Gündelik hayatın felsefesini tartıştığı kitaplarıyla dünya çapında büyük bir okur kitlesi edinmiş olan Alain de Botton, bu kez medeniyetimizin vitrini olarak gördüğü havalimanlarını keşfe çıkıyor. Dünyanın en işlek ve modern havalimanlarından birinde bir hafta yaşıyor; elindeki sınırsız giriş izniyle terminalin altını üstüne getiriyor. Bu havalimanı ziyareti, yazarın teknolojiye duyduğumuz sadakatten doğayı nasıl da tahrip ettiğimize, karşılıklı iletişimimizden seyahat etmeyi romantikleştirmemize kadar pek
Kimse unutamaz. Unutmada özlem yoktur. İnsan film sahneleri gibi bir bir görür eski anıları. Daha önce fark ettiği ama hızlı geçtiği üstünde durmadığı her şeyi açık seçik görür. Seven, sevdiğinin yokluğuna saplanıp kalmadan özleyemez. Özlerken daha iyi tanırsın sevdiğini.”İnci Aral ilk olarak 2003’te yayımlanan Mor’da, Ege’nin küçük bir kasabasında büyümüş dört kardeşin tüm hayatlarına yayılan trajedilere, yirmi dört saatlik bir hikâyenin içinden bakıyor. Kendinden otuz yaş küçük bir kızla evlenen, eski sol
2009’da kaybettiğimiz Erol Güney’in kendisini tanımayanlar, hatta adını duymamış olanlar bile, kedisini hatırlar: Orhan Veli onun için iki şiir yazmıştı.Erol Güney 1914’te, Birinci Dünya Savaşı başlarken Odesa’da doğdu. 1917’de ailesi Rusya’daki ihtilalden ve iç savaştan kaçıp İstanbul’a sığındı: “O güzel İstanbul’da unutulmaz bir çocukluğum ve gençliğim oldu. İyi bir tahsil gördüm. İlk işim de hayatımın en ilginç ve en verimli işiydi: Hasan Âli Yücel’in büyük kültür hamlesinde küçük de olsa bir rol oynadım
21. yüzyılın en önemli sorularından biri:Teknoloji mi insana egemen olacak, insan mı teknolojiye yön verecek?Sanayi Devrimi ile birlikte dünyahızla değişmeye başladı.Makineler, otomobiller, elektrikliaraç ve gereçler…Radyo, televizyon, bilgisayar,akıllı telefonlar…Değişen ekolojik dengeler, çevre sorunları, gıda meseleleri…Ve bütün bunların arasında veötesinde insan… Hep insan…
Kısa ve Olağanüstü Hikâyeler, Arjantinli iki edebiyat devi Jorge Luis Borges ile Adolfo Bioy Casares’in uzun süren yazınsal işbirliğinin en özel ürünlerinden biri. Çin’den İngiltere’ye, Arabistan’dan 1700’lerde Fransa’ya, 19. yüzyılda Latin Amerika’dan eski Roma’ya olağanüstü olaylardan bahseden çok geniş bir yelpazedeki metinleri içeren kitap ilk bakışta bir derleme izlenimi verebilir; ancak Borges ve Casares’in yaptığı bunun çok ötesindedir: İki yazar çağları ve coğrafyaları kuşbakışı gözden geçirmekle ka
Osmanlı Devleti’nin eski Kudüs Mutasarrıfı Ahmed Mâcid Gören (1871-5 Nisan 1946), Mekteb-i Mülkiye’den 1889 yılında mezun olduktan sonra Mardin, Muş, Sakız, Erzincan, Amasya gibi çeşitli vilayetlerde mutasarrıflık yapmasının yanı
Nur içinde yat anacığımMecbur muydun beni doğurmayaBir daha yapmaVüs’at O. Bener’in her bir kelimeyi kırk yaran tasarruflu kalemindençıkan dizeler. Bener’in üslubunun alametifarikası olan ironik, özgünve dupduru sesini “verdiği eslerden” alan manzumeler. Modern ede-biyatımızın kült yazarlarından Vüs’at O. Bener’in sözünün şiircesiManzumeler’de.“Manzumeler: Arasöz gibidir… Bütün anlatılanların, kurulanların, dilegetirilenlerin sözbilimcisinin durup soluk alma ân’ında diyecekleridir.Bir başka sesin denenmesi,
