Ülke kültürüne katkıda bulunmanın en etkili yollarından birinin güvenilir başvuru kaynakları oluşturmaktan geçtiği düşüncesinden hareket eden Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Osmanlı devletinin 700. kuruluş yıldönümünde hazırladığı bu ansiklopediyle her alandan okura hitap etmenin yanı sıra, Osmanlı tarihçiliğine kalıcı bir katkıda bulunmayı amaçladı. Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, Osmanlı kimliğinin biçimlenmesinde etkili olmuş 2300 kişinin, konularında uzman 123 yazar tarafından ka
Osmanlı Devleti'nin özellikle 19. yüzyılının ikinci yarısında karşılaştığı sorunları - göç, ticaret, modern kurumlar, siyasal, toplumsal ve sosyal değişim- konu alan bu çalışmada, olayların arka planlarıyla ilgili yazışmaların ve tartışmaların geçtiği arşiv belgelerine yer verilmiştir. Belgeler incelenirken resmi politikaların ve ortak söylemlerin oluşumunda kurumların üstlendiği roller bütün çıplaklığıyla ortaya konmuştur.
Osmanlı Devleti'nde modernleşme, 'İmparatorluğu Kurtarmak' için verilen mücadeleni
Bir millet felakete uğradığında veya adaletsiz bir durumla karşı karşıya kaldığında onun yardımına koşmak ve ona adil davranmak gerekir. Gelecek nesillerin, zayıfları korumayı, ezilenlerin öcünü almayı kendilerine görev sayacaklarına inanıyorum. Milletler, tarihleri boyunca, çoğu kez cezalandırıldıkları gibi, bazı durumlarda da öçlerinin alındığını ve haklarının teslim edildiğini görürler.
Bu sözlerimin bir örneği Türklerdir. Onlar gün olmuş, adlarının ve ırklarının yok olma tehlikesiyle karşılaşmışlardır.
Emine Kıray, elinizdeki kitabında, 19. yüzyılda dünya ekonomisi ile Osmanlı ekonomik ve siyasî yapısının etkileşmesi çerçevesinde imparatorluk ekonomisinde nelerin değiştiğini araştırıyor. Kıray´ın bir odak-konusu da, dış borçlar. Osmanlı sarayı, aldığı borçlardan yatırım, üretim artışı için yararlanmak yerine bunları, âyan, eşraf, tüccar gibi gruplar arasında dengeler oluşturmak ve kendi denetimini artırmak amacıyla kullandı. Osmanlı devletine borç veren devletler de, bu ilişkiden, Osmanlı ekonomi ve siyas
Osmanlı İmparatorluğunun III. Selim ile başlayıp II. Mahmud ile devam eden reform devrinde, şeyhülislâmın yetki ve sorumluluk alanı genişledi. İlmiye teşkilâtı, ilk kez tüm birimleriyle hiyerarşik olarak şeyhülislâmın başında bulunduğu bir teşkilât yapısına kavuştu. Böylece şeyhülislâm, başlı başına bir nezaret olan vakıfların idaresi hariç, tüm şerî işlerin ve kurumların nazırı oldu.
Esas itibariyle 19. yüzyılda şeyhülislâm, sadece ihtiyaç duyulan konularda gerekli fetvaları vermek zorunda olan bir onay me
Bu eserde, Osmanlı Devleti'nde müderrislik, kazaskerlik ve şeyhülislamlık makamlarına kadar yükselmiş Molla Hüsrev'in hayatı, eserleri, öğrencileri ve temel İslam bilimleri alanlarındaki görüşleri hakkında genel bilgiler verilmektedir.
