1969'dan beri milliyetçilikle, 1974'ten beri de azınlıklar konusuyla uğraşan Profesör Baskın Oran bu geniş çalışmasında ilkin, azınlık kavramının tarihçesini geçmişten günümüze bir belgesel film gibi anlatıyor. Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, AGİT, Avrupa Birliği gibi uluslararası örgütlerin bu dikenli konuya yaklaşımlarını antlaşmalar, sözleşmeler, bildirgeler ışığında ortaya koyuyor. Ardından kavramın tarihine, teorisine, hukukuna, dünya ve Türkiye uygulamalarına birer birer değin
Azınlıklar konusu, her yerde hassas bir konudur. Türkiye'de, daha da hassas!
Azınlıklarla ilgili sorunlar, kâh resmî kalıpların, kâh tartışmayı men eden bir hamâsetin, kâh eski komşuları yâdeden nostaljinin veya hoşgörü romantizminin kutusunda kapalı kalır genellikle.
Baskın Oran, elinizdeki çalışmasında, kutuyu açıyor!
*Azınlıklar konusuyla ilgili kavramsal çerçeveye;
*Türkiye'de azınlıklar konusunun temel referansı olan Lozan Antlaşması ve uygulamasına;
*Azınlıklarla ilgili bütün hukuksal düzenleme ve tea
Enişte, Baskın Oran'ın, Bodrumlu Feyhan'ın kocası olmak sıfatıyla kazandığı bir pâye. Bu mühim pâye sayesinde, Bodrum'un halkı, hayatı ve töresi, saklısız gizlisiz açılıvermiş hocaya. O da, bilinen hoş sohbetiyle anlatıyor Bodrum izlenimlerini. Dalavera Memet'in Bodrum Tarihi'nin tadı damağında kalanlar için, tatlı
niyetine..
Ama sadece o kadar da değil. Bu kitap dört başı mâmur bir tatil kitabı. Hem tatilde rahat rahat, sereserpe okunacak cinsten olması bakımından. Hem de Türkiye'deki sayfiye ortamını, ta
Ben niye bu kadar geç geldiğinizi, niye bu kadar geç kaldığınızı
sormak istiyorum...
Niye dağa çıkıyorlar değil, niye çıkartıyoruz demek lazım...
12 Eylülün Türkiyeye çok faydası olmuştur...
Akil Adamlar dün bize özetle korkmayın hiç acımayacak dediler ve
benim aklıma sünnetim geldi.
Akil İnsanlar projesi, Türkiyenin onyıllardır içinden çıkamadığı Kürt
meselesine barışçı ve demokratik çözüm getirme girişimlerinden
biriydi. Ben Egede Akilken...de Baskın Oran, ortaya çıktığı günden
itibaren üzerine çok konuşu
Türk Yargısı ve Adaleti... İşin başından beri devletten bağımsız olmayan; devleti adalet kavramından üstün tutan; mukaddesatçılığın, muhafazakârlığın ve milliyetçiliğin kalesi olan; laikliği en katı biçimde yorumlayan; hiçbir zaman mensubu olduğu ideolojiden bağımsız olmayan; her devirde iktidarın etkisine açık; verdiği kararlarla dunya hukuk skandalları tarihine geçen Turk Yargısı
Baskın Oranın 1990lı yılların ortasından itibaren yazdığı yazıları bir araya getiren bu derleme, Türk Yargısı ve Adaletinin içl
Uzman bir akademisyen grubu tarafından hazırlanan bu yapıt, bugüne değin yazılmış en hacimli ve ayrıntılı Türk Dış Politikası kitabıdır... Ama bu üç ciltlik çalışma yalnızca meslekten olanlara, uzmanlara hitap etmiyor. Çünkü onu anlamak için uluslararası ilişkiler eğitimi görmüş olmak gerekmiyor; meraklı bir okur olmak yeterli. Öncelikle, uzmanlık jargonundan kaçınarak, rahat bir dille kaleme alındı. İkincisi, dış politika, toplumsal olaylarla, iç politikayla ve uluslararası gelişmelerle harmanlanmış biçimd
1980li yıllardan itibaren gayrimüslimler konusuyla ilgilenmeye başlayan Baskın Oran, o zamandan günümüze kadar uzanan bu yazılar derlemesinde konuyla ilgili devlet refleksi denilen ve insanı/vatandaşı ezberci kalıplar içine hapseden düşünce yapısıyla hesaplaşıyor.
