulamamış, taşıp köpüren bir...
Tuhaf Bir Kadın, bir kere okunduktan sonra unutulması olanaksız kitaplardan. Sözünü hiç sakınmayan, tüm düzeni karakterler özelinde didik didik eden, gerçeklerin önüne dev aynalar tutan bir roman.
To
Toplam 51 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.