Hayat, mutsuz, mağlup insanları çoğaltarak, geride bıraktığı heba
olmuş ömürleri hiç umursamadan acıların, yılların üzerinden akıp
gidiyordu.Yıllar geçince daha iyi anladım ki,
aşkın kavgasını veremeyenler, hiçbir şeyin kavgasını veremezler;
aşkın özgürlüğünü yaşamayan ve yaşatmayanlar ise
hiçbir özgürlüğü hak edemezler.
Yılmaz Odabaşı, yakın tarihin trajedilerini, solan hayatlarını, yalın ve
sert kelimelerle, çarpıcı portrelerle anlatıyor. Ama sadece bize özgü
öyküler değil bunlar; tüm Ortadoğunun yerlisi
Adı Nevin,
Şarap içer, rüzgâr giyerdi geceleyin
Kahramanlarından biri, Yılmaz Odabaşının Yenik Serçe şiirinden
çıkıp geliyor bu romanın. Adını da Cemal Süreyanın şiirinden alıyor.
Şiirden el alan bir roman
Bir siyasi roman ve bir aşk romanı. Sıkıyönetim altında, 90ların sert ve
gayri meşru savaş koşullarının eşiğinde siyasi bir şehir: Diyarbakır...
Orada, kendine bir yol çizmeye çalışan, ruhu bile sanık bir genç
adam ve dünyayı cehennem bilmiş ürkek bir genç kadın... Bu iki
kanadı kırığın hazin aşkı...
Yeni
Yılmaz Odabaşı Diyarbakırla hikayesini Diyarbakırla derdini Diyarbakırla aşkını anlatıyor bu kitapta. Bağlar küçelerindeki yoksul çocukluğun hergele neşesinden ilk aşklardan mahrumiyetlere baba zulmüne Mehdi Zananın belediye başkanı seçilişinden Diyarbakır
Askeri Hapishanesine olağanüstü hal koşullarında dergicilik gazetecilik deneyimine İlk şiirler ilk ödüller Kürt özgürlük hareketindeki büyük fedakarlıklar öte yandan insanı örseleyen değer bilmezlikler. Bir insanın bir şehirle nasıl yoğrulduğunun hikayesi
Bu kez bir ilk romanla dönüyor Yılmaz Odabaşı... Bir sıkıyönetim kentinin alacakaranlığında yazgısını değiştirmek üzere yola çıkmış genç bir adam, kendini dış dünyaya kapamış üniversite öğrencisi manik depresif bir geç kız. Yaşadıkları dünyanı, sistemin kurumları ve kurallarıyla bağdaşamayan bu iki genç insanın yolları (ruhsal sorunları, sekiz yıl mahkumiyetin ve kuşatmaların ortasında) önce çakışır, sonra hazin bir aşkla biter...
Yalın, yoğun ve şiirsel bir dille kaleme alınmış bu kitap, Yılmaz Odabaşı ok
Cumhuriyet dönemi şiirinin en yenilerini de içine katan bu antoloji daha önce benzeri olmayan önemli bir kaynak! Yeni şairleri de tanıyarak şiir zevkinizi gözden geçireceksiniz...
70´li yıllardan günümüze, şiirimizde yönelimler ve yenilik arayışlarının yer aldığı antoloji 1941 doğumlu Metin Altıok´u start alarak 1978 doğumlu Zeynep Köylü´ye dek bir çeşitliliği içererek, antolojisini bugün elli ila altmış yaşlarındaki şairlerle sınırlayan Mehmet Fuat´ın çalışmasının bir anlamda devamı niteliğinde ve onun
kenger toplarken ellerine diken batan çocuklar
bilmezlerdi gözleri bağlanıp kurşunlanan bir aşkın
hazin bir ünlem bırakacağını hayata
ve bilmezlerdi bütün melodramların yalan olduğunu
çekirdek çitlenen eski yazlık sinemalarda
onlar hâlâ gülümsüyorlar buğulu bir atlastan
anıları damlıyor fotoğraflardan
(...)
