Ebû Talib, Hz. Peygamber’in amcası müminlerin emiri Hz. Ali’nin babasıdır. Hz. Peygamber’den 35 yıl önce doğmuş, Peygamberliğinin 10. yılında, Hicret’ten üç yıl önce, yaşı 80’in üzerinde iken de vefat etmiştir. Mekke Vadisi (Bahtâ)’nin efendisi, Kureyş’in şeyhi ve Mekke’nin lideriydi. Babası Abdü’l Muttalib ölürken, sekiz yaşlarında bir çocuk olan Muhammed’i Ebû Talib’e emanet etmiş o da bu vasiyet ve emanete sahip çıkarak O’nun hamiliğini üstlenmişti. Ebû Talib, tek başına Allah’ın Resülü’ne destek olmuş v
Mevlânâ’nın, Mesnevi’yi Hüsameddin Çelebi’nin ricasıyla yazmaya 1260’da başladığı, 1268’de bitirdiği söylenir. Fürüzanfar’e göre Mevlânâ kendi Mesnevi’sine şunu yazdırmıştır: “Mesnevi’yi belki ayak altına koyarak göklerin tepesine çıkmak için söyledim.”“Modern standartlara göre değerlendirildiğinde, Mesnevi çok uzun bir şiirdir: neredeyse İlyada ve Odysseia’nın toplamı kadar ve İlahi Komedya’nın yaklaşık iki katı kadar dize içerir. Ama bu karşılaştırmalar onu gerçekte olduğundan daha kısaymış gibi gösterir,
Edebî sanatlar veya söz sanatları adını verdiğimiz söz ve anlam oyunları, az sözle çok şey ifade etmeye, anlam ve çağrışım ilgileri kurmaya yarar. Sözcüklerin anlam olarak görüntülerinden ve ses değerlerinden yararlanmak, söze bir anlam derinliği kazandırmak amacı güder. Bazı söz sanatları ise sözün ahengini güçlendirmeye yarar. Söz sanatları, şiiri sıradan ve yavan sözler yığını olmaktan kurtarır. Okuyucunun duygu ve düşünce dünyasını harekete geçirir, coşku ve heyecanını artırır. Okuyucuyu düşünmeye ve ş
İnsan sözüne benzemez şiir. “Bir başka lügat tekellüm ettim,” demesi boşuna değildir Şeyh Galib’in. Bir başka dil konuşmaktır şiir, meleksi bir dil. Şair ve okuru arasında yazılmamış bir sözleşme vardır; şair okuruna şiirinden ne anladığını, okur da şairden şiiriyle ne söylemek istediğini sormayacaktır. Bu altın balık şairin avı gibi görünse de bir türlü sepetine atamaz. Bu yüzden okur bedelini ödeyip mülkiyetine geçiremez şiiri. Havadaki kuş satılamayacağı gibi denizdeki balık da satılamaz. Şairin kısmeti
René Char'ı yaşayan en büyük şairimiz, Gazap ve Muamma'yı da Fransız şiirinin Illuminations'dan ve Alkoller'den bu yana bize verdiği en şaşırtıcı eser kabul ediyorum... Yalnız Kalırlar yayınlandığından itibaren bu bir avuç şiir, şiirimiz üzerinde özgür ve bakir bir rüzgâr estirmeye yetmiştir. 'İşe yaramaz biblolar' imalatına kendini vakfetmiş şairlerimizin ağızlarına borazan almak için lavtayı ellerinden bıraktıkları bunca yıldan sonra şiir nihayet sağaltıcı bir odun ateşi halini almıştır... Başkaldırının v
Mesnevî, Mevlânâ’nın hayata ve insana dair hikâyeleri gönül diliyle yazıya aktardığı büyük eseridir. Bu hikâyelerinde başta Peygamber Efendimiz (s.a.s.) olmak üzere birçok peygamberin hayatına dair konuları ve tarihten seçtiği meşhur isimleri anlatan Mevlânâ, Doğu edebiyatlarındaki birçok yazarın yaptığı gibi eserini tesirli kılmak için birbirinden ilginç temsilî hikâyelere ve unsurlara da yer vermiştir.
Bu çalışmada, her yaştan insana hayatı, iyiliği, kötülükten uzak durmayı, ahlâkı, sevgiyi ve erdemli
Her gece kandil dedi biri
Her gece kandil
Ve hasrete daha çok var.
Neyi duymaktayız biz?
Dün oturduğumuz avluda
Siyah olan gül
Bugün açmış ruhunu
Ve bir şey göstermektedir.
