Rutubetli hava yürüyüşümü ağırlaştırıyor, ayaklarımın denetimini yitiriyorum. îki ayağım sanki iki palet; yürürken elimde olmadan dışa doğru açılıyor. Yazın dağlara yürürdüm eskiden ya da yüzerdim; üç yaz oldu denize girmiyorum. Hiçbir zaman hanım hanımcık adımlar atabilen biri olmadım, uçar gibi, kaçar gibi bir tepeye tırmanıyor, bir maniayı aşıyor gibi yürürdüm. Bir müzik sesi ulaştığında kulaklarıma, mesela Reşid Behbudov´dan Azeri bir parça duyduğumda, derinlerime kök salmış biri, yeşil dağlardan kopar
Ustasının elinde kalem bir dantel gibi işler hikayeyi, en ince ayrıntıları gösterir kelimeler okuruna, kimi soldun bir hayatın kuytuluklarında saklı kederleri, kim yitip giden hayallerin geride bıraktığı ümitleri, ister ki turnalar aksın başımızın üstünden ,aşsın engin denizleri, yalçın dağları, ister ki aşka ve ayrılığa, hasrete ve hüzne dair ne varsa unutulan, anlatsın usul usul sevenlere, ayrı düşenlere, yitip gidenlere Cihan Aktaş´ın kalemi, bir turna misali, akıp gidiyor hayatımızın ortasından.
Tu
Bu kitapta yer alan yazıların ortak teması, özellikle altmışlı yıllardan itibaren gelişmeye başlayan ve seksenli yıllarda da görünürlük kazanan İslamcılık akımının pratiğini, çoğunlukla entelektüel kadınların tecrübelerinin ortaya koyduğu bir açıdan okuma eğilimidir. Son elli yıl içinde İslam´la ilgili her tezahürün, sorunun ve sorgulamanın adı olan İslamcılık, modern dünyada dinî bir hayat yaşama, bu hayata ilişkin sorular sorma, bu hayat bağlamında karşılaşılacak sorulara cevap verecek bir donanıma sahip
Başörtüsü tartışmalarının olumsuz bir sürü anlam yüklenerek yıpratılan türban üzerinden sürdürülmesi, bu konudaki çözümsüzlüğün nedeni olmaya devam ediyor. Başörtüsü sorunu çözümlenecekse, türbandan değil başörtüsü sorunu çözümlenecekse, türbandan değil başörtüsünden söz etmek gerekecek. Ben ikame bir isim olan türbanın yaygın bir şekilde kullanımının sorunun çözümünü zorlaştırdığı kanısındayım. Bu çalışmayla, türban konusunda yaşanan ve doğrudan doğruya insanların kişisel gelişim süreçlerini etkileyen kavr
Sadece küçeler bilirdi bazı sorunların cevaplarını; gizli bahçelere açılan dar, serin ve loş küçeler.
Hikâyenin has kalemi Cihan Aktaş, zamanın solgun aynasına düşen hayatların dokusuna sinmiş güçlü bir mekân duygusunu sımsıkı tutunulmuş ülkelerin, sokakların, odaların, kalelerin diliyle anlatıyor bu kitabında. İnsan ve zaman terk etse de mekânları sevda türkülerinin bilge sesinin susmayacağını, tarihi yazan hiçbir gücün hiçbir zaman ve mekânda insanın hayata olan inancını, sevdalara bağlanan kalbini, k
Türkiyede yaşanan başörtüsü yasakları ve bunlara bağlı gelişmeler, Müslümanların geleceğinin tarihi açısından oldukça anlamlı bir yere sahiptir. Bu son yıllarda başörtüsü etrafında o kadar çok şey yazıldı ve söylendi ki, sonuç olarak acaba biz neler yazmışız, neler söylemişiz, diye sordum kendi kendime. Gördüm ki, bütün yazılanlara ve konuşulanlara rağmen hâlâ anlaşılmamış, çarpıtılmış ya da üstü örtülmüş konular var. İktidarlar gizli ya da açık yasaklara kılık-kıyafetle uğraşmayı, kılık-kıyafeti kendi yöne
Yeteri kadar kalın olmalıydı duvarlar ki yıkılmasın.