Osmanlı´da Köle Olmak´ta Osmanlı köleliğinin diğer
ülkelerdeki kölelik anlayışından farklı yönleri ortaya konmuş; Osmanlı´daki köle kaynaklan, köleliğin bir kurum olarak işleyiş biçimi ve kuralları, toplumun, köle tüccarının, yabancı gezginlerin, devlet erkânının ve resmi kurumların bu kuruma bakışı ve Osmanlı´da köle emeğinin kullanıldığı alanlar, ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Osmanlı´da köleliğin tanımının yapıldığı ve diğer gelişmelerin ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı bu çalışmada, kölelik kurumu
Osmanlı İmparatorluğu´nda, 19. yüzyılda girdiği hızlandırılmış modernleşme sürecinde ´muassır medeniyetlere´ yetişme gayretlerine paralel olarak bir noktadan sonra Batılı davranış kodlarına da ilgi duyulmuş, 19. yüzyılın sonlarından İtibaren Batı´nın uygar davranış anlayışına uygun âdâb-ı muaşeret kitapları kaleme alınmaya veya doğrudan tercüme edilmeye başlanmıştır. Bu gelişmeyi, sadece her bakımdan üstünlük atfedilen Batı´yı körü körüne taklit etmek olarak algılamak yanlış olur. Modernleşme süreci içinde,
Osmanlı Devleti, farklı milliyet ve dinlerin çeşitli örf ve âdetlerine sahip mensuplarına yaklaşık altı yüz yıl boyunca bir arada yaşayabilecekleri bir ortam sağlamıştır. Bu ortamda hâkim unsur Müslümanlardan oluştuğu için, zaman zaman diğer din mensuplarından din değiştirerek Müslümanlığı tercih edenler de olmuştur. Bu olay İhtidâ olarak adlandırılır ve dininden dönenlere de Mühtedî (Dönme) denir. İhtidâların sebepleri, süreci, mühtedînin sonraki durumlarının incelenebilmesi ve bu alandaki araştırmalar
Tarihi, devletin tarihi ile sınırlandırmayan, sadece örgütlü işçilere değil, diğer işçi kesimlerine de eğilen ve büyük fabrikalardaki kadar küçük çaplı imalat sektöründeki işgücü üzerinde de duran bu derleme, Osmanlı / Türk iktisadi ve sosyal tarihi alanında çalışan önemli isimleri biraraya getiriyor. Osmanlı ve Türkiye tarihi alanındaki çalışmaları ile tanınan Donald Quataert ve Erik Jan Zürcher`in derledikleri bu kitapta, işçilerin durumu Selanik`ten Şam`a uzanan bir coğrafyada ve büyük dönüşümlerin yaşan
Tarihle birlikte düşünmek için yola çıkan Mustafa Armağan, bu kitabında Osmanlıyı İmparatorluk Yapan Şehir olan İstanbulun kabuğunu kırmaya çağırıyor okurunu. Bu kabuk kırılırsa fışkıracak enerjinin geçmişimizi olduğu kadar geleceğimizi de aydınlatacağına inanıyor. Çünkü Tanpınarın dediği gibi İstanbul bizim hakiki ruh mimarımızdır.
Ayasofya Camiinin yanı başındaki iki bin yıllık Milion Taşının dünyanın ortasını gösterdiğine inanıyordu Bizanslılar. Görkemli imparator Justinianus Kudüsteki Süleyman tapına
Selçuklular dönemi ile ilgili olarak Türkiyede bugüne kadar ortaya konulmuş olan eserler, Sovyetler Birliğinin demir perdesine mahpus kalmış olan çalışmalardan yeterli derecede nasibini alamamıştı. Demir-perdenin ortadan kalkmasıyla birlikte, o dönem hakkında yazılmış eserler ve erişilmesinde güçlük çekilen kaynaklar artık önümüzde açılmıştır. Prof. Dr. Osman Turan, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Prof. Dr. M. Altay Köymen başta olmak üzere Selçuklu tarihinin tetkikine ömürlerini vakfetmiş bulunan tarihçil
Toplumunun tüm kesimlerine ve meselelerine duyarlı olan Ahmet Mithat Efendi, eserlerinde Osmanlının çok milletli yapısını yansıtmıştır. Osmanlı Devletinin pek çok sorunla yüz yüze kaldığı, reformlarla Batı karşısında siyasî bütünlüğünü ve varlığını sürdürmeye çalıştığı bir dönemde yazmış, bu sorunlara cevap aramıştır. Gayrimüslim nüfusun da önemli bir mesele olarak ortaya çıktığı süreçte, sorunu Osmanlılık üst kimliği içinde çözmek gerektiğini savunmuştur.
