Bu kez bir şeye benziyor susuşu, hem de çok benziyor. Halasının eskiden sabah akşam dinlediği, yaşlı adamların soluk almadan uzun upuzun cümlelerle yasak bir aşkı, yaralı bir sevdayı, ölüp gidenlerle acıyla kalanları anlattıkları, derin bir soluk alıp yeni bir cümleye başlamadan önce tek bir kelimeyi atılamadığı için ağdalanıp göğüs boşluğuna yayılanbir çığlığı titreterek yineleyip durdukları şarkılara benziyor.Öykücülüğümüzün usta isimlerinde
Bir ara kıyıya takıldı gözüm. Çırılçıplak bir çocuk vardı. Yan yan yürüyordu, yere bakarak. Bir yengeç olmalıydı yerde. Bakıp öykündüğü. Başımı çevirmiş iskambil oynamaya gidenlere bakmıştım. Dümdüz yürüyorlardı. 'Bilmesem sizin de bir zamanlar yan yan, düşe kalka, yalan yanlış yürüdüğünüzü...' diye söylenmiş, ufaklık gibi yürüyerek yanına gitmiştim. Şimdi de bu kalabalık caddede yan yan yürüsem yengeç gibi, o çıplak ufaklık gibi. Sonra da olacakları, dostlarımla gittiğim tatlıcıda oturup, Gözleri Gece'ye y
Olmayacak şey, Ağbim aradı akşamüstü.
Akşam size geleceğiz, dedi, evde miyiz, değil miyiz, sormadan. Niye
geleceğini kestirdiğim için sesimi çıkartmadım. Sesi donuktu; hal hatır
sorma faslını kısa tutmuş, sesindeki sert ton canımı sıkmıştı. Masamda
biriken işleri temizleyecektim o gün, elimi süremedim, çakıldım kaldım
öylece. Nicedir, sağda solda, Kimse ne üzer ne sevindirir beni, diyor, insan
sözünün hep yalan olduğundan dem vuruyordum. Birden, anladım ki her
şeye rağmen birisi kalıyormuş, sözleri derinler
Aynı dili konuşuyorduk; kelimeler yakın anlamlar taşıyordu birbirimize; ama ne olduğunu bilemediğim bir engel, bir engebe, aşamadığımız bir yabancılık seziyordum, cümlelerin birbirine
bağlanmasını zorlaştıran bir pütür... Aksan ya da vurgu farkı değil, daha derin, kelimelerin, cümlelerin ruhuyla ilgili bir farktı galiba.
Onun misafir dedikleri benim bildiğim misafirlerden miydi mesela, emin olamıyordum. Ayıp dediği bildiğim, sakladığım ayıplardan başkaydı mutlaka. Dar odalarda, cılız ışıkta, kalın, tozlu s
Sırtüstü bıraktı kendisini, belli belirsiz salınan suyun hissettirdiklerinin beşik rahatlığı ya da sevgili parmaklarının ılıklığıyla alakası yoktu. Sonsuz bir belirsizlik, tuhaf bir dengesizlikti. Öfkenin kırgınlıkla, açılmanın kapanmayla dansı. Asfalttaki arabalar dalgaları değil, deniz bitmek bilmez bir yolun sarsıntısını taklit ediyordu, çocuklar sahilde kumla oynarken bile savaşı, büyükler insanı, ses de sessizliği, ya da tam tersi. Yolun Gölgesi 'nde yerlerinden yurtlarından göç etmek zorunda kalan ya
Çorbacıdan çıktık. Geçtiğimiz her sokak tanıdıktı artık, insanlar
akrabamızdı. Döngüyü tamamladık sanmıştım,oysa tahminimden de
büyüktü döngü. İç içe geçmiş döngüler vardı içinde. Tamamladığımız
bunlardan biriydi sadece. Başımız daha çok dönecek, en iyi bildiğimizi
sandığımız sokaklardan geçerken. En yakınımızdakine dokunurken
şaşırıvereceğiz. Acemi bulacaklar bizi, tedirgin, kafası karışık, huysuz,
umutsuz.
Şu baş dönmesini anlatabilecek miyiz?