Oran, Fener Patrikhanesinin durumundan bitmek tükenmek bilmeyen nefret söylemine, Ermeni meselesinden Sevr Paranoyasına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından gayrimüslim vakıflarının hukuki durumuna, Süryanilerden Türkiyede doğup büyüyüp
9 yaşında tehcire uğrayan Adanalı Ermeni Manuel Kırkyaşaryan, tüyler ürperten yaşam öyküsünü anlatıyor. İki gün içinde annesini de babasını da kaybedişini, etrafındaki herkesin öldürülüşünü, bir tür esir pazarında satılışını, evlatlık gittiği evlerden kaça kaça, on yıl dolana dolana sonunda hayatta kalan akrabalarını buluşunu... Halep; uzun yıllar Kıbrıs;
Avustralya...
Ben dokuzumda öleceğidim. Bu hayat bana Allahın lütfudur demiş Kırkyaşaryan çocuklarına, 91 yıllık ömrünün son demlerinde.
En iyi kullandığı
Türk Dış Politikası´nın 1. Cildi, 1919-1980 döneminde Türkiye´nin dış politikasına bütün yönleri ile ışık tutuyor. Türkiye Cumhuriyeti´nin kuruluş ve istikrar kazanma mücadelesi, İkinci Dünya Savaşı ve arifesindeki çalkantılı dönem, Soğuk Savaş yıllarının bütün dış politika sorunları, bunun yanında kendi diplomatik ve politik geleneğini yaratan -kâh gergin, kâh dostane- ikili ilişkiler ayrıntısıyla inceleniyor. Dış politikanın kimi ´mahrem´ kalmış, kimi eksik-yanlış aktarılagelmiş birçok çarpıcı olayının ay
Bodrum`un orta yerinde, herkesin tanıdığı, elinden her iş gelen bir alem adam, Dalavera Memet. Bu yöreye rengini veren Giritliler`den, nefis bir halk adamı. Bu kitapta, Baskın Oran`la, Bodrum`la özdeşleşmiş hayatı üzerine sohbet ediyor.
Fonda, Bodrum`un sosyal ve kültürel tarihi var: Bu cennet mekandaki şen şatır yaban hayatının modernlikle tanışmasının hikayesi... Ama ne hikayeler, ne hikayeler! Yerel meşhurlar, yerel efsaneler... Yenilip içilenler, adetler... Komiklikler, tuhaflıklar... Acı olaylar, tatl
Uzman bir akademisyen grubu tarafından hazırlanan bu yapıt, bugüne değin yazılmış en hacimli ve ayrıntılı Türk Dış Politikası kitabıdır...
Ama bu iki ciltlik çalışma yalnızca meslekten olanlara, uzmanlara hitap etmiyor. Çünkü onu anlamak için uluslararası ilişkiler eğitimi görmüş olmak gerekmiyor; meraklı bir okur olmak yeterli.
Öncelikle, uzmanlık jargonundan kaçınarak, rahat bir dille kaleme alındı. İkincisi, dış politika, toplumsal olaylarla, iç politikayla ve uluslararası gelişmelerle harmanlanmış biçim
Baskın Oran`ın hapishane izlenimleri, işkence ve zulme dair değil. Onun yaşadığı olaylar, 12 Eylül 1980`in, yani işkence ve zulüm aygıtının rafineleşmesinin bir önceki devresinde, 12 Mart 1971 askeri rejimi döneminde geçiyor.
Enişte, Baskın Oranın, Bodrumlu Feyhanın kocası olmak sıfatıyla kazandığı bir pâye. Bu mühim pâye sayesinde, Bodrumun halkı, hayatı ve töresi, saklısız gizlisiz açılıvermiş hocaya. O da, bilinen hoş sohbetiyle anlatıyor Bodrum izlenimlerini.
Dalavera Memetin Bodrum Tarihinin tadı damağında kalanlar için, tatlı niyetine...
Ama sadece o kadar da değil. Bu kitap dört başı mâmur bir tatil kitabı. Hem tatilde rahat rahat, sereserpe okunacak cinsten olması bakımından. Hem de Türkiyedeki sayfiye ortamını, tatil
Kitabın türünü belirleyemedim. Roman değil, ama roman. Anı değil, ama anı. Günce değil, ama günce. Özyaşamöyküsü değil, ama özyaşamöyküsü. Bir araştırma değil, ama bir araştırma. Bence, bilimkurgu denilen roman türünün yeni ve gerçekçi bir modeli diyebiliriz bu kitaba. Çünkü bilimsellikle düşsellik, imgeyle gerçek, varolanla varsayılan, söylenenle söylenmek istenen iç içe. Kitabın başarısı da, söylemiş olduğu tasarlanan sözlerin, tasarım ve düşüncelerin, gerçekten de Kenan Evren in söylediği sözlerin mantığ
Toplam 14 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.