"Eli kalem tutan okumuşlar, aydınlar, siyasiler, adı siyasetçi olmasa bile siyasi rekabetin
parçası olan yapılanmalar; itiraz ve savunmalarında kuracakları dili iyi düşünmek zorundalar.
Bireylerin dinî kimlikleri, teker teker Müslüman olmaları ile müesses nizamın temel yapısı
arasındaki derin çelişkiyi göremeyenler... Hatta İslâm'ı bir tür devletin gücü ve bekası için
siyasallaşmasına razı derin siyasetleri okuyamayanlar bu ülkenin insanının henüz
kurulamayan cümlelerini bozar, sesini boğar. Yaşanmakta
“Ne kadar söz varsa düne ait / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Mevlana’nın eskimeyen, her dem taze kalan sözü... “Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” derken var olan sözlerin eskitildiğini, tükendiğini de itiraf etmiş oluyoruz. Sözün eskimiş olması anlamın tükenişine işarettir aynı zamanda. Anlamın tükenmesi, bunca sözün, emeğin geçersiz kılınmasını, geçersiz anlamlar peşinde koşulmasını da beraberinde getirir. Bunca emeğin, bunca alın terinin, insanlık adına, hepimiz adına, kutsal adına, sancılı dönemleri
Bir gün bütün gemileri yaksak ulaşacağımız yere dair elimizde hangi adres
kalacak? Tarık bunun cevabını biliyordu. Elinde bir adres yoktu ama adresleri
kendisi yazacaktı. Beklentisi yoktu, tek hedefi ayak bastığı toprak parçasını adres
defterine ekleyebilmekti. Bunun için elindeki tüm adresleri yakmıştı. Kahraman
bir kâşif edasıyla İber Yarımadası'nın içlerine ilerleyen bu fatih, daha sonra eski
adresine sıradan bir asker olarak döndü, sessiz sedasız köşesinde hayatını
tamamladı. Onun en büyük farkı,
Tarihte Kudüs kadar çığlıkla anılan başka şehir olmadı. Tarihte hiçbir şehirde Kudüs'te olduğu kadar efsanelerle hakikat çarpışmadı. Hiçbir şehir Kudüs gibi geleneğin temsilini üstlenmedi. Kudüs, hakikati boğan efsaneler adına binlerin akın ederek insan kanını sel edebildiği bir çekim merkezi... Aynı zamanda kadim gelenekleri yok etmeden, onları kuşatıcı son muştunun öteki ile yüzleştiği mekânın adı... Kudüs bugün bir çığlıktır! Boğulmak istenen hakikat medeniyetinin çığlığı... Bu çığlık, onu t
Anadolu'daki insan mekân ilişkisinin kendine özgü bir ruhu olduğunu düşünürüm. Bu ilişkiyi
farklı kılan, her birimizin kendi oluş macerası olduğu gibi, buraya özgü hatıraların, sevinçlerin,
hüzünlerin hulasası olsa gerek. Zaten bizi biz yapan diye başlayan zamanla içi boşaltılan her ne ise, o, acı ve sevinçlerin ortak paydası değil midir? Zaferler kadar bozgunlar, buraya özgü biricikliğimiz kadar iç içe geçen çeşitliliğimiz...
Müslüman Anadolu insanı buranın birikimini harmanlayıp, var olanı yok etmeden onu
Soğuk savaş döneminin bitişini ilan eden Berlin Duvarı'nın yıkılışı ile Dünya Ticaret Merkezi'nin yıkılışı
arasında geçen kısa sürede dünya yoğunlaştırılmış bir yüzyılı yaşadı. Bu on yıl içinde neredeyse bir
yüzyılı kapsayacak yoğunlukta gelişmelere tanık olundu.
Küreselliğin Fay Hattı, dünya ile beraber Türkiye'nin içinden geçtiği yoğunlaştırılmış soğuk savaş
sonrası dönemi, bir yüzyılın bitip yeni bir yüzyılın başladığı yılları kapsıyor.
Bu kitapta yer alan yazılar, dönemin dünyasını tanımaya ve tanımlama
Portreler, Akif Emre'nin belli temadaki gazete ve dergi yazılarını bir araya getiriyor. Portre kelimesi genel olarak güzel sanatların çeşitli kolları için kullanılmakta ve resim, fotoğraf, heykel ve benzeri sanat türlerinde bir kişinin yüzünün ve yüz ifadesinin betimlenmesi ile oluşturulan eser olarak tanımlanmaktadır.
