Bir bahar günü Sait Faik ve Orhan Veli ile birlikte yaptığımız bir Boğaz gezintisini anımsıyorum. Üsküdardan Beykoza kadar her iskelede Sait beni sınava çekmişti:
Şu iskeleyi anlatmak gerekse neresinden başlarsın? Anadoluhisarı İskelesinin yanında küçük bir kahve vardır. Haydi dedi, mademki hikâyecisin, şu kahvede ilk gözüne çarpan nedir, söyle bakalım? Baktım üç dört kişi oturmuş, kâğıt oynuyor, kahve içiyor, duvarda birtakım basma resimler İran şahının, Atatürkle resmi falan. Bu resimleri belirtirim dedim
Hafif bir rüzgâr, köpeğin sarı tüylerini, adamın sarılı beyazlısert saçlarını oynatıyordu.
Adamın yüzünde manalı hatlar vardı. Sevilmemişlerin,çok üzülmüşlerin, sarhoşların, bir zaman güzelkençirkinleyivermişlerin, okumuşların, hasılı iç rahatsızlarınyüzlerindeki ifade () Gözlerinin etrafında yedi sekizçizgi, hayatında çok güldüğünü değil, yüzünü güneşe veripmavi gözlerini kıstığını ifade ediyor dersem, inanmalısınız!
O, aynaya baktığı zaman, bu çizgilerin gülmekten değil,güneşe bakmaktan olduğunu, köpeğine
(!) Mahalle çocuğu, Sait'in hikâyelerinde bir iki tane değildir; birçoktur. Bunu, onun bu yaşa kadar değişmemiş mizacına veriyorum. Bence Sait Faik ne genç hikâyecidir, ne ihtiyar. Bence o, kırkını aşmış bir mahalle çocuğudur.
Ama sakın bu hükmü onu kötülemek için söylenmiş bir söz sanmayın. Çocuk deyişim ona gençlikten daha genç bir yaş biçişimden, mahalle çocuğu deyişim de onu, ekseri mahalleden yetişenler gibi, halktan bir insan, halka bağlı bir insan sayışımdan ileri geliyor.
-Orhan Veli Yaprak-, 1 Şu
(!) Mahalle çocuğu, Sait'in hikâyelerinde bir iki tane değildir; birçoktur. Bunu, onun bu yaşa kadar değişmemiş mizacına veriyorum. Bence Sait Faik ne genç hikâyecidir, ne ihtiyar. Bence o, kırkını aşmış bir mahalle çocuğudur.
Ama sakın bu hükmü onu kötülemek için söylenmiş bir söz sanmayın. Çocuk deyişim ona gençlikten daha genç bir yaş biçişimden, mahalle çocuğu deyişim de onu, ekseri mahalleden yetişenler gibi, halktan bir insan, halka bağlı bir insan sayışımdan ileri geliyor.
-Orhan Veli Yaprak-, 1 Şuba
Önümüzde hayat... Her gün bir başka uykuya
yatıp bir başka rüya göreceğiz. Halbuki zaman,
ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir
göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor,
dalgalanıyorduk.
Sarnıç adlı öyküden.
1953te Sait Faik, ikinci Türk olarak, Amerikadaki Uluslararası Mark Twain Derneğinin onur üyeliği payesini aldı. Bu kadarı küçük bir haber olarak gazetelerde çıktı çıkmasına ama, sanatçılar gazete sütunları için pek çekici konu değildi.
Oysa bundan önceki Mark Twain üyeliği ilk Türk olarak Atatürke verilmişti. Şimdi ikinci Türk de Sait Faik oluyordu. Aradan yıllar geçti, bugüne kadar başka hiçbir Türk bu onura layık görülmedi.
Çıplak heykeller yapmalıyım,
Çırılçıplak heykeller
Nefis ruyalarınız için
Ey önumden geçen ak sakallı kasketli,
Yırtık mintanından adaleleri gözuken
Dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden duyurmalıyım, resimlerden...