Buğulu Atlas, Türkiye şiirinin son yirmi yılında kendine özgü bir yer edinen ve her şiir kitabı büyük bir ilgiyle karşılanan Yılmaz Odabaşı´nın, 2001-2002 yıllarında yazdığı yeni şiirlerind
herkesin bir feride´si vardır ben bilmez miyim
herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı
herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim
bir de kimsesizliği
(...)
d(erken) yıllar geçer
o herhangi bir gün de akşam olur
akşam olur sen bana bir bardak çay getirirsin
ensenden öperim, o saat bardakta şeker gibi erirsin
sen bir yaz güneşisin bakınca gözlerine bir sevinir
[bir sevinirsin
yüreğinden ansızın okul çocuklarının trampetleri geçer
tramvaylar, havai fişekler geçer
benim yüreğimde ise hep uzak
Yılmaz Odabaşı, bu kitabında yer alan yazılarıyla, şiirde olduğu kadar düzyazıda da başarıını kanıtlıyor. Sevginin Herkesten Şikayeti var, hayatın gizlerinden damıtılmış duyarlıklardan, sevgisizliğin örselediği parçalanmış hayatlardan ve Güneydoğulu portrelerden oluşuyor.
Eğer bir içsel yürüyüşe çıkmak, bir yazarın tanık olduklarından sorumlu, içtenlikli, duygulu bir biçimde gezindiği yılların içinde olmak ve bu yıllardaki değişimleri, sevgileri, örselenmeleri ve yalnızlıkları duyumsamak istiyorsanız, Se
Şiirleri kitapları satış rekorlarına ulaşan Yılmaz Odabaşı, anılarının on yıllık kesitini kapsayan bu kitabında, şairlik ve varoluş serüvenini, militanlık ve tutukluluk dönemlerindeki ürpertici tanıklıklarını ve 78 kuşağının ertelenen şarkılarını bir roman sürekleyiciğiyle, otobiyografik türde yazıyor.
aşkın özgürlüğünü yaşayan ve yaşatmayanlar ise, hiçbir özgürlüğü hak edemezler! Ve her şeye rağmen: Aşk, dinmemiştir/Yine de dalgındır elleri aşkın/Ve sıcaktır bir yurt kadar...
www.yilmazodabasi.com
Bize mahsus sandığımız hayatlar, aslında evrensel bir bütünün birbirini tamamlayan parçalarıdır. Edebiyatçının görevi ve değeri de burada ortaya çıkar: Yerel olanda evrenseli, insanlığa ait olanı bulup çıkarmak..
Yılmaz Odabaşı da evrensel bir duyarlılığın yerel reflekslerle buluştuğu öyküleriyle bilinir. Onun öyküleri hem tüm Ortadoğu`ya hem de sadece bize özgü gibi görünebilen bir düzlemden okunurlar. Odabaşı, bir ülkeye tanıklığın, tarihe kayıt düşmenin en güzel biçimini, yine öyküleriyle ortaya koyuyor
Artık hepimiz, söz ve yazının giderek işlevini yitirdiği, ikiyüzlülüğün, riyakarlığın ve kahpeliğin çokça meşrulaştığı bir balçığın kiracılarıyız. Yüzsüzlük, yeni bir yüz artık!
Bize de isyan değil, tevekkül bırakmışlardı; artık hayallerimiz bile haklı cesaretlerini unutmuşlardı...
Umudun çocuklarına gelince, sanırım şimdi kendileri için bile umut değiller; üstelik onlar, benim bugündeki umutsuzluğumun da bir nedenidirler... Ama ben umudu seviyorum, umutsuzluğu seviyorum; çünkü ikisini kardeş kılan ha
Aşkın yolları hiçbir zaman düz değildir. Ama öyle coğrafyalar vardır ki, hayat ve aşk, her an bir uçurumdan yuvarlanacakmış gibi, imkânsızlığın kıyısında salınır durur. Aşkı küle çeviren geleneklerle ve zamanla kuşatılmıştır çünkü oralarda hayat...