Bu eserlerin amacı, kişinin görünüşü yanında, kişiliğini ve ruh halini de yansıtmaktır. Akif Emre bu genelgeçer tanımdan farklı olarak Portreler'ini kelimelerle çizmiş. Güzel sanatlarda yüzü
Seyyid Hüseyin Nasr ● Cahit Koytak ● Ataullah Bogdan Kopanski ● Maria Nikolaeva Todorova
● Yusuf İslam ● Âsaf Hüseyin ●Selamet Haşim ● Abdülkadir es-Sûfî ● Burhaneddin Rabbânî ●
Gulbeddin Hikmetyar ● Martin Lings ● Hamid Algar ● Ali Mazrûi ● Turgut Cansever ● Gazi
Hüseyin Ahmed ● Roger Garaudy
Söyleşiler, Âkif Emre'nin Çizgisiz Defter'den sonra yayımlamak istediği bir kitaptı. Müstağrip
Aydınlar Yüzyılı ismiyle yayımladığımız çalışmasına öncelik verince Söyleşiler'in yayımlanması
bu günlere geldi. Söyleşile
... İstanbul tarihin bir nesnesi olmaktan çok öznesi olmuş ender şehirlerden biridir. Bugün İstanbul'a anlam veren kültürel zenginliğini bu medeniyet eksenli kurucu misyonunda aramak zorundayız. Bir Osmanlı/İslâm şehri olarak İstanbul'un doğu-batı karşılaşmasındaki oynadığı rol tam da bu noktada yani Osmanlı medeniyetinin bir tezahürü, bir İslâm şehri olmasında yatmaktadır. Döneminin Avrupa başkentleriyle karşılaştırdığımızda ötekini dışlayan tek kültürlü yapısı yerine çok kültürlü, çok etnisiteli yapısını
Bu eser, Âkif Emre'nin, Aliya İzzetbegoviç hakkında kaleme aldığı gazete ve dergi yazılarını,
röportajlarını, panel ve TV konuşmalarını biraraya getiriyor. Bu haliyle bir bütünlüğüne
ulaşan Aliya kitabı aynı zamanda 17 yıllık bir birikimin ürünü. Bu eserde bazı okurlarımızın
aşina oldukları Âkif Emre'nin gazete dergi yazıları dışında ilk defa yayımlanacak röportajları
ve konuşmaları da yer almakta. Özellikle Şubat 2001'de Aliya ile yapılan meşhur röportajın
yanı sıra aynı tarihte Aliya ile birlikte Genç Müs
Günlük bir gazetede yazarak fikir üretilebilir mi? Bu sorunun cevabı yapacağınız gazete tanımı ile yakından alakalı. Hem günlük bir gazetenin mutfağında bulunup hem de günübirlik tuzaklara düşmemeyi başarmanın mümkün olup olmadığının bir denemesi olarak Göstergeler kaleme alındı..
Gazete yazısı denilince, gazete mutfağının hareketli ortamında yazılmış yazılar anlaşılıyorsa, bu anlamda gazete yazıları Göstergeler. Ama tüm koşuşturma içerisinde zamanı durdurmayı, soluklanmayı denediği için de Göstergeler, bi
Türkiye'de siyasal düşünce tarihinin sağlıklı biçimde yazılamamasının en önemli nedenlerinden biri kavramalarla değil niyetlerle konuşuluyor olmasıdır. İnsanlar neye taraftar veya karşı oluşlarına göre anlam yüklüyor kelimelere. Her kelime, her anlam çerçevesi bir niyeti ima ediyor. Kendi anlamının dışına taşıyor. Başka bir deyişle hiç kimse birebir yalın anlamların karşılığını konuşamadığı için gölgeli kelimeler kullanıyor. Tıpkı ofset baskıda renk tutturamayan ilk baskılar gibi. Renklerin oturmasını bekle
Bu kitapta bir araya gelen yazılar gezi notları değildir. Her adımda doldurmaya çalıştığım deftere düşülen notlar... Her ne kadar önemli ölçüde yaşanan gerçeklere dair, toplumsaldan siyasala kadar çeşitli gözlemlerden oluşsa da o aslolan boş sayfayı doldurma çabasıdır. Buna yol düşüncesinden kesitler de denebilir.
Aynı mekana dair farklı zamanlarda düşülen notlar zaman içindeki değişimi aksettirse de asıl yolcunun o mekana dair algılarındaki dalgalanmaları yansıtır. Belli mekanlara, coğrafyalara dair tekra
Her kitabın bir serüveni var. Bu serüven, önce bizzat yazarın yaşadığı sonra okuruyla paylaştığı bir kaderdir aslında.
'İz'ler ne bir roman ne de bir sinema senaryosu. Ama fotoğraf karelerinin peş peşe akışına benzeyen formatı, geçmişi ve yaşanılan anı iç içe buluşturması; gerçekte kurgu ya da biçim kaygısından çok yazarının hayata karşı duruşunu yansıtıyor oluşu kitaplaşmasını meşrulaştıran bir gerekçe sayılabilir.
Estetik kaygı bir yana, gazete üslubu içinde güncelle kalıcı olanın, evrensel mekân duygu
Toplam 14 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.