Sular bir şey göstermektedir
Kuşların gülleri geçip kokan nefesi
Sesi
Senin soluğun olmaktadır hâlâ.
Buradaki her günahı temizledi
Senin güllere bakman.
Senin isteğin göğün katında tartıldı.
Bir melekten söz ederken
Şehir çok siyah.
Budur meleği yükselten belki de dedim
Meleği yükselten ve kanatlarını kelimelere açan
Şehrin siyah oluşudu
Yayan dolaşırım,
Mütenekkiren seyahat ederim.
Oktay Rifat'la Melih Cevdet'tir
En yakın arkadaşlarım.
Bir de sevgilim vardır pek muteber;
İsmini söyleyemem,
Edebiyat tarihçisi bulsun.
Modern şiire güncel bir ifade kazandırmak için yola çıkan, bir kırılım niteliğindeki Garip akımının kurucusu, bir garip Orhan Veli. Süleyman Efendilerin, Yüksekkaldırım'daki Melâhatlerin, her gece şehrin sakinleri uyanmadan gökyüzünü boyayan Dalgacı Mahmutların mısra-ı meşhurunun mübdii, bir garip Orhan Veli. Cep delik cepken
N. Ziya Bakırcıoğlu'nun 30 yılı aşkın bir emeğin mahsulü olan Şah Beyitler kitabı, altı yüz yıldan fazla devam etmiş muazzam bir kültür ve edebiyat birikiminin ardından duyulan bir hasretin ifadesidir. Divan şiiri bizim klâsik şiirimizdir. Ve bütün klâsik sanat geleneklerinde olduğu gibi ruhu, zevki, idraki besleyen bir hazinedir. Divan şiirinden zevk almak isteyen insan çok ufak bir gayretle bu şiirin diline vâkıf olabilir. Ama şiire vâkıf olabilir mi? Bu, o kadar basit değil. Şiire vâkıf olmak için şiire
Şeyh Galib (1757-1799): Sadece 23 yaşında tertib ettiği Divan ının (1780) yanı sıra iki yıl sonra yazdığı Hüsn ü Aşk (İyilik ve Aşk) adlı mesnevisiyle de Dîvan Edebiyatı nın son büyük ustası olarak adlandırılan 18. yüzyıl şairidir.
Galib in, yaklaşımıyla Dîvan Edebiyatı nın daralan ufkunu açtığı kabul edilen Hüsn ü Aşk ı, Gölpınarlı nın çeviri, günümüz diline aktarım, açımlama ve Galib in el yazısı ile zenginleştirdiği çalışmasının (1968) ilk yayımlanışından 38 yıl sonra, Galib in doğumunun 250. Yılı arife
Yüzüme karşı kapanmış bütün kapılar
Yüzümüze de karşı kapanmış bütün kapılar
İniyor kapı çıkıyor kapı
Adımız bir yabancının cebinden çıkıyor
İniyor kapı çıkıyor kapı
O yabancıyı biz nasıl tanıyalım
Yüzüme kapanıyor bütün kapılar
Kapılar bütün kapanıyor yüzüme de karşı
Denizler mürekkep oluyor
Ağaçlar kalem
İniyor kapı çıkıyor kapı
Hepsi yüzümüze kapanıyor
Lokman'ın bir adet ömrü var
Onu yaşayamıyor.
Bâkî (1526-1600): Şiirlerinde Bâkî mahlasını kullanan şairin asıl adı Mahmud Abdülbâkî'dir, şairler sultanı olarak anılır. Osmanlı İmparatorluğu bürokrat ve şairlerinin XVI. yüzyılda en önde gelenidir. Kanunî'yi saltanatı süresince en çok memnun eden işlerden biri Bâkî gibi bir kabiliyeti keşfetmiş olmasıydı. Bâkî, Ziya Paşa'nın Harabat'ında ilk yenilikçi olarak nitelendirilir, Muallim Naci'ye göre milletin lisan muallimi, Recaizade'nin şiir terazisinde Osmanlı şuarâsının Hafız-ı Şirazî'si, Tanpınar'ın gözü
Mevlânâ Celaleddin Rumî (1207-1273): Yapıtlarının bütünü düşünüldüğünde yalnız 13. yüzyılın en büyük tasavvuf şairlerinden biri değil, dünya şiirinin de en önemli adlarındandır. T. İş Bankası Kültür Yayınları, içinde bulunduğumuz 2007 yılında, doğumunun 800. yılı UNESCOnun girişimiyle bütün dünyada Mevlânâ Yılı olarak kutlanacak şairin 107 rubaisini Hasan Âli Yücelin çevirileriyle kendi dizisinde okura sunuyor.
