Octavio Paz'ın en büyük başarısı, düşünceye şiiri, şiire de düşünceyi yedirebilmiş olmasıdır. Düzyazısı metaforların gücünü, şiiri de mantıksal berraklığı barındırır.
CARLOS FUENTES
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Octavio Paz'dan, ilkgençliğinden olgunluk çağına kadar izini sürdüğü aşk, erotizm ve cinselliğin farklı görünümleri üzerine düşünsel bir yolculuk. Paz, insanoğlunun ölüme meydan okumak için bulduğu en güçlü yanıtlardan biri olan aşk ve erotizmin billurlaşma, yüceltme, saptırma ve yoğunlaşma anlarına
Bir ilk roman İlerde Hep Yalnız.
Dağların dağ olduğu, ovanın
ovaya benzediği bir roman.
Talip'in talip olduğu yollar var
içinde. Bu coğrafyaya benzer her
şeyi kişiliğinden sezdiğimiz
Muhtar var. Marazi aşk da var,
harita peşinde ömür tüketen
adamlar da var. Sahi, Bağdat'ı
almaya çalışmak Bağdat'ın
kendinden daha mı güzel, ne?
Abdullah Aren Çelik,
yola düzülüyor.
Çetin bir yola
İkinci Dünya Savaşı'nın yaşattığı acılara daha fazla dayanamayarak 1942 yılında eşiyle birlikte intihar eden Stefan Zweig, son eseri olan Satranç ile dönemin ruh halini çarpıcı bir şekilde yansıtıyor.
Satranç, New York'tan Buenos Aires'e gitmekte olan bir yolcu gemisinde tamamen tesadüf eseri karşılaşan dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, onunla tanışmak için can atan sıradan bir yolcu ve Nazi yönetimi tarafından tutuklandığında hiç beklenmedik bir şekilde eline geçirdiği bir satranç kitabı sayesinde
Peter Ackroyd, çağdaş İngiliz edebiyatının usta yazarları arasında sayılmakta. 1989 yılında yayımlanan İlk Işık, yazarın oldukça kapsamlı romanlarından biri ve çok anlamlı bir yapıya sahip. İngiltere kırsalında çok eski zamanlardan kalma bir höyüğün bulunuşuyla başlayan roman, höyükle bir şekilde ilgisi olan birçok karakter etrafında şekilleniyor. Teorisini kanıtlama çabası içinde olan arkeolog Mark Clare, kökenlerini arayan eski komedyen Joey Hanover, yıldızlardan geçmişi görebilen Damien Fall ve höyüğe ka
"Mermiler vınlayarak kıl payı farkla yanından, üzerinden geçiyordu. Arkasında camlar şangırdıyor, ahşap binalar parçalanıp birbirinden ayrılıyor, evin birinde bir kadın haykırıyor, çevresinde sıva topakları ile kalas parçaları uçuşuyordu... Yattığı yerde kaldı, bir an için bütün yaşantısı döndü dolaştı gözlerinin önünde. Sözü edilemeyecek tekdüze acılar ve aşağılamalarla dolu bir kaleydoskop. Bir mermi gelip bir samanlığın çatısındaki kalasa çarptı, büyük ahşap bina saman balyalarıyla birlikte Greck´in üzer
İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman yazarlarının en ünlülerinden biri olan Heinrich Böll, bu ünlü romanında, savaştan hemen sonra baş gösteren zor yıllardaki ekmek kavgasından bir kesit veriyor. Savaşın yıkıcı bir güçle sarsmış olduğu değerler ne olursa olsun, romanın başkişisi, insanca yaşamak için zor yılları deneme, zorlama, üstesinden gelme çabası içindedir. Savaş sonrası Almanyasının yoksulluk ve güçlükler ortamında kendine nasıl bir yol seçecektir? Almanya´nın en bunalımlı dönemi ve bu ezici dönem içind
Altmış yaşındaki fotoğrafçı Paul Rayment, bir bisiklet kazası sonunda sağ bacağını kaybedince, o güne dek yalnız sürdürdüğü yaşamı tamamen değişir. Başkalarına bağımlı olmaktan nefret etse de, ister istemez kendisini bir bakıcının ellerine teslim eder. Avustralyaya Hırvatistandan göçmüş olan bakıcısı Marijanaya âşık olan Paul, kazayı izleyen ilk günlerdeki umutsuzluğundan ve karamsarlığından sıyrılsa da, Hırvat ailenin tutumu yüzünden yeni sorunlarla karşı karşıya kalır. Bu arada, Coetzeenin başka yapıt
