Kulağımıza hep bir yerlerden çalınır: Derler ki, İstanbul sadece bir şehir değildir. İstanbul'un uzağında olan için bu sözün pek bir anlamı olmayabilir. Fakat şehrin içinde yaşayan, bir ara konaklayan veya şöyle kıyısından geçip gidenler için bile İstanbul artık başka bir anlam kazanmaya başlar.
Ancak bu şehri İstanbul yapan asıl unsurlardan biri de sinesinde barındırdığı martılar, güvercinler, köpekler, kediler ve cümle sokak hayvanları değil midir? İstanbul asıl rengini, sesini, kokusunu ve güzelliğini
Sesin, çocuğum senin, taşlara can veren
Bir iğdeli yol, bir akasya serinliği...
Sonra o altın zaman saçlarından doğan
Gözlerinin püsenler içindeki zeytini
Kekre ırmağı aşkın parmaklarında biten.
Sonra göğüslerinin o mağrur uçurumu
O ebruli başdönmesi gamzelerinde tüten.
Ağzın ki bir uzun ayaklanma ölüme karşı
Yürüdükçe yolları gelincik tarlasına çeviren,
öyle kısa sürüyor ki gelişinle gidişin
Ne çekiyorsam ayaklarından çekiyorum.
Bir geçmişi sürükleyip gövdemizle kekeme
Ben kalbimi gözyaşımla yı
Suyum, Unum, Buğdayım
Ben bir iyiliğim, diyorum
yitiklik duygusundan doğan.
Çoğalmak istedikçe azalmaktan alırım
güzelliğimi.
Seçilmiş bir yalnızlığın içinden
seslenirim mahcup ve özgür;
sevdiği herkesi bir kedere
dönüştüren kalbimle.
- Karlı bir boşluğü inen gece
çocuk kalır odamın yanında.-
Kalabalığı kanıt gösteririm
kalabalığın kendine:
Hiçbir yakınlık hiçbir hayale
su taşımaz
buğday olmaz
un vermez...
Git. Yanlışı olmayandan koru kendini. Dağ koyaklarının rüyasını uyu. Gecenin sahibi korku değil her zaman. Üstünü örtecek bir yurtsuz bulunur elbet. Mahşerini sev. Onu sen kurdun. (...) Git. Kapan. Gör, yalnızlığın yatışmaz kalabalığını.
GÜZ VE YILDIZ
Günler yağmur alacasını giyindi
Bulutlar indiler yere birer birer
Sabahlar düşlerimiz kadar kısa
Akşamlar ömrümüzün garipsi yükü
Havada gurbet sürgünü türküler.
Herkes kendi yalnızlığında yitik
Erir bir suskunluğun tüneklerinde
Hangi el aralar hangi yüz girer
İçimiz sevgilere kapalı nicedir
Dışımız eğreti yalan giysiler.
Bu çat ayazlarda günsüz güneşsiz
Unuttu gülmeyi nicedir yüzlerimiz
Aydınlığı kirli sislerde silik
Kan sularda yüreğimiz umut gemisi
Bir kuzey yıldızında kaldı gözlerimiz.
1
Kalabalığın uzun sürmüş sözüne
Mine çiçeklerinden bir merhem edindim.
Limonların denize gamzeler açtığı
Bir sokağı dünyaya ekleyip duruyorum
Ay masalı, kum masalı, nar masalı
Yalnızlığı seviyorum sessizce.
Denizden çocuk, dağlardan çıplak
Bir zaman oluyor kalbim
Sitem yok, dağlardan çıplak
Bir zaman oluyor kalbim
Sitem yok, diyorum, hayatımademiş hiçbir hayata.
Gözlerim kocaman atkestaneleri
Kime baksam, ıhlamurlar içinde
Bir şehir düşüyor kirpiklerimden.
Yetmedi ölüme bunca ayrılık
Bütün sevdiklerim bulanı
Öyle çabuk dönüp gidiyor ki insanlar. Sesiniz ağzınızda dağılıp kalıyor. Kimin gülüşünü biraz araladıysam dişleri ıslık çalıyordu. (...) Güvenlik duygusundan başka akçesi, metaı olmayan bu pazar yerinde kiminle hangi acıyı yürüyebilirsin ki...
Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne cephelerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte...
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık.
Toplam 11 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.