Siz hiç, biri sizi sahiplensin diye beklediniz mi?
Bu çok fena bir şey.
Kendinizi beğendirmeye çalışmanız isteniyor.
Sevimli görünmeniz, derin derin bakmanız, munis davranmanız.
Oysa ben neysem oyum. Niye farklı görüneyim?
Biri beni alıp götürsün, asıl huyumu sonra belli edeyim, bu mudur yani?
Buna sahtekârlık denir, ben yapmam öyle şey.
Bunları söylemek istedim. Ama nasıl?
En iyisi hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi davranmak, küskün küskün, gelene gidene bakmadan öylece yatmak.
Tertemiz kalpli Milföy’ü
Sizin Hiç Babanız Öldü mü,1980-'90 dönemini kapsayan on bir öyküden oluşuyor: Kokulardan, renklerden, seslerden yola çıkarak yapılan zaman geçişleriyle ve yazarın mimarlık birikiminin getirdiği görsel bir dille işlenen bu öykülerde bir sinema tadı da bulacaksınız. Yine Can Yayınları'nda yayımlanan Uçurtmayı Vurmasınlar ve Suyun Öte Yanı adlı romanlarıyla tanıdığınız Feride Çiçekoğlu, yitip giden fıziksel çevreden, tarihsel ve kültürel değerlerden, baskı ve işkenceye, açlık grevlerine kadar '80-'90 döneminin
1984 yılının bir Haziran öğlesonrası, demir kapı beni dışarı kapayıp Barış'ın çığlıkları içerde kaldığında, gün olup onun sesinin bunca çok insana ulaşacağı hiç aklıma gelmemişti. Barış'la ilgili anıları kağıda dökmeyi düşünmediğimden değil, kağıda dökülü sözün okuma alışkanlığı olan sınırlı kişiye bile çoğu kez iletilemediğini sezmemden. beyazperde Barış'ın mırıl mırıl sesini yükseltiverince Uçurtmayı Vurmasınlar için yeni bir basım şansı doğdu.
Ak kağıt üzerindeki kara yazılar herkese kendi düşlerini üre
1984 yılının bir Haziran öğlesonrası, demir kapı beni dışarı kapayıp Barış´ın çığlıkları içerde kaldığında, gün olup onun sesinin bunca çok insana ulaşacağı hiç aklıma gelmemişti. Barış´la ilgili anıları kağıda dökmeyi düşünmediğimden değil, kağıda dökülü sözün okuma alışkanlığı olan sınırlı kişiye bile çoğu kez iletilemediğini sezmemden. Beyazperde Barış´ın mırıl mırıl sesini yükseltiverince Uçurtmayı Vurmasınlar için yeni bir basım şansı doğdu. Ak kağıt üzerindeki kara yazılar herkese kendi düşlerini üret
İÇERİK TANITIMI: Vesikalı Şehir (2007) ve Şehrin İtirazı (2015) kitaplarının ardından, onlarla tematik süreklilik içinde
yazılmış olan İsyankâr Şehir'in temel soruları şunlar: Zamanın ruhu ile dişil özneliğin ilişkisini nasıl anlayabiliriz?
Kadınların kendi hikâyelerinin kahramanı olmaları, üzerlerindeki tüm baskıya rağmen şehre çıkmaları, Gezi direnişi
sonrasında yapılan bazı filmlere nasıl yansıdı, neyi değiştirdi? Ya da şehre çıkmak çözüm olmadığında, kadınlar şehrin
içinde, hanelerde sıkışıp kaldıkların
İstanbul'un itirazı var: Kamu alanlarının özel çıkara teslim edilmesine, ağacın, suyun ve toprağın yağmalanmasına, birçok dünya şehrinde yapılmış hataların tekrarlandığı sıradan bir kopya haline gelip kişiliğini kaybetmeye, yaşam biçimlerinin gayri insani bir hal almasına ve yaşamın ataerkil değerlerle boğulmasına itirazı var.