Gülün Adı adlı bu dev romanıyla bir anda dünyanın dört bir yanında ünlenen İtalyan yazarı Umberto Eco, aslında çok yönlü bir bilimadamı. İtalya'da, Bologna Üniversitesinde öğretim üyesi, semiolog, tarihçi, filozof, estetikçi, ortaçağ uzmanı ve James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış biri. Umberto Eco'nun bu ilk romanı, 1980'de İtalya'da ilk yayımlanışından bu yana sayısız basım yaptı ve dünyanın pek çok diline çevrildi. Dünyada olağanüstü bir ilgi uyandıran bu romanın yankıları hâlâ sürüyor. Filmi de
Doyma Noktası - Sema Kaygusuz
Uzattı elini, o koca meyveyi tuttu bıraktı, parmak uçları tekrar hissetmeye başladı. Tatlı bir koku yayıldı havaya, şekerli, ateş rengi bir şeftali kokusu. Onu avuçlarına alıp tarttı. Utanmamıştı şeftali, öptü kadının ortaparmağının ikinci eklemini. Bir gıdıklanma geldi kadına, bir istek, bir cesaret... arsızca ısırdı şeftaliyi sol yanağından. Söyleşmeler, fısıltılar dökülüverdi ardı ardına. Her ikisi de gevezeleşti birden. Biri koparıyor, ne kadar aldın diye bakıyordu öteki. B
İngiliz yazar George Orwell, u?lkemizde daha çok Bin Dokuz Yu?z Seksen Dört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş bir diğer çok u?nlu? eseridir. 1940'lardaki ?reel sosyalizmin eleştirisi olan bu roman, du?nya edebiyatında yergi tu?ru?nu?n başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.
Hayvan Çiftliği'nin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömu?ren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir toplu
Bay Sammler'ın Gezegeni, İkinci Dünya Savaşı'nın insan ruhunda
bıraktığı yaralara yeni bir geleceğin penceresinden bakan bir başyapıt.
Soykırım kurbanı bir Polonyalı Yahudi, tek gözünü kaybetmiş bir
savaş mağduru ve üniversitede ders veren bir entelektüel olarak Bay
Sammler savaş sonrası Amerika toplumunda ?deliliğin kayıt memuru
olarak tutunmaya çalışır. Salzburg'daki bir toplama kampından yeğeni
tarafından kurtarılan Sammler, New York'ta artık hiçbir şeyin kıymetini
bilmeyen yeni neslin arasına düşmüştür.
Katalin Sokağı, Budapeştede savaş öncesinde aynı sokakta yaşayan birbirleriyle bağlantılı üç ailenin hikâyesi. Bu komşular grubunun küçük cenneti Nazilerin hoyratça müdahalesiyle ebediyen sarsılır. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktır. 1930lardan başlayarak Macaristan için hiç de kolay olmayan 40 yılı kapsayan romanda Katalin Sokağı, kayıp cennetin ve mutlu çocukluğun simgesi olarak merkezi konumdadır.
İÇERİK TANITIMI
İlk olarak 1990´da yayımladığımız Uyuyan Adam üçüncü baskısını yaptı. Georges Perec´ten, acı, umut ve doğruluğa dair bir roman... İnsanlardan nefret ettiğin anlamına gelmez bu, ne diye onlardan nefret edesin ki? Ne diye kendinden nefret edesin ki? Keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de beraberinde getirmeseydi; keşke hayvanlar âleminden çıkıp aşılan o birkaç gülünç adımın bedeli, sözcüklerin, büyük tasarıların, büyük atılımların o dinmek bilmeyen hazımsızlığı
Gustave Flaubert (1821-1880); 1857'de yayımlanan ve kamuoyunda hayat-edebiyat ekseninde ciddi tartışmalar yaratan ilk romanı Madame Bovary'den insanın bilmeyle olan derin mücadelesine odaklanan ancak tamamlayamadığı son romanı Bouvard ile Pécuchet'ye 19. yüzyılın en yenilikçi klasiklerinden biridir. Ermiş Antonius ve Şeytan'sa Flaubert'in İslamiyet öncesi inançların baş döndürücü bir geçidini yaptığı ve tamamlayabildiği son romanıdır.