Behçet Çelik, Düğün Birahanesi'nde arkadaş olmanın, ferah anla
Kimsesiz kalmışım gibi. O çok sevdiğim yalnızlığım, tek başınalığım her neyse işte içimi ürpertiyor. Karnımdan göğüs boşluğuma, oradan genzime bir şey sızıyor. İçimin buzu eriyor diyeceğim, değil,
erimeden yayılıyor, yayıldıkça taşlaşıyor. Taşın eriyik haliymiş anlaşılan, giderek kuntlaşıyor. Yalnızlıkla baş edilir, nedir işte, zaman geçer insan değişir, ama bu başka, zamanın geçeceğinden emin değilim. Yok, yalnızlık değil bu. Evden çıkarken aklımın ucunu kemiren şey kendine yer yapıp yerleşiyor. Bu kuntluk
Korku dolu bir şeydi dünyada olmak. Dünyayı düşününce minicik bir nokta sayılacak şehirde bile yalnızdı - şehrin uğultusunu bastıracak ikinci bir ses yoktu. Kendini korumak zorundaydı. Aslolan buydu, başka bir şey değil. Kendini korumak zorunda olduğunu idrak edenlerin tutturduğu bir düzeni vardı dünyanın. Ona uyacaktı, uymalıydı. Bilinçsizce de olsa, yaptığı bu olmuştu o geceye dek, bundan sonra daha bilerek atacaktı adımlarını, atmalıydı. Behçet Çelik, Dünyanın Uğultusu'nda, bir taşra kentinde doğan, üniv
Dikiz aynasından Esra'yı görebiliyordu gerçi. Gevşemiş, sessizleşmiş, yorgunluğun çöktüğü yüzüyle farklı bir güzellik kuşanmıştı (insanı yanına kıvrılmaya, sarılıp uyumaya çağıran bir güzellik); başını cama dayayıp şehrin gece manzarasına bakarak kim bilir ne düşünüyor, kimi düşlüyordu. Olmayacak şeyler yapmaya hazır görünüyordu. Epeydir arayıp sormadığı birini arayabilir, ertesi gün pişman olacağını bildiği halde gidip onunla yatabilirdi mesela. Bunu görüyordu Esra'nın aynadaki yansısında.
Gençliğinde baş
Kaldırımın altında cinayetlerden, katliamlardan, sahipsiz cesetlerden, tuzaklardan, havaya uçan, uçuran, uçurulan hayatlardan oluşmuş,katılaştıkça katılaşmış, yanık kokan bir alaşım akıyor. Dünya kanıyor, çürüyor kaldırımın altında; kimse farkında değil. Kaldırımın üstünde oyunlar oynuyoruz; evlilik oyunları, para kazanma, kaybetme oyunları, tatile çıkma, dinlenme, yorulma, sevişme, hatta dünyayı değiştirme oyunları. En fenası, biz oyunun farkındayız oyunu.
Behçet Çelik'in 2008 yılında Sait Faik Hikâye Arm
Yaban ya da yabancı değildim... Arada bir yer - onlardan olmadığım gibi büsbütün eloğlu da sayılmazdım. Bir şeyin kendi olmaktan çıkıp karşıtına dönüşme anında donup kalmış gibiydim. Daha ilginci, aynısı onlar için de geçerliydi. Yaban ya da yabancı değillerdi bana. Onların şansı kalabalık olmalarıydı, sayılarındaki çokluk, dönüp de sürekli benzerlerini, aynılarını görmek, bir dönüşümün ortasında kalakaldıklarını unutturuyordu onlara.
Belleğin Girdapları, kaçmak isteyen bir adamın hikâyesi. Günlük hayatın
Hele bir varalım, dengimizi, bohçamızı çözelim, pılımızı pırtımızı saçalım, ayaklarımızı pabuçlarımızdan çıkartıp uzatalım; bir süre daha gövdeden kopmuş kertenkele kuyruğu gibi titreyeceğimizi bilsek de, sonrasında bütün sarsıntılar diner nasılsa...
Öykücülüğümüzün usta kalemlerinden Behçet Çelik, yeni kitabı Yolun Gölgesi'nde çağımızın en önemli sorunlarından birini edebi bir dille didik didik ediyor. Yerinden yurdundan olmak, bile isteye yaşadığı yerleri terk etmek, sürgüne gönderilmek, dönememek, döndüğ
Herkes Kadardaki öyküler gücünü yalınlığından alıyor. Yüksek sesle konuşmuyor kahramanlar; dışarıdaki dünyadan kaçmak için değil, ken¬di içdünyalarına bakarak yaşananı daha derinden anlamak, kavramak için yapıyorlar bunu. Behçet Çelik, öykülerinin dilini de, kahramanlarını da okurun düş gücünün akışına bırakıyor. Böylece her kuşakta yeniden okunacak, değerlendirilecek metinler çıkıyor ortaya.