Kayıp resimlerin parçalarını arıyor bu öyküler: kimi zaman bir çocuğun içli suskunluğu örüyor hayatın duvarlarını, kimi zaman içindeki coğrafyanın gezgini olmaya adanmış bir kadın; hızına yenik düştüğümüzü sandığımız zamandan damıtılmış kelimeler odaların, yolların, sokakların, dağların türküsünü saklıyor satır aralarına; tam da akıp gidiyor işte hayat dediğimiz anlarda, gözden kaçmış ayrıntılarla çıkıyor karşımıza anlatıcı; belleğimizin yorgun duv
Bir mektup almak istiyordu, öyle çok istiyordu ki, adına yazılmış kalın bir zarfa dokunmayı, kantinde bir köşeye çekilerek o zarfın içindeki sık yazılı sayfaları çıkarmayı ve bütün sayfaları baştan aşağıya defalarca okumayı
Bir zamanlar yoksul köy çocuklarının bozkırın ortasında inanç ve emekle kurduğu, hasreti, idealleri, hayalleri, kavgayı, tutkuyu anlatan mektuplar Cihan Aktaş, bu kez öğretmen olma idealiyle hayatın orta yerine fırlamış bir genç kızın, Aslının gözünden, Türkiyenin siyasal kutupl
Bacı, Anadolu insanı için sosyal hayatta akraba veya akrabalık dışı kadın ve erkek ilişkilerinin sıcak, masum ve güvenilir yönünü temsil ediyordu. Başörtüsü, Allahın emrine itaat etme isteğinin yanında, esasında Bacı olma niyetinin de ifadesiydi. Tesettür, kadının kamusal alanda insan kimliğini netleştirmek üzere, cinsel bir nesne olarak algılanmasına izin vermemek şartıyla ilişkilere girebileceğini anlatır. Yeni bir kamusallığı, erkeklerin ve kadınların hasım olarak konumlandırmak yerine, daha mükemmel bi
Hollywoodun egemenliğindeki seyirci, Bergman, Fellini, Visconti, Berson, Ozu vs. gibi yönetmenlerin eserlerine benzer filmler görmekten ümidini kesmişken, birdenbire sıra dışı gelen İran sinemasıyla karşılaştı. Sinema, İranın modern bir dünyada dini bir yaşama tarzı oluşturma tecrübesi sırasında, sanatçıların kendilerini özgür hissettikleri bir estetik alan durumundadır. Bu alan, modernlikle din arasındaki anlaşmazlık konularının açıkça tartışılmaya başlandığı bir zemine dönüştü. Sinema, düşünce özgürlüğünd
Nedir hikâyeden beklentimiz? Hayatı öncelemesi ve yalanı dışlaması. Gerçeküstü görünse bile bizi hakikatin yanına biraz daha, biraz daha yakınlaştırması.
Sesini edebiyatın kadim esrarına katan bir göçebenin, yersizyurtsuzlaşan bir duyarlılıkla damıttığı mahrem hikâyelere çağırıyor okurunu. Acemi terzilerin kesip biçtiği bir hayatın, sınırları aşan bir coğrafyaya dağılmış parçalarını ilmek ilmek yeniden birleştiriyor. Farkına varamadığımız kimi anların nasıl da upuzun birer süreç, bütün bir ömrün kim bilir b
İranda Siyasal, Kültürel ve Toplumsal Değişim
Reformist dinî aydınların uygulamaya dönük eleştirileri ve bunlara bağlı olarak şekillenen önerileri doksanlı yıllar boyunca İran içinde büyük bir dalgalanmaya, coşkulu bir hareketliliğe yol açtı. İran, hakkında dünya medyalarındaki abartılı resimlerle bütünleşirken; bu ülkeye karanlık, dışa kapalı ve güvensiz bir görünüm kazandıran söylemler bu yıllarda ya geri çekildiler ya da kendilerini yenileme ihtiyacı duydular. Doksanlı yılların reformistleri, seksenl
Bana Uzun Mektuplar Yaz Şimdi ise yine kuruntulara kapılmama yol açan sorularla ve ihtimallerle şuracıkta oyalanıyor, nasıl yazabildim o mektupları sözde kilitli bir deftere ve niye yazdım; haydi bir kez yazmış oldum diyelim, peki neden sırlarımı korumak için dikkatli davranmadım, diye sorguluyorum kendimi. Hiç de iyi niyetli olmayan birileri şimdi en gizli duygularımı biliyorlar. Kimse bir şey bilmese bile mutlaka Sevgi, evet herhalde o, biliyor; bir tuhaf bakıyor gördüğü yerlerde... İş işten geçti mi yoks
Halamın ona benzetildiğim yıllardaki yaşına yaklaştıkça, bu benzerliğe aklım yatmaya başladı. Mesela halam rahmetli sohbet etmeyi severdi. Sohbet sırasında sözü ele geçirip de bir hikâye anlatırken küçük hikâye sokaklarına da dalardı ama bu küçük sokakları canla başla tasvir ederken ana hikâyeyi asla ihmal etmezdi ve her zaman ustalıkla dönüş yolunu bulduğu için dinleyenleri sıkmazdı. Ben de seviyorum uzun uzun sohbet etmeyi ve bir de bakıyorum ki söz sırasını ele geçirmişken gereğinden çok konuşmuşum, gere
Körfez savaşı, kitle iletişim araçları kanalıyla bütün dünya tarafından izlenmesi olası ilk savaştı. Ekranlar kanalıyla bir bakıma gözlerinizin önünde cereyan ediyor gibi görünse de, olup bitenlerin bu çok sınırlı ve hesaplı kitaplı gösteriminde, kuşkulu bir nitelik kazanıyordu savaş.
1991de bana turuncu renginde gibi görünen bir tülün gerisinden izlediğim savaş çığlıkları, eskisinden daha kararlı bir şekilde 2003ü karşıladı. Ben bu sesleri tanıyorum, diyordum haber bültenlerine kulak verirken, bu hayata
Toplam 15 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.