Felsefeye Giriş, felsefenin soru ve sorunlarına çeşitli açılardan bakışın yanında felsefeye genel bir bakış anlamını da içermektedir. Çok değil bundan yirmi otuz yıl öncesine kadar piyasada felsefe adına yazılmış sınırlı sayıda kitap bulunurken, çeviri ya da telif şimdilerde sayının artmış olması oldukça sevindiricidir. Bu durum, Türk toplumunun giderek felsefeye daha sıcak yaklaştığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
Felsefeyi sevdirmek, bir üslup meselesidir. Felsefeye mesafeli duranların
Eski zamanlarda hikâyelere, destanlara, şiirlere, türkülere ve
şarkılara konu olan aşk, maalesef son yıllarda bir anlam
kaymasıyla değer kaybına uğramış görünmektedir. Geçmişte
yüksek bir duygu olan aşk, evrenin var oluş sebebi olarak
değerlendirilip ilahî bir boyut kazanmışken, günümüzde
bayağılaştırılmaya ve âdeta yalnızca cinsellikle bir arada
telaffuz edilmeye çalışılmaktadır. Bunda aşkın, özellikle iletişim
vasıtalarında pespaye bir kullanımla ele alınıp duygusal ve
manevi anlamından uzaklaştırılmasını
Düşünmenin giderek daha önem kazandığı bir dünyada
yaşıyoruz. Çünkü dünyayı ve hayatı anlamlandırmamızı,
bilimi, hayatımızı kolaylaştıran teknolojik ürünleri, yapıp
ettiklerimizin bir ürünü olan sanatı ve inançlarımızı
rasyonelleştirmeyi, düşünmeye borçluyuz.
Ancak düşünce tarihi veya felsefe tarihi deyince
çoğunlukla Batı dünyası akla gelmekte, bilim
adamlarımızca yazılmış olan felsefe tarihiyle ilgili
kitaplarda Türk-İslam filozof veya düşünürlerine yer
verilmediği görülmektedir. Oysaki tarihe bakıldığınd
Sevinç ve umutla çıktığı ilk seferde, lanetli bir akıbetle yüz yüze geldikten sonra teselliyi Akkız Ana, Dursun Bir toplumun gelişmişlik göstergesi, o toplumun bilgi, sanat, ahlak, politika ve varlığı algı biçiminin nasıl olduğuyla ölçülebilir.Bilgi üretemeyen bir toplumun, diğer toplumlarla aynı düzeyde bir yaşam standardını elde etmesinin mümkün olmadığı gibi, aynı şeklide ahlak ve siyaset konularında ilerleme sağlayamamış bir toplumun, kendi içinde bir harmoni oluşturması da beklenecek bir şey değildir.
Öteden beri felsefe, bilimlerin çatısı olmaya layık görülmüş bir alan olmuştur. Bu, bilimler konusunda parçacı yaklaşımı benimsemiş olan bugünkü anlayış açısından çok değerli bir ilke gibi görünmese de konu bütüncül yaklaşımla ele alındığında doğru bir bakış açısıdır. Çünkü bir medeniyetin geri kalması ya da gelişmesi bütünlük arz eder. Bir yanı geride bir yanı ileride olmak üzere X alanında geri kalmış Y alanında ilerlemiş bir medeniyetten söz edilemez.
Bütün alanlarda üretim önce zihinde başlar. Zihin fa
Felsefenin ortaya çıkış merkezi olarak Akdeniz havzası ve Yunan medeniyeti olsa da daha öncesinde Uzak Doğu'da, Orta Doğu'da hikmetin bulunduğu genel kabul görmektedir. Hatta Henry Corbin'in kabulüyle hikmetin önce Doğu dünyasında ortaya çıkıp buradan Mısır'a ve oradan da Yunanlılara geçtiği düşüncesine katıldığımızı ifade etmemiz gerekir. Bize düşen görevin, hikmeti yine öz yurduna döndürerek üzerimize atılmış bulunan ataletten kurtulmak, düşüncenin verdiği dinamizmi yeniden kazanmaktır. Bu kitabın böyle b
Türkler arasında İslamiyet'in kabullenip yayılması, Ahmed Yesevî'nin eski Türk geleneklerini de ihmal etmeyen hoşgörülü anlayışıyla olmuştu. Yesevî, İslam inanç ve ibadet motifleriyle, İslam öncesi Türk örf, âdet ve geleneklerini harmanlayan bir anlayış ortaya koyarak Türk milletinin İslamiyet'i daha süratli benimsemesinde önemli rol oynamıştı. Ahmed Yesevî'den ilham alan Ahî Evran da, aynı anlayışla bir Türk-İslam sentezi meydana getirmeyi amaçlamıştır.
Ahî Evran, Anadolu'da yerleşik olabilmenin lokomotif
İslam dünyası kompleksiz diyebileceğimiz bir tavırla bütün bu kültürleri tanımaya, anlamaya, tenkide ve seçmeye tabi tutarak benimsemeye, bir tür içselleştirmeye yönelmiştir. Bu ameliyenin neticesinde yalnız İslam felsefesi ortaya çıkmakla kalmamış, kelam, tasavvuf, fıkıh usulü, tefsir başta olmak üzere nerde ise bütün İslami ilim alanları bir şekilde bu kültürlerden etkilenmiş, yer yer değişime uğramış ve zenginleşmiştir. Yunan felsefesinin ürünlerini günümüze ulaştıran kanallar arasında İslam dünyasında o
Bir sanatkârın sanatına şekil veren felsefî arka planının, düşünce yapısının, gizlendiği sanat yapıtlarının arasından bulunup çıkarılması, hem kültürümüzün zenginleştirilmesine, hem de geleceğe daha güvenle bakmamıza yardımcı olacaktır. Yine bir din bilgininin yapıtlarında yalnızca dine dair görüşlerinin değil, aynı zamanda felsefî derinliğinin de bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa ortaya çıkarılması gerekmektedir.
İşte bu tarz çalışmalara konu olabilecek şahsiyetlerden biri de Yahya Kemal Beyatlı
Şehirler, önemli tabiat özellikleri, tarihi yapıları ile tanındıkları kadar, orada yetişmiş önemli kişilerle de kimlik kazanırlar. Erzurum da Palandöken dağları, Aziziye zaferi, geçirdiği işgaller ve uğradığı katliamlar, kışının uzunluğu, Yakutiye ve Hatuniye Medreseleriyle beraber Türk kültür tarihine mâl olmuş çok sayıda ünlü simasıyla tanınır. Bunlardan biri de Naim Hoca'dır.
Naim Hoca, hayatta olduğu yıllarda Erzurumluların gönlünde taht kurmuş bir şahsiyetti. Kendine özgü konuşma ve anlatım tarzı, onu
Hiç kuşku yok ki Türk milleti, İslamiyeti kabul ettiği ilk günden itibaren Ramazan ayını kendine özgü uygulamalarla kutlamıştır. Bu uygulamalar, mahyasından ilahisine, iftarından sahuruna, ekmeğinden yemeğine, davetlerinden eğlencelerine kadar bir kültür ve medeniyet oluşturmuştur.
Bu kitapta, Erzurum'a özgü Ramazan kültürünü anlatmaya çalışacağız. Böylece Erzurum'daki Ramazan kültürü ile diğer illerimizdeki Ramazan kültürleri arasındaki benzerlikler ve farklılıklar da kendiliğinden ortaya çıkmış olacaktır.
Toplam 11 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.