(...)
Çıplak heykeller yapmalıyım,
Çırılçıplak heykeller
Nefis ruyalarınız için
Ey önumden geçen ak sakallı kasketli,
Yırtık mintanından adaleleri gözuken
Dilenci
Sana önce
Şiirlerin tadını
Aşkların tadını
Kitaplardan tattırmalıyım
Resimlerden d
Mahkeme Kapısı
Sait Faik bu kez bir ay boyunca izlediği adliye mahkemelerindeki ?tutukluların öykülerini yazıyor. Bu kişiler Sait Faik'in bildik evreninin bildik yüzleri: kimsesizler, yoksullar, işsizler, balıkçılar, oyun olsun diye hırsızlık yapan çocuklar... Ve öte yanda yargının soğuk yüzünü yansıtmaktan uzak, iyicil yargıçlar çıkar karşımıza. Suçlu olarak mahkemede bulunan çoğu kişiyi, önce insan olduğunu anımsatan ayrıntılarla, onların önce bir oğul ya da bir baba olduğunu vurgulayarak anlatır Sait Fa
Uyusam,
Kendimi bir sonvapurda sansam...
Pesimizde yildizlar
Pesimizde uskur
Uyusam...
Sait Faik'in siirlerindeki hüzünlü öyküler, öykülerindeki yanik siirler...
Siirden öyküye, öyküden siire, sevgiyi, insani, dogayi, kuslari, baliklari, denizi, -en çok da sevgi(yi) denizi tasidi, hayattan alarak.
O'nun her satiri/dizesi insan olma serüveninin en lirik anlatimidir.
Sevmek, bir insani sevmekle baslar her sey.
Tadımlık
AYNALI ÇESME
Küçük bir sofra kurardim
Bogazimi bir umutsuzluk sikardi
Merdivende ayak
Sanatına onun kadar bağlı az yazar tanıdım. Sanatı dışında bir işle uğraştığını görmedim. Üne ermeye bile özenmedi, tanınmak için yazılarından başka hiçbir şeye başvurmadı.
- Nurullah Ataç
Ben hikayeciyim diye sizden ayrı şeyler düşünecek değilim. Sizin düşündüklerinizden başka bir şey de düşünemem. O halde bu adamın hikayesi ne olabilir? Sakın benden büyük vakalar beklemeyin, n`olur?
diyen büyük yazarın; ilk kez 1948 yılında yayımlanan hikaye kitabı Lüzumsuz Adam yeniden gözden geçirilerek yayına hazırlan
Sevgilim! (...) Cıgara içmekten vazgeçilebilir mi? Hikâye yazmaktan da, köralası, vazgeçemiyoruz. İşte bir müddettir ben de, elimde cigara, adam arıyor giibiyim. Ne kadar üstü başı düzgünler, suratı ciddiler, hali azametliler içinde kalmışım ki bir türlü hikayeme yanaşamıyorum.
Sait Faik Abasıyanık`ın Dört Zait adlı hikayesinden.
Onun dünya nimetlerine dört elle sarılan yaşamak hırsını, şu dünyanın toprağını, suyunu, yemişini ve güneşini yudum yudum tadarken duyduğu yaşama sevincini düşünüyorum da, Sait
Sait Faik´i bugün bütünüyle düşününce, içimize insan sevgisi salan esrarlı bir kuvvet gibi görüyorum. Bu kuvvetin önünde doymak bilmez bir sevginin bulunup yitirilmişliği, tatmi edildikçe parlayıp alevlenen aşkın şifa bulmazlığı var.
- Vedat Günyol
...Toprak kokan, deniz kokan, içi yıldız dolu bir insan. Sevdiği dosta, uçan kuşa, havaya, suya, toprağa, her şeye bağlı bir insan... ´Yaşamak ne güzel´ derdi sık sık.