Unutabilseydim bütün bildiklerimi yahut öğrenebilseydim bilmediklerimine rahat olurdum Mimar-ressam-yazar Cihat Burak’ın en az bilinen tarafına ışık tutan Ne Rahat Olurdum sanatçının 1940’lı yıllara ait bir defterinde kalmış, çoğu Osmanlıca kaleme alınmış şiirlerini bir araya getiriyor.Özel bir külliyatın önemli bir parçası olarak Ömer Faruk Şerifoğlu tarafından hazırlanan ve ilk kez topluca yayımlanan bu şiirler,Burak’ın resimlerine ve öykülerine aşina olanlar kadar, henüz onun evreniyle tanışmamış okurlar
Zaman gemisi kaptanı Kerim, önceki yaşamında hayatının aşkını bulmuştur. Suzan’la 70’lerde yakaladıkları şey öyle değerlidir ki “ölümden sonra yaşam varsa” yine beraber olabilmek için ant içmişlerdir. Kerim farklı bir zamanda yeniden doğduğunda artık tek amacı Suzan’ı bulmaktır. Ne yapıp edip 2015 yılındaki Türkiye’yeulaştığında bilgisayarı Kâhin’in hesaplamalarına göre karşısında Suzan olabilecek iki kadın bulur: Kendini “harbi feminist” diye tanımlayan pavyon çalışanı Ankaralı Ebru ve Kadıköy’de direk dan
Selahattin Yusuf… Hayata yoğunlaşırken insanı merkeze alan engin bir duyarlıkla ilerliyor yazılar boyunca. Hikâye ile deneme arasında gidip gelirken çağın levhasına çentikler atıyor. Dünya edebiyatından topladığı ölümsüz cümleleri yaşadıklarıyla harmanlayıp okura taze ufuklar açıyor.Acı anlamlıdır; çünkü vardır! Eğer öyle olmasaydı, yazar mıydım onu şimdi ben? Burada pencerenin önünde oturmuş ikide bir kolumdaki diş izlerine bakarak; acemi bir denizcinin, önünü görmek için ara ara pusulasına bakması gibi.
Daha çok okuyup daha çok üreten bir toplum için kitap okumayı uzun soluklu bir alışkanlık haline getirebilmek çok kıymetli. Bu amaçta ilham kaynağı olup, motivasyon sağlamak uzun yıllardır kendime misyon edindiğim bir konu. Okuma Günlüğü birçoklarına ulaşmasını ve okuyanların hayatına pozitif anlamda dokunmasını istediğim bir hazine çünkü okumak kadar yazmak da zihni sağaltır, ayrıca düşünüp yazmak okuma eylemini somutlaştırır. Böylece hem kitabı daha çok özümseriz hem de “okuyorum ama unutuyorum” hissi aza
Melekler Ters Çalım Yemez, hayatları bir şekilde birbirleriyle ve yeşil sahayla keşişen insanlarının hikâyesi… Tuncay Günaydın bu hikâyelerde samimiliği, taşrada yaşanan nahif aşkları, ihtirasları, acıları şiirsel ve içten bir üslûpla ele alıyor. Melekler Ters Çalım Yemez bize meşin yuvarlağın peşinde tükenen ömürleri, bir türlü gerçekleşmeyen hayalleri, kaçırılmasa talih değiştirecek golleri, çoğalıp duran yenilgileri, hülasa taşranın kabuğunu kırmaya çalışan temiz kalpli insanlarını anlatıyor.
Masallarla Sayısal Mantık Etkinlikleri kitabı, çocuklara dört işlem, örüntü, görsel zekâ, yorumlama ve dikkat geliştirme gibi kazanımlar edinmeleri için yardımcı oluyor.Çocuklar bu kitapta masallardan yola çıkan alıştırmalarla eğlenirken sayısal mantık gelişimini destekleyen, müfredata uygun pek çok etkinlik bulacaklar.
Yaşadıklarımı yazmazsam yaşananlar tamamlanmamış olur, yaşandığıyla kalır.
