Pandemi, ekonomik kriz ve artan siyasal baskı karşısında bizler "hareketsizlikten" yakınaduralım, Alain Badiou, başta Sarı Yelekler hareketi olmak üzere Fransa`daki yakın dönem örneklerine bakarak bu tür hareketliliklerin her zaman hayra yorulamayacağını savunuyor. Sınıfsal çatışmada önemli ve belirleyici bir taraf haline gelen, günümüz "demokrasilerinin" en büyük destekçisiyken günden güne irtifa kaybeden orta sınıfın, içinde konumlandığı dünyanın dışına çıkarılamadığı takdirde despotizme çanak tutan, salt
Alain Badiou'nun, kendini filozof olarak tanıtmayı yadsımakla kalmayıp, psikanaliz söylemiyle felsefe söylemi arasına güçlü bir mesafe koymakta ayak direyen çağdaş anti-filozof Jacques Lacan'a adadığı Lacan: Anti-Felsefe Seminerleri, psikanalistin gerçeği simgesele, topolojiyi cebire yeğleyen çalışmalarına odaklanmaktadır. Bu seminerler bilgi ve hakikat arasındaki sorunu açıklamayı temel meselesi haline getirmiştir.
Anti-filozofun 70'li yıllardaki çalışmalarından hareketle, onun matematiklere kapalı, siya
Nietzsche bir filozof mudur, yoksa anti-filozof mu? Nietzsche'nin, dünya tarihini kırıp ikiye bölmeyi amaçlayan anti-felsefi ediminde sanatın işlevi nedir? Kendini bir sanat eseri olarak yaratmak nasıl mümkündür? Filozofu suçlular suçlusu olarak gören anti-felsefenin gücü nedir?
Anti-Felsefe seminerini bu sorular çerçevesinde kurgulayan Alain Badiou, anti-filozof olarak andığı Nietzsche'nin eşi benzeri görülmemiş bir girişimle felsefeyi yerle bir etme ve böylelikle yepyeni bir felsefe kurma tasarısını irde
Alain Badiou, her yaştan gençleri yoldan çıkarma davetine bu kez odağına öteki ve siyaset kavramlarını alarak Gerçek Yaşam'da kaldığı yerden devam ediyor. Öteki üzerine düşünürken insanlığın tüm farklılıklarına rağmen müşterek özelliklere sahip olduğunun altını ısrarla çizerek; hem ırkçılık denen belanın müşterekliklerimizi aşındırma çabasına hem de yüzyılımızda farkın kutsanıp aynının düşünce sahasının dışında bırakılmasına itiraz ediyor. Birini diğerine tercih etmektense ikisinin birlikte hareketine odakl
İki filozof arasında hakiki bir tartışma: Alman felsefesinden, yani Kant, Hegel, Marx, Heidegger ve Adorno'dan yola çıkıp hem genel olarak felsefeyi hem de kendi pozisyonlarını tartışıyorlar. Birbirlerine şakacıktan değil gerçekten vuruyorlar. Jan Völker'in felsefi tartışmanın imkânı ve rolü üstüne düşünen güzel sonsözüyle beraber bu diyalog diğer Metis Diyaloglar'ın bıraktığı yerden birlikte düşünmenin yollarını araştırıyor.
NANCY— Soruların sırasını biraz bozacak olsa bile şu soruyu yöneltmek istiyorum
Çağdaş kapitalizm gençlere, kimi zaman iç içe geçen iki seçenek sunar: Gününü gün et
ve/veya düzenin basamaklarında hızla yükselmeye çalış!
Yaşayan önemli filozoflardan ve eylem insanlarından Alain Badiou, Gerçek Yaşam - Gençliği
Yoldan Çıkarmaya Yönelik Bir Çağrı'da derlenen konuşmalarında, her iki seçeneğin de
yaşamın gerçekliğini örten bir yanılsama olduğunun altını çiziyor. Tıpkı yüzyıllar önce
Sokrates'in yaptığı gibi, sadece yaşı değil ruhu her daim genç olanlara eleştirel ve özgür
düşüncenin kanallar
Badiou'nün başka bir estetiği araştıran bu kılavuzu, estetiği felsefenin bir alt disiplini olarak değil, estetik ürünlerin dile getirdiklerini başlı başına bir felsefe olarak okumaya dönük bir girişim. Bunun için şiir, dans, tiyatro ve sinemayı kateden ve tekrar şiire dönen yazar, sanatın, daha doğrusu başta Mallarmé, Pessoa ve Beckett olmak üzere sanatçıların kendi felsefelerinin peşine düşüyor. Başka bir estetik: artık estetik-olmayan bir estetik. Duyumsallığın bugünkü yerinin karşısına yerleşmiş bir este
Aşk inatçı bir serüvendir. Serüven dolu tarafı gereklidir gerekli olmasına ama, inat da gerekir.