- Cahit Irgat
...Ben de dün akşamdan beri Hasan´a uyduracak hikaye düşünüyorum. Saatlerce düşün
Ben Sait Faik´i çok severim. Bizim büyük hikayecilerimizden biridir. Büyük hikayeci, büyük şair. Bazen bedbin, bazen ümitsizliğe kapılır. Fakat çok namuslu insan, memleketini çok seven insan. Ve belki de bedbinliği, ümitsizliği çıkar yol görememesinden ileri geliyor. Halbuki çıkar yol var tabii. Velhasıl büyük bir hikayeci, büyük bir şair.Nazım Hikmet... Sait Faik, hayata, kalemine korkmadan dokunan sanatkardı. Bu, büyük cesaret ve büyük kuvvet isteyen bir iştir. Onda her ikisi de vardı.Yusuf Ziya OrtaçÖnüm
Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir.
diyen büyük yazarın; ilk kez 1936 yılında yayımlanan hikaye kitabı Semaver yeniden gözden geçirilerek yayına hazırlandı. Mektuplar, manüskriler ve gün ışığına çıkmamış metinler sırada.
... Dünya değişiyor dostlarım, günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi.
Sait Faik Abasıyanık´ın Son Kuşlar adlı hiykayesinden
Son devir hikayecileri içinde en çok beğendiğim bir genç yazardır. Türkçesi de çok mübalağalı değildi, tabii idi. Kendine
Sanatına onun kadar bağlı az yazar tanıdım. Sanatı dışında bir işle uğraştığını görmedim. Üne ermeye bile özenmedi, tanınmak için yazılarından başka hiçbir şeye başvurmadı.
Nurullah Ataç
Ne ondan evvel onun gibi sanatçı yaşadı; ne de ondan sonra yaşayacaktır.
İlhan Tarus
Sait Faik´i bugün bütünüyle düşününce, içimize insan sevgisi salan esrarlı bir kuvvet gibi görüyorum. Bu kuvvetin önünde doymak bilmez bir sevginin bulunup yitirilmişliği, tatmin edildikçe parlayıp alevlenen aşkın şifa bulmazlığı var.
Veda
Sait Faik`i 1940`ta Nurullah Ataç sayesinde tanıdım. Nurullah Ataç, Burgaz`a gidip Sait Faik`i görmemizi önerdi. `O da kim?` diye sordum. `Türkiye`nin en iyi hikaye yazarı` dedi. Edebiyatımızın en iyi öykü yazarı olduğuna şimdi inanıyorum. Neden derseniz, benim için edebiyatın özü şiirdir de ondan. Ve Sait öykülerinde şairdir.Minâ Urgan.. Ben, iskambil oynarken, yanımda birisi durursa pek memnun olurum, o zaman oyunu da iyi oynarım. Yalnız başına olan insan kadar büyük adam yoktur ama insanlarla beraber ol
Hayvanların içinde insanoğlu dilini en anlayan, anlar görüneni köpektir. Birçok kelimeleri anlar da. İnsanoğlu ile arasındaki lügatçe öteki hayvanlarkinden bir hayli zengindir. Köpek çocuğun sözlerini anlamış, susmuştu. Çocuk şarkıya başladı. Karakolda ayna var ayna var Kız kolunda damga damga var Gözlerinden bellidir Karabaş Sende de bana sevda var.
Şu karşıki sandalı görüyor musun? Bakın sahile yaklaşıyor. Onu yürüten şey nedir? Kürekleri değil mi? Ya şu uçan martılar! Kanatları yolunsa artık uçabilir mi? Düşünce de böyledir. Dört duvar arasına kapatılmak istenirse kanatsız kuş, küreksiz sandal oluverir ve bütün manasını kaybeder
diyen büyük yazarın; ilk kez 1944 yılında yayımlanan romanı Birtakım İnsanlar yeniden gözden geçirilerek yayına hazırlandı. Mektuplar, manüskriler ve gün ışığına çıkmamış metinler sırada.
Toplam 71 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.