VE AŞK DEDİ Kİ…. Sen beni öpmeden önce, Sadece göğün rüzgârları öpmüştü beni ve yağmurun şefkati. Şimdi sen geldin, nasıl umursayabilirim ki artık onlarınki gibi öpücükleri tekrardan? Bir dilencinin girmesine izin verebilir miyim daha önce bir kralın durduğu yere? Sen ve Ben, Orta Çağ’ın büyüsündeyiz Aşka biraz da tarihin penceresinden bakalım mı ne dersiniz? Ama farklı bir bakış açısıyla. Bazen bir kalenin küçük penceresinden gizlenen yasak aşklar, bazen de bir köy evinin masumiyetiyle ya da hırçınlığıy
Dünyada XIX. Yüzyılda modern tarih biliminin doğuşu ile birlikte gelişim kazanan askerî tarih çalışmaları, daha çok Batı merkezli bir perspektifle kaleme alınmıştır. Kendi içinde çok uzun bir tecrübeyi barındıran Türk askerî tarih ve kültürünün, Dünya literatüründe hakettiği yeri bulduğu söylenemez. Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyete giden son bir buçuk asırlık sürede Batı dillerinden çeşitli çeviriler yapılmış olsa da Dünya askerî tarihine dair genel ve kapsayıcı bir Türkçe telif eser bugüne kadar yazı
Evliya Çelebi, Seyahatnâmesi’nin 6 cildinin büyük bölümünü Macaristan’a ayırır. Dolayısıyla bu büyük coğrafyaya ait
verdiği bilgiler Macarlar açısından oldukça önemlidir. Bugün pek çoğu tarihe karışmış köyler, kasabalar ve şehirler
hakkında tek kaynak sayılabilir. Bu arada Bahadır Giray Han ordusuyla İsveç, Danimarka ve Hollanda vilayetlerine
yapılan seferlere katılmıştır. Akrabası olan Sadrazam Melek Ahmed Paşa’ya dair de geniş bilgiler verir, Sultan I.
Ahmed’in kızı Fatma Sultan ile evliliğini ve Paşa’nın
. “Sevgili dostlar, tahminen kırk sene önce, burada babam durmuştu, bense o tarafta durmuştum.
Ayazlı ve karlı bir havada Molla Penah Vâkıf’ın anıt mezarının açılış töreniydi. Bu açılıştan sonra
29 Temmuz 1982 tarihinde babamla beraber ikinci kez Şuşa’ya gelmiştim. O zaman Vâkıf Şiir
Günleri festivali yapılıyordu. Bugün ise ikinci kez Vâkıf ’ın anıt mezarının açılış törenini biz yaptık.
Vâkıf Şiir Günleri festivali yapıldığı zaman babam 59 yaşındaydı. Bugün ben de 59 yaşındayım.
Bazıları bunun tesadüf
Evliyâ Çelebi, Sehayatnâmesi’nin beşinci cildinde, doğu gezisini tamamlayıp batıya yönelir. Uzun
süre kaldığı Bitlis'ten ayrılıp Tokat yoluyla İstanbul'a gelir. Şimdiye kadar bütün seyahatlerini
paşalarla birlikte ve bazen de görevli olarak yapan Evliyâ Çelebi, 51 yıl süren gezisi boyunca bir
defa padişahın maiyetinde seyahate çıkmıştır. Bu da Sultan IV. Mehmed ile birlikte İstanbul'dan
Kale-i Sultaniye'ye kadar devam eden seyahattir. Daha önce yaptığı Balkanlar gezisinden sonra
bu sefer başladığı Avru
Memlûk Türk Devleti (1250-1517) Mısır, Suriye ve Hicaz bölgesinde üç asra yakın hüküm sürdü.
