Şuraya bir deniz yapalım. Dibine batıklar, demirden evler. Üzerine adalar, kenarlarına kıyılar, kıyılara farklı diller konuşan insanlar. Fakat herkesin bir omurgası, leğen kemiği ve mümkün ise aile fotoğraf albümü olsun. Eğer bir ailesi ve fotoğraf albümü yok ise canı sağ olsun.Hayatın kıyılarında dolaşan bir adam ve onun, içinden Nezihe Hanım geçen dünyası. İlhami Algör, Hisli Kirpi 'de katman katman yükselen anlatımı ve kendine
Geride kalanları, kadın ve çocukları yük vagonlarına tıkıp batıya sürdüler. Nereye gittikleri, dönüp dönemeyecekleri belirsizdi. Erzincan'da Karasu kenarında, Ilıç'ta Fırat kenarında beklediler. Belirsizlik içinde korku dolu günlerdi. Neticede Divriği'de iskân masaları kuruldu.
İskân memurları her bir aileden artakalanları, Balıkesir, Çanakkale, Eskişehir vb. illerde bir köye verdiler. Penceresiz kara vagonlara tıkılıp gönderildiler. Vardıkları yerde ilk günler yadırgayan bakışlar ile geçti. Sonra yıllar g
Melo Abla, aslen Çanakkaleli, Frig-Aiol melezi idi. Melezliğinden
ötürü Melo namıyla anılırdı. Kalemle çizilmiş ince güzel bir yüzü,
göreni sakinleştiren bir gülümseyişi vardı. Gözleri simsiyah, kara
zeytinler gibi parıltılıydı. Parıltıyı gördüğünüzde Melonun içinde
başka biri daha olduğu hissine kapılırdınız. Siz o hisse kapılmış gider
iken, içeriden çıkan olmazdı.
Boş gezenin boş kalfası A. Hermesi Bey, nam-ı diğer Çarşılı Deli
Abbas, bir öğle vakti Teşvikiye Camii avlusunda, ayağında uzun,
cayır cayır kı
Yeni bir hayat kurmak... Nasıl oluyordu? Önce fikir mi geliyordu? Yoksa bir tesadüf sizi fikrin önüne mi getiriyordu? Yeni bir hayat için mutlaka, kuvvetli bir rüzgâr mı gerekiyordu? Önceki hayatınız artık 'eski' mi oluyordu? Eski olanın hükmü kalmıyor muydu? O vakte kadar boşuna mı yaşamış oluyordunuz?
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, Albayım Beni Nezahat ile Evlendir ve Kalfa ile Kıralıça adlı romanlarıyla edebiyatımızda kendine has bir yer edinen İlhami Algör, yine bir romanla karşımızda: İkircikli Bi
Sende bu ad oldukça istersen sıfır numara kel, istersen at kuyruklu olurum. İnce bıyıklı, tek dişi altın olurum. Meftun olurum, meczup olurum. Uzaklara bakarım, çıtımı çıkarmam. Nasıl söyleyeceğimi bilmem, susarım. Susmak üzerine konuşmak gerekse, beni çağırırlar,
oturur susarım. Dolmabahçe saat kulesiyle, Çırağan Sarayı ile konuşurum.
Duvarlara yazılar yazarım gizli gizli: 'Albayım beni Nezahat ile evlendir'.
Bahtının rüzgârına kapılmış giden bir adam, Kahraman'ın El Kitabı'nda denenmiş ama foslamış olanı
Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun? dedi.
Herif rüzgârı kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarısı.
Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku, dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi.
Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku, dedi, arkasını dönüp gitti.
Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, eve sığmıyor... Bülbülün çilesi, yazarın zulası... inceden sarma bir sigara, inceden bir bardak... Jak Danyel isimli bir şişe, Hicran isi
İlhami Algör, sokağın sesiyle mahallenin ablaları Müzeyyen ve Nezahat'in kırık hikâyelerini anlatıyor! İronik dilinin gücüyle bir dönemin kültleşen iki romanı Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku ve Albayım Beni Nezahat ile Evlendir tek bir kitap olarak okurla yeniden buluşuyor.
Veletlerden bazıları, hal ve tavırları ile çocuğa mesaj gönderiyor, Senin resmin değişik evlat diyorlardı.
Seni kimse bakkala çakkala göndermez, herhangi bir şey için seslenmezler sana. Kibarlıkları tutar, Bakar mısın yavrum? derler
Dünya bir yangın yeri. Bir yanda yangın var, bir yanda savaş. (...)
Hep beraber olalım, dünyayı
barış içerisinde paylaşalım.
Dostlukları, güzellikleri barış içerisinde
paylaşalım. Hizmeti insanlara beraberce sunalım.
Bunun için örgütlenelim. Örgütsüz insanlar yok
olmak zorundadır.
Tarihi kitaplarda dönüm noktalarıyla, insanın değil ancak
İnsanlığın altından kalkabileceği görkemli anılarla okumaya
alışkınız. Ancak tarihin büyük oluşumları birçok zaman, bireyin
dünyasında verir ilk filizlerini. O
İlk gördüğümde, Yalı Hanı´nın kapısında Askere Serbest yazıyordu. Acaba halk için yasak mı, diye düşündüm. Çünkü gelen giden yoktu. Loş, karanlık ve kapalı bir alandı. Tarihi bir kokusu vardı. Eski ahşap duvarların, kirişlerin neler görüp yaşadığını merak ettim. Günümüzde öğrencilerin ve entelektüellerin uğrak yeri haline geldi. Bu mekânda, bazen ünlü yazarlar söyleşi yaparlar, bazen de kitap imzalarlar; böyle anlarda izdiham oluşur. Bazen de sessizlik kaplar ortalığı. Bir bakıma Yalı Hanı ülkedeki durumu y
Toplam 9 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.