Bazen hasretin vuslattan hayırlı olduğu söylenir. Vuslatın hayrı hasretin kalbinde demlenirmiş zira. Hasret bedeli ödenmeyen vuslatın tadı çıkmayabilirmiş. O sancılı mesafenin içinde, kekre kuytunun gölgesinde bereketli tohumlar bekleşirmiş. Baharı nazlayan kış gibi, dal uçlarını bayram yerine çeviren bir susuşun tetiğini çekermiş. Üveys'el-Karani'nin hırkası şahit olsun. Vuslatı olsaydı Üveys'in, evde bulsaydı Yar'i, kavuşsaydı En Sevgilisine, o hırkanın imtiyazlı saadetini yaşayamayacaktı. Vuslat olsaydı
Önümde bir kapı göremiyordum. Kapı olsa bile, binlerce kapı olsa bile, hepsi sımsıkı kapalı olsa bile, korku ve endişenin kokusu sızamazdı yanıma, gam ve kederin nefesi sokulamazdı ân'ıma. Öyle yumuşak, öyle sıcak, öyle kucaklayıcı, öyle onay- layıcı ki o ses...
Âşina bir çağıltı gibi serince aktı kalbime. Yakın, çok yakın bir çocuk dokunuşu gibi yanaklarıma. Halıya dokunur dokunmaz kadifeleşen kedi patisi sesi gibi. Ak köpüklü dalgaların ayağımın altında dolanışı gibi. Yakınlıkların hepsini çağıran hırka
Türk öykücülüğünün aşk öyküleri izleğinde farklı bir duyarlığın yazarıdır Hüseyin Su. Aşkı, mutlak varlık alanına ve varoluş- sal nedenlere bağlı olarak ele alır. Aşkı, sadece insanî ve bedensel bir yaklaşımla düşünmez. Aşkı, aşkın boyutlarıyla birlikte yazar. Bütün boyutlarıyla ve bu bağlam içinde anlatır. Aşk, her ne kadar bu sınırları zorlayan bir insanîlik olsa da Hüseyin Su öykülerinde mutlaka aşkın bağlamıyla birlikte; gelenek, din, kültür, duyarlık alanlarıyla irtibatı kopmadan anlatılır. Aşkın Hâlle
Can, paslı bir bıçak yarasıdır varlığın göğsünde. Tenin beyaz yüzünde bir kardelen hülyasıdır, en canlı yıldızı, yerin en kanlı çiçeğidir. Yarada kabuk bağlayan her neyse, buzda kristal kristal biçimlenen ne ise, gökten yukarıda, yerden aşağıda ne varsa kaynayan, hepsi can yüzünden, hep can gözünden, hep can özünden.
Yüreğimizin yayında gerili oktur can, ki buralı değildir, şimdiye razı değildir; bizden önceleri ve bizden sonralarıdır.
Gölgemizin kuytusunda saklı hayaldir can, ki bizden ama bizden kalma
Evliliğe elinizde boş bir kase ile başlarsınız. Elinizdeki boş kase, evlilik niyetinin en başında bulduğumuz aşk ve güven, sevgi ve saygıdır. Bu kase elde olduktan sonra, kaseye dolduracağınız çorbanın tuzunu, suyunu, acısını, kıvamını, baharatını birlikte belirlersiniz.
Dua, toprağın toprağa imzasıdır. Topraktan gelip de toprağa dönmeden önce, gökçe okunur bir yazı olman içindir. Kasvetli ağırlığını gök çekimine kaptırasın diyedir. Gelip geçen, ezilip dağılan varlığını kutsîler pazarına sunasın diyedir. Eriyen kalıbını canhıraş feryatlarla sonsuzca bir hitabın kalbine atman içindir. Suskun ve soğuk toprağın sıcacık sözü olasın diyedir. Tatlı yakarışlara dudağını değdirmen içindir.
Senai Demircinin eşsiz kaleminden gecenizi aydınlatacak, karanlığa umut olacak dualar Âl
Adını 'ölü' koydular sessizce. Doktorların ağzından çiğnenmiş sakız gibi çıkıveren o hece yüzünde patladı: 'Ex!' Eksildi dünyadan. Başkasının üzerine kolayca yapışırdı 'ölü' etiketi. Hep başkalarının öldüğünü görmüştü ömür boyu. Başkaları, hep başkaları. Değişen bir şey yoktu aslında. Başkalarına göre ölen yine bir 'başkası'ydı. Kendisi.