Feride Çiçekoğlu Vesikalı Şehir'den yedi yıl sonra bu kez, şehri isyanın eşiğine getiren bu itirazın Gezi Direnişi öncesinde üretilen filmlerdeki izlerini takip ediyor ve bu filmleri
Sinemada şehir nasıl temsil ediliyor? İstanbul, taşı toprağı altın iken, nasıl oluyor da orospu İstanbul haline geliyor? Sinemadaki şehir imgeleri, şehrin kolektif bilinçaltı hakkında bize ne söyleyebilir? Feride Çiçekoğlu, kült bir İstanbul filmi olan Vesikalı Yarim´in verdiği esinle yazdığı kitabında, şehrin suretleri ile, kadının ikiye bölünmüş kimliği arasındaki çakışmanın filmden filme nasıl sıklıkla tekrarlandığına dikkat çekiyor. Kadının ev içinde anne, eş ve şefkat hatırlatan kimliği ile sokaklarda
Ne anlatıyor Suyun Öte Yanında Feride Çiçekoğlu? Özgürlüğü için Cunda´ya kaçan bir Yunanlı avukatı, özgürlüğü için ´suyun öte yanı´na kaçmak isteyen bir Türk devrimciyi... Mutsuz, ama iyi yürekli Sıdıka Hanımı, mutsuz, ama iyi yürekli Arap Mustafa´yı... Nihal´i... Cunda´yı: Taş sokaklarıyla, kilisesiyle, insanlarıyla... Adının ´Alibey´ yapılmasına kızarak. [...] Ve en önemlisi, çok az romanda rastladığımız, bir ´mutlu evlilik´... Cesare Pavese, Yaşama Uğraşındaki günlüklerinden birinde şöyle diyor: Pek az m
Ne anlatıyor Suyun Öte Yanında Feride Çiçekoğlu? Özgürlüğü için Cunda´ya kaçan bir Yunanlı avukatı, özgürlüğü için ´suyun öte yanı´na kaçmak isteyen bir Türk devrimciyi... Mutsuz, ama iyi yürekli Sıdıka Hanımı, mutsuz, ama iyi yürekli Arap Mustafa´yı... Nihal´i... Cunda´yı: Taş sokaklarıyla, kilisesiyle, insanlarıyla... Adının ´Alibey´ yapılmasına kızarak. [...] Ve en önemlisi, çok az romanda rastladığımız, bir ´mutlu evlilik´... Cesare Pavese, Yaşama Uğraşındaki günlüklerinden birinde şöyle diyor: Pek az m
Sizin Hiç Babanız Öldü mü,1980-´90 dönemini kapsayan on bir öyküden oluşuyor: Kokulardan, renklerden, seslerden yola çıkarak yapılan zaman geçişleriyle ve yazarın mimarlık birikiminin getirdiği görsel bir dille işlenen bu öykülerde bir sinema tadı da bulacaksınız. Yine Can Yayınları´nda yayımlanan Uçurtmayı Vurmasınlar ve Suyun Öte Yanı adlı romanlarıyla tanıdığınız Feride Çiçekoğlu, yitip giden fıziksel çevreden, tarihsel ve kültürel değerlerden, baskı ve işkenceye, açlık grevlerine kadar ´80-´90 döneminin
Uçurmayı Vurmasınlar, Sizin Hiç Babanız Öldü mü, Suyun Öte Yanı, adlı kitaplarıyla tanıdığınız Feride Çiçekoğlu'dan mektup biçiminden yazılmış yeni bir öykü kitabı. 100'lük Ülke'den Mektuplar, yolculuklar boyunca yazılmış pasaportsuz mektuplar; vapurlarda, dolmuşlarda, uçaklarda ve uzaklarda; geçmişe ve geleceğe... Aidiyetsiz görünen, ama 100 ASA'lık filmin ışığından kaçamayan, çoğu kez hiç rastlanmamış kişilere yazılmış on iki mektup... Söylenmemiş aşklara, varılmamış ütopyalara, gidilmemiş kentlere dair.
Toplam 12 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.