Karşı apartmanda perdeler bir bir açılıyordu. Sade insanların küçük odaları, kar çiçekleri gibi baş veriyordu beton soğuğunda. Evlerin içinde çocuk saçları tarıyordu anneler ve babalar eskimiş ayakkabılarını giyiyorlardı. Kapılar, sahanlıklar, merdivenler doluyor olmalıydı hızlanmış bacaklar ve aceleci yürüyüşlerle. Şehirde hafif bir yağmur başlamıştı.
Tek Başına İyilik, güçlü bir dilin yaralı insanları saklandıkları dünyalarından çekip çıkaran öyküleri. Sessizleştikçe ruhlarında derinleşen, derinleştikçe
Adamın ardında soğuk, çamurlu bir koku kaldı. Anahtarı cebime attım hemen. Gölge avaz avaz bağırıyordu: Annen nereye gitti bu taş yağmurunda?
Süpürgeyi alıp süpürmeye başladım. Süpürdüm, süpürdüm, süpürdüm... Kırıkları topladım, devrilenleri kaldırdım. Süpürge- yi kapının arkasına dayayıp çöpü dışarı çıkardım.
Döndüğümde annem omzumun üzerinde tıkır tıkır konuşuyordu: İnsan neden bulamaz kendi evini?
Hicaz Koro, belirsizliğiyle ânı, sesleriyle sonsuzluğu taşıyor öykülerine. Okur, özgür bırakıldığını zannede
Toplam 2 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.