Kendi ölümünü yazmak üzere yola çıkıp geçmişiyle ve en temel varoluşsal sorunuyla, ölümle, yüzleşen bir Yazar... Sonunun nereye varacağını kestiremediği bir kampanyayı tam
Daha önce üç ayrı cilt olarak yayınlanan 99 Esma 99 Dua, şimdi tam metniyle tek ciltte bir arada...
Senai Demirci, sadeliğin içine derinliği koyarak, kendine özgü terkibiyle Esma-i Hüsna geleneğini bugünün diliyle yorumluyor, isimlerin gölgesinde yakarış dillendiriyor. Şimdi, Esma-i Hüsna'nın eşiğine giden yolun, meleklerin bize öğrettiği yoldan geçtiğini hatırlamanın tam zamanıdır: Biz bilmeyiz; Sen bildirirsin; Sen bildirdiğin için biliriz. Biz Esma Medeniyetinin çocukları; baktığı, dokunduğu, düşündüğü
Kıl Beni Ey Namazla namazın bizi doğru, duru, diri ve insan kılmasının ruhunu hissedeceksiniz. Abdestin insanın zihnini ve gönlünü nasıl kötülüklerden arındırdığına şahitlik edeceksiniz. Ezanla namaza çağrının, anne çağırışı gibi sıcak olduğunu fark edeceksiniz. Namaz vakitlerinin hayatımızı düzene koyduğunu keşfedeceksiniz. Fatiha Suresinde nûn´un gemisinde biz olma bilinciyle bütün kainatı kucaklamayı öğreneceksiniz. Tesbihâtla, Rabbimize yakarışın en güzelini tesbih, hamd ve tekbir ışığında yaşayacaksın
Namaz miracındır; çünkü aradan perdeleri kaldırır, bedeninin her zerresini rıza makamında tutar.
Miracındır namaz; çünkü aradan mesafeleri kaldırır, alnını Rabbinin yakınlığında tutar.
Namaz miracındır; çünkü aradan sözleri kaldırır, kalbini sessiz ve sonsuz bir makbuliyetin sıcacık kucağında tutar.
Namaz miracındır; çünkü aradan ikiliği kaldırır, olduğun hali göründüğün halle bir tutar, göründüğün hali olduğun halle bir tutar.
Miracındır namaz; zamanın üzerindeki hükmünü kaldırır; kalbini zamanlar üstün
İnsan ve yaradılmış olan her şey, her zerresinde akıl almaz bir işlevselliğin ve estetiğin izini taşır. Var edilen her şey evrenin şiirine bir dize yazar. O şiir ki, gözün gördüğünden ötededir; aklın anladığından âlâdır. Ancak o şiir, gözün görmesiyle yeniden yazılır, yeniden yankılanır, aklın anlamasıyla yeni ahenklere bürünür, yeni renklere ayrılır.
Şimdi her birimiz her an yeniden yazılan bu şiiri anlamaya çalışarak, o şiirin içindeki yerimizi bulmaya çabalıyoruz. Senai Demirci, daha önce Elde Var İnsa
Sözün güzelini söylemek için
Kardeşimin hatırını onun yokluğunda da korumak için
Emaneti ehline vermek, kardeşimin hatasını (emanetini) başkalarına taşıtmamak için
Tercihimi kınayıcı, yargılayıcı, yakıcı olandan değil, ıslah edici, onarıcı, yapıcı olandan yana kullanmak için
İkiyüzlü/ikisözlü olmamak için
Hayatıma parça tesirli fiskos bombası fırlatmamak için
Gıybetin y/aktığı dudaklarda artık çiçeklerin açması için
GIYBET ETMİYORUM!
Gıybet etmemek, Allahı görür gibi yaşama çabasıdır. Allahın d
Bakmayın siz evlilik aşkı öldürür sözlerine. Bunlar aşkın da evliliğin de anlamını bilmeyenlerin sözleri.
Senai Demircinin kısa, hikmetli ve ibret dolu öykülerinde gerçek aşkın ve mutlu bir evliliğin izlerini bulacaksınız.
Tarihten, günümüzden ve her kültürden anlatılan öykülerde mutlu ve sevgi dolu evliliklerin izini sürecek, aile hayatınızda aksayan yönleri bu ibretli tablolarda keşfedecek ve mutluluk yolunda daha emin ve gayretli adımlarla koşacaksınız.