Çoğunlukla zengin ya da ünlü kişilerin hayatları biyografi olarak yayımlanır. Biyografi yazarının, kaleme aldığı kişiyi tanıması gerekmez, hatta bu kişi büyük olasılıkla uzun zaman önce yaşama veda etmiştir. Klasik biyografi kalıplarına cesurca karşı çıkan bu kitapta Botton, ´mahrem´ bir ilişkiye girdiği, ´sıradan´ bir kadın olarak nitelendirilebilecek, hala ´yaşama veda etmemiş´ sevgilisini zekice kurgulanmış özgün bir anlatımla okura sunuyor.
Botton´un baştan çıkarıcı anlatımı kendimize daha az yaba
Clara del Valle neden dokuz yıl konuşmadı ve öldüğü zaman nasıl oldu da annesinin kesik başıyla birlikte gömüldü? Şili´nin seçimle gelen ve askeri darbeyle yıkılan solcu Başkanının son saatleri nasıl geçti? Nobel ödüllü büyük Şair Pablo Neruda´nın cenaze töreni nasıl bir gösteriye dönüştü? Bunlar, Isabel Allende´nin bu ilk romanında yer alan ilginç olaylardan bazıları. Şilili yazar Isabel Allende, Latin Amerika edebiyatının şu son yirmi yıl içinde yarattığı en büyük romancılardan biri. Ruhlar Evi adlı bu ro
62 yaşında karısı tarafından terk edilince hayatını sorgulamaya başlayan Ellis Hock, çareyi gençliğinin en mutlu günlerini geçirdiği Doğu Afrika'ya dönmekte bulur.
Malawi'nin Aşağı Shire bölgesindeki köy aradan geçen yıllarda büyük bir değişim geçirmiş, Hock'un zamanında getirdiği yeniliklerin hepsi yerle bir olmuş, zaman âdeta geriye doğru akmıştır. Yılanlardan Korkmayan Beyaz Adam olarak tanıdıkları Hock'u sevinçle karşılayan köylüler de değişmiş, daha açık gözlü, daha talepkâr, daha tehlikeli insanlara
Marc Levy, son yıllarda dünyanın en çok okunan yazarlarından biri oldu. Ülkemiz okuru, onu Keşke Gerçek Olsayla tanımıştı. Bu kitapla başlayan serüveni, bugün, onlarca dile çevrilen kitapları, milyonları bulan okurlarıyla devam ediyor. Kitaplarının ikincisi olan Neredesinde, kendine özgü sıcak diliyle Susan ile Philipin upuzun sevda öyküsünü anlatıyor. Birbirlerini çocukluklarından beri seven bu iki insan, belli bir yaşa geldiklerinde hayatta yaptıkları seçimler nedeniyle ayrı düşerler. Susan, kendini insan
Sanki Fanshawe son yazdıklarının benim bu konudaki bütün beklentilerimi altüst edeceğini biliyordu. Bunlar, pişmanlık duyan bir adamın sözleri değildi. Sorumu soruyla yanıtlamıştı, bu yüzden her şey çok açık kalmıştı, bitmemişti, yeniden başlayacaktı. İlk sözcükten sonra yolumu şaşırdım, o dakikadan sonra ancak el yordamıyla ilerleyebildim, karanlıkta tökezledim, benim için yazılmış bir kitap beni kör etmişti.
Çağdaş Amerikan edebiyatının en özgün yazarlarından Paul Auster ın New York Üçlemesi, yazarın hayr
Karısını Şapka Sanan Adam kitabıyla büyük ilgi gören ve ilginç nörolojik vakaları insancı bir bakış açısıyla anlatan Dr. Oliver Sacks, Dayanacak Bir Bacakta bu kez hasta koltuğuna kendisi uzanıyor.
Norveçte ıssız bir dağda bir boğayla karşılaşması, bacağının sakatlanmasına neden oluyor. Geçirdiği rutin olması beklenen operasyondan uyandığında bacağının vücudunun bir parçası olmadığını hissetmesiyse şaşırtıcı bir tıp yolculuğunu başlatıyor. Hastane yaşamını, doktor-hasta ilişkilerini ve hastanın bedenine y
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 980-1000 /
Aktif Sayfa : 50
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.