Merkezi hükümet yapısı, hanedanın oluşmadığı orijinal saltanat yapısı, idari-askeri kadrolarda
memlûk askeri sınıfının söz sahibi olması bu devletin en önemli üç özelliğiydi. Saltanatta ise güç,
nüfuz, cesaret, liyakat ve sadakat esastı. Memlûk sultanlarının köken, asalet ve veraset sorunu
iktidar ve istikrar için devlet ve adalet tesis etmekle aşıldı. Savaş esiri olan ya da yabancı
ülkelerden bedel ödenerek ge
Budist gelenek etrafında meydana getirilen Uygur edebiyatının 850’li yıllardan sonra sekteye
uğramasının ardından 1069’da Yusuf Has Hacib tarafından kaleme alınan Kutadgu Bilig, Türk
kültür ve düşünce hayatında yeni bir edebiyat anlayışı habercisi olmuştur. Kutadgu Bilig, İslamî
dönem Türk kültür çevresinin ilk önemli eseri olup siyaset bilimi, sosyoloji, halkla ilişkiler gibi
günümüz sosyal bilimlerinin konularını ele alarak ideal insan tipini anlatır. Hacib’in bütün kötü
vasıflardan arınmış ve iyi hu
Cariye, köle kadın. Sadece Osmanlı toplumunun değil bütün dünyanın gönülsüz esirleri, isimsiz
simaları, ailesinden, yurdundan koparılmış hayatları. Esir pazarının taş avlusundan, soğuk duvarlı
odalarından ya da cariye yetiştiren satvetli konaklarından, evlerinden bilinmezliğe doğru giden
uzun ya da kısa yaşamlar. Kimi altın yolda yürüyüp hünkârın eşsiz saadethanesine, kimi bir
paşanın konağına, kimi sıradan birinin evine yeni bir isim, yeni bir hayat. O yeni hayatın bazısı gül
bahçesinde, bazısı iktida
Harita çizme arzusu insanda ne zaman, nasıl ve neden doğmuştu? Bu düşünceden hareketle haritacılık tarihi üzerine yazılan tüm
popüler kitaplarda bu disiplinin başlangıcının çok kısa anlatıldığını ve önemsenmeden ele alındığını fark ettim. İşte o vakit,
haritaların gerekçesini keşfetmek üzere bulduğum tüm bilgileri toplamaya başladım. Bu kitap böyle bir arayışın sonucudur. Yıllar,
yüzyıllar, kültürler boyunca en temel olarak sığındıkları mağaraların önündekilerden tutun da büyük fetihçi imparatorluklarınk
Tek kelimeyle mükemmel. Çatışmanın hem kara, hava ve deniz yönlerini bir araya getiriyor hem de savaş ve çatışma tarihinin
olguları ile bağlamı arasında makul bir denge kuruyor.
Stanley Carpenter, Siyaset ve Strateji ProfesörüBirleşik Devletler Deniz Muharebe Koleji, Newport, Rhode Island
Bu eser, askerî tarihin kuramsal temeli, savaşlar ile muharebeler arasındaki fark ve stratejiyi siyasal bağlamda incelemenin
gerekliliği hakkında fikir yürütmek ve ileri araştırmalar yapmak için mükemmel bir başlangı
Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişinden günümüze diplomatik ilişkilerinde öne çıkan devletler düşünüldüğünde, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasından itibaren ilk akla gelen kuşkusuz ABD’dir. ABD ile yaşananlar, ziyaretler, anlaşmalar, sorunlar, gerginlikler ve krizler siyasi gündemin hep en başında yer almaktadır. Türk dış politikası açısından en gerilimli, en sorunlu, en değişken, en hassas ve en stratejik bölge sorulduğunda da hiç düşünmeden Orta Doğu cevabı verilecektir.
Türk dış politikasında ABD ve Orta
Çocukken alfabeyi ilk öğrendikten sonra çok azımız alfabenin sırasını uzun süre düşünürüz. Yine de yüzyıllarca süren düşünceye, bilgiye, şiire, edebiyata, bilimsel keşiflere ve söyleme erişmemizi sağlayan alfabetik sıra, onun organizasyondaki rolüdür. Alfabetik sıra, ihtiyacımız olan bilgileri bulmamıza ve daha fazla yaymamıza olanak tanır. Alfabetik sıralama olmadan, dünyadaki tüm bilgiler, elemeden geçirilmemiş, bulunamaz, okunmamış, bilinmeyen büyük kitap yığınlarında yatardı.
