13. yüzyıl Anadolu'sunun toplumsal, etnografik, dinî ve siyasi hâli nasıldı? Tarikatlar, devlet tasavvurları, İslâm anlayışları bugünkü gibi miydi? Günümüzde -özellikle Alevî tabanda- önemli bir yeri haiz olan Babaî hareketinin/isyanının tam olarak oturduğu zemin ne idi? Orta ve Yeniçağlar Türkiye tarihindeki yeri nedir? Hareketin mensupları Osmanlı Beyliği'nin kuruluşuna nasıl ve ne gibi bir katkıda bulundular? Osmanlı sultanları ile ilişkileri nasıldı?
Ahmet Yaşar Ocak'ın bu titiz çalışması, ilk baskısı
Eserin tarihte incelenmesi gereken pek çok konuya dikkat çekmesi ve araştırmacıları bu alanlara teşvik etmesi, yazarın tarihi tahlil etmedeki ?üçüncü göz yaklaşımı ve olayları değerlendirirken takındığı ?tarihe doğru soruları sorma tutumu elbetteki övgüyü hak ediyor. Üstelik Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler kendi alanında önemli bir boşluğu doldurduğu gibi şimdiden klasik bir eser niteliğinde.
Tufan Gündüz, Virgül, 56- 1999
Bu esaslı ve zihin açıcı çalışma gösteriyor ki zındıklık ve mülhidlik il
Ahmet Yaşar Ocak, saptırılmış tarih geleneğine prim vermeden kaleme aldığı makalelerinde, Türkiye'nin tarihsel, toplumsal ve kültürel geleneği içinde şekillenmiş özgül haliyle İslam'ı tartışıyor. Türk Sufîliğine Bakışlar'ın özellikle yoğunlaştığı üç isim Mevlana, Hacı Bektaş-ı Velî, Yunus Emre ve üç konu Ahîlik, Alevîlik, Bektaşîlik... Popüler olma kaygısıyla değil, derinlik kaygısıyla ve araştırmacılık ruhuyla biçimlenmiş bir kitap...
Ahmet Yaşar Ocak'ın eserleri arasında belki de beni en fazla etkileyenlerden biri de Kalenderîlere dair kitabıdır. Ben onun yazdığı bütün eserleri okudum. Kalenderîleri marjinal bir sûfilik hareketi olarak anlattığı bu eserinde, bu meselenin bir itikat meselesi olmaktan ziyade, bir sosyoloji meselesi olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu konuları araştırırken ilahiyatçı gözüyle değil, sosyolog ve tarihçi gözüyle bakmak gerektiğini onda gördüm. Ocak'ın Kalenderîler üzerine yazdığı bu eser âdeta bi
Bu kitapta, 13. yüzyıl Anadolusu kırsal kesiminin sosyal ve dinî hayatının çok mühim iki siması olmalarına rağmen, 1970-80lere kadar varlıklarının farkına varılmamış, dolayısıyla dönemin Anadolusunda oynadıkları mühim rol anlaşılmamış iki simayı tanıtmaya çalışacağız.
Bu iki mühim sima, 13. yüzyıl Anadolu kırsalının biri doğusunda, diğeri ortasında yaşamış olan Dede Garkın ve Emîrci Sultandır.
Onların hayat hikâyelerinin belki bugünün tarihçiliğine yaptığı en önemli katkı, Anadolu dinî ve toplumsal tarihin
Modern folklor araştırmalarının tespit ettiği, günümüzde artık tartışmasız kabul edilen gerçeklerden biri de, pek çok efsane, destan, menkıbe ve hatta masalın, hakikatte tarihi bir hadisenin halk muhayyilesinde hasıl ettiği yankı sonucu- bozulmuş şeklinden başka bir şey olmadığıdır. İşte bu vakanın tipik örneklerinden biri de, özellikle Anadolu ve Balkanlar Türk folklorunda çok tanınmış olan kesik baş motifli belirtilen türlerdir.
İpşirliye, klasik medrese geleneğine uyarak, İpşirîzâde derim; biraderimiz hitabını da ilave ederiz. Arapça bilgisinin sağlamlığı ve Farsçasının yeterliliği nedeniyle Osmanlı Türkçesi metinlerini, bizim neslin içinde en rahat değerlendiren odur. İpşirîzâde az değil, ağırdan ağıra titizce çok şey yazan ve çok dolu konuşan bir tarih bilginidir. Hiç göstermediği heccav bir tarafı da vardır. Onunla konuşmak da onu okumak kadar keyiflidir ve insanın bilgi ve düşünce dünyasına kazandırır.
İlber ORTAYLI
Hayatı
Tasavvuf tarihinde ve müslüman halkın İslâm anlayışında destansı ve önemli bir figür olan Veysel Karanî hem gerçek hayatı hem de menkıbevî kişiliğiyle ele alınıyor. Tasavvuf ve tarikatlar tarihinde bir neşve ve seyrüsülûk tarzı olan üveysîlik, Veysel Karanî´ye nisbeti dolayısıyla genişce ele alınıyor.
Toplam 28 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 20-40 /
Aktif Sayfa : 2
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.