Behçet Çelikin öykü başlangıçları tatminsizlik duygusu yaratmıyor, çünkü devamın da kendi atılımları, kendi ustalıkl
Onu özlediğim için aradığımı sanmış olmalı. Özlemedim diyemem, ama özlediğim o mu, bundan emin değilim. O kitabı geçen akşam elime almasaydım, onu aramak aklıma gelmezdi. Boş gözlerle kitaplığa bakıyordum ne sık yapar oldum bunu. Okunmuş okunmamış, çeyrek yarım bırakılmış kitapların ne anlattıkları, ne hakkında oldukları değildi aklımdan geçenler. Ne zaman aldığımı, okurken neler düşündüğümü hatırlamaya çalışıyordum; fotoğraf albümüne göz gezdirirken birdenbire karşıma çıkan hem tanıdık hem yabancı bir yüz
Behçet Çelikin 2008 Sait Faik Hikâye Armağanını kazanan kitabı Gün Ortasında Arzuda on sekiz öykü yer alıyor. Günümüz insanının içdünyasına, başkalarıyla girdiği ilişkilerdeki anlık gerginliklere, yaşadığımız çevreden yükselen sese, kokuya uzanıyor her biri. Çelikin öyküleri yetkinlikle aktarılmış ayrıntılardan alıyor gücünü. Okuru yaratıcı bir okuma deneyimine sürüklüyor; öykünün, yazının ortağı kılıyor. Gün Ortasında Arzu, son dönem edebiyatımızın en parlak kitapları arasında.
Gün Ortasında Arzu, Behçet Ç
Kurbağaların özelliği, nehirleri kuru topraklara dönüştüren kurak mevsimde toprağın derinliklerine gömülüp ölüm uykularına yatmalarıdır. Tüm bedensel işlevlerini en aza indirip ölüme en yakın halde yağmur mevsiminin gelmesini beklerler. Yağmurlar nehirlerin yatağını doldurmaya başladığında, ölüler ülkesinden geri gelir, on binlerce ağızdan şarkılarını söylemeye başlarlar.
Çok sevilen bir yazar üzerine, akla takılan bir roman üzerine... edebiyat üzerine, yazmak üzerine mektuplar. Kimisi gün ağarırken, kimis
Savaş mavaş değil dostum, apaçık yeryüzünden silmeye azmetmişler. Dertleri de din falan değil, hâkimiyet, güç kazanmak... Güç işte, Allah'ın belası güç! Bir gün nasılsa durulur ortalık, sakinleşir. Ölenler öldükleriyle kalır, o âna kadar ne elde etmişlerse; stratejik konum, mal mülk, zenginlik, liderlik... Onların üzerinden geleceklerini bina ederler.
Behçet Çelik, yeni öykü kitabı Kaldığımız Yer'de yaşadığımız çevrenin, coğrafyanın, günlük hayatta girdiğimiz ilişkilerin, yorgun, soru sormaktan yılmış ruh
Bir şeyler öğrenmek için kaleme aldığım yazıları başkalarıyla paylaşmamın nedeni de hep bu oldu: Belki bu sayede birkaç kişinin daha bu yazarları tanımasına, okumasına vesile olurum; bu yazarların yarattıkları dünyaların kapıları başkalarına biraz olsun açılır. Belki bu yazılarda benim söylemeye çalıştıklarıma katılıp ileri götürürler ya da baştan sona çatışırlar savunduklarımla; ama ortak bir dünyada, edebiyatın insanı kelimelerle içine çekerek değiştirip dönüştürdüğü dünyada, o dünyanın yerleşikleri, yurt
Son yılların en dikkat çekici yazarlarından Behçet Çelikin yeni romanı Soluk Bir An, yazarın önceki kitaplarından izler taşıyor; bireyin yalnızlığı, dış dünya ile zamanın insanın üzerinde yarattığı baskı, iletişimsizlik ve hiç dinmeyen boşunalık duygusuyla iç içe geçmiş, her durumda kendisine bir yol çizebilen yaşama isteği... Soluk Bir An, sıradan, açık ve anlaşılır görünen hayatlarımızın gerçekte nasıl bir iç karmaşa taşıdığını anlatıyor.
Herkesin yürüdüğü yoldan yürümenin daha sorunsuz ve kolay olacağı
Denize kaçmıştım. O kocaman suya sığınmıştım. Gecenin bir vakti. Kıyı tehlikeliydi, başka zaman olsa dünyada inmezdim bir başıma. Denizse güvenliydi o gece. Ardımdan gelir sanmıştım. En azından korumak ister, demiştim. Ona bağırmış, kapıyı çarpıp çıkmış da olsam. Denizin beni koruyacağını anlayana kadar içim içimi yemişti. Birileri gelecek, beni görecek diye değil, gelmezse diye. Gelmedi iş¬te, demiştim, gecenin bir vakti nereye gittiğimi merak bile etmedi.
Düğün Birahanesi, öyküleriyle Behçet Çeliki yakınd
Toplam 23 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.