Alfabetik Sıralamanın Mera
Bu kitapta III. Ahmed’in kendi, ailesi ve çevresindekilerin hastalıkları ve tedavileriyle ilgili hatt-ı hümâyûnları, yani emirleri bir araya getirildi. Bu belgelerdeki bilgilerden dönemin diğer kaynaklarında neredeyse hiç bahsedilmez. Sultanın hatları dönemin tıp bilgisine dair de önemli bilgiler ihtiva eder. Diğer padişahların bu tür hatlarına fazla rastlamayız. III. Ahmed bizzat kendi el yazısıyla kaleme aldığı emirlerde hem kendi hastalıklarından hem de çevresindekilerin hastalıklarından, tedavi usulleri
III. Ahmed’in diplomasiyle hatlarında Avrupa, Rusya, İran ahvali, sulh ve hudut meseleleri, elçi kabulleri hakkında teferruatlı bilgiler vardır. İsveç Kralı Demirbaş Şarl ve Rakoçi Ferenç’in Türkiye’deki faaliyetleri ve padişahın bu konudaki düşüncelerini de hatlarından öğreniyoruz. Sultanın bizzat kendi el yazısıyla kaleme aldığı emirler, Fransa, Rusya, Prusya, İran, İsveç, Hollanda, İngiltere, İspanya, Lehistan, Dubrovnik, Venedik ve Afganlılar’la ilişkilere dair oldukça geniş malumat içerir. Bu bilgiler
Bizzat padişahlar tarafından kaleme alınan emir, herhangi bir konuyla ilgili görüş, değerlendirme ve bilgi vermek üzere yazılan yazılara hatt-ı hümâyûn denir. Bu belgeler, Osmanlı tarihinin en önemli kaynaklarıdır. Bazı padişahların hatları çok soğuk ve düz resmî yazılarken bazı hükümdarlarınki ise kendi hislerini belli eden renkli hatlardır. III. Ahmed hem çok hatt-ı hümâyûn kaleme alan hem de hislerini verdiği emirlerde belli eden padişahlardandır. Sultanın bizzat kendi el yazısıyla kaleme aldığı emirler,
Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, on yedinci yüzyıl klasiği olarakhem zevkle okunabilecek bir edebiyat eseri hem de dil, tarih, dinler tarihi, sanat tarihi, tasavvuf tarihi, yerel tarih, halkbilimi, topografya ve araştırmacıları için kaynak niteliği taşımaktadır.
Asya, Avrupa ve Afrika’da gezip gördüğü yerler için yalnızca onun kullandığı bir dil ve bakış açısı ile tanıklık eden Evliyâ Çelebi, on ciltlik dev eserinin birinci cildiyle aynı zamanda ilk Türkçe “İstanbul Monografisi”ni de yazmıştır.
Adlarını vermi
Manevi evladı Küçük Ülkü, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya her zaman “Atatürk’üm” şeklinde hitap etmiştir. Bir çocuğun masumiyeti, saflığı ve karşılıksız sevgisinin samimi ifadesi olan bu sesleniş, o büyük insanı en güzel anlatan sözcüklerden biridir. Türk milleti, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” soyadını vererek Türk tarihine emanet etmiştir. Ülkü de ona “Atatürk’üm” diyerek, geleceğin Türkiye’si ve Cumhuriyet’in emanet edildiği Türk çocuklarının onu ve düşüncelerini nasıl içselleştirdiklerini göstermiştir.
Hira Mağarası’nda Hz. Peygamber’e ilk vahyin nüzulü ile başlayan İslamiyet’in serüveni, 622 yılındaki Hicret ile bambaşka bir mecraya taşınmıştır. Öyle ki Medîne merkezli kurulan İslam Devleti’yle birlikte yeni dinin tebliği çok daha hızlı şekilde yayılma imkânı bulmuştur. Hz. Peygamber’in vefatı sırasında bütün Arabistan’ı kontrol etmekte olan bu teşekkül daha sonrasında onun halîfelerinin eliyle Avrupa, Asya ve Afrika’da geniş coğrafyalarda egemen olmuştur. Dört Halifeler ve Emevîler dönemlerinde bütünlük
Prof. Dr. Haluk Dursun'un yaşamının son yıllarında "Gençlerle Baş Başa Seminerleri” başlığında gerçekleştirdiği bir sohbet
dizisinden derlenen kitap, Haluk Hoca'nın ağırlıklı olarak kendi hayat hikâyesi, tanık olduğu olaylar ve bir ömrü adadığı
araştırmalarıyla şekillendirdiği öğretilerini farklı coğrafyalara ait anlatılar üzerinden gençlerle paylaşıyor. 'Haluk'un Defteri:
Gençlerle Hayat Bilgisi' adlı kitabın devamı niteliğinde hazırlanan bu çalışma, okuyucuyu Haluk Hoca’yla çok daha uzun bir
sohbete d
Toplam 652 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.