Hasan Âli Yücel (1897- 1961); Klasiklerden Köy Enstitülerine,1938 sonundan 1946 Ağustosuna dek sü
İslam tasavvufunun inceliklerini sadelikle, derinlikle ve hiçbir dar kalıp içerisine düşmeden dile getiren Yunus Emre, büyük bir mutasavvıf halk şairidir... Dili eşsiz bir kudretle ve hünerle kullanan Yunus'un şiirlerinde Türkçe en güzel şeklini almıştır. Dilimizin millî sesini, millî çehresini ve dehasını o devirde en iyi aksettiren sanatkâr Yunus Emre'dir. Onun dili en güzel, en halis Türkçedir. Yunus halkın dilini en canlı, en ışıklı ve en sıcak şekilde kullanmıştır.
Türkçenin bir edebiyat ve kültür dil
İslam dininin dört büyük mezhep imamlarından olan İmam Şafînin bu eseri onun şairliğini öne çıkarıyor. A. Ali Uralın yoğun ve titiz araştırmalarıyla derlediği ve şair gözüyle tercüme ettiği eser; İmam Şafînin erdemli kişiliğini, hayata bakışını, zekâsını ve salt insan tarafını gözler önüne seriyor.
***
Denedim insanını dünyanın
Sabah sabah
Cimrilikle dolu deriler yürüyordu
Başka bir şey göremedim
Sonra
Kanaat kınından bir kılıç çektim
Keskin tarafıyla onlardan
Ümitlerimi kestim
***
Sirkat çoğalıp lafz-ı sadakat modalandı
Namus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı
Sadıkları tahkir ile red kaide oldu
Hırsızlara ikram u inayet yeni çıktı
Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi
Hainlere amma ki riayet yeni çıktı
İsnad-ı taassub olunur merd-i gayüra
Dinsizlere tevcih-i reviyyet yeni çıktı
İslam imiş devlete pa-bend-i terakki
Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı
Milliyyeti nisyanederek her işimizde
Efkar-ı frenge tebaiyyet yeni çıktı
Eyvah bu baziçede bizler yine yandık
Zira ki ziyan ortada bi
Beng ü Bâde, Fuzûlî'nin 444 beyitlik bir kısa mesnevisi. Mesnevi sözünden umumiyetle Mevlâna'nın eseri akla gelmekle beraber esasen mesnevi, doğu edebiyat mecrâsının nazım türlerinden biri. Fuzûlî'nin Beng'i (Esrar) ve Bâde'yi (Şarap) kişileştirerek, kendileri ve birbirleri hakkında konuşturduğu bu küçük mesnevisini daha önce Bal Kaşığım kitabıyla tefekkür âlemine yelken açan Murat Kaymaz Dresden nüshasından hazırladı. Okuyucu, Beng ü Bâde'de, bu ikisi dışında pek çok mücerret karakterin, gayet müşahhas m
Türk şiir göklerinde uçuşan kuşların sayısı onlarla ifâde edilebilir. Hatta bunlara ankâ, hümâ, kaknüs ve mûsîkâr gibi yalnız hayâl âlemimizde süzülenleri de eklemeliyiz. Mısraların arasındaki kuşlar dünyası öylesine renklidir ki şöyle bir göz attığımızda dahi, dünyanın en büyük doğal hayvanat bahçelerinde göremeyeceğimiz hârikalarla karşılaşırız. Bir yıl erkek bir yıl dişi oldukları söylenen çaylaklar, erkeğinin rüzgârla gelen sesiyle hâmile kalan keklikler, yaşlanan anne ve babalarına yiyecek taşıyan turn
Bâkî (1526-1600): Şiirlerinde Bâkî mahlasını kullanan şairin asıl adı Mahmud Abdülbâkî'dir, şairler sultanı olarak anılır. Osmanlı İmparatorluğu bürokrat ve şairlerinin XVI. yüzyılda en önde gelenidir. Kanunî'yi saltanatı süresince en çok memnun eden işlerden biri Bâkî gibi bir kabiliyeti keşfetmiş olmasıydı. Bâkî, Ziya Paşa'nın Harabat'ında ilk yenilikçi olarak nitelendirilir, Muallim Naci'ye göre milletin lisan muallimi, Recaizade'nin şiir terazisinde Osmanlı şuarâsının Hafız-ı Şirazî'si, Tanpınar'ın gözü
Toplam 29 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.