Ünlü yazar ve felsefeci Alain Badiou Nicolas Truongla birlikte aşkı, o en olağanüstü duyguyu irdeliyor. Çıkarı, güvenliği her şeyin üstünde tutan günümüz dünyasında tehdit altında gördüğü aşkı yeniden icat etmeye çağırıyor bizi. Değil mi ki tüm dünyayı kapsayacak, ortaklaşa bir yaşamın savunma aracı, direnişi bu duygu. Badiou, tekbiçimliliğe, aynılığa karşı serüveni, rastlantıyı, farkı, demek ki aşkı yüceltiyor;
Birbirinden özgün felsefi eserler üretmesine rağmen, hakim postmodern mutabakatın dışında durmayı ya da ötesine geçmeyi tercih ettiği için uzun süredir maruz bırakıldığı sükut suikastinden son birkaç yılda sıyrılmaya başlayan Fransız düşünür Badiouyu okurlarımıza tanıtmaya Etik kitabıyla başlamıştık. Şimdi de günümüz koşullarında felsefeden neler bekleyebileceğimizi, Arzu, Hakikat, Siyaset, Psikanaliz, Şiir, Sinema, Aşk gibi genel, Terörizme Karşı Savaş ve Komünizmin Ölümü gibi güncel kavram ve temalar etr
Alain Badiou, yirminci yüzyılın ikinci yarısında öne çıkan Fransız filozof veya düşünürlerinin bir bakıma öznel denebilecek bir bilançosunu çıkarıyor: Sartre, Ricoeur, Althusser ve Lacan'dan Deleuze, Foucault ve Rancière'e bir dizi filozof üstüne ?yaşam, ?kavram, ?özne ve ?eşitlik gibi mihenk taşlarını esas alan derinlikli okumalar yapıyor. Önsöz'de, odaklandığı dönemi ana hatlarıyla değerlendirirken şöyle diyor: ?Fransız felsefesinin bu ânı, Alman düşüncesinin yeni bir şekilde sahiplenilmesi, yaratıcı bir
Felsefenin büyük kurucularından Platon günümüzde yaşasaydı Devlet'i nasıl yazardı? Platoncu komünizmin savunucusu, tiyatro yazarı filozof Alain Badiou Devlet'i serbest bir şekilde çevirerek (aslında yeniden yazarak) bu soruya kendi cevabını vermiş ve ortaya hem klasik hem modern olan özgün bir eser çıkmış: Mağara metaforu yerini sinemaya, evet-efendimci diyalog karakterleri yerlerini gerçek sorular soran meraklı gençlere bırakmış; eksik olan kadın figürü isyankâr bir genç kızla tamamlanmış; klasik dünyanın
Son yirmi-otuz yıldır ideolojilerin sonunun geldiği söylendi aslında ima edilen sadece Solun sonuydu. Daha sonra aynı şekilde, temsilin, felsefenin, doğanın ve hatta insanın sonunun geldiği ilan edildi, bazen arsız bir neşe, bazen de melankolik bir kederle. Badiou bu postmodernist mutabakatın dışında kaldığı için, uzun yıllardır yazmasına rağmen değeri yeni yeni teslim edilen büyük bir düşünür. Düşünce sistemine polemik mahiyetinde bir giriş sayılabilecek Etik kitabıyla kendisini Türkçede ağırlamaya başlıy
Jacques Lacan'ı yakından tanımış ve düşüncelerinden derinlemesine etkilenmiş iki kişi, filozof Alain Badiou ve psikanaliz tarihçisi Elisabeth Roudinesco bu söyleşide verimli bir diyaloğa giriyorlar. Lacan düşüncesinin psikanaliz ve felsefe açısından önemini irdeliyor, günümüz dünyası açısından ne ifade edebileceğini ortaya koyuyorlar. Aykırı fikirleriyle tartışmalara konu olmuş, sadece psikanalist diyemeyeceğimiz bu etkili figürü yanlarına alarak, siyasal devrim ile öznel devrim arasındaki ilişkiyi yeniden
Komünizm kelimesini sahip olduğu anlam kaymalarından nasıl arındırabiliriz? Bugün küresel kapitalizme karşı mücadele etmek ve hayatını başka türlü biçimlendirmek isteyenler için komünizm fikri nasıl bir anlam taşıyabilir? Tarihsel olarak başarısızlığa uğramış girişimlerin hataları nelerdi? Komünizm fikrinde ne tür reformlar gerekli? Bu tür sorulara yaratıcı cevaplar getirmeyi amaçlayan Komünizm Fikri, başta Alain Badiou ve Slavoj Zizek olmak üzere, komünizmin sadece geçmişte kalmış bir ideal olmadığına, bug
20. Yüzyıl: Kısa ya da uzun, totaliter ya da liberal, terörist ya da mücadeleci, ütopik ya da yanılsamalı, soykırımlarla ve avangardlarla dolu benzersiz bir dönem.
Bir yüzyıl kaç yıl eder? Yüz yıl mı? (...) Tek bir an bile sonunu getirebiliyorsa, yüz yıl dediğimiz nedir ki, bin yıl nedir ki? (...) 20. Yüzyılı sona erdiren istisnai an hangisidir? Berlin duvarının yıkılışı mı? Genomun diziliminin belirlenmesi mi? Avronun doğuşu mu?
Geçip gittiğimiz 20. Yüzyılın fotoğrafını çekiyor Alain Badiou. Felsefi frag
Toplam 16 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.