Genç Adam, Annie Ernaux’nun 1990’ların sonunda, ellili yaşlarındayken kendisinden otuz yaş kadar küçük bir üniversite öğrencisiyle, gelecek beklentisi olmaksızın, kısa sürede gelişen tutkulu aşk ilişkisini anlatıyor. Bu ilişki onu gençlik anılarına geri götürüp kendisini yaşlanmamış, zamanın dışında ve hayatını geriye doğru yaşıyormuş gibi hissettirirken aynı zamanda kararlılıkla geride bıraktığı sınıfsal geçmişinin de bir aynasına
Yusuf Akçura’nın Entelektüel Serüveni Üzerine Prof. Dr. Ahmet Kanlıdere İle Söyleşi: Akçura’nın Türkçülüğü Hayalperest Değil, Terakkiperver Bir Milliyetçilikti - Rahmet Alperen Can
Yusuf Akçura (2 Aralık 1876 – 11 Mart 1935) - Bleda Yaman
Simbir’den İstanbul’a Yusuf Akçura’nın Coğrafyası - Metin Savaş
Yusuf Akçura’nın Fatih Kerimi Ve Ayaz İshaki’ye Mektupları - İsmail Türkoğlu
Yusuf Akçura, Ziya Gökalp’e Karşı Yahut Niyazi Berkes’e Göre Akçura Niçin Unutuldu? - Mehmet Kaan Çalen
Bir Çınarda İki Kızılelma ‘‘
Ocak-Şubat 2024 tarihli, 25.sayısı okuyucuyla buluşuyor.
Söğüt, Fuzûli dosyasıyla 25. sayı ile okuyucunun karşısına çıktı. Bu sayıda Rana Senanur Doğan, Ömür Ceylan ile Klasik Türk Şiiri’nin önemli ismi Fuzûli hakkında söyleşi yaparken Bayram Ali Kaya, Fahri Kaplan, Ozan Yılmaz, Aysun Çelik, Murat Kaymaz, Ayşe Kübra Bilgin, Pınar Uçar, Rana Senanur Doğan, Süleyman Yiğit ve Nilüfer Kaya yazıları ile dosyaya katkı sağlayan isimlerden. Dosyasında Fuzûli’nin şiir iklimini, “Fuzûli Bir Kaygısı”nı, ızdıraplarını
Amerika bugüne dek gezdiğim ülkelerden daha değişik bir ülke...Gülten Dayıoğlu ile çok şaşırtıcı, tadına doyulmaz bir Amerika gezisine hazır mısınız?Sevimli çizgi film kahramanlarının yaşadığı Disneyland, akıllı yunusların harika gösteriler yaptığı Sea World, geveze bir robotla tanışacağınız, geleceğin dünyası Epcot Center…Hollywood, Universal Stüdyoları, Beverly Hills…Los Angeles, San Francisco, New York, Miami, Orlando…En büyük şehirler, en uzun köprüler, en yüksek gökdelenler…Haydi gelin bu bambaşka ülke
artık şaşıyorum gözyaşına
mutsuzluğun harcını pekiştiren
çaresizliğin gözyaşına
binlerce beygir bir ovayı arşınlarken
yepyeni dişleriyle binlerce tay
ve sonsuz giyimiyle büyük hayat
kuşanırken en mavisini
güvercin toplayarak geldim öteden beriden
ona şaşıyorum
ki hepsi hiç değilse bir kere nisan görmüşler
Okumanın Tarihi, Geceleyin Kütüphane, Kelimeler Şehri gibi kitaplarıyla dünya çapında bir okur kitlesine kavuşsa da kendini her şeyden önce bir okur olarak tanımlayan Alberto Manguel, Covid-19 pandemisinin ilk yılında İsviçreli gazeteci Sieglinde Geisel’e verdiği söyleşide hayatında ve okurluğunda rol oynayan her şeyi içtenlikle anlatıyor: Sıra dışı anne ve babasını, ona Alman kültürünü tanıtan dadısı Ellin’in damgasını vurduğu çocukluğunu, anne babasının memleketi Arjantin’le olan ikircikli ilişkisini, hay
Çok geç değil. Bu “labirent”ten çıkma olanaklarına sahibiz. Yeter ki önce yolumuzu yitirdiğimizi kabul edelim...2022 yılında Avrupa’nın göbeğinde geçmişin travmalarını tetikleyen yıkıcı bir savaş patlak verdi. Nükleer felaket senaryolarının gerçeğe dönüşmesine ramak kaldı. Demirden bir el, Batı’yı Rusya ve Çin’le karşı karşıya getirdi adeta.Kibirli ve bencil yöneticilerin, aklı küçümseyip eşitsizliği besleyen köhne ideolojilerin hükmü altındaki çağımız, son hızla uçuruma doğru sürüklenmekte. Günümüzde ne Ba
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 80-100 /
Aktif Sayfa : 5
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.