SALTANAT HIRSI EVLAT SEVGİSİNİ, KADER DÜĞÜNSÜZ SULTANI ALT EDECEKTİ...
SALTANATIN AKLI OLSA DA KALBİ YOKTUR
Çocuk yaşta memleketinden koparılan Nasya, dünyaya korku salan bir devletin en tepesinde oturacağını hayal dahi edemezdi. Aklını kullanmış, kalbini söküp atmıştı. Kösem'di artık o. Yıllar yılı taç verdiği padişahların ardından cihana hükmetmiş, tarihi bizzat kendi yazmıştı. Oğlu Murad'ın hükümdarlığı ile Valide Sultan unvanını alan ve oğlu adına devleti yöneten Kösem'e söküp attığı kalbini tek bir ş
Allecra, 1. Dünya Savaşı'nda kazanılan zaferin sarhoşluğunu yaşayan Roma'da, İstanbul'daki kocasının dönüşünü hasretle bekleyen sıradan bir öğretmendi. Ta ki bir akşam kapısı çalınıp da eline iki satırlık, mühürsüz bir mektup tutuşturulana dek.
İstanbul'a, kocasının yanına çağrılan Allecra, barış ve aşk rüyalarıyla uçarak gittiği
bu paylaşılamayan şehirde, beklediğinden çok daha fazlasını bulacak, kavuşmak istediği tek kişiyi, kocasını ise bir süre daha beklemek zorunda kalacaktı. Pera'da âdeta baştan inş
Yıllardır aynı toprağın ekmeğini yiyen, aynı denizin suyunda ıslanan, aynı türküleri söyleyen iki milletin kardeşliği sadece bir ömür önce aynı vatana sığamadı. Doğup büyüdükleri topraklardan koparılan insanlar evlerinden, sevdiklerinden, dostlarından, umutlarından oldu.
Eleni ve Enver'in aşkı mümkünsüzdü. İster savaşta, ister barışta. Mümkünsüz. İnsanları kadar gelecekleri de düşmandı bu aşka. Birlikte bir gelecek umut etmeden önce, ekilen kin tohumlarını, farklılıkların altını çizen savaş boyalarını, kar
SALTANATININ
GÖZÜ KARA SULTANI
MAHPEYKER KÖSEMİN
BEKLENMEDİK YÜKSELİŞİNİN HİKAYESİ
Çocuk yaşta Milostan koparıldığında bütün hayallerine veda etti Nasya. Kaderi, ona hizmetçi olacağını fısıldasa da asi bir denizkızıydı o. Cehennem beklerken cenneti bulduğu Osmanlı Sarayında kraliçe olmaya ant içmişti. Entrikalara, hiç uyumayan düşmanlara, sinsice kol gezen ölüme ve ihanetlere, zekâsı ve insanı büyüleyen güzelliğiyle meydan okudu. Talihi kendine aşık eden, Osmanlının yolunu çizen Mahpeyker Kösem Sultandı a
Haremden saltanata giden tehlikeli yolda yürüyen bir kadın.
Hürrem, tarihi gerçekler ve kimi gerçek karakterler kullanılarak kurgulanan bir roman ve yazarımız Demet Altınyeleklioğlu, kendi hayalgücünün ürettiği müthiş bir Hürrem hikayesi anlatırken, 16. Yüzyılın saray atmosferine, kokusuna, rengine, dokusuna ve duygusal haritasına da yeniden hayat veriyor 16. yüzyılın özellikle ilk yarısına hiç kuşkusuz
Osmanlı Hakanı Kanuni Sultan Süleyman, İngiltere Kralı Sekizinci Henry ve Kutsal Roma Germen İmparato
ÖLÜMÜN KIYISINDA YAŞANAN HAYATLAR. HAREM CEHENNEMİNDEN CENNETE UZANAN BİR YOL. KENDİ DESTANINI YARATAN, OSMANOĞLUNA KADER KATAN, AYKIRI BİR KADIN. AŞK, ENTRİKA, TUZAK, İHANET...
Güzeller güzeli CecılıaBaffoydu o...
Venedik Venedik olalı, ondan güzelini görmemişti. Altın Kız derlerdi ona. Serenatlar ona yapılır, aşk şiirleri onu anlatırdı. Güneş doğudan değil, Cecilianin gözlerinden doğar, onun gözlerinden batar. Yıldızlar gözlerinde parıldar derdi şarkılar. Ancak kaderin rüzgarı yaman esecek, Cecilia kaçı
TUTKUSU HÜRREM, GÜCÜ SÜLEYMAN,
MASUMİYETİ İSE ESARETİYDİ!..
Üç kıtaya yayılan bir imparatorluk, sayısız entrikanın döndüğü bir saray, güç ve tutkunun kızı bir güzel, üç kalp ve bir aşk.
Osmanlı Sarayının muhteşem atmosferinde, kudretle, aşkla kuşatılmış bir hayattı onunki. Çevresinde korkunç ölüm oyunları örülüyor, gölgelere sinmiş suikastçiler fırsat kolluyordu. Yaşamak için öldürmek zorunda kalmayı kabullenemeyen masum bir kalp ve çaresiz, telaşlı çırpınışları Osmanlının unutulmaz dönemlerinden birinin sa
İhanet Hiç Uyumaz!
Osmanlı Haremi. İhtişam Aşkı. Esaret Ateşi.
Ve İki Kadın.