Fazıl Gökçek, Osmanlı Kapısında Büyümekte yaz
Osmanlı İmparatorluğu`nun iktisadi tarihi genellikle mali tarih şeklinde ele alınmıştır. Bu yaklaşımda devlet ve devletin hazinesinin işleyişi, gelir ve giderlerin muhasebesi asıl meseleler olarak incelenir. İktisat, elinde idari, siyasi, hukuki donanımları olan yöneticiler tarafından kullanılabilen ve sırrına erilemeyen bir araç olarak görülür. Osmanlı-Türk İktisadi Tarihi 1500-1914`te ise Şevket Pamuk, bu tablonun asli unsurları olan insanları taraf oldukları iktisadi ilişkiler içine yerleştirerek imparat
Elinizdeki kitap Osmanlı Devleti`nin, son yüzyılında Avrupa karşısında gösterdiği direnişi, verdiği iktisadi var olma kavgassını ve bu süreçte uluslararası sermayenin oynadığı rolü, birinci elden kaynaklara dayanarak anlatıyor...
Yeniçağ Avrupa düşüncesinin olgunlaşma dönemi sayılan 18. ile 19. yüzyıllarda görülen tarih metafiziklerinin hangi şartlarda ve hangi nedenlerle ortaya çıktıkları, hangi kavram ve ilkelerden hareket ettikleri incelenmektedir. Modern düşüncenin ve tarih metafiziklerinin en önemli kavramları arasında olan akıl, özgürlük, ilerleme, tarihte anlamın olup olmadığı, çöküş, gaye, köken sorunları eleştirel bir tarzda ele alınıp ve toplumsal değerlere nasıl dönüştükleri gösterilmiştir. Modern toplumun ihtiyaç duyduğu
İkinci Abdülhamit`in uzun hükümdarlığı pek çok veçhesiyle tarih araştırmalarına konu olmuştur. İmparatorluğun çözülmesinden önceki bu son siyasi istikrar çağı, Batı kaynaklı yeniliklere ; ekonomik, kültürel ve siyasi hamlelere reaksiyon gösterilen bir dönemdir. Mekteb-i Hümayun, bu reaksiyonu Abdülhamit dönemi orta öğretimi üzerinden inceliyor.
Dönemin aydınlarının fikrî reisi olan Namık Kemal Sultan II. Abdülhamidin ifâdesiyle, zamansız hürriyet fikirlerinden dolayı, önce Midilli ve sonra Rodos mutasarrıflığına tayin edildi. OSMANLI TARİHİ ni, bu görevde iken yazmaya başladı. Bu kitabın giriş bölümü olarak kaleme aldığı ve padişaha sunduğu ROMA TARİHİ Abdülhamid tarafından sakıncalı görülüp yasaklanınca çok üzüldü . Kısa fakat çileli ve ızdıraplı hayatı 2 Ocak 1888´de sona erdi . Osmanlı Târihi, ancak 1908´de 4 cilt hâlinde yayınlandı.
Namı
Dönemin aydınlarının fikrî reisi olan Namık Kemal Sultan II. Abdülhamidin ifâdesiyle, zamansız hürriyet fikirlerinden dolayı, önce Midilli ve sonra Rodos mutasarrıflığına tayin edildi. OSMANLI TARİHİ ni, bu görevde iken yazmaya başladı. Bu kitabın giriş bölümü olarak kaleme aldığı ve padişaha sunduğu ROMA TARİHİ Abdülhamid tarafından sakıncalı görülüp yasaklanınca çok üzüldü . Kısa fakat çileli ve ızdıraplı hayatı 2 Ocak 1888´de sona erdi . Osmanlı Târihi, ancak 1908´de 4 cilt hâlinde yayınlandı.
Namı
Bir şair, bir edebiyatçı ve fikir adamı olarak Namık Kemal´in mücadelesi ve yazıları, son dönem düşünce tarihimiz için hem bilgi-yorum hem de hissiyat itibariyle merkezî bir yerde duruyor. Cumhuriyeti kuran kadro dahil olmak üzere Yeni Osmanlılar hareketinden, Jöntürklerden, İttihat ve Terakki´den itibaren nerede ise bütün talebeler, aydınlar, medrese ve tekke mensupları, edebiyatçılar, şiir vadilerinde koşanlar, siyasetçiler, memleketi kurtarma sevdasına düşenler onu açıktan veya gizlice okuyarak yetişti,
Toplam 458 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 400-420 /
Aktif Sayfa : 21
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.