Öyle coğrafyalar vardır ki, sonsuza dek değişmez sandığınız mekânlar ve insanlar bir postal darbesiyle yıkılıverir. Şaşkın ve kederli bir sürgünsünüzdür; kendi ülkesinden, ailesinden ve dilinden sürgün edilmiş bir çocuksunuzdur artık. Sürgünlük en onulmaz darbesi
Yılmaz Odabaşı´nın bu kitabında yer alan şiirleri, 1990´dan 2000 yılına dek on yıllık devrede yazdıklarından oluşuyor. Bu yapıttaki şiirler, yine aynı dönemde yayınlanan Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur, Cehennem Bileti, Aşk Bize Küstü ve Çalınmış Bir Mahşer İçin Ahval adlı kitaplarını kapsıyor.
Yılmaz Odabaşı bu şiirleriyle:
1987 TEMMUZ Dergisi Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
1990 CAHİT SITKI TARANCI Şiir Ödülü,
1992 PETROL - İŞ Sendikası IV. Geleneksel Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
1998
Yılmaz Odabaşı´nını bu kitabında yer alan şiirleri, 1990´dan 2000 yılına dek on yıllık evrede yazdıklarından oluşuyor. Şairin bu yapıtındaki şiirleri, yine aynı dönemde yayınlanan Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur, Cehennem Bileti, Aşk Bize Küstü ve Çalınmış Bir Mahşer İçin Ahval adlı kitaplarını kapsıyor.
Yılmaz Odabaşı, bu şiirleriyle: 1987 Temmuz Dergisi Şiir Yarışması Birincilik Ödülü, 1989 Tayad Şiir Yarışması İkincilik Ödülü, 1990 Cahit Sıtkı Tarancı Şiir Ödülü, 1992 Petrol-İŞ Sendikası IV. Gelen
tek kişilik kalabalıktır aşk.
aşk tek kişiliktir; ikinci kişiye bilet yoktur.
kendinin yayasıdır aşkta ikinci kişi, kendinin mayası;
herkes kendi sevgisini sever...
aşk nedir incil`e göre? nedir tevrat`a, zebur`a, kur`an`a göre? bu kitaplardaki aşklar, küfürler neyin rengine göre?
insandır, insan aslolan: insana göre!
bir bedeni o kıyısızlığa bırakma saati geldiğinde
gitmek bir yalnızlıktır.
bütün gitmeler yalnızlıktır
kalmaya göre...
Sürükleyici, sarsıcı, kuşatıcı yazılarıyla kendisini yazar olarak da var eden Yılmaz Odabaşı, düzyazılarında da şiirdeki başarısının hiç de altında kalmayan bir dil ve düşünce ustalığı gösteriyor. Bütün Kanamalar Umuttan, 120 mahkumiyet gününün deneme, öykü, şiir tadındaki iç dökümü... Yakınmaları, umut ve direnç tazelemeleri, sevgileri ve nefretleriyle bir şair yüreğinin kendini açması (...) Kısacası, bu hapishane günlükleri, bir şairin duyarlılığını, bir aydın sorumluluğunun buyutlarını ortaya koyan, de
Haber manşetten girerse sizi yakarım!
Yazacağınız her satırı, her haberi iyi düşünerek yazmazsanız gerisine karışmam!
Nesnellik, korku ve şiddetle gölgelendi... Yeni bir gazetecilik etiği doğdu... Gazete bürolarına gelen haberler, merkez bürolara geçilmeden önce Olağanüstü Hal Valiliği´nin açıklamaları bekleniyor; haber bu açıklamalar çerçevesinde son şeklini alıyor... Korku ve şiddet, güç odaklarının yakın markajındaki gazeteci tipini dayatıyor... Kontrgerillayla, Hizbullahla, feodaliteyle, merkez editör
Toplam 18 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.