Kader zarını attı, Nurbanu Valide Sultan ile küçük kuzeni Sophia Baffonun yolları yıllar sonra Osmanlı Hareminde kesişti. Sophia Baffonun ihtişam aşkıyla esaret ateşi arasındaki gitgelleri yakıcı bir hırsa dönüştü. Göz kamaştırıcı saray hayatı Sophiayı pençesine aldı. Nurbanu Valide Sultanın, yaşadığı hayatla payitahta isyan tohumları eken oğlu Üçüncü Muradla evlendirmesi için yoluna çıkmış bir melekti sanki Safiye. Altın saçlı ca
SALTANATININ
GÖZÜ KARA SULTANI
MAHPEYKER KÖSEMİN
BEKLENMEDİK YÜKSELİŞİNİN HİKAYESİ
Çocuk yaşta Milostan koparıldığında bütün hayallerine veda etti Nasya. Kaderi, ona hizmetçi olacağını fısıldasa da asi bir denizkızıydı o. Cehennem beklerken cenneti bulduğu Osmanlı Sarayında kraliçe olmaya ant içmişti. Entrikalara, hiç uyumayan düşmanlara, sinsice kol gezen ölüme ve ihanetlere, zekâsı ve insanı büyüleyen güzelliğiyle meydan okudu. Talihi kendine aşık eden, Osmanlının yolunu çizen Mahpeyker Kösem Sultandı a
GÖLGESİNDEN DOĞAN BİR PRENSES VE HIRSINDA BOĞULAN BİR SADRAZAM. KADER, ONLARI BİRARAYA GETİRECEKTİ.
Biri, öfkesi kılıçtan keskin, gazabı bin ölüme bedel bir babanın, Yavuz Sultan Selim'in biricik kızı. Geleceğin padişahı Süleyman'ın kız kardeşi. Hatice Sultan. Diğeri, büyük hayalleri olan bir köle. Pargalı İbrahim. Hayat onları büyük acılarla, öfkelerle biledi. Yüreklerinde aşk yerine kin ateşleri yaktı. Hatice, örselenmiş genç kızlığının ve yitirilmiş, gizli bir tutkunun ruhunda yarattığı enkazın altında a
Hürrem, tarihi gerçekler ve kimi gerçek karakterler kullanılarak kurgulanan bir roman ve yazarımız Demet Altınyeleklioğlu, kendi hayalgücünün ürettiği müthiş bir Hürrem hikayesi anlatırken, 16. Yüzyılın saray atmosferine, kokusuna, rengine, dokusuna ve duygusal haritasına da yeniden hayat veriyor 16. yüzyılın özellikle ilk yarısına hiç kuşkusuz
Osmanlı Hakanı Kanuni Sultan Süleyman, İngiltere Kralı Sekizinci Henry ve Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken damgasını vurmuştu. Bu hükümdarların iktidar mücadesi
TUTKUSU HÜRREM, GÜCÜ SÜLEYMAN,
MASUMİYETİ İSE ESARETİYDİ!..
Üç kıtaya yayılan bir imparatorluk, sayısız entrikanın döndüğü bir saray, güç ve tutkunun kızı bir güzel, üç kalp ve bir aşk.
Osmanlı Sarayının muhteşem atmosferinde, kudretle, aşkla kuşatılmış bir hayattı onunki. Çevresinde korkunç ölüm oyunları örülüyor, gölgelere sinmiş suikastçiler fırsat kolluyordu. Yaşamak için öldürmek zorunda kalmayı kabullenemeyen masum bir kalp ve çaresiz, telaşlı çırpınışları Osmanlının unutulmaz dönemlerinden birinin s
GÖLGESİNDEN DOĞAN BİR PRENSES VE HIRSINDA BOĞULAN BİR SADRAZAM. KADER, ONLARI BİRARAYA GETİRECEKTİ.
Biri, öfkesi kılıçtan keskin, gazabı bin ölüme bedel bir babanın, Yavuz Sultan Selim'in biricik kızı. Geleceğin padişahı Süleyman'ın kız kardeşi. Hatice Sultan. Diğeri, büyük hayalleri olan bir köle. Pargaiı İbrahim. Hayat onları büyük acılarla, öfkelerle biledi. Yüreklerinde aşk yerine kin ateşleri yaktı. Hatice, örselenmiş genç kızlığının ve yitirilmiş, gizli bir tutkunun ruhunda yarattığı enkazın altında
İhanet Hiç Uyumaz!
Osmanlı Haremi. İhtişam Aşkı. Esaret Ateşi.
Ve İki Kadın.
Kader zarını atar, Nurbanu Valide Sultanla, küçük kuzeni Sophia Baffonun yolları yıllar sonra Osmanlı Hareminde kesişir. Sophia Baffonun ihtişam aşkıyla, esaret ateşi arasındaki gitgelleri bundan sonra yakıcı bir hırsa dönüşür. Göz kamaştırıcı saray hayatı Sophiayı pençesine alacaktır. O, Nurbanu Valide Sultanın bir gecede yedi kere baba olan, çocuklarının sayısını kimsenin bilmediği, yaşadığı hayatla payitahta isyan tohumları e
TİYATRO VE SİNEMANIN PRİMADONNASIYDI. İÇİNDEKİ TUHAF YARA İSE EN BÜYÜK DÜŞMANI...
Tüm erkekler pervaneydi etrafında. Kadınların tahammülünü taşırırdı.
Oyuncu Lamia. Müthiş bir kadındı. Kameraların tek aşkıydı.
Her kadrajda ışıldar, göz kamaştırırdı. Hey gidi ruhu sürgün Lamia!
Lamiayı yakalamak hep zordu. Makarasından boşalan bir film şeridiydi. Yak, kurtul Lamia! Sert derlerdi onun için.
Hatta duygusuz. Ha-hah! O, sadece, hiçbir şeyin farketmediği bir yerdeydi. Hayatının dublajını yapar gibiydi. O ses ve
Toplam 16 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.