Bir yanda kalkınma, lüks ve şatafatın baş döndüren cazibesi Savaşmaktan yorulan devletlülerin hiç bitmeyen eğlence sarhoşluğu Gösterişli alaylar, köşkler, kasırlar, zevk ve safa ehli yeni yetme zenginler...
Diğer yanda devleti kangren gibi saran suiistimaller Mafyanın, adam kayırmanın, rüşvetin makbul sayıldığı devlet katları Yangınlar, depremler, salgın hastalıklar ve pahalılığın çaresiz bıraktığı fakir kitleler...
Sefahat ile sefalet arasında akıp giden yıllar Gelişme ve yozlaşmanın birbirini tetiklediğ
Sultan Ahmet gözlerini kapattığında isyancıların uğultusu saray duvarlarını dövüyordu.
Uykuda gibiydi. Yaşananların kâbus olmasını ne kadar çok isterdi.
Gözlerini ovalayıp karşısında sıra sıra dizil kavuklu adamların endişe kasınmış yüzlerine baktı.
İradesini zorladı. Bitkin bedeni, çatlamış dudaklarını oynatmaktan bile acizdi.Bitti dedi sadece bitti
Beklemekten yorulmuş devletlüler, ağzından dökülen tek kelimeyi zehir gibi yudumlayıp gözyaşlarına yol verdiler.
İhtilal meydan bulunca, ayaklar çoktan
Napolyon`un müdebbir veziri Talleyrand, sevgili imparatorunun; elinin ağırlığının oturduğu yerin ağırlığından fazla olduğunu zannettiği ve bunu etrafındakilere ifade ettiği demlerde; Efendim, süngü ile her şeyi yapabilirsiniz, ama üzerine oturamazsınız demiş... Bu söz, idarecinin, elinde bulunduğu gücün değil, işgal ettiği makamın ağırlığına ve idare edilen nezdindeki değerine işaret ediyor. Halk ile güç arasında kurulan ve adına da siyaset denilen sihirli denge bu olsa gerek...
Toplam 3 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.