Aşka Dair Öyküler bundan böyle elinizden bırak
Senai Demirciden okundukça daha çok okunacak 1001 Esma duası. Her Gün Bir Dua ve Her Gece Bir Dua kitaplarıyla benzer biçimde hazırlanan Her Güne Yeniden Başla, okuyucular için yeni bir başucu eseri olacak. Okuyanın dünyasını Allahın isimlerinin yansımalarıyla buluşturacak, gönüllerde Allahın sonsuza uzanan 1001 ismine pencereler açacak Her Güne Yeniden Başla ile Esmaül Hüsna talimi yapacaksınız.
Tıpkı dibinde inciler saklayan dipsiz bir deniz gibidir yüzümüz. Ruhumuzun derinliklerinden kopup gelen her sır, yüreğimizin köşelerinden sızıp gelen her duygu hemen yüzümüzün detaylarına taşınır.
Sonra ellerimiz. İncecik parmaklarla dünyanın yükünü kavrayan ellerimiz. Eşyayı bize yakınlaştırmaya ve yakıştırmaya ayarlı parmaklarımız. İnce belli bir bardağı zarif parmak hareketleriyle kavrarken, hiç farkında olmadan hem estetik gerekleri hem de işlevsel zorunlulukları yerine getiririz.
Alabildiğine şeffaf v
Besmele bahsi, bir esmâ bahsidir. Çünkü Allahın adıyla başlamak, her işte, her şeyde Allahın ismini okumayı gerektirir. Risale-i Nurun kronolojik olarak değilse de, metodolojik olarak başı olan Birinci Söz, her şeyin başı olan Besmeleye başlar. Biz dahi başta ona başlarız derken, bu derse sadece başlanacağını ama hiç bitirilemeyeceğini ima eder. Ömrümüz, esmâ-i hüsnânın talimine harcansa datalimimiz bitmese, boş bir ömür geçirmiş olmaz aksine sadece ölümümüzü değil, yaşayışımızı da Rabbimize şehit, yani tan
Senai Demirci'den yepyeni bir çalışma;
Allah kelamından yüzümüze yansıyan tebessümlerle
VAHYİN BİNBİR SESİ .
Vahyin Binbir Sesi tefsir değildir; meal denemesi
de değil... Vahiyle özel görüşmelerimizde, gizli buluşmalarımızda
içimin denizine taşıdıkları, içimin
deryasından taşanlar diyebilirim.
Ben vahyi bir dağ olarak görüyorum, onun göğsüne
nehirler akar, yamaçlarına rüzgârlar uğrar, zirvelerini
bulutlar öper, vadilerinde ışık ve gölgeler
oynaşır; eteğine ise kolayca erişebildiğimiz, hemen
içebildiğimiz pı
seni seviyorum. Bu cümle her zaman aynı anlama mı gelir? Ünlü düşünür Bernard Shaw, sözün içeriğinden çok içtenliğine dikkat çeker, aynı sözü söylemeninher zaman aynı anlama gelmeyeceğini söyler. Bernard Shaw´a göre, söyleyişten söyleyişe fark vardır. Bazı söyleyişler şarap gibidir. Rengi çarpıcıdır, ama uçup gider. Bazı söyleyişler kahve gibidir; çarpıcı gelir fakat besleyici değildir. Bazı söyleyişler gazoz gibidir; havalıdır, fakat içi boştur. Bazı söyleyişler ise kaynak suyu gibidir. Duru ve değerlidir,
Dar Kapıdan Birlikte Geçmeye DAVETLİSİNİZ!
Alabildiğine geniş zannettiğimiz hayat yolculuğunda, sayısını bilemeyeceğimiz zor tercihlerle ve dar geçitlerle yüz yüze gelir insan. Bu dar kapıların ötesinde ise insanın kendisini bir okyanus kadar derin ve bir martı kadar özgür hissedeceği nurani iklimler vardır.
Senai Demirci, bu kitabıyla bizleri, aşılabildiğinde aydınlık bir hayata götüren ´dar kapıdan geçmeye´ hazırlıyor. İnsanı, kendini ve kâinatı keşfetmeye, haddini ve Rabbini bilmeye çağıran denemelerle
Toplam 41 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.